Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Osmanlı’nın Madalyalı Polislerinden Örnekler

                      Madalya sahibi olmak, emsalsiz bir duygudur. Paha biçilemez bir hissiyattır. İdarenin, en kutsi onurlandırmasıdır, vatanına gönül vereni, kahramanlık ve yararlılık göstereni… Yeri geldiğinde yabancılara da verilen madalya, kısaca bir onurlandırma aracıdır.

                    Osmanlı madalya geleneği, 1798 yılında Napoleon Bonaparte’nin Mısır’ı aniden işgal etmesi olayına binaen meydana gelen gelişmeler üzerine başlar. Fransızların Mısır’ı işgalini sonlandıran İngiliz Donanma Komutanı Nelson’a devlet nişanı olarak sunulan “mücevher çelenk” günümüze kadar ulaşacak olan madalya kavramının ilk adımını oluşturur.[1] Nelson ile başlayan bu uygulama, sonraki süreçte, farklı isimler adı altında sürüp gider.

                    Sultan II. Abdülhamid Dönemi’ne gelindiğinde mevcut madalyalara ilave olarak “El-Gazi” ibaresi koyulmuştur. İlk kez bu ibare, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, savaşın akıllarda bıraktığı olumsuz etkiyi silmek amacıyla askerleri onurlandırmak isteği ile ihdas edilen madalyalara koydurtulmuştur. Bu “El-Gazi” ibareli madalyaları, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na katılan polislere de verilen Yunan Muharebesi Madalyası beratlarında da açıkça görebilmekteyiz.

                                                      madalya5

Yunan Harp   Madalyası Beratı (Hayri Efendi)

 

          Şimdi ise 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na katılan Polis Memurlarından Rusçuklu Ali oğlu Hayri Efendi’nin Yunan Harp Madalya beratına bir göz atalım. Sultan II. Abdülhamid tuğralı berat belgesinde aynen şunlar yazılmıştır: “Saltanat-ı seniyyemizin muhâfaza-i hukuk ve şân ve şevketi içün Yunan Devletiyle vukû’ bulan muhârebâtda sunûf-i asâkir-i şâhânemin bi-avni’l-lahi-teâlâ ibrâz eyledikleri muzafferiyet ve meydana koydukları asâr-ı besâlet ve şecâatın ilelebed tezkîri ve münferiden ve her birinin ibrâz ettikleri meâsir-i dilîrî ve merdânesinin takdîri zımnında tesîs ve ihdâs edilmiş olan nişân-ı mahsûs-ı iftihâra umûr-ı zabtiyemizin Beyoğlu cihetinde müstahdem polis efrâdından Hayri Efendi kesb-i istihkâk etmiş ve bir kıtası kendüsüne ihsân kılınmış olmağla işbu berât-ı âlîşân-ı mevhibet unvân-ı mülûkânem tasdîr ve itâ kılındı. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâlis aşer min şehr-i Rebîülevvel li-sene sitte aşer ve selase mie ve elf. 13 Rebîülevvel 1316/31 Ağustos 1898Be-Makâm-ı Kostantiniyye el-Mahrûseti’l-Mahmiye[2]

 
    madalya4

Gümüşten Yunan   Harp Madalyası

     madalya3

Liyakat Madalyası

                    Yukarıdaki berattan anlaşıldığı üzere, Beyoğlu Polis Memurlarından Hayri Efendi, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’nda yiğitlik ve kahramanlık göstermiş ve bu nedenle kendisine yan tarafta gösterilen madalyadan bir tane verilmiştir. Polis memurlarının özlük dosyalarından rastladığımız kadarıyla Yunan Harp Madalyası, Zabtiye Nezareti’nde görevli 1. Bölük 3. Sınıf Komiserlerinden Bilal Efendi’ye, Zabtiye Nezareti 16. Bölük’te görevli Polis Memuru Rıza Efendi’ye daha sonra polisliğe girmiş olan Mehmed oğlu Salih Efendi’ye de verilmiştir.

