Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Feridun Hoca İle Ceza Muhakemesi Hukuk (30)

image002

Ceza Muhakemesi Kanunu tesadüfen elde edilen deliller konusunu aramadan elde edilen fiziki deliller (CMK 138/1) ve iletişimin denetlenmesi yöntemi ile elde edilen deliller (CMK 138/2) olmak üzere ikiye ayırmıştır.

1. Aramada elde edilen tesadüfi delil

Arama veya elkoyma sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturma ile ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse bu delil “muhafaza altına” alınır ve durum C. savcısına derhal bildirilir (CMK 138/1). Arama Y. 10. maddesinde bu eşyanın “koruma altına alınacağından” sözedilmektedir.

Aramalardan elde edilen tesadüfi delilin hüküm verirken kullanılabilmesi için, hukuka uygun olması gerekir (CMK 217/2). Bunun için ilk yapılan aramanın hakim kararına dayanması ve diğer yönleri ile hukuka uygun olması gerekir. Mesela, çalınan bir buz dolabının aranması için arama kararı düzenlenmiş ise, kolluk arama yaparken sadece buz dolabının bulunabileceği mekanları arayabilir. Buna karşılık, yastık altında uyuşturucu madde bulunmuşsa, bu elde edilen tesadüfi delil, hukuka aykırı bir delil sayılır.

Aramalardan elde edilen bu tesadüfi delilin “derhal” Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesi gerekir.

Aramalardan elde edilen tesadüfi delil bakımından başkaca bir suç sınırlaması yoktur. Buna karşılık, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen delillerde durum, aşağıda görüleceği gibi, farklıdır.

 

2. İletişimin denetlenmesinden elde edilen tesadüfi delil

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesinde, dört yöntemden biri veya birkaçı birlikte uygulanarak delil elde edilir: a) iletişimin tespiti, b) iletişimin dinlenmesi, c) iletişimin kayda alınması, ç) sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi. Mobil telefonunu bulunduğu yerin tespiti ise (CMK “2014-6526” 135/5) delil üretmez, sadece yakalamaya hizmet eder. Bunun için tesadüfi delil üretmez. Ancak, yakalama yapılırken bir başka suçun delili elde edilirse, bu delil CMK 138/1 kapsamındadır.

CMK 135/1 de sayılan ilk dört yöntemin uygulanması sırasında tesadüfen elde edilen delilin kullanılabilmesi için, elde edilen tesadüfi delilin, CMK “2014-6526” 135/7 de sayılan katalog suçlarından birine ait olması gerekir (CMK 138/2).

Burada da kolluk tesadüfen elde edilen delili muhafaza altına alır ve durumu “derhal” Cumhuriyet Savcılığına bildirir. Derhal bildirme, dakika veya saat kaybetmeden yapılan bildirim anlamını taşır. Cumhuriyet Savcılığı, bunu “suç işlendiği izlenimi veren hal” (CMK 160/1) olarak değerlendirirse, yeni bir soruşturma başlatır ve diğer koşulları da varsa, yeni bir iletişimin denetlenmesi kararı talep edebilir.

Yargıtay 4422 sayılı Kanun döneminde tesadüfi delil kavramı düzenlenmiş olmadığı için, o dönemde elde edilen tesadüfi delilleri CMK yürürlüğe girdikten sonra hukuka aykırı delil olarak mütalaa etti.

 

I – MUHAFAZA VE EMNİYET ALTINA ALMA

Bazı eşyanın, zilyedin tasarruf yetkisi kaldırılarak, muhafaza ve emniyet altına alınması gerekebilir. Bunun için kanunlar zilyedin rızasına bakarlar. Razı olursa mesele çıkmaz. Delil olacak eşya rıza ile verilirse, Kanun buna “muhafaza altına alma”demiştir (CMK 123/1).

Yakalama Yönetmeliği “muhafaza altına alma” terimini koruma amaçlı yakalamalar  için de kullanmaktadır (YakalamaY 4).

Görüldüğü gibi, eşyanın korunması ve kişinin korunması anlamını taşıyan Türk Hukukunda iki türlü “muhafaza altına alma” vardır.

Muhafaza ve emniyet altına alınacak eşyayı yanında bulunduran şahıslar, talep üzerine, bu eşyayı göstermekle mükelleftirler. Kaçınanlar, göstermeğe zorlanmak için kabahatlerde 6 haftayı, cürümlerde 6 ayı geçmemek üzere, tutuklanabilirler (CMK 124, 60).

Bu zorlama tutuklaması, tanıklıktan çekinebilenlerle uygulanmaz (CMK 87). Sanık da beyana zorlanamadığından, eşyayı göstermesi için tutuklanamaz.

