Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Domuz Gribi ve Çocuklarda Uzun Süren Ateş

DOMUZ GRİBİ

 VE

 ÇOCUKLARDA UZUN SÜREN ATEŞ

ali aydın                      

  Uzm. Dr. Ali Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi

   Çocuk Nöroloji Bilim dalı

DOMUZ GRİBİ

Domuz gribi etkeni influenza-A virüs alt tipi olan H1N1’dir. İnfluenza A ciddi, influenza B hafif hastalığa yol açar. Çocukların %80’ninde domuz gribi etkeni influenza B’dir. Çocuğa bulaşma enfekte kişilerin virüs taşıyan solunum salgılarının damlacık yoluyla virüse duyarlı kişiye geçmesi ile olur. 1-3 günlük sürede virus hastalık yapmak için çoğalır. Bu birkaç günde çocukda herhangi bir bulgu görülmez. Daha sonra ateş, öksürük, aksırık, hapşırık, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, vücut ağrısı, baş ağrısı, boğaz ağrısı, gözlerde sulanma, gözlerde kaşıntı, gözlerde yanma, gözlerde kızarıklık, üşüme hissi, titreme hissi, halsizlik, yorgunluk, ishal ve kusma görülebilir. Genelde 5-10 günde tedavi edilmeyen çocuk iyileşir. Ancak tedavi edilmeyen çocuk hastalarda bronşit, zatürre, sinüzit, otit, tonsillit ve nadiren menenjit, ensefalit, kalp kası ve kalp zarı iltihabı, kawasaki hastalığı, karaciğer hastalığı gelişebileceğinden çocuk hastalar kesinlikle tedavi edilmelidir. %4 oranında ölüm bile görülebilir.

Çocukların yarısı >39 ° ve üzeri , yarısıda >37,5° ve üzeri ateşle acile başvururlar. Muayanelerinde boğaz kızarıklığı dışında özellik saptanmaz. Kandaki WBC denilen lökosit düzeyi 10.000-25.000 L/mm3, CRP denilen kandaki mikrop düzeyi 5-50 mg/dl arasında değişir. İdrarda 5-20 lökosit görülebilir.

ELİSA ile burun akıntısı ya da boğaz sürüntüsünden alınan örnekte yaklaşık 1 saat içinde %80 oranında influenza B, %20 oranında influenza A saptanır. Her yaş grubundaki çocuğa ağızdan oseltamivir tedavisine ateşin ilk 48 saatinde başlamak gerekir. Ancak ateşin 3. günü ve ilerleyen günlerinde başlanan tedavide etkilidir. Ateş normale geldiğinde tedavi sonlandırılır.

Çocukla teması olan risk grubundaki kişilere hastalık bulguları başlamadan oseltamivir koruyucu olarak başlanmalı ve tedavi 10 güne tamamlanmalıdır. Bu risk grubundaki kişiler çocukla teması olan yaşlılar, süt çocukları(2 yaş altı çocuklar), epilepsi hastaları, allerjik astım hastaları, kistik fibroz hastaları, böbrek hastaları, karaciğer hastaları, metabolik hastalığı olan hastalar, bağışıklık yetmezliği olan hastralar, kalp hastalığı olan hastalar, orak hücreli anemi, kanser olan hastalar, aspirin tedavisi uzun süreli(>6 ay üzeri kullanan) hastalar, diabetik hastalar ve AIDS hastalığı olan hastalardır.

İnaktif influenza aşısı ile aşılama

Risk grubundaki kişiler(Yaşlılar, süt çocukları(2 yaş altı çocuklar), epilepsi hastaları, allerjik astım hastaları, kistik fibroz hastaları, böbrek hastaları, karaciğer hastaları, metabolik hastalığı olan hastalar, bağışıklık yetmezliği olan hastalar, kalp hastalığı olan hastalar, orak hücreli anemi, kanser olan hastalar, aspirin tedavisi uzun süreli(>6 ay üzeri kullanan) hastalar), diabeti olanlar, AIDS olanlar.

Grip aşısı her yıl salgın yapma olasılığı öngörülen virüs tiplerine göre yeniden hazırlandığından, korunmanın sürdürülmesi isteniyorsa her yıl yinelenmelidir. Grip aşısı Eylül-Mayıs ayları arasında uygulanabilir. Ancak aşının özellikle ilk kez uygulanacak ve 2 doz verilecek 9 yaşından küçük çocuklarda influenza virüs enfeksiyon mevsimi başlamadan ya da başlangıcında (Eylül-Ekim ayları) uygulanması tercih edilmelidir.