                    Osmanlı Dönemi polis memurlarının özlük dosyalarından Yunan Harp Madalyası Beratı dışında yaygın olarak Liyakat Madalyası Beratının da  çıktığını görmekteyiz. Liyakat; layık olma, değerlilik, yararlılık anlamına gelir. Osmanlı uyrukluların, bağlılık ve kahramanlık gösterenlere verilen madalyadır. Bu madalyayı Sultan II. Abdülhamid, 4 Mayıs 1891 tarihinde ihdas etmiştir. Altın ve gümüş olarak iki kısımdır. [3]

     madalya2

Hayri Efendi’nin

Liyakat Madalyası Beratı

Yukarıda kendisine Yunan Harp Madalyası verilen polis memurlarından Rusçuk doğumlu Ali oğlu Hayri Efendi’ye görevine bağlılık, üstün hizmetlerinden Liyakat Madalya’sı da verilmiştir. Şimdi de bu Liyakat Madalyası beratına bir göz atalım. Madalya beratında aynen şunlar yazılmıştır: “Hidemât-ı devlet-i ‘aliyyemde ibrâz meâsir-i sadâkat ve şecâ’at edenlerin mazhar-ı mükâfâta beyne’l-emâsile nâil imtiyâzât ve ‘inâyât olmaları şân-ı ‘âtıfet-ı nişân-ı Pâdişâhânem iktizâ-i ‘âlîsinde olduğuna ve Beyoğlu Yirmi Altıncı Polis Merkez Bölüğünde açıktan Çavuş Rusçuklu Hayri Efendi’nin müşâhid olan âsâr-ı sadâkat ve hakk-ı hidmeti takdîr-i mahsus mülûkâneme şâyân bulunduğuna mebnî bu kerre tesîsi ve ihdâsına muvaffak olduğum Liyâkât Madalyası’nın gümüşden ma’mûl bir kıt’ası şeref efzâ-yı sunûh ve sudûr olan irâde-i lütf’âde-i tâcdârânem hükm-i celîli vechle zâtınca ve hânedânınca  mûceb-i mübâhât ve iftihâr olmak üzere kendüsüne ‘inâyet ve ihsân kılınmış olduğunu mutzammın işbu berât-ı mevhibet-i âyât şehriyârânem tasdîr ve itâ olundu. Tahrîren fi’l-yevmi’t-tâsi’ aşer min şehr-i Recebi’l-ferd li-sene selâse ve işrîn ve selase mie ve elf. 19 Receb 1323/19 Eylül 1905 Be-Makâm-ı Kostantiniyye el-Mahrûseti’l-Mahmiye[4]

Bu satırlardan Hayri Efendi’ye verilen Liyakat Madalyası’nın gümüş olduğunu anlamaktayız. Yine İstanbul 19. Yenimahalle Bölüğünden Mazlum Bey’e 1905 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından Liyakat Madalyası verilmiştir.[5]

Osmanlı idaresinde polis memurlarına, Mecidi Nişanı ve İftihar Madalyalarının da verildiği gözlemlenmekte ise de yaptığı işle alakalı olarak daha çok Tahlisiye Madalyası’nın verildiğini görmekteyiz. Tahlis kelime anlamı olarak; halas etmek, kurtarmak manasına gelir. Bu anlamda Tahlisiye Madalyası’na “Cankurtaran Madalyası” da diyebiliriz. Yani bir polisin bu madalyayı hak edebilmesi için canını hiçe sayarak bir can kurtarması gerekmektedir. Genelde bu hadiseler; suda boğulma veya yangından kurtarma vakaları olarak karşımıza çıkmaktadır.

