Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Prof Dr. Feridun YENİSEY-Feridun Hoca ile Ceza Muhakemesi Hukuku – 19

polis_dergi_temmuz_2013 (1)_004 polis_dergi_temmuz_2013 (1)_005 polis_dergi_temmuz_2013 (1)_006 polis_dergi_temmuz_2013 (1)_0071.    Zorla getirme kavramı.

Kolluğun sanık, tanık, mağdur, şikâyetçi ve bilirkişileri, gerektiğinde zor kullanarak, bu yolda karar veya emri vermiş olan mahkeme, hâkimlik veya savcılık makamına kadar getirmesine “zorla getirme” denilir. Bu tedbire, bu kişiler açısından bakıldığından “zorla getirme” de denebilir.

          Zorla getirme, kısa bir süre için de olsa, kişi hürriyetini sınırlayan bir işlem olduğundan, fertlere teminat sağlanması bakımından hâkim kararı ile yapılması kaide olmalı ve savcıya bu yetki, ancak istisna olarak zorunlu hallerde, getirilecek kişinin sanık, tanık veya bilirkişi olarak farklı durumları da göz önünde tutularak tanınmalıdır.

          Sanığın zorla getirilmesi, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun 145 ve 146 ncı maddelerinde düzenlenmiştir. Tanık için ayrı kurallar vardır (CMK 43, 44). Bilirkişi için de tanıklar hakkında uygulanan kurallar uygulanır (CMK 62).

     2. Zorla getirme kararı.

a) Doğrudan doğruya zorla getirme.

Hâkim işlemi söz konusu olduğunda, sanık bakımından yukarıdaki birinci soruya evet cevabı verilmelidir. O halde kaide bu olmalıdır. Fakat bunun istisnası da kabul edilerek ikinci soru cevaplandırılmalıdır. Bundan çıkan sonuç şu olmaktadır ki, tutuklama mümkün ise, sanık önce çağırılmadan da zorla getirilebilmelidir. Kanunumuzun sistemi de budur.

          Hâkim sorguya çekmek için sanığı kaide olarak önce davetiye ile çağırır. Davetiyede gelmezse zorla getirtileceği de yazılır (CMK 145). Bu kaidenin, tutuklamanın mümkün olması halinde kabul edilen bir istisnası da vardır. Hakkında tutuklama kararı verilmesi için kâfi sebepler bulunan sanık önce davetiye çıkarılmadan da zorla getirtilebilir (CMK 146/1). Böylece hâkimin tutuklama gibi çok ağır bir kararı vermesi, sorgunun sonuna bırakılmış, ancak gerçekten zorunlu görülmesi halinde tutuklamaya başvurulması sağlanmış olmaktadır.

          Duruşma bakımından da durum aynıdır. Sanık duruşmaya kaide olarak davetiye ile çağırılır (CMK 175/2). Bu davetiyede de mazereti olmaksızın gelmezse tutuklanabileceği veya zorla getirilebileceği yazılır.

          Fakat CMK 195 uyarınca gelmese de duruşma yapılabilecek istisnaî hallerde, yani suç yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektiriyorsa durum farklıdır.

b) Yargılama makamı tarafından verilen zorla getirme kararı.

Hakim soruşturma evresinde sorgusu yapılacak olan kişiyi önce “davetiye” ile çağırır; çağırılma nedenini açıkça belirtir; gelmezse zorla getirileceği “davetiyeye” yazılır (CMK 145).

          Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri (CMK 98) düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine, önceden davetiye çıkarılmadan da karar verilebilir (CMK 146/1). Böylece, tutuklama kararı gibi ağır bir karar verilmesi sorgunun sonuna bırakılmış olmaktadır.

          Kovuşturma evresi bakımından da, sanığın duruşmaya davet edilmesi gerekmektedir. Mahkeme bunun için, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri ve bu arada sanığı çağırır (CMK 175/2).

          Çağırı kağıdı “sanığa tebliğ olunurken iddianame de tebliğ olunur” (CMK 176).

          “Çağırı kağıdında”, mazereti olmaksızın gelmediğinde, zorla getirileceği yazılır (CMK 176/2).

