Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Genel Yayın Yönetmeni’nden

 

T.C.DEVLETİNİN İLK ANAYASASI

            AMASYA GENELGESİ

 

 

Özgüner POLAT

Genel Sekreter

Emekli Emniyet Müdürü

 

            10 Nisan 1938’de Amasya’da doğdum. Bilmeden Polis günü doğmuşum, ikincisi Amasya Genelgesi ile büyüdük. Çocukluğumuzda Amasya’da lise yoktu. Ulu Önder M.Kemal Atatürk’ün 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geliş törenlerinde bizler ortaokul öğrencileri olarak katılır, Amasya girişindeki Cülüs (Gülüs)*× tepede Atatürk büstünü alkışlarla karşılar, konuşma yaptığı belediye binasına getirirdik. Daha sonra lise açıldı, bizler Amasya Lisesinin ilk öğrencileri olduk. 12 Haziran ve 22 Haziran tarihlerinde görevlerimiz genişliyerek çoğaldı. Bana lise müdürümüz o günleri yaşamış yaşlılarımızla söyleşi yapma görevi vermişti. O söyleşiler çok değerli belgelerdi, saklamadığıma pişmanım. Söyleşi yaptığım kişiler; Atatürk ile yüz yüze konuşmuş, görüşmüş kişilerdi. O günleri anlatırken o heyecanı aynen yaşarlardı. Bu mutluluğu bizler de tadardık. Amasya’lı olmaktan gurur duyardık.

 

AMASYA GENELGESİ

 

           1-   AMASYA:

 

Amasya M.Ö.3000 yıllarında kurulmuştur. Anadolu da yaşamış tüm medeniyetlerin bir eseri bulunan Amasya’nın her santimetre karesi tarih hazinesidir. Potnus krallığından kalan sarp kayalar üzerine oyulmuş mağaraları, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Danişmen Gazi Amasya’ya gelmiş buraları Türk şehri yapmıştır. Türbesi Amasya’dadır. Gökmedrese Cami, Kılıçarslan Türbesi, dönemin en büyük üniversitesi olan Amasya -A- medresesi ile müzik ve sanatla delilerin tedavisinin yapıldığı bir bimarhane Selçuklu dönemi eserlerindendir. Osmanlı padişahlarının çoğu Amasya’da şehzadelik ve valilik yapmış, buralardan padişah olmuşlardır. 1402 Ankara Savaşından sonra Amasya kısa bir dönem Osmanlının başkentliğini de yapmıştır. Tarihin her sayfasında önemli bir yeri olan Amasya’nın Cumhuriyet Tarihimizde de önemi büyüktür. Milli Mücadelenin ilk kıvılcımı Amasya’da yanmıştır. (1)

 

            2- MUSTAFA KEMAL’İN AMASYA’YA GELİŞİ:

 

            19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal daha sonra Havza’ya, oradan hareketle 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelmiştir. Amasya’ya geleceği duyulan Mustafa Kemal’i Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi, Belediye Başkanı Topçuzade Mustafa Bey, bütün okul öğretmenleri, öğrencileri, din adamları, askeri heyet, kalabalık bir halk tarafından culüs(gulüs) tepede karşılamışlardır. Mustafa Kemal arabasından inerek “Merhaba Amasya’lılar” demiştir. Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi “Paşam!.. Bütün Amasya emrinizdedir. Gazanız mübarek olsun” cevabını vermiştir. Mustafa Kemal Amasya Müftüsünün elini öpmek isteyince  müftü onu sevgiyle kucaklamış “Çanakkale’den sonra şimdi de vatanı ikinci defa kurtarmaya ahdettiniz. Her anı endişeler içindeki yurda hâlası nasip kılacak (kurtuluşu sağlayacak) himmete (yardıma) giriştiniz. hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Himmetiniz payidar olsun” dedi. Müftü ile Mustafa Kemal arasında ilginç bir konuşma da iftar yemeğinden sonra ayrılmada olmuştur. Mustafa Kemal Müftü’ye hitaben “Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamakta var. İnşallah olacağız. Eğer olamazsak bizi asarlar. Kelle gider ne dersin?” diye sormuştur. Müftü “Oğul sen ki genç yaşta başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin, benim bu ihtiyar kellede senin uğruna feda olsun” cevabını vermiştir. Bu cevap üzerine paşa çok yaşlı olan müftünün elini tekrar öperek komiser yardımcısı Osman efendi ile evine göndermiştir. (2.3.4)

