Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

İnsan Hakları ve Özgürlükleri

 

                                           

 

Haşim YALÇINKAYA§

 

                                  (Geçen Sayıdan Devam)

3.TEMEL İNSAN HAKLARI

 

3.1.Yaşama Hakkı;

 

En temel hak ve özgürlük olan yaşama hakkı, insanoğlunun varlığının ve fizik devamlılığının ilk koşuludur. Kainatta bulunan varlıklar arasında insanın müstesna bir yeri vardır.[1] İnsanoğlunun üstün hakkı olan yaşama hakkına saygı, bütün diğer hakların kullanılması için vazgeçilmezdir. Yaşama hakkı, kamu makamlarının emri yada izni ile öldürülememe ve yaşama yönelik tehlike yada risklere karşı kamusal otoriteler tarafından korunma hakkıdır. Bu hak devlete sadece isteyerek ölüme neden olmaktan kaçınma değil, yaşamı korumak için zorunlu önlemleri alma ödevi de yükler. Anayasalar bu hakkı doğrudan ve açıkça öngörür. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde de “Her ferdin yaşama hakkı kanunun himayesi altındadır. Kanunun ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infazı dışında, hiç kimse kasten öldürülemez.” denmek suretiyle yaşama hakkı güvence altına alınmıştır.[2] Daha sonra yürürlüğe giren Sözleşmeye ek 6 Nolu Protokol savaş hali gibi olağanüstü durumlar dışında ölüm cezasını yürürlükten kaldırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’nın 17. maddesinde de benzer bir düzenleme vardır: “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir…” Bu düzenleme de birçok ülkede olduğu gibi ulusun yaşamını tehdit eden acil veya kamusal tehlike durumunda sınırlayıcı hiçbir önlemin konusunu oluşturmayan, sapma yapılamayan hakların sert çekirdeğidir. Bu kuralın tek istisnası, meşru savaş eylemleri sonucunda meydana gelen ölümlerdir. 1982 Anayasası’nın 15/2. maddesinde de bu husus düzenlenmiştir.” …Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Yaşama hakkının gerçekleşebilmesi için ise ”kişi dokunulmazlığı” ile ”kişi güvenliği”nin sağlanması gerekir.Kişi dokunulmazlığı, insanların yaşama, maddi ve manevi varlıklarını koruyabilme ve geliştirebilme haklarını içerir. İşkence ve eziyet yasağı, insan onurunu zedeleyen ceza verilememesi ve muamele yapılamaması gibi kurallar, bu ilkenin sonuçlarıdır.Kişilerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alan Anayasalardır.[3]

(AY Madde 17): Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabii tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabii tutulamaz. (AY Madde 19): Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Hukuk düzeni, ”yaşama hakkı”nı kimseye yaşam üzerinde hiçbir şekilde tasarrufta bulunma izni vermeyecek kadar önemser. Bu bakımdan, onulmaz bir hastalığa yakalanan bir kimseyi isteği üzerine yada büyük acılar içinde kıvranan bir yaralıyı acısına son verme amacıyla öldürmek (ötenazi) pek çok ülkenin ceza hukuku açısından ”adam öldürme suçu”dur. Kişinin kendi yaşamı üzerinde karar verme hakkı da var olmadığı için bir kimsenin ölümüne rıza göstermesi gibi, düello da hukuka aykırıdır. Kişi, belirli durumlarda başkalarına sağlık kazandırmak amacıyla bazı organları üzerinde tasarrufta bulunabilir. Buna karşı, kişinin kazanç sağlama amacıyla bedeni ve organlar üzerinde tasarrufta bulunması hukuka aykırıdır. Bu bakımdan, kan satılmasına yada çift organlardan birinin satılmasına ilişkin sözleşmeler hükümsüzdür.

