Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

SUÇLU İADESİNDE İDAM CEZASININ KALDIRILMASININ ETKİLERİ

Yalçın ÇAKICI

1. Sınıf Emniyet Müdürü

İnterpol Daire Başkanı

 

Bir ülkenin ulusal sınırları içerisinde suç işleyen bir kişinin, dünyanın neresine kaçarsa kaçsın yakalanarak, işlemiş olduğu suçtan dolayı cezalandırılması; kamu düzeninin sağlanması, vatandaşların huzur ve güvenliğinin korunması ve cezanın önleme ilkesinin zedelenmemesi açısından çok önemlidir. Ancak suç, her zaman ulusal huzuru bozan ve ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur değildir. Giderek globalleşen dünyada suç artık uluslararası bir boyut kazanmış ve uluslararası bir tehdit haline gelmiştir. Ulusal düzeyde suç ve suçlularla mücadele eden güvenlik güçleri, uluslararası güvenliği ve huzuru sağlamak amacıyla işbirliğinde bulunmaktadırlar. İnterpol Teşkilatı bu amaçla kurulan en büyük ve en çok üyesi bulunan teşkilattır.

 

Suçla uluslararası alanda mücadele etmek amacıyla ülkeler aralarında imzaladıkları sözleşmelerle uluslararası adli yardımlaşma hususlarını düzenlemişlerdir. Uluslararası adli yardımlaşma sadece sözleşmelere dayalı olarak değil aynı zamanda uluslararası nezaket kuralları çerçevesinde de gerçekleşebilmektedir. Uluslararası adli yardımlaşma konularının başında firari sanıkların aranması, yakalanması ve iadesi yer almaktadır. Firari sanıklar ve hükümlüler İnterpol tarafından uluslararası düzeyde kırmızı bülten, difüzyon veya doğrudan talep yoluyla aranmakta ve iadeleri talep edilmektedir.

 

Kısaca tanımlamak gerekirse, iade, bir Devletin kendi ülkesinde bulunan bir şahsı, işlediği iddia edilen bir suç nedeniyle yargılanmak veya hakkında verilen cezanın infazını sağlamak amacıyla arandığı diğer bir ülkeye teslim etmesi işlemidir. Diğer bir ifadeyle suçluların iadesi, bir ülkenin kendi sınırları içinde bulunan ve ikinci bir ülke aleyhine suç işlemiş olan bir şahsın resmi talep üzerine geri verilmesini ele alan bir müessesedir.

 

Suçlu iadesi ve bu amaçla yapılan yakalama ve tutuklamalar kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran ve insan haklarıyla doğrudan bağlantılı olan önemli bir konu olmakla birlikte, bu işlemlerde uluslararası düzeydeki sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimiz ile Devletimizin itibar ve menfaatlerinin gözetilmesinin gerekli olması nedeniyle son derece de hassas bir konudur. Bu nedenlerle, ülkeler arasında yardımlaşma, dostluk ve iyi ilişkiler esasından kaynaklanan ve önemli bir araç olan suçluların iadesi, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bir çok ülke tarafından gerek iki taraflı, gerekse çok taraflı anlaşmalarla düzenlenmiştir. Bu anlaşmalardan en önemlisi ülkemizin de taraf olduğu bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan, 13 Aralık 1957 tarihli “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi”dir (SİDAS). Bu sözleşme ile uluslararası düzeyde aranan firari sanıkların yakalanmalarından itibaren, talep edilen ülkeye iade edilmeleri ve yargılanmaları sürecine kadar geçen prosedürler düzenlenmektedir.

 

Uluslararası düzeyde iade amacıyla aranan bir firari sanığın yakalanmasını müteakip, hakkındaki iade dokümanlarının diplomatik kanaldan gönderilmesine kadar geçecek süre içerisinde geçici olarak tutuklanması söz konusudur. Geçici tutuklama, iade talep edecek ülke yetkili adli makamları tarafından çıkartılan bir mahkumiyet veya tevkif kararına dayanır. Uluslararası düzeyde arama talepleri aynı zamanda geçici tutukluluk talebidir ve İnterpol tarafından yapılabilir. Ancak iade dokümanlarının gönderilmesi diplomatik kanaldan gerçekleşmesi gereken bir işlemdir. SİDAS’a göre geçici tutukluluk süresi 18 gündür ancak bu süre talep üzerine 40 güne kadar çıkarılabilir. Geçici tutukluluk süresinin bitmesine rağmen iade dokümanlarının diplomatik kanaldan ulaşmaması halinde sanığın serbest bırakılması sözkonusudur ancak, serbest bırakma iade dokümanlarının ulaşması halinde tekrar yakalamayı engellemez.

