KAMU YÖNETİMİ TEMEL KANUNU TASARISI TASLAĞI GÖLGESİNDE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI
Ali SEVİNÇ[*] |
Düşüncede yaşanan değişikliklere paralel olarak farklılaşan kavram ve anlayışlar çerçevesinde tüm dünyada bir takım gelişmeler yaşanmaktadır. Gelişime paralel yapılan yenilikler, öncelikle Sivil Toplum Örgütleri veya özel sektör tarafından yapılırken kimi zaman da sivil toplumun baskısıyla veya devlet iradesiyle bizzat devletin kendisi tarafından gerçekleştirilmektedir.
Pek çok gelişmiş devletin yıllar önce benimsediği; yerinden yönetim ve yetkinin merkezden dış/çevre birimlere devredilmesi anlayışı çerçevesinde ülkemizde de “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağı” hazırlanmıştır. Tasarının çıkış kaynağı, içeriği ve amacına bakıldığında, taslak metni hazırlayanların görüşlerine başvurulduğunda tasarının, Türkiye kamu yönetimi anlayışında bir devrim yapma niyetinde olduğu, pek çok kalıplaşmış fikri yıktığı söylenebilir.
Gelişmiş devletlere bakıldığında; 20. yüzyıla damgasına vuran ABD’nin, AB’nin en güçlü devleti olan Almanya’nın eyalet sistemiyle yönetildiği görülmektedir. Rusya belki içerisinde barındırdığı etnik ve dini yapı farklılığından olsa gerek özerk bölgelere sahiptir. İspanya eyalet sisteminden farklı olarak kendi içerisinde otonom idarelere ayrılmıştır. Yine pek çok Avrupa ülkesinin yönetimi kolaylaştırmak, toplumla devleti daha da yakınlaştırmak adına ülkeyi yönetsel anlamda küçük parçalara ayırdığı ve yetkiyi devrettiği görülmektedir. Ülkemizde de il, ilçe, belde, köy benzeri idari yapılanmalar olmasına rağmen bilindiği üzere pek çok konu yerinden değil sadece Ankara’da çözülmektedir. Yönetime dair kararlar Ankara’da Bakanlıklarda veya Genel Müdürlüklerde alınmaktadır. Bu açıdan da hazırlanan taslağın ülkemizde kamu yönetimi ile ilgili yaşanan pek çok sorunun çözümüne katkı getireceği ümit edilmektedir.
Türk Kamu Yönetim mantığına yapacağı olumlu katkıların yanı sıra tasarının, ülke çapında güvenlik hizmetlerinin özellikle de Emniyet Genel Müdürlüğüne yapacağı etkiler için olumlu tabirini kullanmak mümkün gözükmemektedir. Tasarının emniyet teşkilatına bakan yönünün en genel anlamda 30’un üzerinde olan daire başkanlıkları sayısının bazı daireler birleştirilerek azaltılması şeklinde olacağı gözükmektedir. Kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845’den bu güne kadar geçen sürede halka daha iyi güvenlik hizmeti sunma amacıyla hep büyüme trendinde olan Emniyet Teşkilatının bu tasarı paralelinde küçülmesi, tasarının Emniyet Teşkilatına getirilerinden öte götürüleri olacağına işaret etmektedir. Türkiye’de görev yapan iki büyük kolluğun AB normları çerçevesinde değerlendirmeye alınarak tasarı kapsamında yapılandırılması gerekmektedir. Buna karşın Jandarma Genel Komutanlığı reform tasarısı kapsamı içerisine alınmamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ile aynı Bakanlığa bağlı olarak çalışan ve aynı işi yapan Jandarma Genel Komutanlığının tasarı kapsamı dışında bırakılması dikkate alınarak tasarının Emniyet Teşkilatına yansımasının ancak merkez teşkilatı birimlerinde bulunan bazı yetkilerin taşra birimlerine devredilmesi şeklinde olabileceği makul görülmektedir. Bugün her bir merkez teşkilatı birimi farklı kollarda ve farklı alanlarda uluslar arası alanda gerçekleşen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri takip ederek 21. yüzyıl toplumunun ulusal güvenlik beklentilerine yanıt verme çabası içerisindedirler. Bu durumda tasarının Emniyet Teşkilatına bakan yönünün tekrar gözden geçirilmesinde büyük yarar görülmektedir.
Bu görüşe paralel olarak, Emniyet Genel Müdürlüğü merkez teşkilatının yeniden yapılandırılması kapsamında Eğitim Daire Başkanlığının küçültülerek Personel Daire Başkanlığı bünyesine alınması ise, pek çok nedenden ötürü teşkilata fayda getirmekten uzaktır.
