Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Öğrencilerde Siber Şiddet Algısı

image001

Bilgi ve teknoloji çağının zenginliğini ve özgürlüğünü yaşayan bireyler her geçen gün sanal dünyanın gerçekleri ve sorunları ile yüzleşiyorlar. Bilgi teknolojilerinin sağladığı olanaklar toplumsal yaşamı kolaylaştırdığı kadar bireyler için büyük riskler de taşıyor.

  1. yüzyılın teknoloji çağı olması ile teknoloji ve özellikle bilişim teknolojisi, vazgeçilmez araçlar olarak bireylerin hayatına girdi. Sosyal ağlar ise bireyleri sanal dünyanın öngörülemeyen tehlikeleri ile karşılaştırdı. İnternet kullanımının yanında sanal oyunlar, internetten yapılan alışverişler, sanal forumlar üzerinden bilgi paylaşımları da giderek artmaya başladı. Bireyler, cep telefonu, kişisel bilgisayarlar, dijital kameralar sayesinde çevrelerinde bilişim teknolojisini daha fazla kullanarak bilgiye daha hızlı ve rahat ulaşıyorlar. Özellikle ergenler internet ortamını yeni bir yaşam alanı olarak kullanıyor. Ergenler internette telefon aracılığı ile anında mesajlaşma (SMS) , elektronik posta (e-mail) , yazılı haberleşme, sohbet odaları, internette oluşturulan kişisel sayfalar, fotoğraf ve video paylaşım siteleri (youtube, facebook, twitter gibi) elektronik haberleşme araçlarını çok fazla kullanıyorlar. Gençler tarafından bilişim teknolojisi sadece günlük yaşamı kolaylaştıran bir araç olarak görülmüyor. Değişik video ve görsel materyallerin paylaşılması, sohbet edilmesi, sanal oyunların oynanabiliyor olması, bilişim teknolojisinin en temel araçlarından olan internetteki kişisel web siteleri, bloglar ve sosyal paylaşım siteleri ergenler arasında daha popüler oldu.

Bilişim teknolojisi araçları, genç kızlara, siber ortamda sosyalleşme, özgüven desteğinin yanı sıra ergenlik döneminin en doğal özelliklerini deneyimleme fırsatı sunuyor. Ancak ebeveynler teknolojinin sunduğu bu fırsatı anlayamıyor ve çocukları için kaygı duyuyor. Bu yüzden ebeveynler çocukları için “ahlaki panik” yaşıyor. Özellikle kız öğrencilerin bilişim teknolojisi araçlarını kullanmalarına sınırlılık getirerek onları gözetim altında tutuyorlar. Bu nedenle kız öğrenciler yeni teknolojinin yaratıcılıklarını geliştirmesinden ve sosyalleşmelerinin desteklenmesinden eksik kalıyorlar.

İnternet, bireylerin hayal güçlerini ve yaratıcıklarını geliştiren ve destekleyen zengin ve uyarıcı bir ortam da sunuyor. Özgür bir iletişim ortamı olan Youtube, Facebook ve Bebo gibi sosyal paylaşım siteleri, özellikle gençler için, siber akran zorbalığına uğrama, uygunsuz materyallerle karşılaşma, zarar verebilecek yabancılar ile tanışma ve başkalarına zarar verebilme riskini artırıyor.

Siber ortamda, kişisel bilgileri yayımlamak riskli bir davranış olarak görülmese de birçok sorunun ortaya çıkmasına etken oluyor. Gençlerin internette oluşturdukları profillerinde kendileri ile ilgili ne kadar çok bilgi verirlerse, o kadar çok tanımadıkları kişilerle karşılaşabilme riski artıyor ve siber zorbalık ve taciz için risk oluşuyor. Yapılan araştırmalarda ergenlerin %74’ünün sosyal iletişim ve paylaşım sitelerini kullandıkları ve bu sitelerden tanımadıkları kişilerle iletişim kurdukları görülmektedir. 

BAU-CSG Siber Akran Zorbalığı Araştırması

Ülkemizde gençlerimizin internet ortamında karşılaştıkları riskleri ve sorunları tespit etmek için Kasım 2014’de BAU-CSG işbirliği ile bir araştırma yaptık. Bu araştırma ile üniversite öğrencilerinin siber zorbalık ve siber kurbanlık davranımları internet kullanımı açısından incelendi.

Katılımcıların Demografik Özellikleri:

Araştırmaya İstanbul’da üniversiteye devam eden 207 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin %46,1’i (95 kişi) kız, %48,5’i (100 kişi) erkektir. Katılımcıların %15’i (57 kişi) meslek yüksekokuluna, %25,1’i (95 kişi) fakültelere devam ederken %9,5’i (36 kişi) lisansüstü eğitimine devam etmektedir. Araştırmanın örneklem grubunun %14’ü (50 kişi) 18-20 yaş grubunda; %21,3’ü (81 kişi) 21-25 yaş grubunda,  %7,7’si (29 kişi) 26- 30 yaş grubunda; %11,5’i (27 kişi)  31-35 yaş grubunda ve %1,6’sı (6 kişi) 36-39 yaş grubunda yer almaktadır.