 

 

3.2.Kişi Dokunulmazlığı;

 

Kişinin iktidara karşı korunması demektir. Kişi dokunulmazlığı en temel insan haklarından biridir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği, ikisi birlikte, insanın yasayla belirlenmiş ve sınırlandırılmış durumlar dışında hareket serbestliği ve özgürlüğünden yoksun bırakılmaması anlamına gelir. Burada iki anahtar nokta, gözaltına alma ve tutuklama işlemleridir. Bu işlemlerle ilgili bazı hukuki düzenleme örnekleri şöyledir: Polis suç işlenmesini önlemek veya işlenmiş suçların faillerini ele geçirmek için kişilerden (Kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra) kimliğini sorabilir. Bu istem karşısında herkes nüfus cüzdanı, pasaport veya resmi bir belgeyi göstererek kimliğini ispat etmek zorundadır (Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu, Madde 17/2,3). Kimliğinizle ilgili sorulara doğru cevap vermek zorundasınız. (Türk Ceza Kanunu, Madde 528, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu -CMUK-, Madde 135/1) Kimliğini bir belgeyle yada polisçe tanınmış kişilerin tanıklığıyla ispat edemeyenler ve gösterdikleri belgelerin doğruluğundan şüphe edilenler, aranan kişilerden olup olmadıkları anlaşılıncaya veya gerçek kimlikleri ortaya çıkıncaya kadar 24 saatigeçmemek üzere polisçe gözaltına alınabilir. (Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, Madde 17/4) Üst aranması kural olarak hakim kararıyla yapılır; gecikmede sakınca varsa, kanunla yetkili merciin emri gerekir. (Anayasa, Madde 20/2). Suçu işlediği sırada yada suçüstü sırasında takip edilen kişinin kaçma ihtimali varsa veya hemen kimliğini tayin etmek mümkün değilse tutuklama kararı olmadan dahi o kişi geçici olarak gözaltına alınabilir. (CMUK, Madde 127/1)

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. Maddesi’ ne göre kişi dokunulmazlığında;

** Özgürlük mahrumiyetinde bildirme,

** Yargıç önüne çıkma,

** Yargıç önüne çıkarılmada süre ve usul güvencesi,

** Özgürlük kısıtlamasında makul süre kaydı,

** Özgürlük kısıtlamasına karşı başvuru hakkı vardır.[4]

 

3.3.Sağlık Hakkı;

 

Dünya sağlık örgütü, “Her insan, sağlığını kazanabilir en yüksek düzeyine ulaşmak hakkına sahip olduğunu ve hükümetlerinde vatandaşları için yeterli sağlık ve sosyal ölçülerin koşullarını yerine getirmek sorumluluğunu taşıdığını” belirtir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 25. Maddesinde ifade edilen “Her şahsın gerek kendisi gerekse ailesi için yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerek sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin ederek uygun bir hayat seviyesine…..” sahip olma hakkını temin tüm devletlerin temel görevi olmalıdır.[5] Sağlık haklarından bazıları;

** Hastalıklardan korunma hakkı,

** Tedavi alma yada tedaviyi reddetme hakkı,

** Bilgilendirilme ve Bilgilendirme hakkı,

** Kaliteli sağlık hizmeti alma hakkı,

** Ölümü isteme hakkı,

** Çocuk sahibi olmayı isteme yada istememe hakkı,

** Doktorunu yada hastasını seçme hakkı,

** Tıbbi kayıtların gizlenmesi hakkı,

** Şikayette bulunma ve haksız şikayetlerden korunma hakkı,

** Organ ve dokularını bağışlama yada bağışlamama hakkı,

** Çocuk hastalıklarının hakları,

** Ruh hastalarının hakları.[6]

İnsan kopyalama (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 11. Maddesinde klonlama konusu ele alınmış ve insanın haysiyetine aykırı uygulamalarla insanoğlunun üremesine izin verilmeyeceği belirtilmiştir.) Kişinin bedensel ve ruhsal dokunulmazlık hakkı. Herkes, kendi bedensel ve ruhsal dokunulmazlığına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Tıp ve biyoloji alanlarında, özellikle aşağıda belirtilenlere saygı gösterilmelidir:

– Yasada belirtilen usullere uygun olarak ilgili kişinin özgürce ve bilinçli olarak vereceği muvafakat,

– Özellikle kişilerin seçilmesini amaçlayan insan ırkının soyaçekim yoluyla ıslahına yönelik uygulamaların yasaklanması,- insan bedeninin ve bölümlerinin ticari bir kazanç kaynağı haline getirilmesinin yasaklanması,

– İnsanların kopyalama yoluyla üretilmesinin yasaklanması.

