Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Geçmişten Günümüze Yitik Silah

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

YİTİK SİLAH

 

 image002

Disiplin, bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumudur. Uymayanlar için de cezai yaptırımlar söz konusudur. Ceza ise, bir toplulukta, uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan ve nihayetinde uygulananlara, üzüntü, sıkıntı, acı veren işlem veya yaptırımlardır.

Polis teşkilatı, Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan disiplin mevzuatını yeterli bulmamış ve kendine özgü bir disiplin tüzüğü hazırlamıştır. Bu disiplin tüzüğünde, “Devlet malı araç, gereç,silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek.” fiili yer almaktadır ki cezası 20 ay süreli kıdem durdurmadır. Bu ceza, özellikle genç polislerimiz için adeta bir kabus gibidir. Silahını ve mermisini ihmali olmadan kaybeden veya çaldıran polis memuru, bu madde ile cezalandırılmakta ve komiser yardımcılığı, yurt dışı gibi meslek hayatında fevkalade öneme haiz girişimlerde bulunamamaktadır. Ayrıca da alacağı kıdem cezası ile meslek içi kurslarından da mahrum kalmaktadırlar. Oysa ki zati demirbaş silahı, her ne kadar devlet malı olarak Danıştayca karara bağlanmış olsa da mesleğe girişte bu silahın parasının alındığı göz ardı edilmektedir. Bu meyanda zati demirbaş silah ile polise göreve çıkarken verilen MP 5 gibi silahlar, birbirinden ayırt edilmelidir.

                                                                      Polis mensuplarının korkulu rüyası olan bu cezanın ortaya çıkışı 1900’lü yılların başıdır. 3 Aralık 1898 tarihinde, Dahiliye (İçişleri) Nezareti, polis memurlarına ve komiserleriimage004ne devlet malı silahlarını ve mermilerini kaybetmeleri veya satmaları halinde cezai bir işlem yapılamadığından yakınmakta ve Şurayı Devlet (Danıştay)’ten görüş istemektedir. O güne kadar, silahını veya mermisini kaybeden veya satan şahıslara sadece Şurayı Devletçe tazminat cezası verilmekle ve silahların ismi kayıt edilmekle yetinilmekteydi. Dahiliye Nezareti ise bu durumun yeterli olmadığını düşünmekte ve devlet malı addedilen silahların ve mermilerin kayıp edilmesi halinde buna sebebiyet veren polis mensuplarının, Askeri Kanuna veya Divanı Harbe dahil cezalara çarptırılmasını veyahut polis memurlarına mahsus ayrıca bir ceza tertip olunmasını istemekteydi. Böylece Dahiliye Nezareti, devlet malı silahın daha iyi muhafaza edileceğini düşünmekteydi.

Şurayı Devlet (Danıştay), Dahiliye Nezaretinin isteği üzerine silahını ve mermisini kaybedenlere uygulancak cezayı göüşmek üzere 8 Haziran 1899 tarihinde toplandı. Polis mensuplarına, devlet malı silahını kaybetmeleri veya satmaları halinde gereken cezanın verilmesi noktasında Ceza Kanunu’nda bir maddenin olmadığı ve sadece, Şurayı Devlet Bidayet Mahkemesince, devlet malı silahını kaybedenlere veya satanlara, silahın bedeli kadar para cezasına çaptrıldığı ve birer aylık maaşlarının kesildiği tespit edildi. Bu meyanda, asayişi sağlamakla memur olan ve bu anlamda eline silah verilen polis mensuplarının silahlarını satmaları halinde haklarında sadece tazminat ve birer aylık maaş kesimi cezalarının verilmesi Şurayı Devletçe yeterli görülmedi. Bu doğrultuda, Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi, Zabtiye Nezareti İdare Komisyonunca hazırlanan kanun maddesini görüşmeye karar kıldı.

Zabtiye Nezareti İdare Komisyonu, hazırladığı kanun taslağında anılan suçu, iki kısımda ele almıştı; “Kaybetmek” ve “Satmak.” Yani, devlet malı silahını kaybedenler ile satanlar farklı cezalara çarptırılacaktı. Bu kanun taslağının hazırlandığı tarih ise, 20 Mart 1899’du. Bu taslağa göre, devlet malı silahını kaybeden veya bir başka şahsa veren polis mesubu, silahını kaybetmiş sayılacak ve bunun karşılığında ise silahın kıymeti kadar para cezasıyla birlikte üç hapse çarptırılacaktı. Tekrarı halinde ise anılan ceza ile beraber şahsın memuriyetten de ilişiği kesilecekti. Devlet malı silahını satanlar ise silahın bedelini ödemekle birlikte memuriyetten ilişiği kesilecek ve ayrıca da bunlara bir sene hapis cezası verilecekti. Bu cezalar, Polis Meclislerince karara alınacak ve Zabtiye Nazırı tasdikiyle icra olunacaktı.

