Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

 

 

Kemalettin ERTAN[*]

 

     KISKANÇLIK (Haset)

    

     Kıskançlık; sevdiklerimizi başkaları ile paylaşmaktan kaçınmak,

     Ve yine başkalarının, bizden daha yetenekli, başarılı ve güçlü olmasına, sevilip sayılıp, takdir edilmesine karşı tavır koymaktır.

     Bu duygu herkeste vardır. Hayvanlarda bile.

     Yeter ki ölçü kaçırılmasın, hezeyan haline getirilmesin.

     Kıskançlık duygularımızın harekete geçtiğini hissettiğimiz durumlarda; “Ya sabır” çekerek, sakin bir şekilde en mantıklı davranışı sergilemeyi denemeliyiz.

     Her şeyin kendi lehimize gelişmesini ve oluşmasını istemek nasıl bir bencil davranış ise, kıskançlık ta bir çeşit bencilliktir.

     Doğal olarak, sevdiğimiz kadını, kızı, anamızı, bacımızı, diğer yakınlarımızı ve hatta komşumuz ve iş arkadaşlarımız olan kadın ve kızları da kıskanırız.

     Pek tabii, kadın ve kızlarımız da aynı şekilde sevdiklerini kıskanırlar.

     Komşunun yada mahallenin kızı, bazen de oğlu yüzünden yapılan tartışma ve kavgaları bir hatırlayın.

     Kıskandıklarımız sadece insanlar mı? Değil elbette. Eşyalarımızı ve hayvanlarımızı da kıskanırız.

     En önemlisi de, vatanımız ve bayrağımız gibi kutsal değerlerimize, ölümüne sahipleniriz.

     Neleri kıskanmayız ki? Karşımızdakinin ;

     Giyim kuşamını, beden yapısını, güzelliğini, saçını, saç modelini, sesini, ses tonunu, yeteneğini, başarısını, şansını,işini, ünvanını, kariyerini, karizmasını, gücünü, kuvvetini, yatını, katını, otomobilini ve daha neler neler?

     Bazıları, bizden daha üstün durumda yaratılmış ve bazı yeteneklerle donatılmışsa , bu isyankar olmamız için bir neden olmamalıdır.

     Ben neden güzel, kuvvetli, yakışıklı değilim, neden şans yüzüme gülmüyor? Diyerek yakınırsanız, önce kendinizle kavgalı duruma düşersiniz.

     Düşünün bir kere, yaşıyor olmanız bile en büyük şans değil mi? Hele bir de sağlıklı iseniz.

     Hiç kimse ressam, yazar, şair, sanatçı, politikacı yada hakim, hekim, asker, polis, iş adamı-kadını gibi iş ve mesleklerin sahibi olarak doğmaz.

     Bu uğraş ve ünvanlar, beden yapısı ve ses güzelliği gibi doğuşta var olanlar dışında, emek sarf edilerek ve meleke kazanılarak elde edilir.

     Boyunuz kısa ise polis, yeteneğiniz yoksa, ressam, yazar veya lider olamazsınız.

     Dolayısıyla, gücünüz ve yetenekleriniz beklentilerinizi karşılamıyorsa, önünüze geçenleri kıskanmanız için bir gerekçeniz de yok demektir.

     Ancak biraz kendinizi yoklarsanız, farkında olamadınız bazı yeteneklerinizi açığa çıkararak başarı kazanabilirsiniz.

***

     Emekli de olsak, polis teşkilatının bir ferdi mensubuyuz. Fiilen otuzbeş yıllık meslek hayatımızdan işine gönül verenleri de tanıdık, gönülsüz hizmet üretenleri de.

     İktidar değişikliklerinde, farklı görüşe sahip üst düzey personeli değiştirme, seçme hakkına sahiptir.

     Ne var ki, çoğu kez bu hakkın kullanımı, en alt kademelere kadar yansıtılarak kötü örneklerin sergilenmesine neden olmaktadır.

     Bu olumsuzluğa bir de, daha önceki yazılarımızda açıkladığımız gibi, istihdam, terfi ve atamalarda, liyakat ve ehliyetin önemsenmemesi gibi durumlar da eklenince sıkıntılar daha da büyümekte,

     Kırgınlık, kızgınlık, küskünlük, sızlanma ve yakınmalara neden olmakta,

     Ve dolayısıyla da hizmet aşkını ve disiplini etkilediğinden mesleğe gönül verenleri üzmektedir.

     Bu yüzden eşit rütbeliler öne geçen arkadaşlarını, bazıları da örnek etkinleri olan meslektaşlarını kıskanmaktadır.

     Sevgili meslektaşlarım,

     Eskilerin polislik için “Hamisiz (sahipsiz) meslek” demiş olmalarına bakmayın siz. Bugün tüm yetkili ve görevli arkadaşlarımız mesleğin sahibidir. Olumsuzlukları giderme de yine onların görevidir.

     Benim gönlümden geçen, askeri sisteme benzer bir, istihdam, terfi ve atama düzenidir.

     Umutsuzluğa kapılmadan, kıskançlıklara yer vermeden, el ele vererek sorunların çözüleceğini umuyorum.

     Şimdiden teşekkürler.

 



[*] Emekli Emniyet Müdürü