“İnsan bedenine saygı hakkı”, anayasal düzlemde, “dokunulmaz haklar” denilen haklar arasında düzenlenmektedir. Bu nedenle, bu hakkın klasik bir kişi hak ve özgürlüğü olduğu ileri sürülebilir. 1982 Anayasasının “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesi şu şekildedir: Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunlulukla ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence veya eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. …”Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insan bedenine saygı hakkını klasik hak ve özgürlüklerden farklılaştıran birçok yeni kavram ve öğeyi gündeme getirmektedir.

Nüfus Planlaması Kanununa göre, gebelik ananın yaşamını tehdit ediyorsa yada ceninin normal gelişimi olanaksızlaşmışsa yahut da doğumla, gelecek soylara geçecek, giderilmesi olanaksız hastalık ve sakatlıklar söz konusuysa, gebelik giderilebilir. Bu gibi nedenlerin varlığı durumunda kişinin rızası alınması zorunludur . “Gebeliğin giderilmesi” ve “denetimi”ni Anayasa’nın devlete, “ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulaması”nı sağlamak için yüklediği görevler ışığında değerlendirilebilir.

Sağlık hizmetlerinde insan hakları; Hasta hakları insan haklarının bir parçasıdır. Herkesin sağlıklı yaşama ve sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır. Bu bağlamda özellikle herkesin yaşam hakkına, düşünce-vicdan ve din vb. özgürlüğüne saygı gösterilmelidir. Bilgilendirme; Herkes; Durumu ile ilgili tıbbi gerçekleri, Tanı ve tedaviye yönelik önerilen girişimleri, seçenekleri her girişimin olası tehlike ve yararlarını öğrenme, Tedavisiz kalmanın etkilerini içerecek şekilde tam olarak sözlü yada yazılı bir bilgilendirme hakkına sahiptir. Onam (Rıza); Her tıbbi girişimden önce, hastanın bilgilendirilerek onamının alınması zorunludur. Acil durumlarda, hastanın onamı alınmadan girişim yapılabilir.

Gizlilik / Özel Yaşamın Dokunulmazlığı; Hastanın tıbbi durumu ve özel yaşamıyla ilgili tüm bilgiler, ölümden sonra bile gizli tutulmalıdır. Hastanın tıbbi durumuna ilişkin bilgiler, ancak mahkemenin istemi üzerine mahkemeye verilebilir. Bakım ve Tedavi; Hasta; en yüksek standartta bakım ve tedavi hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. Hasta; sağlık sisteminin işlevi ile uyumlu olarak hekimini ve yardımcı sağlık personelini ve sağlık kurumunu seçme hakkına sahiptir. Başvuru ;Hasta; haklarına saygı gösterilmediğine inandığında şikayet için başvuru hakkına sahiptir. Başvuru; baştabipliklere, sağlık müdürlüklerine ve tabip odalarına yapılabilir. Hastanın, şikayetinin etkili ve tam olarak değerlendirilmesini isteme ve sonuç hakkında bilgilendirilmeye hakkı vardır.

 

3.4.Eğitim ve Öğretim Hakkı;

 

Günümüzde, gelişmiş toplumların sanayi toplumu aşamasını geride bırakıp bilgi toplumu aşamasına geçtikleri bilinmektedir. Bilginin ön planda olduğu bir ortamda, eğitimin ve eğitim hakkının da öncelikli olması doğaldır.[7]

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ilişkin 1. Protokolün 2. Maddesi eğitim hakkı konusunda şu hükmü içermektedir. Madde 2: Kimse eğitim hakkından mahrum edilemez devlet, eğitim ve öğretim alanında üstleneceği görevlerin yerine getirilmesinde ana babanın bu eğitim ve öğretimi kendilerinin felsefi inançlarına göre sağlamak hakkına riayet edecektir.

Herkes, eğitim görme, mesleki ve sürekli eğitimden yararlanma hakkına sahiptir. Bu hak, serbest zorunlu eğitim görme olasılığını da içerir. Demokratik ilkelere ve ailelerin çocuklarının kendi dini, felsefi ve eğitim konusundaki inançlarına uygun olarak eğitim ve öğretim görmelerini sağlama hakkına saygı gösterilerek eğitim kurumları tesis etme özgürlüğüne, bu özgürlük ve hakkın kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak saygı gösterilmelidir.

