Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Enver Paşa; Hayatını Bir Türk Polisine Borçludur

image002 (3)

Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu olup da çevresinde onlarca ajanı bulanan Harbiye Nazırı Enver Paşa, kendisini suikasttan kurtaranın bir polis olabileceğini hiç tahmin etmemiş olmalıdır. O polisi görevlendiren İstanbul Polis Umum Müdürü Ahmet Faik Bey de o polisin bir kahraman olacağını aklından geçirmemiş olmalıdır.

Ahmet Faik Bey, 1916-1918 yılları arasında İstanbul Polis Umum Müdürüdür. [1] Padişah Sultan Reşat’ın, Hırka-i Şerif Camisi’nde “Yarabbi Ahmetkulunu büyük ve mesuliyetli işinde şefaatini esirgeme” şeklinde hayır duasını alarak görevine  başlamıştır.[ 2] Görevi süresince birçok defa Enver Paşa ile Talat Paşa arasındaki iktidar mücadelesine tanık olmuştur. İşte böyle bir iktidar mücadelesinden kahraman bir Türk polisinin hikâyesi ortaya çıkmıştır. Şöyle ki: “Ahmet Faik Bey, bir gün makamında otururken telefonu acı acı çalmıştır. Telefonun ucundaki kişi; Dâhiliye Nazırı Mehmet Talat Paşa’dır. Talat Paşa, polis müdürünün hemen yanına gelmesini emretmiştir. Bunun üzerine Ahmet Faik Bey, Sansaryan hanında bulunan İstanbul Polis Umum Müdürlüğünden ayrılarak Bab-ı Ali’ye hareket etmiştir. Vakit geçirmeksizin Paşa’nın huzuruna çıkmıştır. Paşa, çok sinirlidir. Polis müdürüne yüksek sesle, “Şu Enver delinin biri! Başkumandanlık yetmiyormuş gibi, şimdi de benden sadareti alacak ve aklınca diktaya gidecek!..” diyerek söylenmiştir. Ardından da yanına sokularak, Enver Paşa’nın her hareketinin takip edilip, her adımının kendisine bildirilmesini istemiştir. [3] Aslına bakarsanız Ahmet Faik Bey, Talat Paşa ile Enver Paşa’nın iktidar savaşına en başından beri tanıktır. Hatta bir keresinde Enver Paşa ile Talat Paşa arasındaki güç gösterisine Ahmet Faik Bey, kendisi dahi konu olmuştur. Ahmet Faik Bey, Bağdat Cephesi’nde Süleyman Askeri Bey’in ölümünden sonra kumandayı devralmış ve orduyu geri çekerek daha büyük bir zayiat

verilmesinin önüne geçmiştir.[4] Ancak bu durum Enver Paşa’nın hoşuna gitmemiştir.  Çünkü Ahmet Faik Bey, emre itaatsizlik edip orduyu geri çekmiştir. Enver Paşa bunu istememiştir. Bunun üzerine Enver Paşa tarafından azledilmiş, İstanbul’da meşhur Bekirağa bölüğüne hapsedilmiştir. Divanı harp reisi Remzi Paşa’nın idaresindeki duruşmalarda idamı talep edilmiştir. Ancak Almanların bir yazısı üzerine idamdan vazgeçilmiştir. Bu olaydan sonra da Ahmet Faik Bey, Harbiye Nazırlığından ayrılarak Dâhiliye Nazırlığına geçmiştir. Bu durum Talat Paşa ile Enver Paşa arasında tartışmaya konu olmuştur.[5] Buradan da anlaşılacağı üzere Ahmet Faik Bey, Talat Paşa ile Enver Paşa arasındaki güç gösterisini çok iyi bilmektedir. Talat Paşa’nın Ahmet Faik Bey’e verdiği talimat üzerine makamına döner dönmez hemen yanına Ser-Komiser Hasan Tahsin’i çağırmıştır. O, Enver Paşa’nın Kuruçeşme’deki yalısına hizmetçi olarak girecek, yalıya giren ve çıkanları tespit edecek ve bilhassa Enver Paşa ile temas edenleri günü gününe rapor edecektir. Plan tıkır tıkır işlemektedir. Ancak bir gün yalıya giren meçhul bir şahıs, salonda karşılaştığı Enver Paşa’ya ansızın silah çekmiştir. Tam ateş edeceği sırada, hizmetçi kılığındaki Ser-Komiser Hasan Tahsin Bey, suikastçının üzerine atılarak elinden tabancasını almış, onu yere yıkarak yakalamıştır. Sonradan adının Mustafa olduğu anlaşılan anarşisti, İngilizler, Enver Paşa’yı öldürmek kastıyla, Kıbrıs’tan göndermiştir. Suikastı önleyen hizmetçi kılığındaki Ser-Komiser Hasan Tahsin Bey’i Ahmet Faik Bey görevlendirmiş olduğundan Enver Paşa, polis müdürünü karşısında görünce ona doğru koşmuş ve O’nu kucaklamıştır. O’na teşekkür edip, gönderdiği hizmetçinin hayatını kurtardığını söylerken Ser-Komiser Hasan Tahsin bir adım öne çıkmış, “Paşam, ben hizmetçi değil, bir Ser-Komiserim!..” demiştir. Salonda bulunanlar hayretler içinde kalmışlardır. Enver Paşa’nın muhafızları dururken bir polisin ortaya çıkması ve Enver Paşa’nın hayatını kurtarması herkesi şaşırtmıştır. Öyle ya koskoca bir başkumandanı hem de Damat Enver gibi bir paşayı bir polis kurtarmıştır. Evet, herkesçe bilinmeyen bu mühim olaydan sonraki hayatını Enver Paşa, bir Türk Polisine borçludur.