Ceza Muhakemesi Kanunu muhafaza ve emniyet altına almanın şeklini göstermemiştir. Hangi şeklin uygun olacağını hâkim tâyin edecektir. Bu şekillerin başında, elkonulan eşyada uygulanan muhafaza şekli gelir, yani zorla alınan eşya nasıl muhafaza ediliyorsa rıza ile alınan eşya da öyle muhafaza edilecektir. Rıza ile tevdi edilen eşya delil ise bu şekil tercih edilmelidir. Bunun dışında eşyayı bir odaya koyup kapısını mühürlemek veya emniyetli bir kimseye (yed-i emin’e veya yed-i adl’e) teslim eylemek gibi başvuralacak diğer şekiller de vardır. Alınan bu tedbirlere riayetsizlik suç sayılmıştır (TCK 203, 289, 290).

 

J – ELKOYMA

1. Elkoyma kavramı

İlgili kişi eşyanın delil olarak kullanılmak veya müsadere edilmek üzere alınmasına razı olmazsa, gerekiyorsa zor kullanılarak, yine zilyedin tasarruf yetkisi kaldırılır. Bu son hale “elkoyma” denir.

“Elkoyma” ve “muhafaza altına alma” kabahatlere özgü idari yaptırımlar arasında yer alan “mülkiyetin kamuya geçirilmesine” ilişkin kararın kesinleşmesine kadar da uygulanabilir (KK 18).

Muhafaza ve emniyet altına alma rıza ile yapıldığından, hâkim kararına ihtiyaç yoktur.

Rızasız yapılan elkoyma bakımından ise hakim kararı gerekir. Kolluk elkoyduğu eşyayı hakimin elkoyma kararı ile onaylatması gerekir.

 

2. Elkoymanın gayesi ve niteliği

Suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacı ile, bir eşya bir kimsenin elinden alınabileceği gibi, suçun delili olabileceği veya eşya veya kazanç müsaderesine tabi olduğu için de geçici olarak Devletin muhafazası altına alınabilir (CMK 123/1). Birinci halde «önleme elkoyması», ikinci halde ise, «adli elkoyma» söz konusu olur.

Bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen, zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması demek olan “elkoyma” tedbirine ceza muhakemesi bakımından da ihtiyaç duyulabilir. Bir diğer söyleyişle, hükmün isabetle verilememesi yahut yerine getirilememesi yakın tehlikelerine karşı gecikmeden bu tedbire başvurma zorunluluğu çıkabilir. Delil olabilecek eşyaya elkoyma, tutucu bir koruma tedbiridir. Kaçağın duruşmaya gelmesi için yapılan elkoyma da böyledir. Buna karşılık müsadere edilecek eşyaya ve para cezasını tehlikeden korumak için belli eşyaya elkoyma, önleyici mahiyette koruma tedbiridir.

Elkoyma eşya üzerinde tasarruf yetkisinin kaldırılması olduğuna göre, çeşitli şekiller alabilir. Gayrimenkullerde tapuya şerh vermekle mesele halledilir. Menkullerde eşya zilyedin elinden alınır.

Elkonulacak eşyayı yanında bulunduran şahıslar, talep üzerine, bu eşyayı göstermeğe ve teslime mecburdurlar.

Kanun, genel olarak üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi öngördü (CMK 124). Tanıklıktan çekinebilenlerle sanık bu hükmün dışındadır.

Kanun, zorla almaya “elkoyma”, rıza ile teslim etmeye ise, “muhafaza altına alma” adını verdi (CMK 123).

 

3. Delil olabilecek veya müsadere edilecek eşyaya elkoyma: Konusu, niteliği ve şartları

“Elkoyma” genel bir terimdir. Yeni CMK “muhafaza altına alma” ve “elkoyma” ayrımı yapmıştır. Rıza ile verilen eşya “muhafaza altına alınmaktadır”. Rıza ile verilmeyen eşyaya elkonulmaktadır (CMK 123).

Kanunda üç gurup eşyaya el konulabileceği kabul edilmiştir: (a) İspat aracı olarak yararlı görülen, emare niteliğindeki eşya, (b) eşya müsaderesine tabi bulunan mal varlığı değerleri (CK 54) ve, (c) kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan mal varlığı değerleri (CK 55).

Muhafaza Altına Alma: İlgili, delil olabilecek (veya müsadereye tabi olan) eşyayı istek üzerine, kendiliğinden verirse, «şüphe sebebi» olacak eşya, muhafaza altında tutulur. Elkoyma işleminin konusunu teşkil eden eşyayı elinde bulunduran kişi, istendiği takdirde, bunu göstermek ve teslim etmek mecburiyetindedir (CMK 123).

