Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Aileiçi Şiddet Anlayışından Eviçi Şiddet Anlayışına

polis_dergi_temmuz_2013_036 polis_dergi_temmuz_2013_037 polis_dergi_temmuz_2013_038 polis_dergi_temmuz_2013_039Bu makalemizde,  20.03.2012 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun’un getirdiği yenilikler açıklanmaya çalışılacaktır.

Bilindiği gibi, yürürlükten kaldırılan 4320 sayılı Aile Koruma Kanunu Türk Medeni Kanunu Aile Hukukuna ilişkin aile kavramını ele almakta ve aile hukuku çerçevesinde kararlara imza atarak birçok sorunlara neden olmaktaydı. İmam nikahlı bayanları korumamakta, resmi nikah olmadan evliymiş gibi yaşayan bayanları karşı şiddet önlemede yetersiz kalmaktaydı. Tek taraflı yaşanan ve kadını baskı altına alan durumlara da çözüm üretememekteydi.

 Meclis, 6284 sayılı kanun ile ev içi şiddet kavramını kullanmış ve bu kavram içinde aynı haneyi paylaşmama ve aynı hanede oturan bireylerler arasındaki şiddete işaret ederek aile hukuku tanımlamalarının dışına çıkmak suretiyle, toplumun yaşayış kültürüne uygun bir kanun yaparak kadın ve aile ve ev içi diğer bireylere uygulanan şiddete uluslararası bakış açısı kazandırmıştır.

Kanun şiddeti dörde ayırmaktadır:

1-Fizilsel Şiddet: Kişinin sağlığına veya vücut bütünlüğüne karşı işlenen şiddet çeşididir. Genelde kişiye vurma, dövme, bir yere bağlama gibi eylemler

2-Piskolojik şiddet: Fiziksel şiddet ile işlenebilen, kişinin manevi bütünlüğüne, yani omur ve şerefe veya özgürlüklerine karşı işlenebilen şiddet türüdür. Hakaret etme, küfür etme, küçümseme, tehdit, kişiyi izleme, çalıştığı yer karşısına geçip oturma, evinin karşısına araçla park edip bekleme gibi.

3-Cinsel Şiddet: Kişinin istemi dışında zorlanarak cinsel özgürlüğüne karşı işlenen şiddettir. Tecavüz edilmesi, fuhuşa zorlanması, evli olmasına rağmen istemi dışında beraber olunması gibi.

4-Ekonomik şiddet: Para ve onun gibi değerli şeylerin kişiler üzerinde o kişiyi kontrol etme, baskılama ve tehdit unsuru olarak kullanılmasıdır. Eşinin veya çocukların ihtiyaçlarını karşılamamak, bayanlarla veya alkol için harcama, eşin imkanı olması halinde bile para vermemesi, eşin kazandığı paraya el koyma, ailenin geçim kaynağı olan parayı kumara yatırmak gibi.

Örnekleri çeşitlendirecek olursak, aile içinde eşin, akrabaları, annesi, babası ve hiçbir sebep yokken arkadaşları ile görüşmesinin engellenmesi, evden dışarı çıkmaması için baskı yapılması, zorla beraber olmak istenmesi, eşe vurulması, hakaret edilmesi yani onur ve şerefini etkileyen her türlü küçük düşürücü hal hareketler ve davranış ve sözler, çalışmayan eşler için temel ihtiyaçlarını karşılamama, eve almama, eşin üstüne kuma getirme, zina, zina olmasa bile sadakatsizlik boyutuna varacak beraberlikler;  yani eşin bir başkasıyla el ele görülmesi, çocukların ayağının bir yere bağlanması veya onları aç susuz bırakma gibi.

Kanunun kullandığı ısrarlı takip tanımına örnek ise basında bilinen Osmaniye olayıdır. Bir genç, duygusal olarak kendine cevap vermeyen bir genç kızı, babasının birkaç kez savcılık ve kolluğa suç duyurusuna bulunmasına ve koruma istemesine rağmen öldürmüştür.

İşte bu ve bunun gibi olaylar nedeniyle, yukarda belirtilen zararların oluşması beklenmeden kanunun verdiği yetkiye istinaden şiddete maruz kalan veya kalma riski bulunan kişiler koruma altına alınabilecektir. Ancak bunun için mutlaka bir talebin kolluğa yapılması gerekmektedir veya yine kanunda öngörülen ihbar durumunda da kolluk resen işin esasını araştırmaya geçecektir.(Bilindiği gibi aile düzenine karşı işlenen aynı konutta birlikte yaşadığı kişiye kötü muamele suçu şikâyete tabi değildir.)

6284 sayılı  kanuna göre verilecek tedbirlerin, koruyucu ve önleyici tedbirler olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir..Bunlara karar verme yetkisi normalde mahkeme ve mülki amire,gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda da kolluğa aittir.