Bu olaydan sonra Başkumandanlık, mükâfat olarak, İstanbul Polisine on bin liralık tahsisat ayırmıştır. Önceleri İstanbul Polis Umum Müdürü Ahmet Bey bunu reddetmiştir. Sonrasında ise, bu parayı asker kaçağı yakalayan her polise onar lira[6] verilmesi kaydıyla kabul etmiştir. İlk başlarda bu tür bir uygulama verimli netice vermiş ancak sonraları ise istismar edilmiştir. Polis, önüne geleni asker kaçağı diye yakalamış, karakola getirmeye başlamıştır. Bunun üzerine İstanbul Polis Umum Müdürü Ahmet Faik Bey, bu uygulamaya son vermiştir.[ 7]

Yukarıda da ismi geçen İstanbul Polis Umum Müdürlüğünün bulunduğu Sansaryan hanının devlete mâl edilmesinde Ahmet Bey’in büyük emeği geçmiştir. Sansaryan Hanı, İhsan Bey adında zengin birine aitken, nasılsa çiftliğin kâhyası Sansarya’nın eline geçmiştir. O da ölürken binayı Erzurum Ermeni Mektebine vakfetmiştir. Dolayısıyla binanın alımı için şer’i muamele gerekmektedir. Bunun için Talat Bey Ahmet Bey’i, Şeyhülislam Hayri Efendi’ye yollamıştır. Ahmet Bey, şeyhülislama, “Sizden fetva istiyorum,” demiştir. Şeyhülislam ise, “Ne o, yoksa Sultan Reşat’ın hallini mi isteyeceksin? diyerek takılmıştır. Ancak Ahmet Bey, konunu teferruatını anlatmış ve Hayri Efendi, “O zaman Ermeni patriği halt etmiş. Söyle Talat’a hanı devlete mal etsin,” demiştir. Ayrıca o dönem Ahmet Bey, Sansaryan Hanı’nın yetersiz olması hasebiyle, hahambaşından beş bin, Alman şimendifer kumpanyasından da altı bin lira bağış alarak hanı, iki kat daha yükseltmiştir.[8]

Kim bilir bu başarının arkasında Sultan Mehmet Reşat Han’ın hayır duaları vardır.

 

Kaynaklar

[1] Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Daire Başkanlığı Arşivi, Dosya No: MD 115.753.

[2] İhsan Birinci, “İsim Yapmış Polislerimiz Polis Müdür-i Umumisi Ahmet Bey (Erner) (İstanbul Polis Okulu’nun İlk Müdürü – 1909)” Polis Dergisi, S. 287, İstanbul, 1976, s.18-19

[3] İhsan Birinci, “Akan Kan Benimdir”, Hayat Tarih Mecmuası, S. 7, Ağustos 1966, s.66.

[4] Ahmet Faik Bey, çekilme kararı nedeniyle 18 Haziran 1915 tarihinde Dördüncü dereceden Mecidi Nişanı ile ödüllendirilmiştir. (SGK Emeklilik Daire Başkanlığı Arşivi, Dosya No: MD 115.753.)

[5] İhsan Birinci, “Akan Kan Benimdir”, Hayat Tarih Mecmuası, S. 7, Ağustos 1966, s.64-65.

[6] 1909 yılında polis maaşları; 400 kuruştur. (İstanbul Vilayetinin ve Emniyet-i Umumiye Müdiriyyetinin Teşkilatına Dair Kanun, Kabul Tarihi; 4 Ağustos 1909) 1914 yılında ise polis maaşları; 500 kuruşa yükseltilmiştir. (MMZC Otuzikinci İnikad, C. 2, s. 211.

[7] İhsan Birinci, “Akan Kan Benimdir”, Hayat Tarih Mecmuası, S. 7, Ağustos 1966, s.66.

[8] Nermidil Erner Binark, Şakir Paşa Köşkü Ahmet Bey ve Şakirler, 3. bs, Remzi Kitabevi, 2000, s. 47