20. yüzyılın ikinci yarısı ve 21. yüzyıl bilgi ve teknoloji çağı olarak nitelendirilmektedir. Bu yüzyılda bilgi ve teknolojiden daha önemli hiçbir şey yoktur. Tüm ülkelerin ve bireylerin çabası daha çok bilgiye ve sonrasında teknolojiye sahip olmaktır. Her alanda yaşanan hızlı değişim bireyleri ve kurumları sürekli öğrenmeye ve sürekli eğitime zorlamaktadır. İfade edildiğine göre bugün yetişmiş bir insan, örgün eğitimini tamamladıktan sonra her yıl kuramsal bilgisinin %5’ini kaybetmektedir. Bunun için yetişkin bir insanın matematiksel bir hesapla mevcut bilgilerini tazelemek ve günün değişen koşullarının zorladığı bir takım yeni bilgilere sahip olmak için her yıl toplam zamanının %15’ini (yılda 6 hafta) kendini yenilemeye ve geliştirmeye ayırması gerekmektedir (Aytaç 1999:244). Başka bir görüşe göre ise, bilginin yenilenmesi 1980’de 2,5 yıla, 1999’da 3 aya inmiştir. 2002 yılında bu sürenin 39 gün olduğu söylenmektedir (Coşkun 2003).
Görüldüğü üzere insanlık tarihinde öğrenmenin bu kadar zorunluluk haline geldiği bir zaman dilimi bulunmamaktadır. Kaldı ki 80’li yıllardan itibaren hızlı bir değişim içerisine giren, 2000’li yıllar itibariyle de polisiye konularda yapacak çok işi olan Emniyet Teşkilatının eğitimde küçülmesi anlaşılır bir durum değildir. Bugün Emniyet Teşkilatının hatta Türkiye’nin geleceğinden söz eden herkes mutlu ve huzurlu yarınların eğitimden geçtiğini vurgulamaktadırlar. Hal böyle iken gündeme gelen böyle bir çalışma ya söylenen sözlerin lafta kaldığına ya da bu söylemlerde bulunan insanların samimiyetsizliğine işaret etmektedir.
Bugün Türkiye, tüm kurum ve kuruluşları ile AB’ne girme yolunda demokratikleşme çabası içerisindedir. İnsan hakları kavramının, gerek uluslar arası yaklaşım gerekse bu süreçte çok önemli bir rol oynadığı düşünülürse insan haklarının bir bilinç olarak tüm personelde yerleştirilmesi, yasal düzenlemelerin uygulamaya yansıtılması ve yeni teknoloji ürünlerinin kullanımının öğretilmesi hep düzenlenecek eğitim faaliyetleriyle mümkün olduğu daha net bir biçimde anlaşılacaktır. Yine gelişmiş ülke polis teşkilatlarınca yıllardır uygulanan, toplumla birlikte suç ve suçlularla mücadelenin öngörüldüğü “Toplum Destekli Polislik”, “Problem Çözücü Polislik”, “Problem Merkezli Polislik” veya “Demokratik Polislik” kavramlarının polisiye uygulamalarda temel haline getirilmesi öncelikle düzenlenecek bilinçli ve planlı eğitim etkinlikleri ile mümkündür. Bunun yanı sıra toplumun öncelikli güvenlik sorunları ve personelimizin sorunları, düzenlenecek panel, konferans ve sempozyum gibi eğitim etkinliklerinde tartışılır, konu hakkında kamuoyu oluşturulur ve olası çözüm önerileri hakkında fikir jimnastiği yapılır.