image006Şurayı Devlet, Zabtiye Nezaretince hazırlanan kanun tasarısında, anılan suça verilecek cezanın, “kaybetmek” ve “satmak” fiilleri adı altında ayrı ayrı değerlendirilmesine kanaat getirmemiştir. Ayrıca, silahını denize ve nehre düşürmek veya yangından kurtaramamak gibi gayrı ihtiyari durumların cezalandırılmasının adil olmayacağını ve bu durumların ayrı tutulması gerektiğini vurgulamıştır. Böyle olmakla birlikte silahını, başka şahıslara verenler ile satanlara başka başka ceza verilmesinin uygun olmayacağının altını çizerek şöyle bir kanun maddesi kaleme almıştır:

Esliha-i mîrîyesinden birini veyâ cebhânesini satan veyâ kasden telef eyleyen veyâhûd denize ve nehre düşürmek ve harîkden kurtaramamak ve bir hadise esnâsında gâib eylemek gibi ahvâl gayr-ı ihtiyârîye ile zâyiꞌ eylediğini şehâdet ve delâil ve emâret-i kâfiyye ve maknaꞌa ile isbât edemeyüb bilâ-beyyine beyân ve iddiꞌâ eyleyen ve her ne sebeple olur ise olsun şahs-ı âhere veren polis memûrları esliha veyâ cebhânesinin bedelini tazmîn ile berâer memûriyyetden tard ve bir sene habs olunur.

Bu kanun maddesinden anlaşıldığı üzere, eğer polis mensubu, silahını denize ve nehre düşürmüş veya yangından kurtaramamış veya bir hadise esnasında kaybetmiş ise ya da gayrı ihtiyari bir halde zayi etmiş ise anılan durumları ispatı halinde cezalandırılmayacaktır. Eğer polis mensubu, anılan durumları, ispat edemez, şahit veya delil göstermez ise cezalandırılacaktır. Böyle olmakla birlikte her ne sebeple olursa olsun silahını kaybedenler veya bir başkasına verenler, silahın ve merminin bedelini ödemekle birlikte memuriyetten ilişiği kesilecek ayrıca da bir sene hapis cezasına çarptırılacaktır.

Şurayı Devlet tarafından polis mensuplarının silah ve cephanesini kaybetmeleri veya satmaları halinde verilecek cezai yaptırıma dair hazırlanan ilgili kanun maddesi, 1 Temmuz 1901 tarihinde, Sultan II. Abdülhamid Han tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir[1]. Böylece, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nde yer alan 20 Ay Süreli Durdurma Cezasına muhtevi, “Devlet malı araç, gereç,silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek.” fiili ortaya çıkmıştır.

Günümüzde silahını ihmali olmadan kaybedenler ile çeşitli sebeplerle çaldıranlar, bu madde doğrultusunda cezaya çarptırılmaktadır. Aslına bakılırsa tüzük açık ve net; ihmal nedeniyle yitirmek. Ancak, uygulamalarda görülmektedir ki polis mensupları silahlarını çaldırmaları halinde, evden hırsızlık, araçtan hırszılık veya başka bir sebeple hırsızlık gibi durumlarda dahi “Sen sonuçta silahını yitirdin, çaldırmasaydın, çalınan mal yitirilmiş maldır.” anlayışıyla yaklaşılmakta ve mesleğin başında polis mensuplarımız bu cezaya çarptırılmaktadır. Oysa ki kanun menşeinde görüldüğü üzere yitirmenin her halinde ceza söz konusu değil. İdare önce sana nasıl yitirdiğini delillerle, şahitlerle ispat et demekte. Eğer ispat edemez isen o halde sana yitirmeden dolayı ceza vermektedir. Devlet malı silahın satışı durumunda ise o günde de memuriyetten ihraç, günümüzde de ihraç olunmaktadır. Bu anlamda pek de bir farklılık yok. Ancak, yine söylemek istiyorum ki yitirmek konusu iyice irdelenmelidir. Verilecek cezanın, teşkilat mensuplarında meydana getireceği, üzüntü, sıkıntı, acı göz ardı edilmemelidir.

[1] BOA, İ.DUİT.00079.