T.C. Anayasası 42. maddesinde  “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlığı altında eğitim hakkını düzenlemiştir. Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz.[8]

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.

 

3.5.Şikayet Hakkı;

 

Hak arama özgürlüğü temel haklarımızdan birisidir. Aynı zamanda hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğünün en temel koşullarından ve güvencelerinden de biridir. Hukuk Devleti, “Devletin ve kişilerin eylem ve işlemlerinin hukukla bağlı olması ve bu bağlılığın yargı organlarının denetimi ile güvence altına alınması” olgusuna dayanır. Hak arama özgürlüğü de, kişilerin, haklarını korumak için, yasama meclisine ve özellikle “yargı mercilerine başvuru” haklarını içerir.

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Vatandaşların hak arama özgürlüğünü kullanma yolları;

İdareye karşı: Yargı yolu ile hak aranır. Bunun için İdare Mahkemeleri’ne ve Danıştay’a başvurmak gerekir.

Diğer Kişilere karşı: Yargı Yolu ise, Hukuk Mahkemeleri ile ve Ceza Mahkemeleri aracılığıyla dava açılabilir.

Yasama organlarına karşı: Anayasa’nın 74. maddesi uyarınca “Dilekçe Hakkı” kullanılabilir. Ancak Türkiye’de haklarını yasama organına karşı korumak için Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru yolu kişiler için tanınmamıştır. Ancak, bir mahkemede yargılanırken yada bir uyuşmazlık nedeniyle bir dava sürerken, o davada kendilerine uygulanacak kural için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilirler. Mahkeme, kuralı Anayasa’ya aykırı bulursa, iptal edip yürürlükten kaldırabilir.

 

3.6.Özel Yaşam ve Aile Yaşamı Hakkı;

 

Bireylerin kendilerine özgü yaşam biçimleri vardır. Bu çerçevede bireyler, doğal olarak özel yaşamlarını diledikleri gibi düzenlemek isteyeceklerdir. Aile yaşamı konusu da bireylerin özel yaşam alanları kapsamında yer almaktadır.[9] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8.Maddesi, kişinin özel yaşamı, aile yaşamı ve haberleşme özgürlüğüne saygı gösterilmesini içeren konuları düzenlemektedir.

T.C. Anayasası İkinci Bölümde “Özel hayatın gizliliği ve korunması” başlığı altında 20. madde özel hayatın gizliliğini düzenlemektedir. Madde metni şöyledir: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.” 21. madde ise konut dokunulmazlığını düzenlemektedir: “Kimsenin konutuna dokunulamaz. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.” 22.madde ise haberleşme hürriyetini düzenlemektedir. “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.” Bu hakların kullanılması açısından Türkiye için Komisyon kararlarında aleyhe sonuçlanan bir çok başvurunun yanı sıra lehe sonuçlananlar da vardır. Ülkemizde özellikle televizyon yayıncılığı ve yazılı basın yoluyla özel hayata yapılan müdahalelerde, yasal düzenlemeler yeterli olmasına karşın, eksiklikler ve ihlâllerin olması hakların istenilen düzeyde olmadığını göstermektedir.

Evlenme ve aile kurma hakkı;

Evlenme hakkı ve aile kurma hakkı, bu hakların kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak teminat altına alınacaktır. Aileye ilişkin hükümler, T.C. Anayasasının değişik 41. maddesinde; Ailenin korunması” başlığı altında düzenlenmiştir: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Burada evlenme hakkından bahsedilmemektedir. Ancak ailenin korunması için devlete aktif bir görev yüklenmiştir.

Anayasa’nın 20. Maddesine göre, herkes  özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.[10] Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır.

Hukuk, kişinin üç tür yaşam alanı olduğunu kabul eder.

1. Kişinin herkese açık yaşam görünümlerinden oluşan “ortak yaşam çevresi”. Meslek yada uğraş sahipleri olarak, sinemaya, maça, tiyatroya, alışverişe gitme; dernek yada sendika çalışmalarına yahut konferans, toplantı, yarışma gibi etkinliklere katılma hakkına sahibiz. Bu ortamda yaptıklarımızı, başkalarıyla ortak yaşam alanının görünümlerini herkes görebilir, öğrenebilir ve izleyebilir.