          Bu ihtarın sadece tutuklu olmayan sanığa gönderilen çağrı kağıdında yer alması tabiidir. Çünkü tutuklu sanığın duruşmaya gelmemek açısından bir mazereti olamaz.

          Sanık duruşmadan bağışık tutulmuşsa (CMK 196) ve buna rağmen mahkeme sanığın hazır bulunmasını gerekli görüyorsa, mahkeme sanığın zorla getirme kararı veya yakalama emri ile getirilmesine, her zaman karar verebilir (CMK 199).

c) Cumhuriyet Savcılığı tarafından verilen zorla getirme emri.

CMK’nın yürürlüğe girdiği şeklinde, C. savcısına zorla getirime kararı verme yetkisi tanınmamıştı. Fakat. 2006-5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte bu yana, C. savcısı zorla getirme emri verebilir (CMK ‘2005-5560’ 146/4).  Mehaz Kanunda da savcıya zorla getirme yetkisi verilmiştir.

          Kolluk ayrıca, “bazı suçlara ilişkin yetkiler” arasında CMK 250 kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda Cumhuriyet savcısının (ve diğer yargılama makamlarının) emri ile, şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı hazır bulundurma mecburiyeti vardı (mülga CMK 251/6). Ancak 2012 yılında 6352 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen TMK 10, bu yetkiyi ve CMK 250 inci  maddeyi yürürlükten kaldırdı.

          Kolluk, sulh ceza hakiminin verdiği zorla getirme kararı üzerine, şüpheli veya sanığın, “zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısının önüne götürür (CMK 146/4).

          Cumhuriyet savcısının doğrudan doğruya, hakime başvurmadan zorla getirme emri vermesi ancak CMK 146/1 de düzenlenmiş olan halde mümkündür: tutuklama kararı verilmesi için yeterli nedenler varsa, C. savcısı doğrudan zorla getirme kararı verebilir.

d) Zorla getirme kararının içeriği.

Zorla getirme kararında, şüpheli veya açıkça kim olduğu, kendisi ile ilgili suç, eşgali ve zorla getirilme nedenleri yazılır (CMK 146/2). Zorla getirme işlemi başladığı anda kararın bir örneği şüpheli veya sanığa verilir (CMK 146/3).

          Şüpheli veya sanık derhal çağıran hakimin, mahkemenin veya C. savcısının önüne götürülür ve ya sorguya çekilir veya ifadesi alınır (CMK 146/4).

          Derhal makam önüne çıkarma olanağı yoksa, üst süre “yol süresi hariç” en geç 24 saattir. Zorla getirme haklı görülecek bir süre önce başlar ve sorguya çekilme veya ifade alma işleminin bitmesine kadar devam eder. İşlem biter bitmez kişi serbest bırakılır (CMK 146/5).

          Hakimin verdiği zorla getirme kararı yerine getirilemezse, bunun nedenleri köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır (CMK 146/6).

     3. Günlü ve günsüz zorla getirme.

Zorla getirme kararında bazen gün ve saat tayin edilmiştir. Bazen günsüzdür. Zorla getirme kararı günsüzse, kolluk bu kişiyi hemen alır ve yol hariç 24 saat içinde, derhal hakim önüne çıkarır.

Zorla getirme günlü ise, çağırma gün ve saatine göre haklı görülebilecek bir zamanda kolluk götürmeye başlayabilir. Zorla getirten yargılama makamı ise, getirtilecek kişinin bulunduğu yerin kolluk makamına hitaben “zorla getirme müzekkeresi” yazar.

Bu müzekkerede getirilecek kişinin kimliği, eşkâli, sanıksa isnat edilen suç, tanık veya bilirkişi ise bu sıfatları ve nihayet zorla getirtmenin gerekçesi belirtilir (CMK 145, 146/2).

a) Günsüz zorla getirme.

Kanun süreyi zorla getirme için öngörülen süreyi yirmidört saat olarak belirlemiş ve zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısının önüne götürülerek sorguya çekilmesini veya ifadesinin alınmasını düzenlemiştir (CMK 146/4).

Bu yetki kaçacağından korkulan sanıklar için uygulanmalıdır. Bunlar dışında bu yola gitmek için haklı bir sebep yoktur. Zira hemen teslimin çalışma saatleri dışına rastlaması dolayısı ile mümkün olmaması ve gecenin kollukta geçirilmesi ihtimali büyüktür. Buna mahal verilmemelidir.

b) Günlü zorla getirme.

