Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Anne Sütü…

 

  – ANNE SÜTÜ…

  – SİGARANIN SAĞLIĞA      ZARARLARI…

 

 

ali aydın

Dr. Ali AYDIN

İstanbul Tıp Fakültesi

Çocuk Nöroloji Bilim Dalı

 Emzirmede Nelere Dikkat Edilmeli?

-Doğumdan sonraki ilk 1/2 – 1 saatte emzirmeye başlanmalıdır.

-Emzirmeden önce bebeğe hiçbir içecek verilmemelidir.

-Bebek her istediğinde emzirilmeli, emzirilen bebeklere yalancı meme verilmemelidir.

-İlk 1 ay bebekler 8-10 kez sarı, köpüklü dışkılama yapabilirler.

-İlk 6 ayda bebeklere sadece anne sütü verilmelidir. Annelere emzirme tekniği öğretilmeli. Her emzirmede bebek her iki memede en az 7-10 dk tutulmalı, her emzirmede farklı meme ile başlanmalıdır.

-6 ayın üzerindeki tüm bebekler tamamlayıcı besin almalıdır ve çocuklar 2 yaşına kadar emzirilmelidir.

-Süt üretimini arttırmak için, bebekle anne doğumdan sonra aynı odada olmalı ve emzirmeye hemen başlamalıdır.

-Anne, laktasyon dönemine uygun, yeterli ve dengeli beslenmeli, bol sıvı tüketmelidir. Emziklilik döneminde suyun yanı sıra besin değeri yüksek olan süt ve taze sıkılmış sebze-meyve suları gibi içecekler tercih edilmelidir.

-Anne sütünün bileşimini etkileyen faktörlerin başında annenin diyeti (beslenme şekli ve alışkanlıkları) gelmektedir. Kadınların gerek gebelikte gerekse laktasyonda tükettikleri enerji ve besin ögeleri miktarı, sütlerinin genel bileşimini etkilemektedir. Bu nedenle, kadınlara gebelikte ve emziklilikte yeterli ve dengeli beslenmenin önemi vurgulanmalı, diyetlerindeki farklılıkların sütlerine yansıyacağı, dolayısıyla bebeklerin büyüme ve gelişimlerini etkileyeceği konusunda eğitilmeleri gerekmektedir.

-Emziklilik döneminde zayıflama diyeti yapılmamalıdır. Bu dönemde enerji alımı günlük 1800 kalorinin altına düşerse, vücut için gerekli olan besin öğeleri yeterli düzeyde alınmamaktadır. Özellikle emziklilik döneminin başında düşük kalorili bir diyet uygulaması süt yapımını azaltmakta ve sütün besin değerini olumsuz etkilemektedir.

-Emziklilik döneminde alkol ve sigara kullanılmamalıdır.

-Annenin dinlenmesi sağlanmalıdır, anneye ruhsal yönden yardımcı olunmalıdır. Bebeği ile tensel temas kurmalıdır.

-Anneye özgüven kazandırıcı yakınlık ve ilgi gösterilmeli ve sakinleşmesi sağlanmalıdır.

-Bebekler anne sütü ile beslendikleri dönemde büyüme ve gelişme açısından mutlaka izlenmelidir.

Anne sütünün salgılandığı döneme göre sınıflaması;

1- Kolostrum : Doğumdan sonra ilk beş gün boyunca salgılanan süttür. Çok az miktarda gelir. Rengi koyudur. Anneler hemen her zaman sütlerinin yetersiz olduğunu düşünürler. Gereksiz yere mama takviyesi yapılır. Miktarı azdır. Ama çok doyurucudur.Kolostrum içermiş olduğu besin ögeleri ve enfeksiyonlardan koruyucu özelliği(lenfositler, makrofajlar immünglobülin A, B12, A, D vitamini, çinko, epidermal büyüme faktörü(allerjik hastalıkların gelişimini engelleyen ve bağısak gelişimini hızlandırır) vardır. Kolostrum bebeğin gastrointestinal sistem işlevlerinin  düzenlenmesinde yararlı etkileri nedeniyle çok önemlidir. Sarılığa neden olan bilüribinin bağırsaktan atılmasını ve bebekte sarılık gelişimini engeller. Çinko ve selenyum miktarı olgun anne sütüne göre oldukça fazladır. Bu nedenle bebeğe ilk verilecek besin anne sütüdür.

