Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

BİR AVUÇ NLP


Bahri DURABAY

   Başkomiser

                Rize Bilgi İşlem Şube Müdür V.

“İnsan zihnini kullanarak nasıl  mutlu olabilir? Ne alakası var? Bu can sıkıcı olayların yaşandığı bir zamanda ve bu kadar can sıkıcı insanların bulunduğu bir ortamda kalıp polyannacılık mı oynayacağız?”…  Bunlar  zihnin gücünü ve onun programlamasının şart olduğunu ortaya koyduğunuzda karşılaşabileceğiniz tepkilerden bazıları .

NLP ile, davranışlarımızın zihnimizle olan ilişkilerini ortaya koyuyoruz. Yani zihnimiz davranışlarımızı nasıl etkiler? Etkiler mi, etkilemez mi? Eğer etkiliyorsa ne yapmalıyız?

Kafanızın karışık, canınızın sıkkın, düşünceli olduğunuz bir zamanda, çok çevik ve zinde hareket edebildiğiniz oldu mu? Ya da bu durumda iken fiziki olarak dimdik, omuzlar dik, baş kalkık durumda olabilmek mümkün mü? Veya sevinçli bir haber aldınız, mutlusunuz, kafanız rahat ve huzurlu iken, omuzlarınız çökmüş, baş öne yıkılmış ve bacaklarınızın yürümeye mecali kalmamış bir durumda olmasını düşünebiliyor musunuz?

Ben bu soruları cevapladığım zaman, “evet, zihnimizin durumu, sinir sistemimiz ve ruhsal durumumuz davranışlarımızı etkiler” diyorum. Ve eğer öyleyse davranışlarımızın mükemmelliği için zihinsel mükemmelliği yakalamak lazım diye düşünüyorum.

İşte bunu  NLP ortaya koyuyor. Türkçe olarak “Sinir Dili Programlaması” veya “Beyin Dili Programlaması” diye çevirebileceğimiz “NeuroLinguistic programming” ifadesi bunu destekliyor.

Belki, bildiğimiz veya çeşitli vesilelerle ortaya konan konular karşımıza çıkmaktadır. Ancak bunların  bir sistem haline getirilmesi ve bu manada değerlendirilmesi yeni bir bakış açısı ve yeni bir yaklaşım tarzı geliştirecektir.

John Grinder (dilbilimci) ve Richard Bandler’in (matematikçi ve terapist), mükemmelliğin sadece bazı insanlara mahsus olmadığını ve diğer insanlar tarafından da öğrenilerek kullanılabilir olduğunu ortaya koymak çabalarından  doğan NLP, insanoğlunun tüm hayatında etkili olabilecek ve bütün meslek dallarında kullanılabilecek bir bilim dalı olarak meydana çıkmıştır.

İnsanların inançları, azimleri, iletişimleri,  enerjileri, yöntemleri değerlendirilerek mükemmelliğin yolu keşfedilebilir. Özellikle mükemmelliği yakalamış insanların…Veya bizzat kendimizde bu özelliklerinin işlenmesi ile bir yol bulunabilir.

Emniyet teşkilatı olarak sinir dilimizin programlanmasına, zihnimizi rahatlatmaya ve davranışlarımıza dikkat etmeye mecburuz. Toplum için, toplumun içinde çalışan ve devamlı insanlarla iletişim kurmayı gerektiren bir meslek mensubu olarak dikkatli ve ölçülü olmak mecburiyetindeyiz. Fert olarak sadece kendimizi düşünüp ne önemi var demek çok ciddi bir yanılgı olacaktır. Zira her birimiz bu teşkilatı temsil etmekteyiz. Özellikle halkımızın bakışı ve değerlendirmesi, yapılan hareket ve söylenen sözlerin teşkilata mal edilmesi şeklindedir. İster olumlu ister  olumsuz olsun.

Bu bağlamda ele aldığımızda  NLP, teşkilat olarak uzak kalamayacağımız ve bizzat ilgilenmemiz gereken bir bilim dalı diye düşünüyorum. Esasen bu ilginin temelinde yatan düşüncem budur. Değiştirmek için değişmek, değişmek için peşin hükümlerin bırakılması gerektiğine inanıyorum.

