Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Trafikte sürücü belgesini geri alma uygulamasında Kalibrasyon eksikliği

                         Dr.Hasan YAĞAR

                      1.Sınıf Emniyet Müdürü

                    Polis Akademisi Trafik Hukuku

                        Öğretim Görevlisi

 

Trafik bilgisine sahip tüm sürücülerin çok iyi bildiği gibi, şu dört halde  sürücü  belgeleri yetkililerce geri alınabilmektedir :

  1. Yasada belirlenmiş ölçülere aykırı bir şekilde  alkol almış  olarak araç kullanmak,
  2. Bir yıllık süre içerisinde 100 ceza puanına ulaşmış olmak,
  3. Bir yıllık süre içerisinde beş defa hız aşımı  yapmış olmak,
  4. Asli (birinci derece) kusurlu olarak trafik kazasında ölüme sebebiyet vermiş olmak.

Hiç şüphesiz, yukarıdaki  bu yasal önlemlerin çok önemli sebep ve gerekçeleri vardır. Şimdi, birinci sırada yer verdiğimiz, alkol sebebiyle sürücü belgelerinin geri alınması önlemini irdelemeye çalışalım. Zaman içerisinde ve yayınlatma imkanı bulduğumuz takdirde, yararına biaen sırasıyla diğerlerine de değinmeyi düşünüyoruz.

            Alkol almış olarak araç kullanabilme veya asla kullanamama konusunda sürücüler iki gruba ayrılmış durumda:

a)      Sürücülük esnasında belli bir sınıra kadar  (0,50 promil) alkol alabilenler.

b)      Sürücülük esnasında mutlaka alkolsüz olması gerekenler. Diğer bir ifade ile sürücülük esnasında asla alkol almayacaklar.

Birinci grupta yer alan sürücüler, hususi (özel) otomobil sürücüleridir. Kendi özel biniti olarak kendisine veya başkasına ait olan ve Trafik Tescil Belgesinde “Huisusi Oto” ibaresi bulunan otomobilleri kullanan bu sürücüler, sürücülükleri esnasında 0,50 promil derecesine kadar alkol alabilirler. Yapılacak alkol ölçüm testinde-ki bu genellikle, adına Alkolmetre denen bir cihazla yapılmaktadır- sürücünün aldığı alkolün üst sınırı 0,51 ve daha yukarı bir derecede saptanacak olursa bir sürücü de ikinci grupta yer alan sürücüler gibi değerlendirilerek, hakkında Yasal işleme girişilecektir.

            Yasal işlemin ne olduğuna geçmeden önce promil kavramının ne olduğunu açıklamalıyız. 0,50 promil  demek, 100 ml. Kanda 50 mg. Alkol olması demektir ki, böyle bir sürücünün hiç alkol almamış olan bir sürücüye göre kazaya karışma riskinin iki misli olduğu, bu alana hitap eden bilimsel literadürde yer bulmaktadır. Kazaya karışması halinde ise kendisinin birici derecede kusurlu olacağı yasa hükmüdür.

            Bir de sürücülük esnasında hiç alkol almaması gereken sürücülerin kimler olduğunu görerek, yapılan işlemlerin neler olduğuna bakacağız.

            Hususi otomobil sürücülerinin dışında kalan diğer tüm sürücüler, sürücülük esnasında asla alkol alamazlar. Bu grupta yer alan sünücülerin kullanmakta oldukları aracın ” Ticari” veya ” Gayri Ticari” olması gayeyi ve yasal hükmü değiştirmez. Söz gelimi bir minibüs veya kamyonet veya otobüs gerek ticari olsun gerekse gayri ticari olsun bu araçların sürücüleri alkolsüz olmak zorundadır. Nefesinin alkol kokması işlem gerektirir. Hususi otomobil dışında kalan diğer otomobiller, ya ticari (Taksi veya Dolmuş otomobili) veya resmi ( Kamu hizmeti aracı) otomobillerdir ki ; bunların sürücüleri de  alkolsüz olmak zorundadır.

            Şimdi gelelim alkollü sürücüye yapılması söz konusu olan işlemlere:

1)      Aracı derhal trafikten men edilir.

2)      Sürücü hakkında para cezası uygulanır.

3) Sürücüye para cezasına ilaveten birinci yakalanışta 3 ay; ikinci yakalanışta 1yıl;üçüncü yakalanışta ise 5 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınması cezası uygulanır. Üçüncü defa sürücü belgesi geri alınan sürücülere bir de bir aydan iki aya kadar hapis cezası ile birlikte cezalı olduğu 5 yılın sonunda, psiko-teknik test ve psikiyatrist muayenesi uygulanır. Bunları sağlıklı olarak aşan sürücüye sürücü belgesi iade edilir. Bunları aşamazsa sürücülük belgesi iptal edilir. Bu kişinin bir daha sürücülük yapması olanaksızdır. Peki buna rağmen araç kullandığı saptanacak olursa bu kişi hakkında ne yapılacak? İşte bu, yasal kurala bağlanmamıştır.

