Türkiye’ de Tabanca İmalat Sanayii Ve Tabanca İthalatının Bugünkü Durumu
M.Tayfun ACARLI
2.Sınıf Emniyet Müdürü
Hukuk Müşaviri
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan iken 80’li yıllarda silah ithalatının serbest olacağını ifade etmiş ve bu kararı 1990 yılında uygulamaya başlanmıştır. O günden bugüne, önce artan, fakat sonradan azalan biçimde değişik marka ve model tabancalar MKEK tarafından ithal edile gelmektedir.
Özal sonrasında, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz zamanında KOSGEB çerçevesinde ve kamu kaynaklarından yapılan finansmanlar ile başlatılan bir projeye göre Karadeniz havalesinde kaçak silah üretiminin önüne geçilmesi ve bu işi yapan ustaların yasal bir statüye kavuşturulması amacıyla değişik illerde tabanca üretimine yönelik fabrikalar kurulmuştur.
Ne yazık ki, söz konusu girişim bugün istenilen başarıyı gösterememiş ve statükonun mevcut haliyle sürdürülmesi halinde de büyük bir ihtimal ile başarısız olmaya mahkum edilerek, harcanan emeklerin, zamanın ve parasal kaynakların heba olmasına yol açabilecektir.
Söz konusu duruma yol açan faktörleri aşağıdaki biçimde sıralamak mümkündür.
1-Tabanca imalatını “basit ve kolayca yapılabilecek bir iş” gibi görüp, el aletleri ve basit tezgahlarda, teknik bilgiden ve konuya ilişkin uluslar arası “görgüden” tamamen yoksun insanların bir araya gelip, kısa sürede dünya standartlarında tabanca üretebileceklerini sanmış olmaları.
2-Ne yazık ki, ülkemizde bir çok insanın hala “teknoloji” kavramını sadece parasal sermaye ile satın alınabilecek CNC tezgahlardan ibaret olduğunu sanması ve (görgü, kültür, bilgi, okuma, araştırma, know-how, vs. unsurlardan oluşan) ve her tür gelişmenin ve gerçek başarının temeli olarak kabul edilmesi gereken “Beyin Sermayesi” faktörünün dikkate bile alınmaması.
3-Türkiye’de sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen, ama bu işten gerçekten anlayan “Beyin Sermayesi” sahibi kişileri bu işe sokma ve onlardan yararlanma düşüncesi bile taşımamış olmakla, çok büyük paralar sarf edilmiş ve Türkiye’de bilinçsiz ve bilgisizce ve sadece, görüntüsü, cüssesi, yüksek şarjör kapasitesi gibi bir takım unsurlara göre ve genelde tabancadan gerçekten pek fazla anlamayan geniş halk kitleleri arasında popüler olabilmiş bazı yabancı tabancalar üzerinden ölçüler alınmak suretiyle imalat resimleri yaptırmış olmak ve daha sonra bunların imalatına geçmiş olmak. Bu mimvalde, üretilen tabancaların tümünün fazla parça içermeleri ve bazı ana parçalar için kullanılan malzemelerin artık modern anlayışa sığmamaları ve genelde üretimin, elde edilen kaliteye göre, pahalıya mal oluyor olması.
4-Önceki maddede zikredilen husus sonucunda ortaya çıkan ürünlerin, Silahlı Kuvvetler, Emniyet Teşkilatı gibi esas büyük kullanıcılar tarafından (uluslar arası alanda kabul görmüş olan teknoloji, güvenilirlilik, dayanıklılık, hafiflik, insan anatomisine uygun ve kullanım/bakım kolaylığı unsurlarının eksik yada olmaması gibi genelde doğru nedenlerle beğenilmeme ve istenmemelerine yol açan olgulara neden olmuş olmakla birlikte adı geçen kurumlara, “yerli sanayii korumak ve teşvik etmek” namı altında bu tabancaları empoze ediyor ve koordinasyonsuzluk nedeniyle yeni teknoloji ve trendlerin entegre edilememesi durumuyla karşı karşıya kalmak.
5-Dünyadaki tabanca piyasasını sürekli takip edip, doğru okumadan ve hatta ülkemizin iç konjonktürlerini bile uzun vadede düşünmeden, gereksiz olarak nitelenebilecek bir kapasite fazlasını tesis etmiş olmak ki; mesela İspanya’nın tarihi ve meşhur Astra, Lama ve Star fabrikalarının, dünyadaki rekabet güçlerini kaybetmeleri neticesinde sırayla iflas ettiklerini ve ayrıca A.B.D’nin meşhur Colt firmasının bile sürekli iflasın eşiğinden, sadece ülke prestijini korumak adı altında, aşırı maliyetlere ürettikleri ve aşırı fiyatlara A.B.D. ordusu ve bazı diğer güçlere sattıkları M-16 piyade tüfekleri sayesinde halen yaşamakta oldukları gerçeğini görememiş olmak.