Kendimizi böyle bir konuda ilgili hale getirmek için mevkiimizin bir önemi yoktur. İster resmi, ister sivil, ister rütbeli, ister rütbesiz; ve hatta ister çaycı, kapıcı olsun fark etmez, değişmek ve gelişmek, mükemmelliğe ulaşmak herkesin ihtiyacıdır.

İnsan  yapı olarak da mükemmelliği  arzular. “Benim için önemli değil.” “Benim için fark etmez, olsa da olur,  olmasa da” diyen insanlar gerçekçi değillerdir. Eğer ön yargısız, kendilerini, kendi  benliklerini dinlerlerse bunu daha iyi fark edebileceklerdir. Mademki böyle bir arzu insanlarda mevcut, o halde bunu bir sistem dahilinde ele almak lazımdır.

Gerçeklerin Algılanması

Evrensel doğru, hakikat tekdir. Yani dünya yuvarlaktır. Alternatifi yoktur veya herkese göre dünya şekil almaz

Ancak bazı doğrular veya gerçekler herkes tarafından farklı farklı algılanabilir. Zaten herkes aynı şekilde düşünse ilerleme ve gelişme mümkün olmaz. Muhakkak farklı düşünceler olacaktır. Gerçekler ancak fikirlerin çatışması ile açığa çıkacaktır.

Burada  önemli olan nokta insanların bu farklılığa tahammülle yaklaşabilmeleridir. Ayrıca kabullenebilmeleridir. Yani herkes sizin gibi düşünmek ve sizin gibi davranmak zorunda değildir. Bu onlardan uzaklaşma  sebebi olmamalıdır. Bilakis anlamaya ve yararlanmaya çalışmalıdır. Zira iki kişi aynı düşünceyi  paylaşıyorlarsa biri fazladır. Farklı düşünebilmeli ki katkı sağlasın.

Algılamada  etken olan bazı unsurların varlığı unutulmamalı. Yani İnsanın yapısı, düşünce tarzı,  inançları, o anki  içinde bulunduğu  fiziksel ve ruhsal durumu, yetişme tarzı, kültürü, anlayışı, insanların  algılama yeteneğine etki eder. Dolayısı ile aynı konuyu farklı anlayan, yorumlayan insanlarla her zaman karşılaşmak mümkündür. Hatta  aynı insan başka bir zaman daha farklı bile algılayabilir. İçinde bulunduğu durumun değişmesi ile farklılık oluşabilir. Tesirinde bulunduğu duygular önemlidir. Eğer bir konuyu yanınızda bulunan yanlış anlamışsa bunu kabullenin. Öyle anlamasının altında yatan ve o kişinin elinde olmayan sebeplerin var olabileceğini düşünün. Böylece tahammül gücünüz artar. Ayrıca insanlarla daha iyi iletişim kurma şansınız olur. Bu iletişim size başarının yolunu açacaktır. Zira insanlarla olan bu bağınız, iletişiminiz onların fikirlerinden istifade etmeyi ve başarılarının sırlarını öğrenmeyi sağlayacaktır.

Çoğu zaman  biz de böyle bir kısıtlamanın esiri olabiliriz. Bizi kısıtlayan da o an içinde bulunduğumuz duygusal durum ve bir takım özelliklerimiz olabilir. Dolayısı ile mutlak gerçekten bahsetme imkanı bulamayabiliriz. Kendi gerçeklerimizi mutlak gibi görme gafletine düşmeyelim. Bu durumda genelleme yapmadan ve hep işin “bencesi” olarak  ortaya koymakta fayda vardır.

Bir grup insana bir kelime verseniz ve onlardan bu kelimenin kendilerinde çağrıştırdığı kelimeyi  ve şekli yazıp veya çizip vermelerini isteseniz, acaba herkes aynı şeyleri mi yazar? Bence hayır. İşte bu, algılamanın farkını veya kişinin etkilendiği durum veya durumların farkını ortaya koymaya yeter.

İşte burada insanların gerçekleri algılamasının farkı anlaşılarak, o insanın gerçekleri algılama sahasına girerek, onun bu sahası kopyalanabilirse veya aynalanabilirse  iletişim mükemmel olacaktır. Artık onları ikna etmek , yönlendirmek çocuk oyuncağı olur.

           

                                                                                                          Sürecek….