ÖĞRETİM EŞİTDİR EĞİTİM MİDİR? TABİİ Kİ HAYIR
BİR İNSAN HAKLARI ÇÖZÜMLEMESİ:
Mustafa ÖZKAVAK
Komiser
Öğretim görevlisi
Aksaray Polis Meslek Yüksek Okulu
“ Öğretim sönük bir balonsa, eğitim onun içine üflenen kaliteli havadır.”
Giriş
insanoğlunun tarih sahnesine çıktığından bu yana uğraşları hep daha iyi yaşamak, daha rahat yaşamak, daha mutlu yaşamak şeklinde olmuştur. Zamanla toplumlar değiştikçe ihtiyaçlar değişmiş, bunun ışığında hayata olan bakış açıları değişmiş,; ama toplumun gelişmesinin eğitimden geçtiği fikri hiç değişmemiştir. Diğer bir deyişle etrafımıza baktığımızda insana, insan haklarına, doğaya saygının, paylaşmanın, yenii buluşlar ortaya koymanın kısaca her şeyin eğitimden geçtiğini kolayca görebiliriz. Dolayısıyla söyleyebiliriz ki, eğitim her zaman her yerde geçerli olan dünyadaki en değerli madendir.
Günümüzün gelişmiş ülkelerine baktığımızda, bunların eğitime tek ve dar bir pencereden değil geniş olan pek çok pencereden bakmakta olduklarını görürüz. Bu ülkeler eğitimin fert için değil, toplum için; eğitimin sadece okulda değil, verilmesi gereken her yerde verilmesi anlayışına sahip olduklarından çağdaş görünümlerine kavuşmaları hiç de zor olmamıştır.
Ancak ülkemize baktığımızda eğitimin sadece öğretmekten ileriye gidemediğini ve böylece en büyük insan hakları ihlallerinden birinin işlendiğini görebilmekteyiz. Örneğin, trafik kurallarına uyulması gerektiğini, uyulmaması halinde cezai yaptırımla karşılaşacağımızı ve hatta yedeği olmayan tek şey olan hayatımızın tehlikeye girebileceğini çok iyi biliriz ama tüm bunlara karşın yine de bildiğimizi okuruz. Ve sonuçta ne ile karşılaşırız? Korkunç Tablolar ve bilançolarla, ölümler, yaralanmalarla, kaybolan hayatlarla ve yitip giden umutlarla. Dolayısıyla bu örnek bize, eğitim ile öğretimin kesinlikle aynı gelmediğini ve gelmemesi gerektiğini de göstermektedir.
Peki ne yapılması lazım? Bilinçlenme ve Benimseme
Yapılması gereken eğitim kavramına gereken öneminin verilmesidir. Eğitimin öğretimle aynı anlamı taşımadığının bilicine varılmasıdır.Yani eğitimin, öğretim sonucu kazanılmış bilgilerin uygun birer davranış modeli haline getirilerek içinde yaşanılan toplumun faydasına, hizmetine sunulması anlamına geldiğinin benimsenmesidir. Diğer bir deyişle sönük bir balon olan öğretimin, içine üflenen kaliteli bir hava olan eğitimle şişirilerek gerçek anlamlarının bireyler nezdinde kazandırılması ve toplumun faydasına sunulmasıdır.
İşte, insanımızın yaşayış farkı, hayat standardı, beklentileri gibi özellikler dikkate alınırsa ve bütün bunlara cevap verebilecek bir öğretim ve onu destekleyecek eğitim modeli hazırlanıp uygulanırsa özlediğimiz yerlerde kendimizi görmemizi engelleyecek bütün engelleri bir bilinçlenme ve benimseme ile ortadan kaldırmış oluruz.
Öyleyse nasıl bir insan ve eğitim modeli?
Öğrencilerin ilgi, istek, ve yetenekleri doğrultusunda, kendilerini yetiştirmelerine imkan tanıyan, çağdaş, bilimsel, demokratik ve vatan sevgisini esas alan, insan haklarına saygılı, ailesine, kendisine ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumlulukları olduğu bilincini benimseten, bu temeller üzerinde gelişen bir eğitim modeli içerisinde kültürel değerlerimize bağlı, ailesini, vatanını, milletini gönülden seven, vatandaşlık bilincini kazanmış, din, dil, ırk, cins, mezhep ayrımı gözetmeden insanlara yaklaşan, kendisine saygı duyan, güvenen, çevresine değer veren ve onlardan faydalar çıkarmasını bilen, eğitimin ömür boyu devam ettiğini kavrayan bir insan modeli ve bunu sağlayacak eğitim modeli; devlet ve toplum düzeni içerisindeki ilişkilerde ve üreticilikte kalıcı ve verimli gelişmeyi sağlayacaktır.
Sonuç
Eğitim ve eğitimcinin önemini Ulu Önder Başöğretmen Atatürk şu sözüyle ortaya koymuştur: “Eğitim ve eğitimciden yoksun bir millet henüz millet olma kimliğini kazanamamıştır.” Dolayısıyla burada anlamamız gereken şudur ki , eğiticiler ve devlet bu büyük ödev ve sorumluluk içerisinde, ülkemizin eğitim alanında gelişmesi için var güçleriyle çalışıp hem insan haklarına hem de ülke kalkınmasına katkıda bulunmalıdırlar. Çünkü insanlar eğitimcileri şekillenmeyi bekleyen hamur gibi beklemektedirler. Hamura en iyi şekli vererek pişecek hale getirmek ve hatta pişirmek eğitimcinin ve devletin tek hedefi olmalıdır. Bunun için nasıl ki eğitim sürekli gelişiyor kendini yeniliyorsa, eğitimci ve devlet de kendini yenileyip, basmakalıplıktan kurtarmalı, çağdaş bir görünüm kazanmalıdır. Bu da sürekli bilgi tazelemekle, araştırmakla ve kendini yenilemekle olur ki balonlar gerçekten kaliteli hava ile dolsun.
Dolayısıyla bu anlayış çerçevesinde, insan hakları eğitiminde öncelikli olarak insana,“insan olabilme değeri “ nin ne anlama geldiği öğretilebilecek ve bu doğrultuda üflenen kaliteli hava ile en üstün, en gelişmiş varlık sıfatını hak edecek şekilde bireylere insan olabilme bilinci kazandırılabilecektir. Böylece bireye, kendi haklarının olduğu kadar başka bireylerin de haklarının bulunduğu ve onlara da saygı gösterilmesi gerektiği bilinci verilebilecektir. Ayrıca insan olabilmenin anlamının, insanların tercih fırsatı olmaksızın edindiği soy, renk, cinsiyet, dil, din, köken vb. başka özellikleri yönünden herhangi bir ayrıma tabi tutulmamalarında ve anayasal ve toplumsal düzen içerisinde sahip olunan haklar ile insan onuru, insanlık yönünden eşit olmalarında yattığı kolaylıkla anlaşılabilecektir.