2-Geçiş Sütü : Kolostrumdan sonra 5-15. günler arasında salgılanan süttür.

3-Olgun Süt: On beşinci günden sonra salgılanan süttür. Geçiş sütü ve olgun anne sütünde antienfektif(bakteri ve virüs öldürücü) özellik gösteren proteinler whey proteinleri fraksiyonundadır ve bu proteinlerin en önemli bileşenleri α-laktalbümin, laktoferrin, lizozim, laktoperoksidaz, immünoglobulinler, kompleman faktörleri, interferon, lenfositler ve serum albüminidir. Lenfositler bebekde en sık idrar yolu enfeksiyonuna neden olan E.coli’yi öldürür. Kompleman bileşiklerinden C3 bakterideki antijene bağlanır ve bağışık hücreler tarafından öldürülmesini kolaylaştırır.Laktoferrin bebeğin bağırsaklarında demiri bağlar. Örneğin difteri, zatürre, kanda mikroba neden olan mikropların(S.marcescens, H. influenzae) üremesini engeller. Lizozim bakterileri öldürür. İnterferonlar ve laktoperoksidazlar virüsleri öldürür, bakterilerin üremesini engeller. Salgısal immünglobülin A bakterilerden E Coli, vibrio kolera, H influenza, difteri, pnömoni, salmonella, shigella ve virüslerden polio, rotavirüs, HIV ve sitomegalovirus gibi mikropların yok edilmesinde etkilidir.  Geçiş sütü ve olgun anne sütün epidermal büyüme faktörü (EGF), sinir büyüme faktörü (NGF), insüline benzer büyüme faktörü (ILGF-I), meme kaynaklı büyüme faktörü (MDGF), koloni uyarıcı faktör (CSF), taurin, etanolamin, fosfoetanolamin içerir. Taurin büyüme-gelişmede, beyin ve göz gelişiminde önemli rol oynayan çok önemli bir aminoasitdir.

Geçiş  sütü ve olgun sütte en fazla bulunan karbonhidrat laktozdur. Laktoz; kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin emilimini artırır, beyin ve spinal kord’da galaktolipitlerin yapısına girerek beyin ve omurilik gelişiminde rol oynar. Anne sütünde  bebeği enfeksiyonlardan koruma özelliği olan oligosakkaritler ve diğer bazı kompleks karbonhidratlar da bulunur. Oligosakkaritler bakterilerin   barsak dokusundaki hücrelere bağlanmasını önler. Anne sütünde,  proteinlere bağlı bulunan karbonhidratlar (glikoproteinler ve glikopeptidler), laktobasillus bifidusun büyümesini uyardığından “bifidus faktör” veya “büyüme faktörü” adı da verilir. Anne sütü alan bebeklerde bu faktör barsaklardaki bakteriyel floranın oluşumunu kolaylaştırır. Hastalığa neden olan zararlı mikrop(E.coli) ve toksinlerinin kan dolaşımına girmesini engeller.

Bebeklere enerjinin %50’den fazlası geçiş sütü ve olgun anne sütündeki yağlardan sağlanmaktadır. Anne sütünün yağlarının % 98’ini trigliseritler oluşturur. Trigliserit yapısında en fazla bulunan yağ asitleri ise palmitik ve oleik asitlerdir. Ayrıca çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin olması(DHA (dakosahekzaenoik asit), DPA(dakosapentanoik asit), araşidonik asit) beyin gelişimi, sinir lifi gelişimi ve gözün en önemli bölümü olan retina bölümünün gelişiminde çok önemlidir. Bebekler için anne sütü EPA (eicosapentaenoik asit),  LA (linoleik asit), LNA (linolenik asit) gibi elzem yağ asitlerini yeterli düzeyde içermektedir. Anne sütü ve inek sütünde bulunan MGFM sfingolipidleri kanser, Alzheimer hastalığı, Multiple skleroz gibi hastalıkların gelişimini engeller. Anne sütü ve inek sütünde bulunan LA (linoleik asit) kanser gelişimini engeller. Anne sütü, inek sütü ve tereyağda bol bulunan  butirik asit, kaprik asit ve kaprilik asit kanser gelişimini engeller. Hergün en az 2 bardak inek sütü tüketilmelidir. Bu miktar yarım litreyi geçmemelidir. Çünkü demir eksikliği anemisi gelişir.

