Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

POLİSTE SOSYALLEŞME

 

                                       

                                                              A.Haluk TARHAN
                                                           Emekli Emniyet Müdürü

Sosyalleşme (socialization) Toplumsallaşma kavramı,toplumun bir parçası haline gelme;kişinin,aile,okul, mesleki örgütler gibi içinde yer aldığı toplumsal kurumların, daha genelde yaşadığı kültürel ortamın kendisinden beklediği şekilde davranmayı ve diğer bireylerle uyum içinde yaşamayı öğrenme sürecidir(1). 

Emniyet Teşkilatında personelin sosyalleşme sıkıntılarını olgular ve bu olguların istatistiki verilerine(2) dayanarak irdelendiğinde sarsıntı büyüklüğünün “deprem” kategorisinin üst sınırlarında seyrettiğini düşünebiliriz. Son on yıl verileri bize her iki haftada bir, bir polisin intihar ettiğini;her iki günde bir,bir polisin disiplin cezası nedeniyle meslekten çıkarıldığını;her iki günde bir , bir polisin istifa ettiğini ; günaşırı bir polisin başka kurumlara geçiş yaptığını göstermektedir .Bu verilerin nasıl okunacağını yazının çıkarım bölümüne bırakıyoruz.  
       

Poliste sosyalleşmeyi engelleyen başlıca faktörleri sıraladığımızda:

1)Ekonomik faktör,
2)Zaman faktörü,
3)Eğitim faktörü/Kültür faktörü
4)Uzmanlaşamama faktörü,
5)Disiplin Tüzüğü faktörü.

Ekonomik faktör belirleyici temel faktördür. Ekonomik yetersizlikler başta adaletin tecellisi olmak üzere birçok noktada belirleyicidir. Polis bu noktadaki yetersizliğinden çoğu kez manipülasyona uğratılmaktadır.

Ekonomik faktörün çözüme kavuşması,sosyalleşmeye etki eden diğer faktörlerinde görece olarak bir süreç içinde çözüme kavuşmasında belirleyici olacaktır.Poliste izlenen ücret politikasında kasta yakın bir ihmal ihtimal dahilindedir.

ÇALINAN ZAMAN

Zaman handikap yaratan diğer bir husustur. Polis zaman yönüyle de kuşatılmıştır. Geçmiş dönemlere göre görece iyileşme görülmekle birlikte tam ve ideal düzeyde çözümlenememiş bir konudur. Çeşitli adlar altında Polisin zamanı çalınmaktadır. Örneğin maç görevleri ki ihtiyaç fazlası personel görevlendirilmektedir. Hatta iş o kadar çığrından çıkmıştır ki stadın her kapısına ordudaki karşılığı tabur komutanı olan Emniyet Şube Müdürü düzeyinde personel görevlendirildiğine rastlanmıştır.Riske girmek istemeyen yöneticilerin, masabaşı olma ihtimali yüksek olan duyumlara istinaden yazdıkları “huzur” bilmem kaç uygulamaları da sıradan tasarruflardır. Bir neden bu ise diğeri de polisin zamanını çalarak sosyalleştirmeme arzusudur. Bunları ifade ederken polisin fedakarlıkta bulunmasına karşı değiliz. Asayiş ve güvenlikte boşluk kabul edilemez ilkesine sıkı sıkıya bağlıyız. Ancak bu fedakarlığın tek taraflı ,personel aleyhine neredeyse “angarya” sınırına yaklaşan yönüne karşıyız.

      

POLİSTE “YÜKSEK LİSE”DÖNEMİ

Polis Akademisi, 9 Mayıs 2001 tarih ve 24397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile üniversite yapısına dönüştürülmüş;Polis Okulları da iki yıllık Polis Meslek Yüksek Okulları haline getirilerek Polis Akademisine bağlanmıştır. Bu önemli değişiklik ne yazık ki yöneticilerimizin değişim ve gelişimi zamanında görerek aldıkları bir kararla olmamış,19.Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi Türkiye’nin Batı’ya taahhüt ettiği uluslar arası yükümlülüklerin bir sonucu olmuştur Zorunluluk gereksinimlerin doğru okunmasından kaynaklanmayınca,başka bir anlatımla zevahiri kurtarma olunca yapılan işler şekilciliği aşamamıştır.

Poliste eğitime dair görüşlerimizi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne, MGK Genelsekreterliği’ne,Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’na iletmiş bulunuyoruz.Gelişmeleri izleme gayreti içindeyiz. Bu ayrı bir değerlendirme konusu olduğundan şimdilik geçiyoruz.

 

“GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE”

Uzmanlaşamamanın getirdiği olumsuzluklar da önemlidir. Uzmanlaştırılmayan personel mesleki, anlamda “kişilik” kazanamamakta ,geçmiş yıllara oranla olumlu anlayış kaymalarına rağmen ,esaslı kurallara bağlanmadığından meslektaşlarımız dama taşı gibi oynatılabilmektedir. Silahlı Kuvvetlerde objektif gerekçeleri
oluşmadıkça Genelkurmay Başkanına tanınmayan bir yetki ,“takdir hakkı”adına bir mülki amirce subjektif nedenlerle kullanabilmektedir. Trafik polisi olarak güne başlayan personel öğleden sonra karakol polisi olarak
hırsızlık olayı için “görgü ve tespit tutanağı” tanzim edebilmektedir. Uzmanlaştırılmamanın temel nedeni personeli kolay yönetme arzusudur.