Yasanın 3. maddesi, şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi altında olan şahsa gecikmesinde sakınca bulunulması halinde hem kendisine hem de çocuklarına geçici barınma yeri sağlama ve yine hayati tehlikesi bulunması durumunda geçici koruma altına alma yetkisini kolluk amirine tanımaktadır.(yönetmelik çıkana kadar karakol grup amirleri ve amirleri gibi, alınan bu karalar 48 saat içinde Mülki Amire onaylatılmalıdır, aksi halde ortadan kalkar). Yani paylaşılan haneye gönderilmesi durumunda hayati tehlikesi oluşacak, dövülecek, hakarete uğrayacak veya küçük düşürülecek ise  ve  mülki amirden karar alıncaya kadar sayılan kişilik haklarının zedelenme durumu veya tehlikesi sözkonusu olacak ise, bu kişi koruyucu tedbirle koruma  altına  alınacaktır. Gerekirse geçici yakın koruma dahi verilebilecektir.Ancak  geçici koruma verilmesi, alınacak başka tedbir kararları ile sağlanabilecekse bu tedbirler uygulanacaktır.Aksi halde her hayati tehlikesi olduğunu iddia eden herkese  koruma vermek sayı bakımından imkansızdır.Bu açıdan tedbirlerin uygulanmasının denetimi için özellikle hayati tehlike yaratan kişi, mahkeme kararı(madde 12)  ile teknik cihazlarla izlenmeli ve tedbire uymayıp şiddet mağduruna yaklaşmaya başladığında kolluk harekete geçerek tehlikeyi önlemelidir. Tedbirler kapsamında, örneğin bir bayan mesai dışında dayak yüzünden karakolunuza çocuğu ile birlikte gelmiş ve müracaat etmişse, adli işlemler  de tamamlanmışsa sabaha kadar karakolda çocuğu ile birlikte tutulmamalı ve istirahatısağlanmalıdır.Bu amaçla şiddete maruz kalan ve tehlikesi bulunan kişi,  Aile ve  Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kurumların yerleri varsa  buralara,olmaması durumunda ertesi gün veya hafta sonu ise ilk mesai günü tedbir kararı onaylanıncaya kadar kamuya ait bir tesiste barındırılmalıdır.Kanun kolluk amirine acil hallerde kamu sosyal tesislerinde geçici barındırma kararı almaya hak tanımıştır.(10/6madde)

Yasanın 5. maddesiyle hakime  tanınan  önleyici tedbir alma  yetkisinin bazıları  gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirine de tanınmaktadır.(Alınan bu kararlar 24 saat içinde onaylatılmalıdır, aksi halde kendiliğinden ortadan kalkar).Bunlar; şiddeti yaratan kişinin hakaret gibi aşağılama eylemlerini bırakması amaçlıuyarılması,ortak konuttan uzaklaştırılması,okula veya işyerine,konuta yaklaşmama kararı alma ve gerekli ise şiddet uygulananın yakınlarına yaklaşmama kararı alınması gibi.Maddede gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramı içine hangi hususların girdiği tam ve net olarak sayılmamıştır.Bu sebeple kavramın daha iyi anlaşılabilmesi için ana önleyici tedbir çerçevenin çizilmesinde fayda vardır.Eğer korunacak kişinin veya çocuklarının hayatına,vücut bütünlüğüne,sağlığı,onur ve şerefine karşı oluşabilecek saldırı ihtimali varsa veya zarar görme riski mevcutsa ve hakimden karar alma gerçekleşene kadar yukarda sayılan kişilik hakları zarar görecekse gecikmesinde sakınca bulunan durum var demektir. . Örneğin, çocukları, eşi bir odaya kilitleme, eşine karşı hakaretler ve tehditler savuran kişinin bu eylemine devam etmesi, eşin sarhoş olarak gelip hem aile içinde aile bireylerini rahatsız etmesi hem de apartman maliklerini nara atarak huzursuz etmesi ve durumun engellenememesi, eşini veya beraber yaşadığı kadını ve çocuklarını geceleyin sokağa atması, sarhoş bir şekilde çocuklarını okula giderek rahatsız etmeyi alışkanlık haline getirmesi, diğer eşin istememesine rağmen zorla beraber olmak istemesi, eşine veya birlikte yaşadığı kişiye zorla fuhuş yaptırma baskısı vb.

Yine ısrarla bir bayanı takip edenin, işyeri önüne gelip oturması veya evinin karşısında beklemesi bayanı ister istemez tedirgin edeceği için şiddete maruz bırakana kolluk amiri 5.madde 1 fıkra b bendi gereği bulunduğu yerden uzaklaştırma tedbiri verebilir ve kolluk amiri işyerine yaklaşmama kararı alabilir.

Kanunun yedinci maddesine göre tüm kamu görevlilerine, bu kanun kapsamında yapılan ihbarlar derhal ilgili makamlara bildirilmelidir. Aksi halde TCK 279.maddesi kamu görevlisinin suçu bildirmemesi kapsamında cezalandırılabilir.