Buradan itibaren esas anlatmak istediğimiz kalibrasyon meselesine gelmiş bulunuyoruz. Burada ilk defa olan 3 aylık geri alma yaptırımının doğurduğu toplumsal sonuç üzerinde durarak açıklamamızı yapacağız. Bu cezanın pratikte yani uygulamadaki şekli şöyledir: Sürücü, belgesini teslim ettikten sonra çoğunlukla araç kullanmaya devam etmektedir. Sebebi de, bu kişiye, yakalanması durumunda, belgesiz araç kullanan masum ve problemsiz bir vatandaşa uygulanan ” belgesiz araç kullanma” cezasının uygulanıyor olmasıdır. Bu cezada, yasada hapis öngörülmesine rağmen herhangi bir kazaya sebep olma faktörü yoksa; yargıçlar, sosyo-ekonomik durumu da dikkate aldıklarından hapis uygulamayıp, bilahare ödenmek üzere para cezası uygulamaktadır.

            E şimdi el insaf, kazaya mutlak surette etki eden bir sebebin faali ( eylemlisi) olarak sürücü belgesini aldırtan bir maganda ile, belki de merak saiki veya bir zorunluluk sebebi ile aracını hasbelkader sürücü belgesiz olarak kullanan kişiyi nasıl aynı kefeye koyabilirsiniz.

            Şu enteresanlığa bakınız. Eğer sürücü belgesini gere aldırtan sürücü, daha günü dolmadığı için sürücü belgesi olmaksızın yine alkollü olarak araç kullanırken yakalanacak olursa ancak o zaman, yasanın ön gördüğü bir sonraki geri alma yaptırımı hakkında uygulanabilecektir. Şayet böyle bir durum yoksa, zaten usta bir sürücü olduğu için bu zat karayolunda fing atacak demektir. Akıl ve izan sahipleri lütfedip söyleyiversinler, böyle bir uygulama hiç caydırıcı olur mu? Bu düşüncemizden ötürü lütfen sadistliğimize hükmolunmasın. Bir prensip, kendisini doğuran koşulları ile geçerli olmalıdır. Bunun aksi her türlü karmaşa ve kargaşa sebebi olur. Bize göre, toplum adına ve toplumun verdiği yetkiler sayesinde yürürlüğe konulan yasaların, toplum yararı için harfiyen uygulanması gerekir.

            Ateşin sadece düştüğü yeri yakmakta devam ettiği Türkiyemizde, maalesef hepimiz her gün ve her saat bu sona maruz olarak yaşam sürdürmekteyiz. Yasaları hiçe saymak, maalesef Türkiyemizde adeta ekol niteliği kazanmış durumdadır. Oysa yasalar, herkesin koruyucusu olmak amacıyla önceden alenen ve ilanen konmuş birer kurallar ve yaptırımlar manzumesidir. Eğer bunlar kimseyi veya bazılarını bağlamayacaksa neden bu kadar emek ve masraf edilmektedir.

            Uzun lafın kısası şu ki, eğer trafik terörü bitirilmek isteniyorsa yasal boşluklar bir daha doldurularak gerekli akort ve kalibrasyon yapılmalıdır. Bu emek, amaca tamı tamına uygun olmalıdır. Aksi halde bu keşmekeş devam edecek ve içimizde pervasızlıklarını çekinmeden ve göz göre göre icra edenler haklarımızı ve canlarımızı çiğnemeye devam edip gideceklerdir.

            Unutmayalım ki yasalar, bir gereksinimden doğarlar. Sırf, ” bizim de yasalarımız vardır” demek için asla yapılmazlar.

            Ne var ki; Trafik yasamızı şöyle bir gözden geçirecek olursanız, yıllık değişiklikleri bırakın da aylık sürelerle değiştirmelerin varlığına tanık olursunuz. Bu da, ciddi araştırma yapmadan ve görüş almaksızın yasalar yapıldığının kanıtı olmaktadır. Amaca uygun yasalar konmadan hedefe ulaşılabildiğini sanmak, bize göre hayal ürünüdür. Yer kürede hayal ve hülyalarla sonuç alabilmiş bir tek topluma rastlamak hala olanaklı değildir.

            Gerçeğe ve doğruya ulaşmak, gerçekçi olmakla mümkündür. O halde gerçekçi olmaktan başka çaremiz olmadığını kabul etmek ve ona göre işlem yapmak gerekir. Konumuzun temel fikrine göre bu gerçekçilik, trafik magandalarını hizaya çekme konusunda yeterli, yani caydırıcı hükümleri somut olmayan Trafik mevzuatımızı kalibre etmek olmalıdır. Bu kalibrasyon yapılmayacak olursa, can alma pervasızlıkları sürüp gideceğe benzemektedir. Son cümle olarak eklemeliyiz ki, kalibre olmayı bekleyen eksiklikler sadece bu anlattıklarımız değildir. Daha niceleri var. Onlar da bir başka zamana.