2. Kişinin sadece yakınları yani ailesi, akrabaları, eşi-dostu tarafından bilinen özel yaşamı. Özel yaşam, kişinin birlikte oturma, birlikte çalışma ya da günün olayları üzerinde birlikte konuşma dolayısıyla ancak kendisine yakın olan kişilerin bilebileceği ve bunlarla paylaşmak istediği yaşam görüntülerinden oluşur.

3. Kişinin sadece kendisi için saklı tuttuğu ve başkalarının bilgisinden uzak kalmasını istediği gizli yaşamı ya da gizlilik alanı.

Hukuk, kişinin özel yaşamını ve gizlilik alanını sayar ve korur. Bu nedenle birisinin telefonunun dinlenmesi, bilgi ve izni dışında konuşmalarının banda alınması, mektuplarının açılması, anılarının okunması, güncesinin yayımlanması, evinin gözetlenmesi, kişiye özgü olan ve onun özelliklerini taşıyan seslerin taklit edilmesi, mimiklerinin yapılması, hep kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan davranışlardır. (Anayasa, Madde 20; Medeni Kanun, Madde 24; Türk Ceza Kanunu, Madde 195 ve 198)

 

3.7.Konut Dokunulmazlığı;

 

Aramaya karar verme yetkisi, Anayasal hak ve özgürlükler ile kamu düzenini korumak amacıyla hakimin yanı sıra Vali ve Kaymakama da tanınmıştır. (Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu madde 9./2) Eğer bölge sıkıyönetime dahil ise sıkıyönetim komutanı da evde arama yapılabileceğini emredebilir. (Sıkıyönetim Kanunu madde 3)  Kural olarak arama, gündüz yapılır. Gece arama yapılabilmesi için gecikilmesi halinde tehlikeye girebilecek bir durumun söz konusu olması gerekmektedir. Sadece bir takım ihbarlar ve eve birilerinin girip çıkması gibi nedenler gece arama yapmak için yeterli değildir. Özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı kişinin Anayasa tarafından tanınmış temel haklarındandır, bu nedenle aramada kural, “hakim kararı” olmasıdır. (Anayasa madde 20/2-21 Ceza Usulü Kanun. Madde 97) “Hakim kararı” olmaksızın yapılacak aramalarda, polisin kişinin evine girerek arama yapabilmesi için, ‘geciktiği takdirde önlenemez bir tehlikenin meydana geleceğini gösteren belirtilerin olması gerekmektedir. Gecikmesinde sakınca olan hallerde, hakim kararı olmaksızın, kanunla yetkili kılınan merciin emri ile arama yapılabilir. (Anayasa madde 20/2, 21)

Konut dokunulmazlığı, bireyin özel yaşamının bir parçasıdır. Bu anlamda her bireyin konutunun dokunulmazlığı söz konusudur. Doğal olarak konut dokunulmazlığı ile ilgili olarak da belirli sınırlandırmalar yapılmaktadır.[11]

 

3.8.Mülkiyet Hakkı;

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ek protokolünün kısaca mülkiyet hakkı olarak nitelendiren 1. Maddesi şöyledir.

“Madde 1. Her gerçek veya tüzel kişi mallarından yararlanmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Herhangi bir kimse ancak kamu yararı gereği olarak ve kanunun ön gördüğü koşullar ile devletler hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde mülkünden mahrum edilebilir.[12]

Herkes, yasal şekilde elde ettiği mülküne sahip olma, kullanma, elden çıkarma ve miras bırakma hakkına sahiptir. Bunların kaybı karşılığında zamanında adil bir tazminat ödenmesi koşulu ile kamu menfaati nedeniyle veya yasada öngörülen koşullar çerçevesinde yapılması dışında hiç kimsenin elinden mülkü alınamaz. Mülkün kullanımı, kamu menfaati için gerekli olduğu ölçüde yasa ile düzenlenebilir.

“T.C. Anayasası, 35. maddesinde mülkiyet hakkını düzenlemiştir.[13] “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. “Mülkiyet hakkının düzenlenmesi ve kamu menfaati için gerekli olduğunda yasa ile sınırlandırılabilmesi şeklindeki düzenleme, T.C. Anayasası ile hemen hemen aynıdır. Mülkiyet hakkının korunması kavramının getirilmiş olmasıdır. Avrupa Birliği Fikri Haklar ile ilgili çok sayıda düzenleme yapmıştır.  Ülkemizde bu alanda 2001 yılında son değişikliği yapılan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu oldukça kapsamlı ve modern hükümler getirmiş olmasına karşın özellikle uygulamada fikri hakların ihlallerine oldukça sık rastlanması bu alanda eğitimden başlayarak yoğun bir çalışma yapılmasını gerektirmektedir.

