Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

STAJYERLİK DÖNEMİ HATIRALARI (ESKİYE ÖZLEM)

 Kemal ÇELEBİ[*]

Polis Kolejinden 1963 yılında mezun olup o yaz ki İstanbul Trafik Şubesindeki hatıralarımdan başka bir yazımda bahsetmiştim. 1964 yılı yaz stajımı ise Samsun Emniyet Müdürlüğü Trafik Şubesinde yapmıştım. Üst sınıftan 2, alt sınıftan 6 ve bizim sınıftan 4 stajyer bulunuyorduk. Trafik şubesinde ise benle birlikte aynı sınıftan bir arkadaş daha vardı. Ben içki içmediğim için oto ekibindeki komiser yardımcısı ile şoför memur benimle serin tutum içinde idiler, sınıf arkadaşım da onlardan yana tavır alır olmuştu.

Bir gün öğle istirahati dönüşünde ekip amiri komiser yardımcısı bana, Ankara yolunda bir göreve gideceklerini, benim ise dinlenmemi, öğleden sonra izinli olduğumu bildirdi ve ekip beni almadan oto ile göreve, Ankara yoluna hareket ettiler. Ben şubeye geldim, durumu şube müdür vekiline söyledim, kendisi “onlar, Ankara yolu 60.km de uçurumdan uçan bir kamyona rapor tutmak için gittiler, ama seni niye indirmiş olabilirler, dur bakalım kokusu çıkar” dedi ve ben ayrıldım. Birkaç gün sonra İl emniyet müdürü beni çağırdı, ekibin beni bırakıp göreve çıkışı ile ilgili bilgi aldı. 10-15 sonra iki polis müfettişi geldi, beni onlarda dinlediler, sordular cevapladım, trafik şubesindeki görevli personelin çoğu açığa alındı, bir ay içinde 1 komiser yardımcısı ve 3 polis memurundan maada diğer 25-30 amir ve memurun başka illere ataması yapıldı. Meğer ekip, olay yerine gitmiş, kazadan 3 gün önce yüksek ücretle sigorta ettirilen kamyon için menfaat karşılığı sigortadan para alınmasını teminen hilaf-ı hakikat rapor düzenlenmiş önceden devam ede gelen yolsuzluklar bu son bariz olayla müfettişlerin müdahalesi ile tebeyyün etmiş oldu. Beni ekarte etmenin bedeli ağır ödenmiş oldu, kolejli kardeşimi ise olayın içine almadılar.

Gerek 1963 yılı, gerekse 1964 yılı yaz stajımız Emniyet Müdürü ve Şube Müdürlerinin toleranslı tutumları neticesi tam bir rahatlık içinde geçmişti. 1965 yılı yaz stajımı ise Bolu ilinde geçirmek istedim ve uygun görüldü. Bolu Emniyet Müdürüne çıktım, stajımı Akçakoca ilçesinde yapmak istediğimi söyledim, sağ olsun kabul ettiler. Alıştım ya önceki iki staj keyfine, mehil müddeti sonunda elimi kolumu sallayarak Akçakoca’ya gittim. Saat 13.30’da İlçe Emniyet Amir Vekili Komiser Yardımcısına çıktım. Enstitü son sınıf talebesi olduğumu, staj için geldiğimi söyleyerek kendimi takdim ettim. Kendisi bir haylı yaşlı 9 yıldır komiser yardımcısı olan bir kolejli ağabeyimizdi, çok haşin ve ciddi görünüşü vardı. “Burası dingonun ahırı mı? İki stajda amirin karşısına nasıl çıkılacağını öğrenemedin mi? Okulda ne öğretirler size? Git resmi elbiseni giy ve gel.” Diye iyi bir fırçaladı. Ardından mukayyit Ali Beyi çağırdı, o gün18.00-24.00 ve 06.00-12.00 devriye memuru olarak görev defterine yazmasını emretti ve çıktık dışarı. Ali Abi “ Sen ne yaptın kardeşim, yine iyi yırttın, inşallah hakkında yasal işleme tevessül etmez.” Deyip beni iyice ürküttü. Saat 14.00, 18.00’a 4 saat var. O çıkış çıktım dışarı, hemen kalkmak üzere olan dolmuşa bindim, Düzce’ye geldim o zamanlar köye sık dolmuş yok, bir akrabamdan rica ettim, kamyonetiyle 11 kilometre mesafedeki köye çıktım, valizden gömlek, pantolon, şapka vs. kusamı aldım, Düzce’de alel acele ütületip, bindim dolmuşa ve 18.15 de Akçakoca’da Emniyet Amirliğine ulaştım. Allah selamet versin, devriye arkadaşım polis memuru Kamil, elleri arkasında volta atar vaziyette “ohooo beyefendi ilk görevde bu ne lakayıtlık?” diye beni karşıladı.Çarçabuk resmi elbisemi giyip çıktık devriye görevine ama 30 dakika gecikmeyle. Ben telaş içinde 17314 nolu sicil plaketimi cep üstüne takmayı unutmuştum. Devriye arkadaşım yeni ve 18 bin küsur sicilli biri idi, beni ise daha yeni işe başlayan polis olarak kabul etmiş, daha doğrusu öyle sanmıştı. Daha ilk anlarda sık sık benim kolumdan tutup sol tarafına geçiriyor, ben sağına geçtikçe bu tutumu tekrarlıyordu. Bu arada devriye görevini anlatıyor, kıdemli memurun devriye amiri olduğunu ve daima sağda olması gerektiğini ısrarla hatırlatıyor, bununla da yetinmeyip yol güzergahında, dükkan, işyeri ve bazı evler önünde nelere dikkat edilmesi gerektiğini tatbiki olarak gösteriyordu. Saatlergeçtikçe suçların işlenmesine müsait yerler babından tenha deniz sahili ile mezarlıklar da yürüyüş talimi yaptırıyordu, anlayacağınız vechiyle beni dolapçı beygiri gibi tam 6 saat dolaştırdı durdu. Allahtanki 06-12 devriyesine memur kifayetsizliği nedeniyle çıkmadık.