Veri Toplama Araçları:

Araştırmada veri toplamak için, araştırmacılar tarafından geliştirilen “Demografik Bilgi Formu” ve Topçu ve Baker (2010)  tarafından geliştirilen “ Yenilenmiş Siber Zorbalık Ölçeği” kullanılmıştır. Katılımcılara ayrıca internet kullanım süreleri ve kullanım amaçlarına yönelik sorular da sorulmuştur.

İnternet Kullanımı ve Bilgisayar

Araştırmaya katılan öğrencilerin %49,1’inin (186 kişi) kişisel bilgisayarı varken sadece %1,82inin (7 kişi) kişisel bilgisayarı yoktur. Katılımcıların %23,5’i (89 kişi) interneti günde 5 saatten fazla,%22,2’si (84 kişi) günde 1-3 saat, %3,7’si (14 kişi) haftada 1-2 saat kullandıklarını belirtmişlerdir. Katılımcıların %0,8’i (3 kişi) hiç internet kullanmadığını ve yine %0,8’i (3 kişi) de ayda 1-2 saat internet kullandıklarını ifade etmişlerdir.

Siber Kurbanlık ve Siber Zorbalık

Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalığa maruz kalma ve siber zorbalık davranımını sergileme arasındaki ilişkinin incelenmesi için ANOVA, regresyon ve Pearson Korelasyon analizi yapılmış ve bunun sonucunda siber zorbalığa maruz kalma ile siber zorbalık davranımını gösterme arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur.

Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalık davranımını sergileme ve siber zorbalığa maruz kalmaları ile internet kullanım sürelerini arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson Korelasyon analizi yapılmıştır. Yapılan analizlerin sonucunda siber kurbanlık, siber zorbalık ve internet kullanım süresi arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur. 

Siber Kurbanlık ve Zorbalık ile İnternet Kullanım Süresi Arasındaki İlişki

Her ne kadar birçok araştırmada teknoloji ve bilişim teknolojisi araçları bilgiye ulaşmayı, sosyalleşmeyi tetikleyen güç olarak gösterilse de bu araştırmada öğrencilerin siber zorbalığa maruz kaldıkları ve siber zorbalık davranımını sergiledikleri de görülmüştür.

Bu araştırmada ortaya çıkan en önemli bulgu şüphesiz ki siber kurbanlık ile siber zorbalık arasındaki güçlü ilişkidir. Sosyal öğrenme modeline göre, insanlar diğerlerinin davranışlarını, tutumlarını ve bunların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmektedirler. “Pek çok insan davranışı model alma yoluyla öğrenilmektedir: diğerlerini gözlemleyerek önce davranışın nasıl oluştuğu öğrenilir daha sonra da burada öğrenilenler diğer davranışlar için rehber niteliğinde olur. Sosyal öğrenme modeli bireyin davranışlarını bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörler ile oluştuğunu belirtmektedir. Bu araştırmanın örnekleminde ise siber kurbanlık ile siber zorbalık arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur. Bu bulgu, öğrencilerin siber zorbalığa uğradıkça bunun nasıl yapılacağını öğrendiklerini ve davranımı tekrarladıklarını göstermektedir.

İnternet kullanım süresi ile siber zorbalık ve siber kurbanlık davranışı arasındaki ilişki incelendiğinde ise, internet kullanım süresi arttıkça siber zorbalık ve siber kurbanlık davranımlarının da arttığı bulunmuştur.

Bu araştırmaya göre, siber zorbalık ve siber kurbanlık davranımlarının azaltılması için internet kullanımı, internet güvenliği, sosyal medya kullanımı ile ilgili eğitim programları sadece lise ve ortaöğrenim kurumları için değil aynı zamanda üniversiteler için de uygulanmalıdır. Bu araştırmanın bulguları ve alanyazındaki araştırmalardan yola çıkarak, üniversite öğrencileri arasındaki siber zorbalığın özellikle ortaöğrenim döneminden beslendiği düşünülmektedir. Bu bağlamda sadece üniversite öğrencilerine yönelik bilgi ve bilinçlendirmeden çok ortaöğrenim hatta ilköğretim döneminde öğrencilere okullarda verilecek internet ve bilgi güvenliği hakkındaki eğitimlerin faydalı olacağı düşünülmektedir.

Alanyazındaki çalışmalar incelendiğinde okul başarısı ile akran zorbalığı, okula bağlılık arasında bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda, her ne kadar ülkemizde net olarak siber akran zorbalığı ve okul başarısı arasındaki ilişkiye ilişkin çalışmalara rastlanmamış olsa da siber akran zorbalığının öğrenciler üzerindeki olumsuz etkilerinden yola çıkarak, öğrencinin akademik başarısını düşürdüğünü söylemek mümkündür.