Aşı 6 aydan küçük çocuklar, yumurta alerjisi olan çocuklar, yüksek ateşi olan çocuklara uygulanmaz. Aşı sonrası çok az oranda ateş, halsizlik , kas ağrısı gibi yan etkiler görülebilir.

ÇOCUKLARDA UZUN SÜREN ATEŞ

Çocuklarımız eğer üst solunum yolu enfeksiyonu(ÜSYE) için 3 günden daha uzun süreli ağızdan ya da 3 gün intramusküler(kas içi) ejeksiyon şeklinde antibiyotik aldı; ancak koltuk altı ölçülen ateşi >37,4°, kulaktan ölçüle ateşi >38°’nin üzerinde ise aşağıdaki hastalıklar olabilir!

İlk gün ateşi: İllet hastalık meningoksemi:

Maalesef bu hastalıktan yılda 75 çocuğumuz ölmekte. Yetişkinde boğaz enfeksiyonu ile kendini gösterir. Damlacık yoluyla havadan çocuğa geçtikten birkaç gün sonra çocukta önce özelliği olmayan düşük-yüksek dereceli ateş(genelde 37,5-39 °) başlar. İşte bu ateş döneminde cennetin ayakları altında olan annelerimizin dedektifliği başlamalıdır. Çocuk anne tarafından günde iki kez baştan ayağa kadar soyulmalıdır. Özellikle basıya maruz kalan yerlere dikkatli bir şekilde bakılmalıdır. Çünkü döküntü ilk olarak buralarda görülür.Bu yerlere anne küçük toplu iğne başı tarzında basmakla solmayan, kırmızı renkli döküntü var mı diye bakmalıdır. Erinmememek gerekir. Çünkü ilk 16 saatde bu döküntü farkedildiğinde çocuğun ardı sıra uygulanan deksametazon ve seftriakson tedavisi ile kurtarılma olasılığı oldukça yüksektir. Buna mukabil ilk 24 saat’den sonra peteşi dediğimiz bu döküntü farkedilirse çocuğun kurtarılma oranı oldukça düşüktür. Yani 24 saat’den sonra döküntü farkedilirse çocuk muhtemelen ölür. Bu hastalık ebola ve kırım Kongo virüs enfeksiyonunda olduğu gibi çoklu organ yetmezliği(Karaciğer, böbrek yetmezliği, kanama) ile kendini gösterir. Ben 10 yıllık hekimlik deneyimimde 2 doktorun çocuğunun birkaç saat içinde adeta kömür haline gelerek öldüğüne şahit oldum. Aile ile beraber hıçkıra hıçkıra ağladım. İçimde uhde olarak kalan bu hastalığı sizinle paylaşmak istedim.

Ailesel Akdeniz Ateşi: Genelde bu hastalık doğu bölgesi ve karadeniz kökenli aile çocuklarında görülür. En sık Türklerde görülür. Türkiyede yaklaşık 100 çocukdan birinde ailesel akdeniz ateşi hastalığı vardır. Bu hastalığa tanı konulmazsa böbrekte biriken amiloid maddesinden dolayı 40-50 yaşlarda böbrek yetmezliği gelişir. Herhangi bir yaşda görülebilir. Tanı koymada ip ucu olan önemli noktalar 2-3 haftada bir ateşe eşlik eden karın ağrısı ya da göğüs ağrısının olmasıdır. Bu çocuklar hastaneye genelde karın ağrısı ve ateş ile başvururlar. Serum içine ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler konularak damar yolundan verilir. Ağrıda geçici düzelme olur. Genelde boğazı kötü denilerek antibiyotik ve ateş düşürücüler verilir. Çocuğun yakınmaları 3-4 gün sonra düzelir. Aileler genelde hastaneye başvurduğunda hocam bu çocuğun ayda bir 3 gün süren ateşi ve karın ağrısı oluyor. Antibiyotik tedavisi ile 3-5 günde düzeliyor derler. Yani aile hastaneye geldiğinde aslında çocuğun hastalığını kendi ağzıyla söyler. Nerelisin denildiğinde Kastamonu, Sinoplu, Erzurumlu yanıtını alabilirsiniz. FMF gen mutasyon sıklığı %90’dır. %10 negatif bulunur. Çiğdem bitkisinden elde edilen kolşisin tedavisi oldukça etkilidir. Erişkin yaşta gelişen böbrek yetmezliğini engeller. Tadı şeker gibi olduğundan çok alınması ölümcül olabilir. Yüksek doz alımlarda bu ilaç kandan uzaklaştıralamadığından ölüm görülür. Piyasa ismi colchicum-dispert 0.5 mg tablet olan bu ilaç hasta çocuğun ve evdeki diğer çocukların bulamayacağı bir yerde saklanmalıdır.