Eğitim Daire Başkanlığını küçültmek için bir neden yoktur. Mevcut durumunda teşkilatın eğitim konusu ile ilgili yurt içi ve yurtdışı kurumlarla olan yazışmaları -ki bunun içerisinde her yıl belirli sayıdaki personelin lisansüstü çalışma için yurtdışına gönderilmesi de vardır- Eğitim Daire Başkanlığı tarafından yapılmaktadır. Tüm merkez ve taşra birimlerinin hizmetiçi eğitimlerinin planlama, koordinasyon ve denetlemesi Eğitim Daire Başkanlığınca yürütülmekte, bir sonraki yıl düzenlenecek eğitim faaliyetleri, çıkarılan Yıllık Eğitim Planında yer almaktadır. Tüm teşkilatın eğitim politikalarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi amaçlı Eğitim Kurulu toplantısı Eğitim Daire Başkanlığının sekreteryasında yapılmaktadır. Eğiticilerin Eğitimi, Eğitim Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, İleri Eğitim İstatistiği (SPSS), Ar-ge, Hızlı Okuma Teknikleri, Atış uzmanlığı gibi doğrudan görev alanına giren konular yanında Merkez teşkilatı birimlerinin doğrudan konusuna girmeyen pek çok eğitim faaliyeti, bizzat Eğitim Daire Başkanlığınca düzenlenmektedir. Bu kapsamda son yıllarda, 1 Ulasal Sempozyum (21. Yüzyılda Polisin Eğitimi), etkili liderlikte stresle mücadele ve problem çözme teknikleri, karakol amirlerini geliştirme, üst düzey yöneticilik anlayışında yeni yaklaşımlar, beden dili, öğrenmeyi öğrenme, NLP gibi öncelikle yöneticilere ve bireysel gelişim amaçlı seminerlerin yanı sıra Polisin dünü bugünü ve yarını adında bir de panel organize edilmiştir. Komiser yardımcılığı sınavları, teşkilatın yurtdışı spor organizasyonları ve yurtiçi sportif faaliyetlerin maddi desteğinin yanı sıra merkez teşkilatının yıllık tabanca atışları yine Eğitim Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Bütün bunların yanı sıra; tüm teşkilatın özlük haklarında iyileştirme sağlayacak bir eğitim seferberliği niteliğindeki Polis Ön Lisans Programı; TSE ile yürütülen ve Türk Polisinin uluslar arası alanda da kabul gören mesleki standartlara kavuşturulması projesi; Avrupa Konseyi destekli ve ilk aşaması tamamlanan Kolluk, Profesyonellik ve Toplum ile Nezarethanelerin İyileştirilmesi Projeleri son yıllarda ön plana çıkan son derece faydalı projelerdir.
Peki Eğitim Daire Başkanlığı Personel Daire Başkanlığı bünyesine alındığı taktirde ne olacaktır? Personel Dairesi, teşkilat personelinin hemen hemen tüm özlük haklarının yürütüldüğü bir daire konumundadır. Şark ve genel atamalardan, müdür atamalarına kadar personelin sicil, terfi, kademe, askerlik, sağlık, izin vs. işlerinin tamamı Personel Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Rutin işleri yoğunlukta olan bir daireden eğitim eksenli bir bakış açısıyla teşkilatın eğitim politikalarını belirlemesi ve uygulamasını beklemek hayalcilik olur. Personel Daire Başkanlığı son yıllarda yapmış olduğu atılımlarla ve kullanmaya başladığı bilgisayar teknolojisiyle sözü edilen işleri daha hızlı ve aksaksız bir şekilde yapmaya başlamıştır. Ancak personelin eğitimi konusu apayrı bir konudur. Eğitim konusunun, bağımsız düşünen, biraz hayalci, biraz uçuk bir anlayışla rutini ve statükoyu göz ardı eden bir mantıkla ele alınması gerekir. Personel Dairesine bağlı bir eğitim birimi, gerek eğitimin önemine inanma gerek yetkisizlik gerekse anlayış açısından tüm teşkilat personelinin eğitimine talip olamaz. Yapılan eğitimler, Personel Daire Başkanlığı ve uzantısı olan birimlerin personeline “Personelcilik nasıl en iyi şekilde yapılır?” konusunu öğretmekten öteye gidemez.
Diğer bir açıdan baktığımızda, ilk etapta lisans ve lisansüstü eğitim, personelin özlük haklarında iyileştirmeye neden olduğu, alınan bazı branş kursları branş aktarımına esas teşkil ettiği ve yine personel atamalarında az da olsa kurs görmüş personele öncelik tanındığı için eğitim ve personel işlerinin birbiri ile ilgili olduğu düşünülecektir. Mevcut uygulamadaki rütbe terfi ve komiser yardımcılığı sınavlarında paslaşmalar yaşanmakta, işbirliği yapılmaktadır. Ancak bilindiği üzere eğitim, konusu itibariyle çok yönlüdür. Bilimsel anlamda farklı disiplinlerle ilişkisi olduğu kadar işin/görevin yürütülmesinde de pek çok alanla ilişkilidir. Bu ilişki ve görevin ifasındaki işbirliği ve koordinasyon, eğitimin farklı bir Daire Başkanlığı bünyesine alınmasına değil müstakil olarak kalmasına dayanak oluşturmaktadır. Teşkilatın eğitiminin bugün olduğu gibi bağımsız bir Daire Başkanlığı tarafından yürütülmesi, tüm teşkilatın eğitim alanında yapılan ve yapılması planlanan iş ve işlemlerinin gerçekleştirilmesinde önemli bir rolü olacaktır. Kaldı ki koordineli hareket edilmesine ihtiyaç duyulmasına rağmen mevcut durumda yapılan işlerin birbiri ile hiç ilgisi bulunmamaktadır. Örneğin, merkez teşkilatı birimleri 3 genel müdür yardımcısına bağlı toplam 8 daire başkanlığından oluşan İspanya polis teşkilatında bile Eğitim Daire Başkanlığı, İstihbarat, Adli Polislik, Toplum Güvenliği, Yabancılar ve Mülteciler, Kriminal, Personel, Teknik ve Ekonomik İşler Daire Başkanlıkları ile birlikte 8 daire başkanlığından birini oluşturmaktadır. Ancak bizde olduğu gibi Personel ve Eğitim daire başkanlıkları aynı genel müdür yardımcısına bağlı olarak çalışmalarını yürütmektedirler.
