Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Duygu Kontrolü

          Duygularımızı kontrol edebilmek en önemli hazinemizi kontrol edebilmek anlamına gelir. Çünkü duygu güçtür, duygulu insan bildiklerimizin tersine `güçlü insandır`. Ancak, farkına varılmamış ise ve nasıl kontrol edilmesi gerektiği bilinmiyorsa bu güçlü potansiyelimiz başımıza telafisi zor problemler açabilir. Onun için burada duyguların kontrolü ile ilgili iki önemli beceri anlatılmaya çalışılacaktır.

          Duygularınızı İfade Etmek İçin En İyi Zamanı Ve Yeri Seçin Kontrol edemeyeceğiniz yoğun duygular içindeyken radikal kararlar almayın…

 

          Genellikle güçlü bir duygunun ilk ortaya çıkışıyla konuşmak iyi bir zaman değildir. Trafikte sürücünün hatasından dolayı zor anlar yaşadığınızda sürücüyle diyaloga girmeniz ya da çöpünü sizin bahçeye attığı için duygusal yoğunluğun doruğundayken komşuya hemen hesap sormaya gitmeniz daha sonradan pişman olacağınız şeyleri söylemenize sebep olabilir. Boşanma aşamasına gelmiş karı kocalar en çok rahatsız ve pişman oldukları şeyleri sıralarken, yoğun duygu bombardımanı altındayken söylenilmiş cümleler ilk sıralarda yer almaktadır. Böyle bir durumda en doğru olan duygularınızı duyulması istenen en doğru şekilde anlatacak yolu bulana kadar düşünmek olacaktır.

          “Kocam Melek Gibidir Benim”

          Burada bir uyarıda daha bulunmak istiyorum. Bir televizyon kanalında popüler bir futbolcunun eşiyle yapılan söyleşide: “Kocanız nasıl bir insan?” diye sordular. Bayan şöyle yanıtladı: “Kocam melek gibidir. Sadece kızdığı zaman biraz saldırgan ve agresif olur. O zaman ses çıkarmaz isen sakinleşince melek gibidir benim kocam” demişti. Öncelikle o bayana aile içi şiddeti televizyon ekranlarından tüm Türkiye’ye yaymadığı ve aile içi sırlarını ifşa etmediği için teşekkür etmeliyiz! Ancak, şunu da söylemeliyiz; O bayanın “Melek gibi”den kastı; “iyi insan” ise tanımlamada bir yanlışlık var. Melek gibi insan kızdığı zaman da kızgınlığını kontrol edebilen sakin olabilen insandır. Tanıdığım yaşlı bir bayan (bana göre bilge bir bayan) vardı. Ölen kocasının kendisiyle ilgilenmemesi onu çok üzmüştü ve şöyle derdi: “Rahmetli (kocası), bayanlara nasıl davranılacağını bilebilen bir insandı. Balayımızda bana çok iyi davranmıştı. Demek ki, iyi davranmayı becerebiliyordu, yapabiliyordu. Rahmetlinin sorunu; bildiklerini balayımızdan sonra uygulamamasıydı” derdi. Bir ara akademik bir araştırmam için bir hapishanede katillerle kaldım. Onlar da gerçekten melek gibi insanlardı! Beni de çok seviyorlardı. Tek problemleri kızgınlık anlarında öldürdükleri insanlardan dolayı katil olarak adlandırılmalarıydı (o kişilerden biri hariç hepsi birden fazla insan öldürmüştü).

          İlk kızgınlık anının azalmasını bekledikten sonra bile mesaja en uygun zamanı seçmek önemlidir. Aceleci olmak, yorgun olmak veya bir başka problem tarafından dikkatinizin dağılması gerçek duygularınızın ifadesinin ertelenmesi için iyi bir sebeptir. Genellikle duygularınızla uğraşmak çok fazla zamanınızı ve çabanızı alabilir. Yorgunluk ve dikkat dağılması düşünmeye başladığınız konu üzerinde çalışmanızı zorlaştırabilir. Aynı şekilde mesajı alacak kişinin de başlamadan önce sizi dinlemeye hazır olup olmadığını kontrol etmekte yarar vardır. Özellikle söyleyeceklerinizin o kişiyi rahatsız etme olasılığı varsa.

          Duyguları Açık ve Anlaşılır Şekilde İfade Edin

          Kafamızın karışıklığından veya rahat olmamamızdan dolayı bazen duygularımızı açık olmayan bir şekilde ifade ederiz. Örneğin; kızımıza söyleriz gelinimiz anlasın diye. Duygularınızı açıkça ifade edebilmenizin temel bir yolu genellikle onları birkaç kelimeyle özetleyebilecek olmanızdır – incinmiş, memnun, heyecanlı, içerlemiş ve diğerleri. Aynı şekilde birazcık düşünerek duygularınızın sebeplerini kısaca açıklayabilirsiniz. Hem kendinizi tam ifade etmiş hem de ifadelerinizin yanlış anlaşılmasını önlemiş olursunuz.

          Aşırı uzunluğu önlemeye ek olarak, karışıklığı önlemenin ikinci bir yolu duygularınızı abartmayı ya da hafife almayı önlemektir – “Biraz mutsuzum” veya “Oldukça heyecanlıyım” veya “Kafam karışık gibi”. Tabiî ki tüm duygular güçlü değildir. Hüznün ve neşenin çeşitli derecelerini hissederiz; ama bazı iletişimciler neredeyse tüm duygularını hafifletirler/yoğunluğunu azaltırlar. Siz de mi öylesiniz?

          Toplumumuzda yaygın olan üçüncü tehlike duyguları şifreli bir şekilde ifade etmektir. Bu genellikle mesajı gönderenin sorunla ilgili duygularımızı açıklamaktaki rahatsızlığında ortaya çıkar. Bazı kodlar sözlüdür, gönderen mesajda az çok bir şeyler ima eder. Örneğin, “Kendimi yalnız hissediyorum” demek yerine dolaylı bir yoldan “Yapacak çok fazla işin yoksa ve eğer meşgul değilsen neden uğramıyorsun?”. Böyle bir mesaj o kadar dolaylıdır ki gerçek mesajınızın anlaşılma olasılığı çok düşüktür. Bu nedenle mesajlarını şifreli gönderenlerin duygularının anlaşılması – ve ihtiyaçlarının karşılanması – şansı düşüktür.

          Sonuç olarak hem siz hem de karşınızdaki, duygularınızın belirli şartlarda oluştuğu ve tüm ilişkinizle alakalı olmadığı konusunda anlaşırsanız kendinizi açıkça ifade edebilirsiniz. Yaşadığınız duyguların nedenlerini de açıklamak iletişim kolaylaştıran önemli etkenlerdendir unutmayın.

          “Sana güceniyorum.” Demek yerine, “Sözlerini tutamadığında sana güceniyorum” deyin. “Senden sıkıldım” demek yerine, “Sürekli kendi başarıların hakkında konuşmandan sıkıldım” deyin.

          Eğer imalı mesajların yoğunlukta olduğu bir aile ortamında büyümüş iseniz imalı, şifreli mesaj vermeyi değiştirmek doğal olarak zaman alacaktır.