Okullarda uygulanan eğitim öğrencilerin siber zorbalığa uğramalarını ve uygulamalarını engellemekte önemli bir etkiye sahiptir. Bu yüzden, okullar, uygulanan eğitim programları ve politikalar siber akran zorbalığının engellenmesinde çok önemlidir. Öncelikle öğretmenlerin siber akran zorbalığı konusunda bilgi sahibi olmaları ve öğrencileri bu konu da uygun olarak bilgilendirmeleri gerekmektedir. Öğrencilerin siber akran zorbalığından korunabilmesi için ebeveynler ile okulun işbirliği içinde olması zorunludur.

Akran zorbalığı bağlamında bakıldığında akran zorbalığına uğrayan öğrencilerde okuldan uzaklaşma, yabancılaşma gibi riskli davranışlar görülmektedir. Bununla ilgili çalışmalarda okul ve aile işbirliğinin olumlu sonuçlar verdiği özellikle benlik saygısı, öfke kontrolü, çatışma çözümü gibi konularda verilen eğitimlerin olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür. Tıpkı akran zorbalığı gibi siber akran zorbalığı konusunda da okullarda yapılacak eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin üniversite dönemindeki gençlerin siber zorbalığa uğrama ve bu davranımı sergilemelerini azaltacağı düşünülmektedir.

Siber Akran Zorbalığının Önlenmesi ve Güvenli Okul İklimi:

Siber akran zorbalığının önlenmesinde öğretmenler ve ebeveynlere görevler düşmektedir. Ancak ebeveynleri yönlendirmek açısından okullara ve rehber öğretmenlere daha fazla görev düşmektedir. Okul yönetiminin diğer okullarla ve diğer disiplinlerle iş birliği içinde olması gereklidir. Düzenlenen konferanslar ve eğitimlere öğretmenlerin katılması ve bu konu ile ilgili okullarda ergenlere bilgi verilmesi çok önemlidir. Ebeveynlerin siber akran zorbalığını çok tehlikeli bulmalarının nedeni, ebeveynlerin çoğunlukla siber dünyayı bilmediklerinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, düzenlenecek olan seminer ve bilgilendirici programların sadece öğrencilere yönelik değil aynı zamanda ebeveynlere yönelik olması da gerekmektedir. Öğrencilerin genellikle siber zorbalıktan korunmak için, onları rahatsız eden kişiyi bloklamak, mesaj atmasını engellemek, e-mail listesinden çıkarmak gibi yöntemleri kullandıkları görülmektedir. Bu çoğunlukla zorbalık yaşandıktan sona kullanılacak bir yöntemdir. Burada asıl olan, ergenleri olay yaşanmadan koruyabilmek, yine de böyle bir olayla karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini de belirtmektir. Uzmanlarca ebeveynlerin, çocuklarını siber zorbalıktan koruyabilmek için aile filtresi paketi ya da filtreleme programlarını kullanmaları konusunda bilgilendirilmeleri önerilmektedir. Bu programlar sayesinde, çocuklar ve ergenler internette girdikleri sitelerde “sakıncalı içerik” olarak tanımlanan dosyaları açamamakta, bu tür kelimelerin bulunduğu sitelere girememektedirler. Bu da ergenleri pornografik, ırkçılık, nefret içerikli ya da şiddet içerikli sitelerden uzak tutmaktadır. Ancak siber akran zorbalığının çoğunlukla bir kişi ya da grup tarafından belli kişi ya da gruplara farklı yollarla da bilişim teknolojisi araçları kullanılarak yapıldığından, kasıtlı olarak yapılan davranımların nasıl engelleneceği ayrı bir tartışma konusudur. Örneğin, internette sohbet odalarında tanıştığı kişilerin yalan ve yanlış bilgiler vermesi, kişinin gizli resimlerinin çekilerek internette dağıtılması gibi durumlarda ergenin nasıl davranacağının, bu konuda nasıl bilgilendirileceğinin mutlaka belirlenmesi gereklidir. Önemli olan ergeni bu tür risk ve olaylardan korumaktır. Bu nedenle okul yönetimi ve ebeveynlere çok büyük görevler düşmektedir. Ergenin, böyle bir olayı yaşmasına fırsat vermeden internet kullanımı, bilişim teknolojisi araçlarının güvenli kullanımı ve böyle bir durumla karşılaştığında yapması gerekenler hakkında bilgilendirilmesi gereklidir. Öğrencilerin sadece siber şiddetten korunması gerektiğini değil aynı zamanda kendilerini nasıl koruyacaklarını, siber şiddete uğradıklarında nasıl davranmaları gerektiğini, kimlere başvurabilecekleri konusunda da bilgilendirilmeleri gerekmektedir.

Bilişim teknolojilerinin bireylerin yaşamına ve sır odalarına kadar girdiği bir dünyada özellikle üniversiteler ve okullarda öğrencilerin akademik başarılarını ve yaşamlarını etkileyen bir sorun ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği görülmelidir.

Siber zorbalık günümüzün ve geleceğin en önemli sorunlarından biri olarak öngörülmeli ve gerekli önleyici, koruyucu ve bilinçlendirici çalışmalar yapılmalıdır.