İnsanlık tarihi boyunca mülkiyet hakkı her zaman sorun olmuştur. Rousseu “İlk defa bu benimdir diyerek bir toprak parçasının etrafını çeviren kimse insanlığa en büyük kötülüğü yapmıştır.” diyerek, “doğal yaşamda” mülkiyet hakkının olmadığını, insanların düşünsel anlamda “iyi” ye daha yakın olduklarını, çağımızda ortaya çıkan bütün kötülüklerin temelinde de, bireysel mülkiyetin bulunduğunu ileri sürmektedir. Bireysel mülkiyetin en belirgin şeklide gayrimenkul mülkiyetinde ortaya çıkmaktadır. Gayrimenkul mülkiyetinin en önemli özelliği tüketilememesidir.

“Adalet”, “Toplumsal İhtiyaçların Karşılanması” ve “Düzen” fonksiyonlarını sağlamaya yönelik olan hukukun, “Düzen” fonksiyonu içinde yer alan bir amacı da mülkiyet hakkının korunmasıdır. Kapitalist sistemin gelişmesiyle birlikte de bireysel mülkiyet hakkına verilen önem giderek artmış ve gayrimenkul mülkiyeti de değer kazanmış bulunmaktadır.

 

3.9.Seçme ve Seçilme Hakkı;

 

Vatandaşlar yönetime katılma olanağına sahip olmaktadırlar. Bir taraftan tüm bireyler oylarıyla seçme haklarını kullanırken[14] diğer taraftan da dileyen bireyler seçilme haklarını kullanabilmektedirler. Fransız İnsan Hakları Bildirgesi’nin 3. Maddesine göre egemenlik kaynağı ulustur.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ek protokolünün seçim hakkını düzenleyen 3. Maddesi devletlere dört türlü yükümlülüğü yerine getirmesini beklemektedir. Bunlar;

  • Uygun aralıklarla serbest seçimler yapmak.
  •  Seçimler serbest olmalıdır.[15]
  • Gizli oyla yapılmalıdır.
  • Seçim yönetimi halkın kanaatlerinin özgürce oluşmasına elverişli olmalıdır.[16]

Anayasa’nın 67. Maddesine göre vatandaşlar kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir parti içinde faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

 

3.10. Eşitlikler;

 

3.10.1. Yasa Önünde Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı;

 

“Herkes, yasa önünde eşittir. Cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din veya inanç, siyasi veya başka herhangi bir görüş, bir ulusal azınlığın üyesi olma, hususiyet, doğum, maluliyet, yaş veya cinsel eğilim gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılması yasaktır.[17]

T.C. Anayasası “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesi şöyledir: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

 

3.10.2.Kültürel Dini Eşitlilik;

 

Kültürel ve dini çeşitliliğe saygı gösterecektir. Türkiye gerek Lozan Antlaşmasındaki yükümlülükleri ile gerekse Anayasal uygulamalarıyla kültürel ve dini çeşitliliğe saygı göstermektedir. Kamusal alanda Avrupa’da da olan bazı kısıtlamalar dışında dilsel çeşitliliğe de saygı göstermektedir.

 

3.10.3.Erkekler ve Kadınlar İle Çocuklar Arasında Eşitlik;

 

Erkekler ve kadınlar arasında eşitlik, istihdam, çalışma ve ücret dahil olmak üzere bütün alanlarda sağlanmalıdır. Eşitlik ilkesi, yeterli şekilde temsil edilmeyen cinsin lehine belirli avantajlar sağlanmasını öngören önlemlerin sürdürülmesini veya benimsenmesini engellemez. Kadın-erkek eşitliği açısından yasal bir engel olmamasına karşın ücret ve istihdam açısından istenen düzeyde eşitlik sağlanamamıştır. Buna karşın gerek aile içinde gerekse toplumsal yaşamda kadın aleyhine olana yasal mevzuatın ve bu arada Medenî Kanunun değişikliği sağlanmış, önemli mesafeler alınmıştır.[18]

Çocuklar, kendi refahları için gerekli olan koruma ve ihtimamdan yararlanma hakkına sahiptir. Görüşlerini serbestçe ifade edebilirler. Bu görüşler, kendi yaşları ve olgunluk düzeylerine uygun olarak kendilerini ilgilendiren konularda dikkate alınır.