PFAPA(Döngülü ateş, ağızda yara, boğaz enfeksiyonu, bezelerde büyüme): Bu hastalık hemen daima 6 yaş altı çocuklarda görülür. Erkek çocuklarda biraz daha sıktır. Bu hastalıkta genelde 2-3 haftada bir 2-4 gün süren ateş ve ağızda yara görülmesi tanıda yeterlidir. Boğaz enfeksiyonu, boynun ön bölgesindeki bezelerde büyüme klinik bulgularından herhangi biri ateşe eşlik edebilir. Burada önemli olan ateş sırasında alınan boğaz kültüründe bakteri ve virüs ürememesi gerekir. Ateş sırasında kandaki mikrop düzeyi denilelen CRP:5-500 mg/dl arasında olabilir. Bazen kandaki mikrop düzeyi çok yüksek olan çocuklar hastaneye yatırılıp 5-7 gün antibiyotik alırlar. Genelde kandaki mikrop düzeyi antibiyotik alan ya da almayan çocuklarda 4. Gün normal değerlere düşer. En iyi tedavi boğaz ve viral kültür alındıktan hemen sonra tek doz 2 mg/kg/gün prednol tedavisi uygulamaktır. Ertesi gün hastanın ateşi düşer, CRP denilen mikrop değeri normale gelir. Yani hastanın yüzü güler. 3 gün sonraki boğaz kültürü ve viral kültürde mikrop üremez. Prednol tedavisi 6 ay-1 yıl süreyle iyileşme sağlayabilir. Eğer prednol tedavisine rağmen 2-3 haftada bir olan ateş ve ağızda yara yakınması devam ediyorsa en etkili tedavi bademciklerin alınmasıdır. Bademcikler alınmasa bile bu hastalık iyi gidişlidir. 6 yaşdan sonra kendiliğinden iyileşir.

Kawasaki hastalığı: Genelde küçük çocuklarda görülür. 5 günden uzun süren 38° ve üzeri ateşi olan her çocukda düşünülmesi gereken bir hastalıktır. Tipik olamayan kawasakide 5 günden uzun süren 39° ateş ve kalp damar tutulumu (koroner arter tutulumu) vardır. Tipik kawasakide 5 günden uzun süren ateşe, gözlerde iki taraflı kızarıklık, dil ve ağızda yara, dudaklarda çatlama, boynun ön bölgesinde tek taraflı ele gelen beze, gövede de döküntü, el ve ayaklarda şişme bulgularından dört tanesinin eşlik etmesi ile tanı konur. Tetkiklerde CRP ve trombosit sayımında yükselme görülür. Tek doz IVIG tedavisi ile ateş düşer. Ateşin düşmesi tanıyı kesinleştirir. Aspirin tedavisi bu hastalıkda görülen koroner arter tıkanıklığını, genişlemesini engellemek için verilir. Koroner arter tutulumu açısından belli aralıklarla EKO yapılır. Tanıda en iyi ipucu 1 haftadan uzun devam eden ateşi olan hastanın kan sayımında trombosit sayısının >400.000(dörtyüz bin)/mm3 üzerinde olmasıdır.

Brusella, Salmonella: Bu hastalıklar genelde pazardan alınan süt ve taze peynirden bulaşır. Salmonella enfeksiyonunda düşük dereceli ateşe, pis kokulu, sarı ishal eşlik eder. En iyi antibiyotik tedavisi ağızdan verilen sefiksim’dir. Brusella hastalığında yaygın kas, kemik ağrısı, boyun, koltuk altı ve kasık bezelerinde büyüme görülür. Hatta bazen erkek üreme organındaki torbalarda iki taraflı şişmede görülür. En iyi tedavi rifampisin, trimetoprim-sülfametaksazol, streptomisin, gentamisin tedavileridir.

Bizim hayat felsefemiz bir harf öğretene derin saygıdan kuruldu. Karşıdaki kötüde olsa öğretiriz, Çünkü onu yaradandan ötürü severiz. Birgün gelir o kötü belki iyi olabilir diye……Belki diğer insanlara faydalı olabilir diye…..