    madalya1

Tahlisiye Madalyası

Örneğin, İstanbul Samatya’da Tramvay Caddesi’nde meydana gelen yangında ateşler içinde kalmış olan iki kişinin kurtarılması hususunda gayretli çalışmaları görülmüş olan Samatya Polis Merkezinde görevli Ahmed Hamdi Efendi’ye 27 Kasım 1901 tarihinde Tahlisiye Madalyası verilmiştir.[6] Yine İstanbul’da meydana gelen bir diğer yangın hadisesinde, Yedikule Kazlıçeşme’de, ateş içinde kalmış şahısların kurtarılması hususunda gayretli çalışmaları görülmüş olan 19. Bölük’te Mukayyid Polis Memuru Mustafa Remzi Efendi’ye 19 Nisan 1906 tarihinde Tahlisiye Madalyası verilmiştir.[7] Yine İstanbul’da hava koşullarından ötürü zor durumda kalan bir yolcu vapurunun sağ salim sahile ulaştırılması hususunda gayreti görülen Karamürsel’de görevli Polis Memuru Rüşdi Efendi’ye, 25 Ağustos 1906 tarihinde Tahlisiye Madalyası verilmiştir.[8] Burada Rüşdi Efendi, vapur yolcularının suda boğulmasını önlediği için Tahlisiye Madalyasına layık görülmüştür.

Tahlisiye Madalyası, İstanbul dışında da canını hiçe sayarak can kurtaran polis memurlarına da verilmiştir. Örneğin, Adana vilayetinde meydana gelen sel felaketi sırasında canları tehlikede olan şahısların kurtarılmasında gayretli çalışmaları görülmüş olan Adanalı Mehmet Faik Efendi, 10 Mayıs 1913 tarihinde Tahlisiye Madalyası ile ödüllendirilmiştir.[9] Yine Çanakkale Lapseki’de ağaç ölçüm memurlarından Aziz Efendi’nin altı yaşındaki oğlu Cavid’in denizden kurtarılması hususunda hizmeti görülen Polis Memuru Hüseyin Hüsnü Efendi, 10 Ekim 1914 tarihinde, Sultan Mehmed Reşad tuğralı Tahlisiye Madalyası almaya hak kazanmıştır.[10]  Yine Mersin’de denize düşen Kara Yakup oğlu Yusuf’u kurtaran Adana Polis Komiser Muavinlerinden Ali Rıza ve Faik Efendiler, 1 Ağustos 1915 tarihinde birer Tahlisiye Madalyası ile ödüllendirilmişlerdir.[11] Görüldüğü üzere Tahlisiye Madalyası, sıradan veya olağan olaylara binaen verilmemiştir. Anlaşıldığı üzere, her Tahlisiye Madalyası, birer kahramanlık öyküsüdür. Can kurtarmak için, canını tehlikeye atanların hikâyesidir.

Son olarak, kim ki personel dosyası içerisinde nakışlı bir madalya beratının olmasını istemez. Kim ki bir kahraman olmak istemez. Yukarıda bahsi geçen tüm Kahraman Polislerimizin Ruhu Şad Olsun…



[1]http://www.obarsiv.com/dokumantasyon/numismatik/osmanli_nisan_madalya.html

[2] Hayri Efendi’nin Cedit 4198 Numaralı Özlük Dosyasından yararlanılmıştır.

[3]http://hakkindabilgial.com/tarih/osmanli-tarihi/4948-liyakat-madalyasi-nedir.html

[4] Hayri Efendi’nin Cedit 4198 Numaralı Özlük Dosyasından yararlanılmıştır.

[5] Mazlum Efendi’nin Cedit 4648 Numaralı Özlük Dosyasından yararlanılmıştır.

[6] Ahmed Hamdi Efendi’nin Cedit 4242 Numaralı Özlük Dosyasından yararlanılmıştır.

[7] EGM, Türk Polis Teşkilatının Kuruluşunun 166. Yılında 166 Belge, Arşiv ve Dok. D. Bşk. Yayınları, Ankara 2011, s. 56-57.

[8] Türk Polis Teşkilatının Kuruluşunun 166. Yılında 166 Belge, s. 60-61.

[9] Türk Polis Teşkilatının Kuruluşunun 166. Yılında 166 Belge, s. 108-109.

[10] EGM, Türk Polis Tarihinden Belge ve Fotoğraflar, Arşiv ve Dok. D. Bşk. Yayınları, Ankara 2012, s. 165.

[11] Türk Polis Teşkilatının Kuruluşunun 166. Yılında 166 Belge, s. 200-201.