Yasanın sekizinci maddesiyle, tedbirlerin ilk seferinde altı aya kadar  alınabileceği, sonrasında uzatılabileceği düzenlenmiştir.Ancak ilk seferinde kolluk amirinin bu yetkiyi kullanırken sadece tehlikeyi defedecek ve ölçülü olacak şekilde  onay makamının kararı çıkıncaya  kadar geçecek maksimum süre ile sınırlı olmasıdır.Onay makamı asıl süreyi kendisi değiştirebilir ve kaldırabilir yetkide olduğundan,kesin süre kararını kolluğun verdiği tarihten itibaren vermelidir.Bu sebeple kolluk amiri haftasonunu da düşünerek öncelikle  en fazla dört güne kadar tedbir kararı almalıdır.

Yasanın 11. maddesiyle, yasayı uygulayacak kolluğun kadın hakları, çocuk hakları ile erkek ve kadın eşitliği üzerine eğitim alması öngörülmüştür.

Kanun tarafından öngörülen tedbirlere uyulmaması hali, yasanın 13. maddesinde düzenlenen üç günden altı aya kadar zorlama hapsiyle cezalandırılmaktadır. Ancak alınan tedbir kararlarının öncelikle sekizinci maddeye göre şiddet uygulayanın yüzüne karşı(tefhim) okunması suretiyle tebliği gereklidir. Ayrıca bu kararda tedbire uyulmaması durumunda zorlama hapsiyle cezalandırılacağı, alınan tedbire karşı 15 gün içinde aile veya asliye hukuk mahkemelerine itirazda bulunabileceği Anayasamız 40.maddesi emrine göre şiddet uygulayana tefhim ve tebliği olunmalıdır.

Yasakoyucu sekizinci madde kapsamında koruyucu tedbir almak için herhangi bir delile gerek duyulmadığına ve önleyici tedbir içinde geciktirmeksizin karar alınmasını düzenleyerek işin aciliyetine işaret etmektedir. Önleyici tedbir sırasında adli soruşturma dosyası delilleri kullanılacağı için, mutlaka Cumhuriyet Savcısından izin  alınmalıdır. Zira savcının dosyayla ilgili gizlilik kararı alabileceği unutulmamalıdır.

Üzerinde durulması gereken bir hususta tedbir kararlarının kaldırılmasıdır. Bunlar; şiddete maruz kalanın isteği, şiddetin son bulduğu tespiti, kolluğun talebi ve kendiliğinden sürenin bitmesi, itiraz üzerine mahkemenin kaldırması gibi. Normalde tedbiri koyan makamlar  kaldırma veya değiştirme kararı alabilirler. Lakin hangi makam tedbiri almışsa o makam kaldıracaktır, kolluk bu yetkiyi kullanamaz. Kanuna göre  aile mahkemesinin kararına yine aile/asliye hukuk mahkemesine itiraz edilmektedir.

Şiddet Mağduru,  her zaman tedbirin kaldırılmasını talep edebilir, bu korunan kişinin en doğal hakkı ve özgürlüğüdür.Ancak bu kişi sağlıklı karar verebilecek durum ve psikolojide değil  ise alınacak psikiyatri raporuyla da durumun anlaşılması halinde resen tedbirin alınmasına veya devamına karar verilebilir.Zira geçici istinat kabiliyetinin yitirilmesi sözkonusudur.Aynı durum küçükler ve akıl hastaları içinde geçerlidir.Bunlarla ilgili resen karar alınabilir.Mesela anne ve babanın  dövdüğü çocuk veya akıl hastası, 21 yaşın altındaki  sağır-dilsiz gibi.

Gözden kaçırılmaması gereken bir konuda; beşinci maddede düzenlenen silahlı görevlilerin(kolluk gibi) kanun kapsamında şiddet uygulaması durumunda, silahlarının altı ay süreli mahkemece idareye teslim edilmesine karar verilebilmesidir. Şiddet uygulayan polis hakkında silahını idareye 6 ay veya daha az süreyle teslim kararını, Aile Mahkemesinin alması durumunda, silahlı kamu görevlisi olan polisin, nasıl görev yapacağı belli değildir. Zira 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu, polisi silahlı inzibat gücü olarak tanımlamakta, silahı alınınca bu görevlinin nasıl çalışacağına dair bir düzenlemeye ise yer vermemektedir. Bu karar bir açığa alma işlemi değildir. O halde önce bu hususta bir düzenleme yapılmalı veya bu problemin nasıl aşılacağı üzerinde çalışılıp personel bir genelgeyle uyarılmalıdır.

HER NEKADAR KANUNUN BAŞLIĞINDA KADIN VURGUSU YAPILMAKTA İSE DE, ŞİDDETE UĞRAYAN VEYA ISRARLA TAKİP EDİLENİN BİR ERKEK OLMASI DURUMUNDA VEYA EVİÇİ ERKEĞE ŞİDDET UYGULANMASI HALİNDE ŞİDDET UYGULAYAN KADINA KARŞI DA BU KANUNUN UYGULANABİLECEĞİ UNUTULMAMALIDIR.