 

               3- AMASYA GENELGESİNİN TÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

 

            Havzadan Mustafa Kemal Paşa 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelmiştir. 13 Haziran 1919’da Sultan Beyazıt Camii vaiziAbdurrahman Kamil efendi “Tek kurtuluş yolu halkın doğrudan doğruya egemenliği eline alması ve iradesini kullanmasıdır. Hep birlikte Mustafa Kemal Paşanın çevresinde toplanarak yurdu kurtaracağız.” Diyerek Mustafa Kemal’i tek kurtarıcı ve başbuğ olarak göstermiştir. Amasya, milli bağımsızlık mücadelesinde ilk önemli adımın atılmasına imkan vermiştir. Bu Amasya tarihine eklenen şanlı ve şerefli birsahifedir. (5.6)

            Mustafa Kemal Söylevinde; (7)

            “18 Haziran 1919 günü Trakya’ya verdiğim yönergede altını çizdiğim bir noktanın uygulanması zamanı gelmiş bulunuyordu. Anımsarsınız ki o nokta Anadolu ve Rumeli ulusal örgütlerini birleştirmek, bunları bir merkezden yönetmek ve adlarına iş görmek üzere Sivas’ta ulusal bir kurultay toplamaktı. Bu amaçla emir subayım Cemal Abbas beye 21/22 Haziran 1919 gecesi Amasya’da yazdırdığım genelgenin başlıca noktaları şunlardır.” Diyor.

         1-     Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.

         2-     İstanbul’daki hükümet üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş tanıttırıyor.

         3-     Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

        4-     Milletin durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığı gerekmektedir.

        5-     Anadolu’nun her yerden en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.

       6-    Bunun için bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin mümkün olan süratte hemen yola çıkarılması gerekmektedir.

       7- Her hangi bir kötü durumla karşılaşılabileceği düşünülerek bu iş bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.

      8- Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar diğer il delegeleri de Sivas’a ulaşabilirse, Erzurum Kongresinin delegeleri de Sivas’ta yapılacak genel kongreye katılmak üzere yola çıkacaklardır.

Genelgenin kapsamında dikkati çeken noktalar özellikle şunlardır. “Yurdun bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir” denilmekle tehlike çanı çalınmakta, alarm işareti verilmektedir.

Genelgede yer alan en önemli bir hükümde, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” parolasıdır. Milli egemenliğe ve milli bağımsızlığa yer veren bu ilke, daha sonra tarihi gelişmelerle Türk Devriminin bir temel dayanağı olacaktır.Genelge, bölgesel değil, bütün ülkeyi içine alacak bir kuruluş öngörmekte ve bu amaçla kongrenin toplanması gereğini belirtmektedir.

 

          4- AMASYA GENELGESİNİN SİYASİ ÖNEMİ

 

        Amasya genelgesi ile Türk devriminin aksiyon safhası, yani ihtilal, su yüzüne çıkmış, milli hakimiyet ve milli istiklale dayanan milli hareket, haksızlığa karşı bir isyan parolası olarak belirmiştir. Amasya genelgesi bir ihtilal beyannamesidir ve Anadolu’da ihtilalin başladığını göstermektedir.

       Bir ihtilal beyannamesi olan Amasya genelgesinde, ihtilalin sözü edilmediği gibi İstanbul Sultan idaresine karşı da açıkça bir hareket dile getirilmemiştir. Ancak inkılabın bir safhasını teşkil eden ihtilalin başlama unsurları tamimde yer almaktadır. Tamim bir heyet tarafından imzalanmış olup yabancı işgaline karşı duyulan bütün milletin hissiyatına tercüman olmaktadır. Millet, gerçeğine dayanarak alt üst olan düzenin yerine yeni bir düzen öngörmektedir. İstiklal, bu düzenin parolası milli iradeye dayanan milli hakimiyet prensibi de gücüdür. “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, zorla istiklali elde etme yolunda milli bir kararın ifadesidir.

        Bütün ülkede tertip edilen mitingler protestolar milli hissin milli heyecanın tepkileridir. Bu tepkiler hür yaşamak azim ve kararında olan bir milletin şuurlu tepkisidir.

