Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

30 AĞUSTOS 1922

image002

Bugün; 30 Ağustos Zafer Bayramı. Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman ordumuzun kazandığı zaferlerden birinin, Büyük Taarruz’un yıldönümüdür.

Türk tarihi, hiçbir milletin tarihiyle kıyaslanamayacak ölçüde eşsiz zaferlerle doludur. Galibiyetimizle sonuçlanan büyük meydan savaşları genellikle Ağustos ayına rastlamaktadır. Bunlar arasındaki iki zaferimiz, diğerlerine göre daha derin anlamlar ifade etmektedir. Bunlar; Malazgirt Meydan Savaşı ve Başkomutan Meydan Savaşıdır.

Birincisi olan Malazgirt Meydan Savaşı ile; Türkiye Devleti’nin temeli atılarak Anadolu’nun Türk’lüğü onaylanmış, ikincisi olan Başkomutan Meydan Savaşı ile de; devletimiz yeniden kurularak ülke bütünlüğümüz sonsuza kadar parçalanmayacak şekilde sağlanmıştır. 

Büyük taarruz öncesi; Türk ordusunun Sakarya’da kazandığı zaferin bir başka benzeri yoktur. Bu savaş, bir milletin kaderini değiştiren ve 22 gün, 22 gece süren yaman bir uğraştır. Bu savaş, insanlık duygularından yoksun, vahşi ve saldırgan bir düşmanın başını, Türk’ün iman dolu göğsüne çarparak paramparça ettiği bir savaştır. Bu savaş, haksız, şuursuz ve kirli bir istilâ emelinin, Sakarya’nın köpürmüş sularında boğulduğu bir savaştır.

Bundan dolayıdır ki; insanlık tarihi sayfalarında Sakarya Meydan Muharebesi’ne müstesna bir yer verilmiştir. Çünkü Türk ordusu, 13 Eylül 1683 tarihinde Viyana’da başlayan çekilmeyi 238 sene sonra Sakarya’da durdurmuştur.

Ulu Önder ATATÜRK’ÜN, “Hattı-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça düşmana terk olunmaz…” komutundaki anlamı çok iyi kavrayan kahraman Türk Ulusu “Ya istiklâl, ya ölüm…” parolasıyla mücadele etmiştir.

Türk Ordusu’nun 10 Eylül’de başlattığı, bizzat Mustafa Kemal Paşanın komuta ettiği genel karşı taarruzla; Yunan kuvvetlerinin savunma için tertiplenmesine mani olunmuş ve aynı gün Türk birlikleri stratejik bir nokta olan Çal Dağı’nı geri almıştır.

13 Eylül’e kadar süren taarruz sonucunda Yunan ordusu, Ankara’ya ulaşma planını değiştirerek, Eskişehir-Afyon hattının doğusuna kadar çekilip, bu bölgede savunma için tertiplenir. Hayal sona ermiştir.

1922 Ağustos ayında, Türk Ordusu’nun düşmanı Misak-ı Milli hudutları dışına atmaya yönelik hazırlıkları tamamlanır ve taarruza geçme kararı alınır. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak Paşa ve diğer paşalar ile kurmay heyetleri; savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye gelirler.

26 Ağustos sabah, saat 05.30’da, Türk topçu birlikleri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini top atışları ile vurmaya başlar. Ardından piyadeler hücuma geçerler. Planlandığı gibi Büyük Taarruz devam eder ve düşman gerilemeye başlar. Bir süre sonra;  bozguna uğrayarak ikiye ayrılır.

30 Ağustos’a kadar düşman ordusu çembere alınır. 30 Ağustos sabahı, 1. Ordu ve avcı hatları ile 4. Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 14.00’da Aslıhanlar yakınındaki “Komuta Karargâhından taarruz emrini verir. Dumlupınar’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur. Düşman askerleri kaçmaya başlar. Mustafa Kemal Paşa; kaçan düşman askerlerini kovalamak için, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” komutunu verir.

Yunan Başkomutanı General Trikupis; kurmaylarının bir kısmı ve 10.000 civarında asker ile Kızıltaş vadisinden, gece karanlığında kaçmayı başarır. Ancak Türk Ordusunun amansız takibi sonucu 2 Eylül 1922 günü Uşak’ta 6.000 askerle birlikte teslim olmak zorunda kalır.

Üstün silâh gücüyle her şeyi yapabileceğini düşünen Avrupa yanılmıştır. Yunanlıların yaptığı tahkimat için “Türkler bunu altı ayda ele geçirebilirlerse iftihar edebilirler” diyen İngiliz Başbakanı David Lloyd George, hücuma geçtikten altı saat sonra Türklerin burasını aldığını duyunca, oturduğu koltuktan düşmüştür. 

26 Ağustos; 9 Eylül’e uzanan yolun başıdır. 15 gün içinde; Türk ordusu harikalar yaratır ve 9 Eylül günü güzel İzmir’e girer. 1919’dan beri İzmir Kalesi burçlarında dalgalanan Yunan bayrağı 3 yıl sonra indirilir ve göndere Şanlı Türk bayrağı çekilir.

30 Ağustos; bağımsızlık ve yurt aşkıyla şahlanan Türk ulusunun ATATÜRK’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı kazandığı, Sevr Antlaşması’nı parçaladığı, Lozan Barışı’nı sağladığı ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline ilk harcı koyduğu gündür.

Mustafa Kemal Atatürk büyük taarruz öncesini şöyle anlatıyor:

“Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta; İzmir’deki İtilâf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da, 9 Eylül 1922’de Kemalpaşa’da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de, söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa’da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz’e ulaşmış bulunuyorlardı.

Saygıdeğer Efendiler, Afyonkarahisar – Dumlupınar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekâtımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım.

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât; Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.

Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur”.

Bu mutlu günde, büyük zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetlerimizi sunarken, şehitlerimizi de saygı ile anıyoruz.