6-Bütün bu faktörlere rağmen yerli silah sanayini kalkındırmak adına geçtiğimiz yıllarda Emniyet Genel Müdürlüğünün silah ihalesine baskı yapılarak yerli üretim silahların alınması istenmiş, ancak yapılan testlerden hiçbirini yerli üretim tabancalar başarı göstererek geçememişti. Buna rağmen Giresun’da YAVUZ 16 adıyla üretilen tabanca alınmak istenmiş ve Polis Akademisi Poligonunda yapılan test atışlar sonucu hazırlanan raporlara dayanılarak alımdan vazgeçilmiş, silahlar fabrikaya geri iade edilmişti.
Polis Akademisinde silah bilgisi dersine giren ders görevlileri bu tabancaların düzeltilmesi için çok çaba harcadılarsa da fabrika yetkililerinden hiçbir yanıt alamadılar.
Daha sonra bu tabancalar (öğrendiğimize göre) Başbakanlık tarafından satın alınarak Emniyet Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Bugün, Türkiye’de (ikisi İstanbul ve Düzce’de, diğerleri ise Karadeniz Bölgesinde) orijinal yapımı ile birebir veya çok benzer sayılabilecek esas olarak 6 model yarı-otomatik tabanca üretilmektedir.(bu çalışmaya talep kısıtlığı nedeniyle toplu tabancalar dahil değildir.)
* Rize, Ardeşen’deki Asilsan A.Ş. tarafından Belçika Browning 14’lü diye bilinen modelin Atmaca 53 adıyla aynısı. Belçika Browning bir zamanlar dünyanın en güvenilir yüksek kapasiteli tabancası olarak kabul görmüştü. Ancak bugün artık sistemi ve kütlesi itibariyle demode sayılmakta ve eski satış rakamlarına ulaşamamaktadır. Uluslar arası alanda artık hiçbir silahlı resmi gücün tercih edip, ihtiyacına binaen satın aldığı bir silah değildir.
* Giresun’da Girsan Ltd.Şti. tarafından İtalyan Beretta 92 F olarak bilinen modelinin Yavuz 16 Regard adıyla neredeyse aynısı. Beretta 92 serisi tabancaların dünyadaki popülaritesine rağmen, çalışma sistemi nedeniyle imalatı çok büyük hassasiyet gerektiren ve dolayısıyla pahalıya mal olan bir silahtır. A.B.D. ordusunda da, zamanında alınmış tamamen politik bir karar neticesinde kabul edilerek kullanılmasına rağmen, söz konusu silahın zaafları artık dünya çapında bilinmektedir. Kısa süre önce Fransız ordusu ve Polis Teşkilatının değişik birimlerinin açtığı bir ihale sonucunda 98.000 adet silahların tümü, tekrar gözden geçirilmek üzere, fabrikaya iade edilmiş ve silahın şöhreti, söz konusu zaafı nedeniyle bir kez daha ciddi biçimde gölgelenmiştir.
* Artvin’in Arhavi ilçesinde bulunan Arsan Silah San.Ve Tic.A.Ş. tarafından Güney Kore Daewoo PD-51 olarak bilinen modelin Şahin 2000 ve Şahin 08 Light adıyla aynısı denebilecek kadar benzeri üretilmektedir. Güney Kore malı Daewoo PD 51 taklidi olan bu üretimin orijinal yapımı uluslar arası tabanca piyasalarında hiçbir zaman pek varlık gösterememiş, zamanında Jandarma Genel Komutanlığının açtığı ihalelere katılmış, ancak zorlu testlerde başarılı olamamış ve hatta Türkiye sivil piyasasında bile tanınmamıştır.
* Samsun, Kutlukent’te faaliyet gösteren Samsun Yurt Savunma San. Ve Tic.A.Ş. orjinali Çek Cumhuriyetinde yapılan CZ-75’ in kopyasını Canik 55 ve Canik 55light namı altında üretmektedir.
* Düzce, Kaynaşlı’ da faaliyetlerini sürdüren Sarsılmaz A.Ş. orjinali çek Cumhuriyetinde imal edilen CZ-75 modeli tabancanın kopyasını yapan İtalyan Tanfogliofirması ile yaptığı anlaşma neticesinde aslında Tanfoglio firmasının tabancalarını kopya ettiği söylenebilir. Sarsılmaz birkaç yıl önce müflis İtlayan Bernardelli firmasını da satın aldığını ve tüm makine parkını yurda ithal ettiğini söylemiştir. Söz konusu bu yerli firmanın da üretimleri, ülkemiz ihtiyaç sahibi resmi güçleri tarafından yeterli bulunmamaktadır.