Anne sütünde D ve K vitamini miktarı az olduğundan bebeklere doğar doğmaz K vitamini intramusküler(uyluk ön yüzden) yapılır. Bu bebeklerde gelişebilecek yenidoğanın hemorajik hastalığını engeller. Yine bebeklere 15 günlükken D vitamini damla başlanır. Bundaki amaç bebeklerde koca kafaya, geniş ön bıldağa, gevşekliğe, bronşite, el bileği eklemlerinde şişmeye neden olan raşitizm hastalığı gelişimini engellemektir.

Anne sütünün yağ miktarının emzirmenin sonuna doğru artması doygunluğu artırır, bebeğin daha fazla besin tüketmesine engel olarak şişmanlık gelişimi önler. Anne sütü alan bebeklerde gastrointestinal enfeksiyonlar, pnömoni, bronşiyolit, bronşit, astım, orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit, bakteriyemi sıklığı daha azdır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde allerji, diyabet, apandisit, bağırsak düğümlenmesi, hipertrofik pilor stenozu(mide çıkış yolu darlığı), özellikle düşük doğum ağrılıklı ve preterm bebeklerde görülen bağırsak ölme hastalığı(Nekrotizan enterokolit)  görülme riski azalır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde inek sütü ve mamaya göre beslenen bebeklere göre diş çürüğü riski oldukça azalır. 

Emzirmenin kesilmesi gereken durumlar

-Galaktozemi

-Tedavisiz aktif Tbc

-Annede ilaç bağımlılığı

-Annede HIV

Emzirmenin geçici olarak kesilmesi gereken durumlar

Radyoaktif izotop tedavisi

-Antimetabolit tedavisi

-Kanser kemoterapisi

Emzirmenin kesilmesi gerekmeyen durumlar

Annede Hepatitis B yüzey antijen pozitifliği,

-Hepatitis C virusu ile enfekte olması,

-Annenin ateşli hastalık geçirmesi,

-CMV seropozitif olması

-Hiperbilirubinemi

ANNE SÜTÜNÜN ANNE AÇISINDAN FAYDALARI

1.Emzirme, göğüs kanseri, over kanseri endometrium (rahim iç yüzey) kanseri ve meme kanserine yakalanma riskini azaltır.

2.Emzirme, anneyi ileride ortaya çıkacak kemik erimesinden (osteoporoz) korur.

3.Emzirme, uterusun eski haline dönmesine yardımcı olur, anneyi aşırı kan kaybından ve anemiden korur

4.Emziren annelerde endometrozisin(rahim içi iltihap) ilerleme hızı daha düşüktür.

5.Emzirme kilo vermeyi kolaylaştırır. Emzirme, kadının günlük enerji gereksinimi yaklaşık 600-700 kkalori arttırır. Sağlıklı ve doğru beslenen anne, emzirme sırasında enerji harcadığından ve süt üretimi için yağ dokusu kullanıldığından daha kolay ağırlık kaybeder.

6.Annelik duygusunun gelişmesine neden olur.

7.Emzirme, anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirir.

8.Emziren annelerin kendilerine güvenleri fazladır, bu durum süt verimini olumlu yönde etkiler. 9.Emzirmek anne için doğal bir sakinleştiricidir.