Kamu makamları veya özel kuruluşlar tarafından çocuklarla ilgili olarak yapılan bütün işlemlerde, çocuğun çıkarlarının en iyi şekilde korunmasına öncelik verilmelidir.

Her çocuk, bunun kendi çıkarlarına aykırı olması haricinde anne ve babasının her ikisi ile düzenli olarak kişisel ilişki ve doğrudan temas sürdürme hakkına sahiptir.

“Çocuk işçi çalıştırılması yasaktır. Gençler için daha elverişli olabilecek kurallar saklı kalmak üzere ve sınırlı istisnalar dışında istihdam edilmek için asgari yaş sınırı, zorunlu eğitimin tamamlanması için belirlenen asgari yaştan daha düşük olamaz. İşe alınan gençler, yaşlarına uygun çalışma koşullarında çalıştırılmalı ve ekonomik sömürüye ve emniyetlerine, sağlıklarına veya fiziksel, ruhsal, ahlaki veya sosyal gelişimlerine zarar verme olasılığı bulunan veya eğitimlerini engelleyebilecek her türlü işe karşı korunmalıdır. Yaşlıların, onurlu ve bağımsız bir yaşam sürdürme ve sosyal ve kültürel yaşama katılma haklarını tanımakta ve saygı göstermektedir.

T.C. Anayasası 61. maddesinde “Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur. “hükmü getirilmiştir. Bu amaçla kurulan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlar, anne babası olmayan çocukların sağlıklı olarak yetişmelerini sağlamakta, ancak çocukların ağır işlerde çalıştırılması ve gereğinde aileye karşı da korunması konusunda yasal olanaklara rağmen uygulamada yeterince etkin olunamamaktadır. Yaşlılar konusunda da yasal engeller olmamasına karşın emeklilerin sosyal ve ekonomik koşullarında iyileştirmeler yapılması zorunlu görülmektedir.

 

3.10.4.Engellilerin Toplumla Bütünleştirilmesi;

 

Engelli kişilerin, bağımsızlıklarını, toplumsal ve mesleki yaşamla bütünleştirilmelerini ve toplum yaşamına katılmalarını sağlamaya yönelik önlemlerden yararlanma hakkını tanımakta ve saygı göstermektedir. Türkiye Cumhuriyetinde özürlü kişilerin istihdamı ile ilgili yasal mevzuat ve önlemler mevcuttur. Toplumsal yaşama katılım ve özellikle ulaşım ve diğer kamusal alanlarda kolaylıklar tanınma ve eşit işlem görme açısından büyük eksiklikler mevcuttur. Bu konuda öncelikle belediye hizmetleri ile ilgili düzenlemeler yapılması ve yeni mevzuat hazırlanması gereklidir.

 

 

 

                                                                                                                      Sürecek……



  • § Başkomiser, Van İl Emniyet Müdürlüğü.

[1] Murat ÜNLÜ,Demokrasi Dosyası,Ofset Fotomat,Ankara,2001,s.100

[2] Hizmet İçi Eğitim Proğramları,EGM Yayınları,Ankara,2001,s17

[3] Niyazi KAHVECİ,Demokrasi ve İslam, TDV Yanıları,s.43

[4] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.53

[5] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.26

[6] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.56

[7] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.57

[8] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.29

[9] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.59

[10] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.24

[11] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.61

[12] Remzi KINCAL,Vatandaşlık Bilgisi,Micro Yayınları,Ankara,2000,s.61

[13] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.26

[14] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.44

[15] Mustafa TİFTİK,Demokrasi Dosyası,Ofset Fotomat,Ankara,2001,s.296

[16] Ahmet KAYAN,Demokrasi Dosyası,Ofset Fotomat,Ankara,2001,s.309

[17] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.12

[18] Emine YAMANLAR,Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, Ders Kitapları A.Ş.,İstanbul,2000,s.32