El koyma (Zapt): İlgili eşyayı kendi rızası ile vermezse, zor kullanarak elinden alınabilir. Vermemeden doğan masraflar kendisine yüklenebilir.

Elkoymaya tabi eşyayı rızası ile vermeyen kişi, vermeye zorlamak için, üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsine tabi tutulabilir. Bu bir zorlama tedbiridir (CMK 124/2). Elkoymaya tabi olup da, verilmediği içinelkonulamayan eşya şüpheli, sanık veya tanıklıktan çekinme yetkisine sahip bulunan kişilerin elinde ise, bunlar hakkında zorlama tedbirine başvurulamaz.

Koruma Altına Alma: Suçun veya tehlikenin önlenmesi ya da delil olabilecek veya müsadereye tabi olan yahut güvenliğin sağlanması amacıyla, eşyayı zilyedinin kendiliğinden vermesi veya el konulana kadar geçici olarak alıkoymadır (AramaY 4).

 

4. Elkoymanın geçici olması

Elkoyma bütün koruma tedbirleri gibi geçicidir. Elkonulan eşya muhakemenin sonunda ya müsadere edilir yahut zilyedine iade olunur. Elkoyma kaide olarak hükme kadar devam edecektir.  Hükümden sonra delil saklamada fayda kalmaz. Keza hüküm sırasında eşyanın müsadereye tâbi olmadığı anlaşılırsa yine zilyede geri verilmelidir. Mahkeme beraat kararı vermekle şüphe sebebi ön şartı kalmadığını kabul etmiş olduğundan meselâ tutuğun salıverilmesinde veya yurtdışına çıkma yasağının kaldırılmasında olduğu gibi eşyanın geriverilmesi gerekir. Bu sebeple beraat kararı ile birlikte müsadere konusunda karar verilmemiş olsa da, sonradan müracaat olundukta, “son karar temyiz edildiği için kesinleşmemiştir” denilerek iade talebinin, daha doğrusu dâvanın reddi de doğru değildir.

Elkoyma sebebi kalmamışsa, hükümden önce de iade mümkündür.

 

5. Elkonulması yasaklanmış olan eşya

Şüpheli veya sanık ile CMK 45 ve 46 ncı maddelere göre tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere, bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulması yasaktır (CMK 126/1). Ancak, bu kişiler kendi rızaları ile verirlerse, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delil oluşur. Başka bir ifade ile “muhafaza altına alma”, muteberdir. “Elkoyma” yasaktır. Buna rağmen elkonulursa, “konusu bakımından yasaklanmış delil” oluşur.

Ceza Muhakemesi Kanunu, “devlet sırrının yargıdan gizlenememesi ilkesini” benimsemiştir. Bu nedenle, bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgelerin, “devlet sırrı” olarak mahkemeye karşı gizli tutulması yasaktır (CMK 125 ve CMK 47/1).

Devlet sırrının ne olduğu da Kanunda tanımlanmıştır: “açıklanması devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, devlet sırrı sayılır” (CMK 47/1).

Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir (CMK 125/2).

Buna paralel bir düzenleme olan devlet sırrı konusundaki tanıklıkta da, benzer düzenleme yapılmış ve tanığın sadece mahkeme hakimi veya heyeti tarafından zabıt katibi dahi olmaksızın dinlenmesi esası benimsenmiştir (CMK 47/2).

Devlet sırrı ile ilgili mahkemeye karşı gizli tutmama ilkesi, sadece alt sınırı beş yıldan fazla olan hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanır (CMK 125/3 ve CMK 47/3).

 

6. Elkoyma, tutuklamaya nazaran daha basit koşullara bağlı tutulmuştur

Kanun, kişi hürriyetine dokunmayıp, mala taallûk etmesi sebebi ile, elkoyma şartlarını tâyinde, tutuklamadaki kadar sıkı davranmamıştır. Eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturması şartı, bazı eşyalarda kâfi görülmüştür (CMK 123/1). Diğer eşyalarda da soruşturma için “ispat aracı“ olma bakımından yararlı görülmek şartı ile yetinilmiştir. Herhangi bir suç hakkında herhangi bir evrede, delil olabilecek herhangi bir eşyaya elkonulabilecektir.

Ancak, elkoyma bir koruma tedbiri olduğundan, bu tedbirlerin ön şartlarının da bulunması gerekir. Bir kere, az da olsa, gecikmede tehlike olmalıdır. Diğer taraftan, az da olsa, şüphe sebebi bulunmalıdır. Bu sebeple bir suçun mevcut olduğu ihtimalini gösteren deliller bulunmalıdır.

Sadece bir ihbar üzerine veya sadece soruşturma evresinin başladığının anlaşılması sebebine dayanılarak, elkoyma kararı verilemez.