Zorla getirmenin günlü olması, belli gün ve saatte hazır bulundurulmasının istenmesi demektir. Bu takdirde kolluk götürmeğe ve bunun için gerekirse zor kullanmağa, ancak çağırma gün ve saatine göre haklı görülebilecek bir zamanda başlayabilir. Meselâ ayın son günü için aynı şehirde oturan bir sanık hakkında çıkarılan zorla getirme müzekkeresi üzerine, belki o zamana kadar kaçar düşüncesiyle ay başından itibaren hürriyet kısıtlamasına başlayamaz. Kısıtlama, denilebilir ki, sadece yol bakımındandır (CMK 146/5).

4. Adalet Bakanlığının Zorla Getirme Genelgesi.

Adalet Bakanlığının 2006 yılında yayınladığı 30 numaralı genelgesi ile, adli kolluğun iş yükünün artmaması ve bireylerin yok yere nezethanelerde tutulmaması için, öncelikle ilk işlem olarak çağrının yapılmasının öname vurgulanmakta ve telefon. eletronik posta gibi araçlarla da çağrının yapılabileceği hatırlatılmaktadır.

5. HSYK nın Zorla Getirme Kararları hakkındaki Genelgesi.

HSYK tarafından 18.10.2011 tarihinre yayınlanan 5 Numaralı genelge (Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu; BAU-CMK, Beta 2013, sh. 1684), özellikle aşaığıdaki noktalara dikkat çekmektedir:

       1- Kanunlarda öngörülen zorunluluk hâlleri dışında, usulüne uygun bir şekilde şüphelilerin davetiye ile şikâyetçi, mağdur, tanık ve bilirkişilerin ise çağrı kâğıdı ile çağrılması,

       2- Mağdur, şikâyetçi, tanık ve bilirkişilerin telefon, telgraf, UYAP SMS (Kısa Mesaj Servisi), elektronik posta gibi araçlarla da çağrılabileceğinin göz önünde bulundurulması,

       3- Çocuklar açısından zorla getirme yoluna en son çare olarak başvurulması,

       4- Zorla getirilecek kişinin açık kimliği, şüpheli olması hâlinde suçu, gerektiğinde eşkâli ve zorla getirilme nedenlerinin ayrıntılı ve açıkça belirtilmesi ile kararın bir örneğinin ilgili şüpheli, tanık, bilirkişi, şikâyetçi veya mağdura verildiğinin belgelendirilmesinin sağlanması,

       5- Orantılılık ilkesi uyarınca, seçilen araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir oran olmasının gerekmesi, müdahalenin amaca ulaşmak için uygun ve gerekli bulunması ve ilgili kişiyi de oransız bir şekilde yük altına sokmaması bakımından; tanıkların zorla getirilmesi için uygulanan zorlama ve özgürlük kısıtlamalarının, gelmeyen tanığın duruşmada dinlenmesini veya Cumhuriyet savcılığı tarafından çağrılmışsa ifadesine başvurulmasını sağlamaya yetecek oranda bir zamanla sınırlı olması, en kısa sürede çağıran makama çıkarılması, bu kişilerin nezarette bekletilmemeleri, bu açıdan tanıkların, kolluk tarafından ertesi gün duruşmaya getirilmek için bir gün öncesinden şüpheli veya sanık gibi gözaltına alınması uygulamasının bu ilkeye ve Anayasanın 19 uncu maddesindeki kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlaline aykırılık teşkil edeceğinin hatırdan çıkarılmaması,

       6- Bilirkişi, şikâyetçi ve mağdurlar hakkında da tanıklara ilişkin kuralların uygulanması,

       7- Hakkında zorla getirme kararı verilen kişinin tutuklu ya da hükümlü olmadığı dikkate alınarak, adliye binalarındaki tutuklu veya hükümlülerin muhafaza edildikleri yerlerde tutulmaması konularında gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi hususunun Genel Kurulun 30/9/2011 tarihli ve 257 sayılı kararı ile tüm teşkilata duyurulmasına karar verilmiştir.