 

İade amacıyla geçici olarak tutuklanan şahsın durumu, iade dokümanlarının alınmasını müteakip şahsın yakalandığı ülkenin yetkili adli makamları tarafından değerlendirilir ve nihai karar bu değerlendirme sürecinden sonra verilir. Bu süreçte iade ile ilgili milli mevzuat ve uluslararası anlaşma hükümleri gözönünde bulundurulur.

 

Bununla birlikte bir ülkenin suçlunun iadesi talebinde bulunması, her zaman suçlunun geri verilmesi şeklinde sonuçlanmayabilir. Örneğin SİDAS’ın 11. maddesinde; İade Talep Edilen Tarafın mevzuatında ölüm cezasının bulunmaması veya bulunsa dahi uygulanmaması halinde, mevzuatında ölüm cezası bulunan Talep Eden Tarafın ölüm cezasını müstelzim bir suç dolayısıyla vaki iade talebini kabul edebilmesi, Talep Eden Tarafın hükmolunabilecek ölüm cezasını infaz edilmeyeceğine dair yeterli teminat vermesi şartına bağlanmış olup, teminatın yeterliliği konusundaki değerlendirmenin Talep Edilen Tarafa ait olduğu kabul edilmiştir.

 

Ancak “yargının bağımsızlığı” ilkesi gereğince, haklarında yargılama işlemi devam eden şahıslar hakkında ölüm cezasının infaz edilmeyeceğine ilişkin bir teminatın verilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durum, haklarında ölüm cezası öngörülen şahısların iadelerine dair taleplerimizin büyük çoğunlukla reddedilmesine yol açmıştır.

 

Bununla birlikte, 03.08.2002 tarihinde T.B.M.M. tarafından kabul edilen ve 09.08.2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile savaş ve çok yakın savaş tehditi hallerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere, 01.03.1926 tarih ve 765 sayılı “Türk Ceza Kanunu”, 31.08.1956 tarih ve 1918 sayılı “Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunu” ile 31.08.1956 tarih ve 6831 sayılı “Orman Kanunu”nda yer alan idam cezalarının müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür.Böylelikle, Ülkemiz milletler camiası içinde taraf olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar içerisinde, yasalarında idam cezası bulunmayan ülkeler arasında yerini almıştır.

Bundan böyle, vaki iade taleplerimizde ölüm cezasının bir red sebebi olarak öne sürülemeyeceği aşikardır.

 

Bu doğrultuda, halen kırmızı bülten, difüzyon ve doğrudan talep yoluyla uluslararası seviyede ülkemize iadeleri amacıyla aranan ve haklarında öngörülen azami ceza miktarı idam olan şahısların durumları, İnterpol Daire Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından sürdürülen koordineli çalışmalar neticesinde yeniden gözden geçirilmiş ve bu durumdaki şahıslarla ilgili olarak, “Vaki iade taleplerimizde ölüm cezasının, bir red sebebi olarak öne sürülmemesi” ve “Suçlunun ülkemize iadesinin sağlanması” amacıyla “Ölüm cezasının müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldüğü” hususu, İnterpol Genel Sekreterliği ve İnterpole üye ülkeler nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmak suretiyle bütün dünyaya duyurulmuştur.

İdam cezasının kaldırılmasını müteakip kısa bir süre içerisinde yerine getirilen bu çalışma neticesinde, mevzuatımızda idam cezasının bulunması gerekçesiyle reddedilen iade taleplerimizin, önümüzdeki günlerde yeniden değerlendirilerek kabul edilebilecekleri ve bu doğrultuda uluslararası suç ve suçlarla mücadelede etkinliğimizin bir kat daha artmış olacağı değerlendirilmektedir.