 

ANNE SÜTÜNÜN ÇOCUK AÇISINDAN FAYDALARI

Hastalık gelişim riskini zaltır

Alt solunum yolu enfeksiyonları

-Otitis media (orta kulak iltihabı)

-Bakteriyel menenjit

-İdrar yolu enfeksiyonları

-Nekrotizan enterokolit(Bağırsak ölümü hastalığı)

-Allerjik hastalıklar

-Ani bebek ölümü sendromu

-İnsuline bağımlı diyabet

-İshal

-Kan kanseri(lösemi), Lenfomalar

-Şişmanlık,

-İnflamatuar bağırsak hastalıkları(Crohn’s hastalığı, Ülseratif kolit)

-Kronik gastroentestinal hastalıklar(İrritabl bağırsak sendromu)

Bağışıklık sistemini güçlendirir

Antikorları, salgısal Ig A’yı artırır

-Hücresel immüniteyi güçlendirir

-Normal floranın oluşmasına yardım eder

-Prebiyotik ve probiyotik özellikleri vardır

-Enfeksiyonlara karşı korur.

-Aşıların etkinliğini artırır.

Büyüme-Gelişme ve Psikolojik yönden yararları

-Anne-bebek ilişkisini kuvvetlendirir

-Bebeğin ruhsal, bedensel ve zekâ gelişimine yardımcı olur

-Dikkat eksikliği sendromu, ilgisizlik, hiperaktivite  gelişim riskini azaltır.

-Çene diş gelişimini iyi yönde etkiler

-Büyüme faktörleri, organ ve doku yenilenmesini sağlar

EMZİREN BİR ANNENİN GEBE KALMASI

Halk arasında yaygın olan  görüş, emziren bir kadın gebe kaldığında emzirmeye devam ettiğinde bunun düşük ya da erken doğuma neden olabileceği, hatta anne karnında gelişmekte olan bebeğin gelişiminin olumsuz etkilenebileceği, sütün kalitesinin bozulması nedeni ile emen bebeğin de beslenmesinin yetersiz olacağı bu nedenle emzirmeye son verilemesi gerektiğidir.

Oysa son zamanlarda yapılan araştırmalar bu inanışın doğru olmadığını göstermektedir. Memeyi sütten dışarı atan hormon olan oksitosin aynı zamanda rahim kasılmalarını sağlayan hormondur. Ancak emzirmenin rahimde hafif kasılmaya neden olmak dışında düşüğü ya da erken doğumu tetiklediğine dair herhangi bir bilimsel veri mevcut değildir.

____________________________

SİGARANIN SAĞLIĞA ZARARLARI

Sigaranın saymakla bitmeyen pek çok zararları vardır. Zararlarını bilmemize rağmen, daha hala sigarayı bırakmakta direniyoruz. Can sıkıntısı, boşluk, özenti desek de her geçen gün sağlığımızdan bir şeyler eksiliyor. Sigara, vücudun çeşitli organlarına zarar vererek ağır tahribatlara yol açıyor.

Günümüzde sigaranın zararları herkes tarafından bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün istatistiklerine göre ‘sigara içmek’ dünya çapında bir problem olmakla birlikte tahmini olarak 3 yetişkinden biri sigara kullanmaktadır. Bu istatistiğe göre 1,2 milyar kişinin sigara kullandığı ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı açıklamaya göre birçok ülkede akciğer kanseri görülmektedir ve bu hastalık sigaranın sebep olduğu ölümcül sonuçlardan sadece biridir. Sigara içen kişiler kendilerine zarar verdikleri gibi çevrelerinde bulunan kişilerede zarar verir. Bunlara pasif içici denir.

Tütün, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Günümüzde tütün ve tütün ürünleri her on erişkinden birinin ölüm nedenidir. Tütün, oluşturduğu sağlık sorunlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişmeyi de engellemektedir.

Dünyada yoksul aileler gelirlerinin %10’unu tütün tüketimi için harcamaktadırlar. Dünyada en sık tüketilen tütün ürünü sigaradır. Sigaranın yanı sıra, nargile, pipo, puro, tütün çiğneme de tüketilen tütün ürünleri arasında yer almaktadır. Tütün içimi yalnızca içicilerin değil tütün kullanmayan, ancak tütün dumanına maruz kalan bütün bireylerin sağlıklarını da tehdit etmektedir.

