DEVLETİN ÇAYDIRICILIĞI OLMALIDIR
Lütfü TÜMTÜRK[*] |
Bilindiği gibi ülkemizde Avrupa birliğine uyum çalışmaları yapılmaktadır. Biz de ülkemizin Avrupa standartlarına uygun insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir toplum haline gelmemizi isteriz. Ancak, kanaatimce galiba, konuyu biraz abartıyoruz. Avrupa standartlarına uyacağız derken devlet otoritesini yıpratmaya başladık. Milletimizin tarihsel devlet anlayışı çok köklüdür. Devletin, vatandaşlarını korumak ve adaleti sağlamak gibi sorumluluğu vardır. Ülkemizde “Şeriatın kestiği parmak acımaz.” kanaati yaygındır. Bu sebeple insanlarımızın çok büyük bir çoğunluğu, devletine ve devletinin yasalarına saygılıdır. Herkesin de bu yasalara uymasını ister. Toplum kurallarına uymayanların kendilerine uygulanan müeyyide den şikâyet hakları yoktur.
Ancak, ülkemizde bazı çevreler, uyum yasalarının uygulamasını devlet yönetimine hakaret edebilme özgürlüğü olarak algılamaktadır. İstiyorlar ki, ben istediğim gösteriyi yararım. Devlet ve vatandaşların mallarına zarar veririm. Bunlar gösteri yapma özgürlüğüne dâhildir.
Yıllardır devleti temsil eden kamu görevlilerine saygı gösteren vatandaşlarımız artık Avrupalı oluyoruz diye devlet görevlilerine karşı gelmekte bir sakınca görmez oldular. Adam, devlet arazisine (eski insanlarımızın saçı bitmemiş yemimin hakkı var dedikleri) kamu arazisine (Hatta bazen özel şahısların arazileri de olabiliyor.) bir gecede gece kondu yapıyor. Bunu mahkeme kararı ile yıkmaya gelen görevlilere yapmadığı hakareti bırakmadığı gibi canlarına kast edecek şekilde saldırıyorlar. Bir görevli bunları zorla engellemeye kalktığında ertesi günü gazetelerde boy boy fotoğrafları ile, bu görevliler için linç başlıyor. Hâlbuki kamu görevlisinin o şahıslarla şahsi bir meselesi yok. Sadece kamu görevi yapmaktadır. Artık ülkemizde gösteri yürüyüşü yapmak isteyen bilmem ne militanından tutun da travestisine kadar herkes güvenlik kuvvetlerine karşı gelmeyi bir marifet sayıyorlar. Hele bir sorumlu bir makam, yarın ben ondan hesap soracağım vs. şeklinde açıklama yaparsa, artık o görevlilerden hangi hizmet beklenir. Bu anlayışla ülkemizin huzur ve güvenliği daha çok bozulur. Yakında kanunsuzluklara müdahale edecek Polis bulamasak şaşmayalım.
Eğri oturabiliriz ama doğru konuşmak lazım. İspanya’da yüz binlerce insan terörü kınamak için bir araya geliyor. Herkes özgürce düşüncelerini açıkladıktan sonra kimsenin burnu kanamadan dağılıyorlar. Bizde böyle bir şey olsa, yüz bin polis tedbir alsa, gene kışkırtmalar eksik olamaz. Her şeyi tahrip ederler. Peki, bizim Avrupalıdan neyimiz noksan. Geçenlerde internette yayınlanan bir yazıda bir vatandaşımız bakın ne diyor.
“Ben yirmi yedi seneden beri ABD de yaşıyorum. Burada cahil bir vatandaşla yalnız kalmaktan Allah’a sığınırım. Cahil bir Amerikalı beş dolar için adamın boğazını keser. Burada tahsil insanı insan eder. Okumuş kişi asla kimsenin hukukunu çiğnemez. Bizim ülkemizde ise okumuş kişiler bankaları, devleti soyar. Okumamış cahillerimiz kimsenin hukukunu çiğnemez.” diyor ve bir örnek veriyor. “Benim annem ölünce, babam cahil bir köylü karısı ile evlendi. Annemin yerini alan bu kadını hiç sevmiyordum. Bir gün kırda bayırda vicik dediğimiz bir kuşu sapanla vurmaya çalışırken, bu analığım, yapma oğlum günahtır dedi. Ben de, ne günah olacak analık bu zaten küçücük kuş diye cevap verince, oğlum Allah’ın yarattığı canının küçük büyüğü olmaz hepsi bir can taşıyor dedi. Ben yıllardır bu cahil kadının söylediği bu sözü unutmam. Bizim ülkemizde cahiller işte böyledir.”
Bu vatandaşımızın verdiği örnek gerçekten çok düşündürücü, demek ki ülkemizde insanların ailelerinde aldığı eğitim-terbiye okullarda alınan eğitimden daha faydalı olmaktadır.
Avrupalı kamu yönetimine ve görevlilerine saygılıdır. Onlara karşı yapılacak müdahalelere müsamaha edilmeyeceğini bilir. Medyası da insanları tahrik etmez. Olayları objektif olarak sunarak değerlendirmeyi okurlarına bırakır. Onlara akıl hocalığı yapmaz. Kamu görevlileri herkese lazım olur düşüncesi ile korunur. İstisna olarak meydana gelen aksi olaylara devlet kahredici gücü ile giderek toplum huzurunu mutlaka korur.
Bizde ise, bırakın sıradan vatandaşı, demokrasi gereği kendilerine yetki ve salahiyet verilen bazı müesseseler bile utanmadan devlet yönetimine müdahale ve onları tahrik ve tehdit etmekte bir sakınca görmez.
Netice olarak şunu söylemek istiyoruz. Avrupa birliğine uyacağız diye, ülkemizin asayişinin bozulmasına, insanlarımızın devletine olan güvenini sarsmayalım. Uyum yasaları ile beraber, daha fazla geç kalmadan, kamu görevlilerinin güvenliğini artıran, Devlet otoritesini (polis devleti olmadan) saygınlığını ve caydırıcılığını artıran düzenlemeler de yapılmalıdır. 18/Nisan/2004