Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Cesaret mi Cehalet mi?

polis_dergi_mart_2013_028 polis_dergi_mart_2013_029 polis_dergi_mart_2013_030 polis_dergi_mart_2013_031

Ben, bir buçuk yıl öncesine kadar trafik kurallarına genelde uyan ve bilerek ihlal etmemeye özen gösteren biri olmama rağmen, emniyet kemerini şehirlerarası yollarda taksam da şehir içi yollarda pek takmayan biriydim. Bir gün, uzun süre yurtdışında kaldıktan sonra dönmüş bir meslektaşımı şehir içi bir yolda arabama aldım. Birlikte yaklaşık beş kilometre ötede bir yere gidecektik. Arkadaş arabaya biner binmez, ŞAAAK diye emniyet kemerini taktı. Ben sürücü koltuğundaydım ve kemer takmamıştım. Gururumu yenemediğimden, o anda da takamadım. Fakat çok mahcup olduğumu hatırlıyorum. O sahne benim hayatımda bir dönüm noktası oldu ve ben kendimden daha düşük rütbeli birinden yeni bir şey, yani şehir içinde de olsa emniyet kemeri takılması gerektiğini öğrendim.

Arka koltukta kemer takmaya da, 2012 yılının Ağustos ayında Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin yaşadığı trafik kazasından sonra başladım. Bu kazada Ülkü Adatepe’nin ön koltukta oturan şoförü ve eşi emniyet kemeri taktıkları için yaralı olarak kurtulmuşlar, kendisi ise arka koltukta kemer takmadığı için araçtan fırlayarak hayatını kaybetmişti.

Sizlere abartılı gelebilir ama ben şimdi arabayla bakkala bile gitsem, üstelik arabam biraz eski ve kemer takmayınca ötmemesine rağmen mutlaka emniyet kemeri takıyor, aracıma binen her kim olursa olsun kemer takmasını rica ediyorum.

Eğitim bilimciler insanoğlunun eğitiminin sıfırdan sıfıra yani doğumdan ölüme kadar eğitimi devam ettiğini; hayatı boyunca yaşı, eğitimi, konumu ne olursa olsun, her zaman yeni şeyler öğrenmeye, yeni alışkanlıklar edinmeye açık olduğunu belirtirler. Yine aynı eğitim bilimciler, edinilen bir bilginin davranışa dönüşebilmesi için en az 1.000 kez tekrar edilmesi gerektiğine vurgu yaparlar. Maalesef davranışa dönüşmeyen bilginin kişiye hiçbir faydası olmuyor.

Ben kendi durumumu da bu kapsamda değerlendiriyor ve geçmişte her koşulda emniyet kemeri takmamakla, hem kendimi hem de sevdiklerimi nasıl tehlikeye attığımı daha iyi anlıyor ve bu alışkanlığı en yakınlarımdan başlayarak yaymaya çalışıyorum.

Şimdi, neden emniyet kemeri takmalıyız? Sorusunun cevabını kaynaklardan alıntılayarak verelim:

Bir trafik kazası anında insanın başına gelebilecek en büyük felaket, arabanın dışına fırlamak ya da arabanın içinde serbest ve kontrolsüzce oraya buraya savrulmaktır. Oysa arabanın içinde insanları hayata bağlayacak çok basit bir mekanizma vardır. İşte bu mekanizmanın adı emniyet kemeridir.

Yapılan araştırmalar, kaza anında en iyi yerin aracın içi olduğunu; bunu da basit bir güvenlik sistemi olan emniyet kemerinin sağladığını; kaza anında otomobilden fırlayanların %75 gibi büyük bir kısmının hayatını kaybettiğini; aracın dışına fırlatılma durumunda ölüm riskinin aracın içinde kalanlara göre 25 kat daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.

