Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Kurşunlar Hepimizi Vuruyor

image002

Hem vurulan kişiye hem de tutuklanan meslektaşlarımıza üzüldüm

2008 yılı. Konya asayiş şube müdürüyüm. Acı bir olay yaşadık. Son derece üzüldüm. Bu olayların hiç yaşanmaması veya en aza indirilmesi için hepimizin gayret göstermesi gerekiyor.

Önce olayı anlatayım sonra bu konuda neler yapabileceğimiz ile ilgili düşüncelerimi paylaşırım.

Bir sonbahar günü saat yirmi üç sıraları. Haber merkezimize bir ihbar gelir, ihbarcı tarafından belirtilen adreste şüpheli şahısların hırsızlık yapmakta olduğuna dair. Haber merkezinin verdiği adrese intikal eden polis merkezi ekibimiz şüpheli şahısları kovalamaya başlar. Kaçan şahısların arkasından iki memurumuz ateş eder. Şüphelilerden birisi vurulur. Nihayetinde ateş eden iki memurumuz da tutuklandı.

Hem vurulan kişiye hem de tutuklanan meslektaşlarımıza üzüldüm.

Suçu olanın bedelini ödemesi, suçu olmayanın da zarar görmemesi

Bu konuda yazmak gerçekten çok riskli, düşüncelerinizi doğru anlatamayabilirsiniz ya da yanlış anlamalar oluşabilir. Ama birilerinin bu konuları gündeme getirmesinin çözüm açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Başlamadan bir konuyu öncelikle ve üstünü çizerek belirteyim.

image004

Polisiye hizmetlerin en önemli alanı “can güvenliğidir”. Profesyonel polislikte polisin hem kendi can güvenliğini en üst düzeyde sağlaması hem de vatandaşın can güvenliğini en üst düzeyde sağlaması en temel ilkedir. Her ne şekilde ve nasıl olursa olsun yaptığı görevle ilgili olarak polisin hayatını kaybetmesi ya da yaralanması veyahut polis müdahalesi sonucu vatandaşın hayatını kaybetmesi ya da yaralanması asla kabul edilemez.

Ülkemizde yaşanan olaylarda çok sayıda polisimiz şehit oldu ve polis müdahalesiyle çok sayıda vatandaşımız da hayatını kaybetti. En önemli temennimiz bu konulardaki adli ve idari yargılamaların objektif olmasıdır. Suçu olanın bedelini ödemesi, suçu olmayanın da zarar görmemesidir. İster polis ister olaya karışan vatandaşlar, hangi taraftan olursa olsun…

Çözüme hiçbir katkısı olmayan duygusal yaklaşımlardan uzak durarak.

Kim haklı, kim haksız? Polis tutuklanmalı mıydı? Konularını başka bir yazımda değerlendirmek isterim.

Bu yazımızda ise, mevcut haliyle kurumumuz ve sistemimiz açısından bu tür olayların en aza indirilmesi için neler yapmalıyız, onu anlatmak istiyorum.

“Bir yandan polis kurşunu ile ölümleri nasıl önleyebiliriz, bir yandan da polisimizin görevi esnasında yaşadıkları sonucunda yaralama/öldürme olaylarına karışması, cezaevine düşmesi, yıllarca hapis yatması hem polisimizin hem de ailesinin yaşadığı mağduriyetleri nasıl önleyebiliriz” ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

Ha! Bu arada,  çözüme hiçbir katkısı olmayan duygusal yaklaşımlardan da uzak durarak… 

 Öğrenememiş mi şimdiye kadar nerede silah kullanıp kullanamayacağını? 

 Hırsızı vurduğu için tutuklanan polisin babasının söyledikleri hala kulaklarımda çınlar. “Benim oğlum polis değil mi? Öğrenememiş mi şimdiye kadar nerede silah kullanıp kullanamayacağını; diyelim ki o öğrenememiş, siz niye öğretmediniz nerede silah kullanacak, nerede kullanmayacak?” Bence de sorun tamda bu noktada. Sistemden kaynaklanan eksikliklerimizde. 

Polis yetiştirmeye ayırdıklarından fazlasını polis seçmeye ayırıyorlar.

Yapılacak ilk iş polislik mesleğine giriş sınavlarının ve ölçütlerinin yeniden gözden geçirilmesidir. Polislik hizmetlerine, en uygun özellikleri taşıyan kişiler seçilmeli. Polislik mesleği sadece zekâya, bilgiye ve donanıma dayalı bir meslek değil. Aynı zamanda kişilik özellikleri, kabiliyetler, huylar, öfke kontrolü vb. psikolojik ve yaratılış özelliklerine de dayalı bir meslektir. 