      Müdafa-i Hukuk ve Reddi İlhak cemiyetleri ile bütün vatana yayılan ve Mustafa Kemal Paşanın Edirne’de birinci kolordu kumandanı Cafer Tayyar Beye gönderdiği 18 Haziran 1919 tarihli telgrafında da açıkladığı üzere “Tekmil Anadolu ahalisi  istiklali milliyi tahlis (Kurtarma) için baştan aşağı yek vücut bir hale getirilmiş ve bila istisna tekmil kumanda heyetleri ve arkadaşlarının yüksek bir fedakari ile müştereken ittihazı karar eylemiştir.

         Vali ve mutasarrıfların hemen kâffesi de bu halka etrafına alınmıştır.” (8) diyerek şuurlu bir birliği belirtmiştir.

        Devrin dahiliye nazırı Ali Kemal 26.06.1919 tarihli sadarete istifasında ve saraya taktim ettiği istifanamede Anadolu da ki hareketi bir ihtilâl ve bir iğtişaş olarak ifade etmiştir.(9)

        Amasya genelgesi Anadolu da kurtuluş hareketlerinin tek elden düzenlemek yolunda milli bir birliğe yol açmış ve bir kongrenin toplanmasını öngörmüştür.

     Mustafa Kemal Paşa daha o günlerde vatan bir kül olarak görüyordu. Ancak, fikir ayrılıkları en yakın çalışma arkadaşları arasında da belirmiştir.

        Bütün ülkeyi içine alan Sivas kongresinin toplanması kararı ve bunun Amasya genelgesi ile açıklanması, Mustafa Kemal Paşa ile Kazım Karabekir Paşa arasındaki fikri ayrılığa sebebiyet vermiştir. Ali Fuat Cebesoy’a göre bu itilaf ileride ve bilhassa Sivas Kongresindetekaddüm eden (öncelik eden) günlerde kendisini ziyadesiyle hissettirmiştir.(10)

      Amasya genelgesi yürütme yetkilerini kullanma imkanı vermekle, Sivas’ta bir kongrenin toplanmasını amaç edinmekle, İstanbul’daki merkezi hükümetin yerine geçmeyi öngörmüştür.

       Şevket Süreyya Aydemir, açıkça olmasa bile, Anadolu da bir hükümet kuruluşunun, Amasya genelgesinin ruhundan sezildiğini ve fikrin tohumunun atıldığı görüşündedir.(11)

        Suna Kili, Amasya genelgesindeki prensipleri, milli kurtuluş programının özü, cevheri olarak görmektedir.(12)

     Amasya genelgesinin bir diğer önemi de Türk milliyetçiliği akımının, inkılabın bir temel prensibi olarak değerlendirilmiş olmasıdır. Milliyetçilik Amasya genelgesinden sonra milli mücadelenin esası, özü, temel yapısı olmuş; milleti harekete getiren, ona milli şuur ve vicdanının sesini duyuran, politik tutum ve hedeflerini gösteren prensip olmuştur.

    Şevket Süreyya Aydemir’e göre “Mustafa Kemal’in yolculuğunda ve milli mücadele hareketinin gelişmesinde Amasya’nın ayrıca ve daha önemli bir yeri vardır. Bu da, mukavemet esaslarının ilk defa orada yazılı bir prensipler belgesi haline getirilmesidir.(13)

         5-AMASYA GENELGESİNİN HUKUKİ ÖNEMİ

         İhtilâl Beyannamesi olan Amasya genelgesi ile, bir taraftan sultana karşı gelinerek milli hakimiyet temel ilkesi ortaya atılmakta, diğer taraftan da istiklalin kurtarılmasına çaba gösterilmekte milli istiklal, hukuki yönden belgelere bağlanarak değer kazanmaktadır.

      Milli hakimiyet prensibi, halk hükümeti fikrinin diğer deyimle hukukçular atelyesine aldığı hususi bir şekildir. Millet iradesinin üstünlüğü hukukçular dilinde hakimiyet olarak ifade olunur.

     Milli irade esasına dayanan hükümet fikrinin ilk dayanağı Amasya genelgesidir. Ali Fuat Başgil’e göre Atatürk Amasya’dan vilayetlere ve kolordulara yaptığı tamimde, Türk yurdunun istiklalinin kurtulması için dahice düşündüğü çareyi bildiriyor ve “milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyordu.(14)

       Prof.Dr.Bülent Nuri Esen’e göre “ Amasya genelgesi ile ortaya konan gerçek, kurulacak yeni devletin mayasını teşkil edecektir. Bu gerçek milletin bağımsız yaşama iradesinde olduğudur. Millet hadiselerin ortaya koyduğu kadere boyun eğmemektedir. Yüzyılların alıştığı tevekkülün yerine istiklal parolası geçmiştir. Osmanlı tarihinde ilk defa kadercilik yerine akılcılık ortaya çıkmıştır.”(15)

       Amasya genelgesi ilk defa iktidarın millette olduğunu belirtmiş ve ilan etmiştir. Amasya genelgesinden sonra millet söz sahibi olmuştur.