Bütün sözü edilen konuların ötesinde, Eğitim Daire Başkanlığının küçülmeyip aksine büyümesi gerekmektedir. Örneğin, polisiye hizmetler yerel bazda yürütülmesine ve 180.000 farklı polis teşkilatı olmasına rağmen bugün ABD’nin pek çok eyaletinde polisin eğitimi büyük ölçüde eyalet bazında, Eyalet Polis Eğitim Merkezleri tarafından sağlanmaktadır. Çok lüks olmayan bu merkezler işlevsel olarak her imkana sahip olarak inşa edilmiş ve profesyonel mantıkta sistemli bir şekilde idare edilmektedir. 21. yüzyıl Türk polisinin hedefleri göz önünde bulundurulduğunda Eğitim Daire Başkanlığının yönü küçülmek değil, yeni vizyon ve misyonuyla büyümektir. Nasıl büyümek? Mevcut haliyle Eğitim Daire Başkanlığı yetersiz bütçe, sayıca az personel, kursa çağırdığı personele Polis evinde yer bulamayan, kendine ait donanımlı ve yeterli sayıda eğitim ortamı bulunmayan bir konumdadır. Eğitim Daire Başkanlığı, ABD’de olduğu gibi yeteri kadar yatak kapasitesine sahip; eğitimin amaçlarına göre (atölye, drama sınıfı, teorik bilgi, simültane tercüme) farklı şekillerde dizayn edilmiş ve gerekli eğitim araçları ile donatılmış küçük, orta ve büyük ölçekte yeteri kadar sınıf; panel veya seminer düzenlenebilecek en az bir tane büyük eğitim salonu; kütüphane ve çalışma odası, atış poligonu, dinlenme ve spor salonu, yemekhane, çamaşırhane, marangozhane ve tamir atölyesi bulunan, kadrolu eğiticileri ile hizmette verimliliği sağlayıp sürekli hale getirebilecek, idari yapılanması ile tüm eğitimlerin planlama, uygulama ve denetimlerini bilimsel bir bakış açısı ile takip eden komple bir “Sürekli Polis Eğitim Merkezi” veya “Polis Hizmetiçi Eğitim Merkezi”ne dönüştürülmelidir. Ancak bu şekilde düzenlenen eğitim faaliyetleri profesyonel bir yapıya kavuşturulabilecektir.
Sonuç olarak denilebilir ki eğitim, hayatın her aşamasında ihtiyaç duyulan, her alanda yapılması istenen yeniliklerin uygulama aşamasında gerekli olan bir işlev ve süreçtir. Kamu Reform Tasarısı açısından Emniyet Genel Müdürlüğünün küçültülmesi ve buna bağlı olarak da Eğitim Daire Başkanlığının kapatılarak Personel Daire Başkanlığı altında yapılandırılması yanlış bir uygulamadır. Eğitim Daire Başkanlığının Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı paralelinde oluşturulan taslak çalışmadaki yerini kim tayin etmiştir bilinmez ama şu da bir gerçektir ki teşkilatın eğitiminden sorumlu olan tüm kişi veya birimlerin eğitimin önem ve hayatiyetini hissettirecek çalışmalarına hız vermeleri zorunlu hale gelmiştir.
KAYNAKÇA
Aytaç, Ö. (1999) “Bilgi Toplumu Polisi” 21. Yüzyılda Polis s.229-350 Asayiş Daire Başkanlığı Yayınları, ikinci baskı:Ankara
Coşkun, O. (2003) “Okuma ve Öğrenmenin Önemi” Polis Aktüel Kayseri Polis Meslek Yüksek Okulu Dergisi Yıl:1, Sayı:1, s.20-21, Başkent Klişe Matbaacılık: Ankara
Eğitim Daire Başkanlığı Uluslararası ve Kurum Dışı Eğitim Şube Müdürlüğü Arşivinde bulunan ABD ve İspanya Görev Dönüş Raporlarından yararlanılmıştır.