“DEMOKLES’İN KILICI”

Sosyalleşmenin önündeki diğer önemli bir engel “Disiplin Tüzüğü”dür .Hatta hak ve özgürlükleri sınırlayan yönüne dikkat çekmek için,Yargıtay Başkanı adli yıl açış konuşmasında 1982 Anayasasını “Polis Tüzüğü”ne
benzetmiştir.Biz rahatlıkla şunu ileri sürebiliriz:1982 Anayasası Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’ne göre bir
“özgürlük manifestosu”sayılabilir. Personelde açtığı yaralar görünürden daha derindir . Yarattığı olumsuzluklarla “toplumsal yaşama etkilidir”i bir hipotez olarak ileri sürebiliriz.

Hızla değişen toplumsal koşullarda belirli kavramlar içerik değiştirebilmektedir. Kavramların elli sene önceki içeriğine göre oluşturulan yasaklar devam etmektedir. Örneğin umuma açık yerlerden bar.Bugün barlara toplumun elit insanları devam edebilmektedir. İzinli günleri! hariç polisler barlara gidemez. Mesaisini bitiren bir polis için bara gitmek meslekten ihracı gerektiren bir fiildir. Umuma açık yer müstecirleriyle polis olarak samimiyet kurmak veya nüfuz suistimali ile umuma açık yerlere bir yurttaş-polis olarak gitmek ayrı ayrı fiillerdir. Dolayısıyla Türk polisinin yurttaşlık hakları sınırlandırılmıştır.

Yine spor derneklerine üyelik haricinde polisler cemiyetlere üye olamamakta,toplumla ideal düzeyde kaynaşamamakta,kendisini ifade edip,ideal anlamda sosyal kişilik kazanamamaktadır. En azından kamu yararına çalışan derneklere üye olabilmelidirler.

SONUÇ YERİNE

Bu veriler ve değerlendirmeler bizi şu sonuca ulaştırmaktadır ki :Evrensel polis alt-kültürünün özelliklerinden olan soyutlanma duygusunun ötesinde,Türk polisiizolasyonist politikaya maruz bırakılmıştır. Fiili gerçeklik ,Batılı yazarların(3) polis alt-kültür analizlerinde bahsettikleri,Batıda polislerin kendilerini tanımladıkları şekliyle “parya”lık gibi soyut bir terimle ifade edilemeyecek bir olgudur.

Türk polisi bilinçli bir kuşatma altındadır. Medyanın tekelleştirilmesi gibi polisin kuşatılması da asla tesadüfi değildir. Kuşatılmış bir polis susturulmuş tanıklıktır.

Değiştirilene kadar yazılı kurallara uymanın bir gereklilik olduğuna meslek yaşantısı boyunca inanan bizler ,asla kabul etmediğimiz,yanlışlığını vurguladığımız son büyük polis eylemi örneğini;Emniyet adaletin ilk kapısıdır yargısını not ederek diyoruz ki:Nesnel durum , öznel olmayan nedenlerle polislerimizi nicel artışlarla,artan ölçülerde kural ihlaline yöneltmekte ve olumsuzluklar Teşkilatı provokasyonlara açık hale getirmektedir. Gelinen nokta kuşatmayı planlayanların tahminlerini aşmıştır. Planlayıcılarını da tedirgin etmektedir. Mevcut durum toplum ve devlet açısından kaygı vericidir.

Not:Bu yazının bilgisayarda dizildiği sırada bir gazete haberi: “Gaziantep’te polis kızı Ayşe Suna Çetin (16),arkadaşına doğum gününde hediye almak için annesinden para istedi. ‘Ret’ cevabı alınca sinirlenen genç kız ,odasına çekildi. Çetin,babasının silahıyla kendini yaraladı. Hastanede tedavi altına alındı. Ama kurtarılamadı”
Star,15 Haziran 2002.

Dipnotlar:
1) Ö.Demir-M.Acar,Sosyal Bilimler Sözlüğü,s.332.
2) Ö.Polat-A.Altunay, “Polis maaşlarının…” Çağın Polisi,sayı:6,s.2.
3) Robert W.Balch, “The Police Personality:Fact or Fiction?”,The Journal of Criminal Law,Criminology and Police Science,c.63,no.1,Mart 1972,s.114;RADELET-REED 116;William A. Westley, “Violence and the police”,ed.Richard Quinney,Crime and Justice in Society,Boston,1969s.207’den R.Füsun Sokullu Akıncı,Polis Toplumsal Bir Kurum Olarak Gelişmesi Polis Alt-Kültürü Ve İnsan Hakları,s.80.