Dünyada 5,4 milyon insan; yani her 6 saniyede bir kişi tütün tüketiminden kaynaklı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde sigaranın sebep olduğu ölümlerin sayısı trafik, terör, iş kazasına bağlı diğer ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır.

Sigara tiryakiliği en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır. Her bir sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ve kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan en az 81 tanesinin doğrudan kansere sebep olduğu ispatlanmıştır.

SİGARANIN BAŞLICA ZARARLARI: 

-Vücutta yorgunluk, uykusuzluk hali, stres, gerilim, performansta düşme ve reflekslerde azalma görülür.

-Sigara içen ailelerin çocuklarında bronşit, astım, zatürre, orta kulak iltihabı, sinüzit gibi hastalıklar 2-3 kat daha fazladır.

-Bir tane sigara 20 tane beyin hücresini öldürür. Öğrenme bozukluklarına, hafıza zayıflığına ve erken bunamaya, Alzheimer hastalığına neden olur.

-Ağız kokusu yapar, diş ve diş eti hastalıklarına yol açar. Diş kaybına yol açar.

-Dudak, yanak ve gırtlak kanserine neden olur.

-Pankreas kanseri riski artar.

-Hatta sigarayı yakmadan dudağında taşıyan ya da tütün çiğneyenlerde de ağız içi kanserlerine sebep olur.

-Dilde, tat alma duyusunda bozulmaya sebep olur.

-Göz merceğinin saydamlığının azalmasına, yani katarakta sebep olur.

-Cildin yapısının bozulmasına neden olur. Leke ve kırışıklık oluşur. Selülitlere sebep olur.

-Deri yapısının bozulmasına yol açar. Sigara içen kişilerin yaraları geç iyileşir. Bazen ameliyat sonrası yaralar iyileşmeye de bilir.

-Burunda koku alma duyusu azalır.

-Sinüzit, farenjit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu hastalıklarına yol açar.

-Sigarada bulunan karbonmonoksid kandaki oksijeni tüketir, koleterolün damar duvarında depolanmasına yol açar. Damar sertliğini hızlandırır. Beyin ve kalpte damar tıkanıklığına neden olur. Kalp krizi ve tansiyon yükselmesi görülür.

-Erkeklerde iktidarsızlığın, ereksiyonda azalmanın başlıca sebeplerindendir. Ayrıca mesane kanserinin önemli  bir nedenidir.

-Tütün içinde bulunan karbonmonoksid, nikotin, katran gibi maddeler çeşitli hasarlara, astım ve kronik bronşit, amfizem, bronş ve akciğerlerde kanser oluşumuna yol açar.

-Gastrit, ülser ve reflü hastalığına sebep olur. Mide ve yemek borusu kanserine yol açar.

-Gebelikte tüketilen sigara düşük ağırlıklı bebeklerin doğmasına, bebekte gelişme geriliğine, zeka geriliğine neden olur.

-Kadınlarda erken menopoza, rahim kanserine ve yumurtalık kanserine neden olur.

-Parmaklarda sararmaya ve tırnaklarda zayıflamaya, tırnak kırıklarına,  tırnak mantarına yol açar.

-Kemik erimesine neden olur.

-Hastalık, yara ve ameliyat tedavileri uzun sürer.

-Bütçenize yük olur, çevre kirliliğine yol açar, yangınların en önemli sebeplerindendir.

-Sigara içen kişilerin çocuklarının da sigaraya başlama oranı içmeyenlere göre daha fazladır.

-Burger hastalığına sebep olur.Bu hastalıkda kol ve bacak damarlarında tıkanıklık gelişir. Bu hastalık, el ve ayaklardan başlayarak tıkanıklığa yol açar ve uzuvların kesilmesi gerekir.

-Vücutta insülin salgılanmasının azalmasına ve şeker hastalığına neden olur.

-Karaciğer enzimlerini indüklediğinden kullanılan ilaçları etkisizleştirebilir.

-Sigara bağımlılarında kronik baş ağrısı görülür.