       Türk inkılap tarihinde Amasya genelgesi hukuki ve siyasi önemi ile yeni Türk Devleti’nin kuruluşunu hazırlayan bir temel vesika olması bakımından özel bir değer arz eder.

 

         6-AMASYA GENELGESİNİN SONUÇLARI

        İstanbul’daki işgal kuvvetleri makamları, Anadolu da gelişmekte olan, özellikle Amasya genelgesi ile şuur kazanan ve oluşan milli mücadele hareketini endişe ile izlediklerinden, bu hareketi söndürmek amacı ile Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a getirmek için Babıâli üzerinde çeşitli baskılarda bulundular.

       Daha önce İstanbul’a dönmesi için verilen emri dinlememiş olan Mustafa Kemal “artık İstanbul Anadolu’ya hakim değil, tâbi olmak mecburiyetindedir.” tezini savunuyordu. İstanbul hükümeti, İngilizlerin de tesiriyle, çağrıldığı halde gelmediği ve ahaliyi hükümete karşı tahrik ve teşvik ettiği için Mustafa Kemal’i azletmiş ve aynı zamanda resmi bir sıfatı kalmadığını da dahiliye nezaretinin gerekli vilayetlere bildirilmesini karar altına almıştır.

        Dahiliye Nazırı Ali Kemal ise 23 Haziran 1919’da vali ve mutasarrıflara yolladığı gizli bir tamimle, Mustafa Kemal Paşa’nın azledildiğini ve kendisinin resmi bir sıfatı kalmadığı için artık emirlerinin de dinlenmemesi gerektiğini bildirmişti.(16)

        Mustafa Kemal Paşa resmi memuriyetine son veren telgrafı alır almaz 7-8 Temmuz gecesi Harbiye nezaretine, padişaha birer telgraf çekerek memuriyet vazifesi ile birlikte askerlikten de istifa ettiğini bildirdi. Bu tarihten sonra resmi sıfat ve yetkilerden sıyrılmış olarak yalnız milletinin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyiz ve kudret kaynağından ilham olarak vazifesine devam etmiştir.

 

KAYNAKLAR:

 

1-   Hüseyin Mert. Amasya Tamiminden sayfalar 1987.

2-   Cemal Kutay. İstiklal Savaşının maneviyat ordusu.  Cilt-1. sf:115-44-139

3-   Nafız Yetkim. Aylık Siyasi Dergi.1980 sf:7

4-  R.Necdet Aktaş. Mustafa Kemal Paşanın bağımsızlık savaşı nasıl başladı. Varlık yayınevi. Sayı:1763 İstanbul 1973 sf:69

5-  Ahmet Demiray. Resimli Amasya Tarihi 1954, sf:136

6-  Prof Dr.Hamza Eroğlu Türk İnkılap Tarihi sf:177

7-  Söylev Cilt, 1 sf:22

8-  Söylev Cilt, 3 Vesikalar sf:910

9-  Söylev Cilt, 3 Vesikalar sf:918-919

10- Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953 sf:73

11- Şevket Süreyya Aydemir. Tek Adam Cilt, 2 3.baskı, sf:41

12- Suna Kili. Kemalizm. 1969 sf:272

13- Şevket Süreyya Aydemir. Tek Adam (1919-1922) Cilt, 2. İstanbul,1964 sf:33

14- Ali Fuat Başgil. Esas Teşkilat Hukuku, Cilt,1 İstanbul.1960 sf:107

15- Bülent Nuri Esen. Türk Anayasa Hukuku. F-1 Ankara. 1968. sf:49

16- Söylev. Cilt.1. 2.baskı, Ankara,1965 sf:26-27 

 

  

 



*× Culüs (Gulüs): Osmanlı Padişahları tahta çıktıklarında halka altın, gümüş para dağıtmaları. Amasya da bu paraların dağıtıldığı tepeye Culüs tepe denilmektedir.