Emniyet kemeri kullanma konusunda bazı yanlış inançlar vardır ve bu inançlar yüzünden insanlar kendi kendilerini kandırırlar. Bunlar, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan ve emniyet kemeri kullanmayanlar tarafından tabir yerindeyse uydurulmuş hayali gerçeklerdir. Kimi sürücüler şehir içlerinde emniyet kemeri takmayı alışkanlık haline getirmemişlerdir. Ayrıca bu insanların düşük hızlarda meydana gelen çarpışmalarda maruz kalınan kuvvetten ve emniyet kemerinin bu durumlarda yaralanmaları önleyici etkisinden de haberleri yoktur. Neden emniyet kemeri kullanmadıkları sorulduğunda, cevapları “Şehir içlerinde emniyet kemeri kullanmıyorum. Çünkü ben düşük hızlarda çarpmaya dayanırım.” olmaktadır.

Oysa düşük hızlarda bile olsa çarpışma sırasında ortaya çıkan enerji inanılmazdır. İnsan kas ve kemik yapısının buna direnmesi mümkün değildir. Ölümcül kazaların %30’unun düşük hızlarda ya da yakın mesafelerde meydana geldiği asla unutulmamalıdır. Diyelim ki siz iyi bir sürücüsünüz, dikkatlisiniz ve bundan dolayı şehir içinde kaza yapmayacağınızı düşünüyorsunuz. Şunu asla unutmayın ki, dikkatli olmayan birileri şehir içinde de olsa size çarpabilir ve bu çarpma facia ile sonuçlanabilir…

İşte tam bu noktada Almanya’da yapılan bir araştırmanın sonucunu verelim. Bu araştırma sonucuna göre, şehir içi yollarda hız limiti olan saatte 50 kilometre gibi sürücülerimizce fazla önemsenmeyen bir hızla kafa kafaya çarpışmada, sürücünün karşı karşıya kalmış olduğu kuvvet tam dört tondur. Dört tonluk bir kuvvetle ön cama veya direksiyona çaptığınızı düşünebiliyor musunuz? Eğer hala bu bilgiler ışığında dahi “Ben düşük hızla giderken meydana gelecek çarpışmalarda karşı karşıya kalacağım kuvvete dayanabilirim.” diyebilecek ve emniyet kemeri kullanmamakta ısrar edecek bir sürücüye söylenebilecek tek şey, kendini aldattığıdır.

Emniyet kemeri kullanmayan sürücülerin büyük bir bölümü kaza sonrasında kemer sebebiyle araçtan çıkamamaktan çekindikleri için emniyet kemeri kullanmadıklarını söylemektedirler. Ancak bunu ileri sürerken, kaza sonrası araçtan çıkabilmek için bilinçleri açık veya yaralanmamış olmaları gerektiğini unutmaktadırlar.

Varsayalım bir kaza oldu ve kaza esnasında emniyet kemeri kullanmıyordunuz. Emniyet kemeri kullanmamaktaki amacınız kaza sonrası araçtan çıkabilmek miydi? Peki, emniyet kemersiz olarak onca kuvvete maruz kalıp kafanızı ve gövdenizi araç içinde rastgele çarptıktan sonra üstünüzü başınızı silkeleyip araçtan çıkabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız gerçekten yanılıyorsunuz.

Kaza sonrasında bulunabileceğiniz en güvenli ortam yine aracınızın içidir. Emniyet kemeri kullanmamanız durumunda büyük bir olasılıkla çarpışma esnasında vücudunuza etkiyen kuvvetin tesiriyle ön camdan araç dışına fırlarsınız. Yani kaza sonrası araçtan çıkabilmek için emniyet kemeri takmamanız, kaza esnasında sizin araçtan fırlamanıza ve büyük bir olasılıkla da ölmenize neden olacaktır.

Bazı sürücüler, kaza sonrası oluşabilecek yangın ve benzeri durumlarda araçtan derhal kaçabilmek için emniyet kemeri kullanmamakta ısrarcı olmaktadırlar. Ancak istatistikler, bu tür kazaların, yani araçta patlama, alev alma gibi durumların yaşandığı kazaların binde birler seviyesinde olduğunu göstermektedir. Bu durumda şu açığa çıkmaktadır ki, böylesi bir amaç doğrultusunda hareket ederek emniyet kemeri kullanmamak, pire için yorgan yakmaktan başka bir şey değildir. Ayrıca şu husus kesinlikle unutulmamalıdır. Kemer kullanmama sonucu kaza esnasında pek çok darbe almış kişinin bırakın araçtan çıkmayı, tıbbi yardım olmaksızın belki de yaşaması mümkün olmayacaktır.