Birçok gelişmiş ülke polis yetiştirmeye ayırdıkları zamandan, enerjiden ve ekonomik giderden fazlasını polis seçmeye ayırıyorlar. Bizde ise maalesef bu süreç uygun kişinin seçimi için son derece yetersiz. Birçok modern ülkede polisliğe müracaat eden birisinin bu mesleğe uygun olup olmadığını aylarca test ediyorlar. Çok sayıda kişilik ve karakter testleri yapıyorlar. Kişinin psikolojik yapısını en ince ayrıntısına kadar incelemeye çalışıyorlar. 

Velhasıl, mesleğe ilk girişte çok sayıda objektif ölçütlerle ve uygulamalı testlerle en uygun kişileri seçmeliyiz. Bir günde yüzlerce kişinin incelendiği değil, gerekirse yüzlerce günde en uygun kişilerin seçildiği ve meslek için en uygun kişinin seçileceği sistemi hayata geçirmeliyiz. Böylelikle polislik mesleğine uygun olmayan kişilerin polis olup bir gün bir olayda hem başkasının hayatını hem de kendi hayatını karartmasını önlemeliyiz. 

Özel harekât polislerimize verdiğimiz eğitimi tüm personele eksiksiz vermeliyiz. 

Polis memurlarımızı ve amirlerimizi yetiştiren eğitim sistemimizde de değişiklikler yapmalıyız. Uygulamalı, hareketli ve senaryolu eğitimlere ağırlık vermeliyiz. Silah kullanma konusunda tüm polis adaylarımıza özel harekât polislerimize verdiğimiz eğitimi eksiksiz vermeliyiz. Bununla birlikte silah kullanma ile ilgili mevzuatı tüm personelin en iyi şekilde öğrenmesini sağlamalıyız. 

Göstermelik ve kâğıt üzerinde yapılan personele eziyet olmaktan başka bir işe yaramayan hizmet içi eğitimlerden vazgeçmeliyiz. 

2012 yılında Alman cinayet polislerinin nasıl eğitildiklerini incelemek üzere Almanya’ya gitmiştik. Gittiğimiz eyaletteki polisler mutlak surette altı aylık dönemlerle eğitim için görev yerlerinden ayrılıp sadece eğitim vermek için oluşturulmuş eğitim kampüsünün olduğu şehre geliyorlar. Orada yatılı kalıyorlar. Buradaki eğitim iki ana konuda yoğunlaşıyor. Birincisi o günlerde yapılan analizlerle polisin hata yaptığı ve eksik olduğu konular diğeri polislik hizmetlerindeki her türlü gelişmeler. Bu modelleri daha da geliştirerek uygulayabiliriz. 

Donanım eksikliğinden  -gerekmediği halde- silah kullanmak

Diğer bir sorun da, fiziksel modernizasyon ve görev teçhizatı yönünden eksiklerimiz. Birçok dünya polisinin karşılaştığı durumlarda kullanabileceği çok fazla donanım, teçhizat vb. imkânları varken maalesef bu konuda Türk Polis Teşkilatı son derece geride. Buda gerekmediği halde başka donanımı olmadığı için görevlilerimizin silah kullanmasına yol açıyor. 

Mavi sessizlik duvarı 

Her yönüyle eksikliklerimizi giderip “Mavi Sessizlik Duvarı”nı da yıkmalıyız. Biliyorsun, mavi sessizlik duvarı, soruşturmalarda üniformalıların birbirini aklaması, anlamına geliyor. Varsa eğer, personeldeki “nasıl olsa her halükarda kurumum benim yaptıklarımı örtbas eder.” anlayışı yok edilmelidir. 

 Mavi sessizlik duvarı vb. uygulamalar kısa vadede sorunları örtbas ediyor gibi olsa da oluşturduğu kanaat nedeniyle hem görevlilerimize hem de kurumumuza son derece zarar vermektedir. 

Önlenebilir ölümlerin ve öldürmelerin önlendiği

Belki de ilk söylemem gerekeni sona bıraktım. “Zihinsel Modernizasyon”u artırmak. Evrensel kıstaslara uygun, etik değerlere sahip ve profesyonelce icra edilen polislik yapmak. “Önlenebilir ölümlerin ve öldürmelerin” önlendiği, vatandaşın ve polisin ölmediği/öldürülmediği, sadece ve sadece görevini yapan yapmak isteyen polislerin ve ailelerinin -hatalı meslek icrasından kaynaklanan- zararlar görmediği hayatların mahvolmadığı…

Kurşunların çift taraflı vurduğu ve hepimizi kahreden hadiselerin yaşanmadığı polislik yapmak…

Unutulmasın ki; kurşunlar hepimizi vuruyor…