Ertesi günü mukayyit Ali Abi’ye gittim, Kamil Beyden çok memnun kaldığımı, görev anlayışından yararlandığımı, yine onunla devriye yazılmamı ısrarla istedim. Kızmadı, bizi 24.00-06.00, 12.00-18.00 devriyesi olarak görev defterine yazdı. Kamil fark etmesin diye tam devriye çıkış saatinde sicil plaketimi cep üstüne taktım ve “Haydi Kamil kardeşim çıkalım göreve” dedim. Tam caddeye çıkışta elektrik direğinin dibinde kolumdan tutup soluna geçirmek isteyince, “ Kamil kardeşim, senin prensibinle geç bakalım soluma, ben yeni memur değilim, 2 yıllık memurum, Enstitü son sınıf talebesiyim, nasipse seneye komiser muavini olacağım, bak bakalım göğsüme sicil kaç mış? Diye söyleyip sicilimi gösterdim. Bir benim 17314 sicilime baktı, bir kendi 18 bin küsurlu siciline baktı, çok şaşkın ve fevri bir eda ile “ nasıl olur kardeşim, sn şimdi benden kıdemli mi oluyorsun? Olmaz öyle şey” diyerek isyanları oynadı adeta. Ben ise dün nasıl kendisine şartsız itaat ettimse, şimdi de kendisinin de bana itaat etmesini şart ve ciddi bir eda ile emredercesine ihtar ettim. Çıktık göreve, adama ektiğini biçtirircesine bir an bile dinlendirmeden sabaha kadar ora senin bura benim dolaştırdım durdum. Bende helak oldum ama onu da adeta bitirdim. Nasreddin Hoca’nın tabiriyle “kafa kırıldı ama ay da yerine gelmiş oldu” Ne var ki yiğidi öldür ama hakkını yeme, kamil bende çok anlamlı iz bırakmıştır. Göreve vakıfiyeti, ciddiyeti, göreve bağlılığı fevkalade olan bir şahsiyetti. Keşke her kademedeki polis mensupları birer kamil olabilselerdi.

Gerçektende o dönemlerin devriye hizmeti tam bir önleyici zabıta hizmetiydi. Birimin kapasitesine ve mıntıkasına uygun sayıda devriye çıkarılır, ayrıca bekçi görev güzergahları tespit edilir, devriye bekçileri kontrol eder, suçun işlenmesine müsait çok kalabalık ve tenha yerler yaya görevlilerce kontrol edilir, gece düdük sesleriyle devriye ve bekçiler vatandaşa adeta biz her daim ve her yerde varız dercesine mesaj verirlerdi. Tahsil ve eğitim yönüyle çok geri olan polis görev şuuru itibariyle, çok iyi durumda idi. Gel gelelim şimdi asgari lise mezunu polis adayını 2 yıl okulda eğitiyorsun, her türlü mesleki bilgiye yeriyorsun, son model araçlar içinde devriye çıkarıyorsun, netice! Elde var sıfır oluyor. Neden polislik şuurunu aşılayamıyorsun da ondan. Cadde de, durakta, birim içinde, resmi otolarda şapkasız, yaka bağır açık, selamlaşmadan bihaber personel kol geziyor. Eskiler nasıl tesis ediyorlardı disiplini? Ne oldu da polis polislikten çıktı? Anlamak mümkün değil.

1963 ve 1964 yılları stajımdaki toleranslı amirler yani kolejli ağabeyler yerine1965 yılındaki stajda olan amir ve Kamil’ler olsa idi ve halende olsalar emin olun ki bu başıbozukluk olmazdı.

Ne yapsın polis, bilmem neye uyum yasası, bilmem kimin hukuku derken neye yarar polisin tasası gelen sanığa çay içir, o çaydan sen içme, adamın kolundan tut suçlu duruma düş, kimseyi tartaklayama sen tartaklan, silah taşı ama kullanma, aldığın maaşla aç gez ama gönüllü hayırsever vatandaşın yemeğini yiyeme, devriye otosuyla sadece gez ama olur olmaz olaylara müdahale etme, Devletin otoritesini temin için zor kullan fakat o devletin idari ve adli organlarınca ceza gör, olacak iş mi bu?

Evet mevcut gereksinmeler polisin adeta elini kolunu bağlamıştır ancak bu disiplinsizliğe mazeret olmamalı, deve misali her yanımız eğri olmamalı, hiç olmazsa bazı yanlarımız olsun doğru olmalıdır.

Hani bir yaşlı kişiyi dinlerken “ Ah bizim zamanımızda “…….” Diye hayıflanır ya, bende eskileri hatırladıkça “Ah o eski zamanlar…….” Demekten alamıyorum kendimi.

Ne diyelim bu imkanlara rağmen o eski günleri aratanlar başlarını alsınlar elleri arasına ve arasınlar çareyi. Herkes, her kademede ki kişi ya bu deveyi gütsün yada bu diyardan gitsin.

 



[*] Emekli Emniyet Müdürü