Son yıllarda emniyet kemeri kullanmayan sürücülerin en önemli bahaneleri, araçlarında hava yastığı bulunuyor olmasıdır. Oysa hava yastıkları sadece ve sadece emniyet kemeri ile birlikte kullanıldıklarında yarar sağlayan ekipmanlardır. Emniyet kemeri kullanılmadığı durumlarda devreye giren hava yastığı, sürücüye faydalı olmak yerine onun ölümüne dahi neden olabilir. Çünkü hava yastıkları çarpışma algılandıktan sonra çok kısa sürede ve büyük bir basınçla şişmektedir. Yani emniyet kemerinin kullanılmadığı bir kazada devreye giren hava yastığı sürücünün başını ve gövdesini araç içinde herhangi bir yere çarpmasını engelleyebilir. Ancak aynı çarpma etkisi bu kez de hava yastığıyla sürücünün başı ve gövdesi arasında olur. Hatta böylesi durumlarda hava yastığı sürücünün nefes almasını engelleyerek boğulmasına dahi yol açabilir. Ayrıca hava yastıkları devrilme, savrulma gibi birçok kazada ve ani frenleme durumlarında bazen çalışmamaktadır. Şu nokta kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Hava yastıkları emniyet kemerleri ile birlikte verimli olan yardımcı güvenlik sistemleridir ve kesinlikle tek başlarına koruyucu değillerdir.

Bazıları arka koltukta seyahat edenlerin önde oturanlardan daha güvende olduklarını düşünmektedirler. Bu düşünce kesinlikle doğru değildir. Arka koltukta oturan bir kişi eğer kemer takmamışsa, kaza anında büyük bir şiddetle öne doğru fırlar, hem kendine hem de önde emniyet kemerli oturanlara ölümcül zararlar verir. Bir kaza anında olabilecek en iyi şey, oraya buraya savrulmadan ve otomobilin dışına fırlamadan koltukta kalabilmektir. Eğer emniyet kemerleri takılıysa, kaza yapan araç takla atsa bile araçtakilerin hayatta kalma şansları çok yüksek olacaktır. Bu da gösteriyor ki, sadece önde oturanların emniyet kemeri takma gerekliliğinin hiçbir dayanağı yoktur.

Sonuç olarak, emniyet kemeri kullanımı %0’dan %100’e çıkarıldığında, ölü ve yaralı sayılarında %50 oranında azalma meydana geldiği gerçeğinden hareketle, insanlarımıza ‘her koşulda emniyet kemeri takma alışkanlığı’ kazandırabilsek, mevcut uygulamaların dışında ilave hiçbir tedbir alınmasa bile, trafik kazası kaynaklı ölümlerin %50 oranında azaltılabileceğini söyleyebiliriz.

Ayrıca batılı toplumlar emniyet kemeri takma oranlarında %95’lerin üzerine çıkmalarına rağmen, biz neden hala %30’ların altındayız? Sorusunu kendi kendimize sormamız gerekir. Cevap olarak, onlar ‘korkak’ biz ise ‘cesur’uz da ondan böyle oluyor diyemeyeceğimize göre, sığınacağımız tek liman ‘kader’ kalıyor. Gelin bu duruma da Şems-i Tebrizi’nin anlatımıyla cevap verelim: “Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, ‘ne yapalım, kaderimiz böyle’ deyip, boyun bükmek ‘cehalet’ göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir; ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir…” Son söz: İster sürücü ister yolcu, ister yetişkin ister çocuk olsun hiç fark etmez, otomobilde seyahat eden herkes, her koşulda emniyet kemeri takmalıdır. Takmayan, herhangi bir konunun profesörü de olsa bu konunun cahilidir vesselam.

Kaynaklar
http://img205.imageshack.us/my.php?image=emniyet4.jpghttp://img205.imageshack.us/img205/5485/emniyet4.jpg
http://www.youtube.com/atch?feature=fvwp&v=BuhWRHdMjM&NR=1

http://euro.zaman.com.tr/euro/columnistDetail_getNews-ById.action?newsId=47854&columnistId=83
http://www.bilgesozleri.com/semsi-tebrizi-sozleri.html