* İstanbul, Ümraniye’de faaliyet gösteren Vursun A.Ş. Sarsılmaz gibi, yivsiz av tüfekleri imalatıyla işe başlamış, daha sonraları tabanca imalatına teşebbüs etmiş ve kendi bünyesinde Çek CZ-75 tabancasının bir varyantını üretmiştir. Pazara daha sağlam girebilme çabaları çerçevesinde İtalyan Beretta firması ile yürütülen görüşmeler sonucunda söz konusu firma, Vursan hisselerinin tümüne kademeli olarak sahip olmuştur. Bu oluşum halihazırda, satın almış oldukları yeni fabrikalarında tabanca imalatı yapabilmek üzere MSB’dan izin beklemektedir. Vursan-Beretta’nın projesi, Cougar 8000 olarak kataloglarından bilinen 9×19 çapında bir tabancayı Türkiye’de üretmek ve anlaşıldığı kadarıyla üretimin %15’ini iç pazarda, kalan %85’ini de yurtdışı pazarlara satmak amacını gütmektedir. İşin ilginç yanı, söz konusu tabancanın uluslar arası alanda kayda değer bir başarısı ve namının olmaması ve dolayısıyla bu tür bir projenin Türkiye’ye ne katkıda bulunacağı meselesidir. Zira Beretta’nın amiral gemisi 92 F tipi tabancalar Beretta adı altında sadece İtalya, Fransa ve A.B.D’ de üretilmektedir.
* Karadeniz bölgesinde kayda değer yarı-otomatik tabanca üreticilerinden Trabzon Silah San.A.Ş.’de vardır. Fabrika yetkililerine göre, burada üretilen tabancaların diğer yerli üretim tabancalarına göre en büyük özelliği, tamamen kendi özgün tasarımları olduğu yönündedir. Esas kayda değer olması gereken mutlak biçimde “özgün tasarım” iken, tasarlanan modellerin, olması gereken öncede belirtildiği üzere, bir çok açıdan uluslar arası kriterlere çok daha uygun tasarlanmış, üretilmiş ve pazarlama planlaması da ona göre yapılmış olmalıydı. Oysa, söz konusu fabrikanın, yine daha önce belirtilmiş olan nedenlerden dolayı, son derece ciddi ve çözüm bekleyen sıkıntıları vardır.
Yerli firmaların Ankara’da MKEK nezrinde teşhir mağazaları bulunmaktadır. Bu mağazalardaki personelin, bilinçli kişilerin ziyaretinde, sorulan sorulara genelde tatminkar cevaplar veremeyecek kadar eğitimsiz oldukları müşahede edilmiştir. Ayrıca, mağazaların bir tanesinde, “Örnek” tabancaların (misal olarak) tetik çekiminin neden o kadar kötü olduğu sorulduğunda alınan cevabın, söz konusu tabancaların fabrikada kalite kontrolden geçememiş mamuller olmaları nedeniyle o mekanda teşhir edildikleri ve kendilerine tanıtıldıkları göz önünde bulundurulduğunda, bu tür bir zihniyetin başarılı olabilme ihtimalinin ne mertebede olabileceği de son derece düşündürücüdür.
Tabancaya, tıpkı bir otomobil gibi, son derece teknik bir ürün olduğunun kabulünden yola çıkarak bakıldığında, halihazır yerli tabancaların, özellikle (emniyet, ordu vs.) profesyonel kullanıcılar için “son kademe savunma silahı” niteliğine özellikle güvenilirlik ve ergonomi gibi son derece önemli faktörler bakımından aynı kullanıcılar tarafından çeşitli gerçeklerle itiraz edildiği dikkate alınırsa, yabancı tabancaların ithaline izin vermemek veya zorlaştırmak gibi bir tutumun anlaşılabilmesi zordur.
Bir tabancanın kalitesi, hayli zorlu geçen bir takım testlerden sonra anlaşılmakla beraber, kaç ülkenin ordusu, polisi vs. gibi profesyonel kullanıcılar tarafından kullanıldığı da önemlidir.
Halbuki, çeşitli modern, kaliteli ve tanınmış, uluslar arası pazarlarda kendilerini kanıtlamış markaların tabancalarının hem sivil, hem de resmi talep mercilerine serbestçe sunulması neticesindeki getiriler aşağıdaki gibi kısaca sıralanabilir:
1-Her zaman söylendiği üzere; “İthalat terbiye eder”. Dar veya geniş alanda, “iyi”, daima “yetersizi” terbiye etmiştir.
2-Sivil piyasa için MKEK tarafından ithal edilen tabancalardan çeşitli kademelerde Devlet 5’e aldığını 25’e satarak büyük gelir elde etmektedir. Bu büyük gelirin bir kısmı merkezi bir araştırma-geliştirme birimine tahsis edilmek suretiyle, gerçekten özgün ve modern tasarımlar yapılabilir. Bunu yapabilecek insan kaynağı bu ülkede mevcuttur.
3-Keza sivil piyasa için MKEK tarafından ithal edilen tabancalar, alıcıları ve ihtiyaç sahipleri için güvenilir ve kaliteleri şüphe götürmeyecek birer alet teşkil edeceklerdir ve bu kişilerin bu konudaki kültürlerinin genişlemesini sağlayacaktır. En azından, müşteriye her türden, yer-yabancı seçenek sunulabilecektir.
4-Resmi kurumların ihtiyaçları, miktar ve nitelikler açısından sivil ihtiyaçların çok ötesinde oldukları içindir ki, ayrıntılı biçimde hazırlanmış teknik ve idari şartnamelere göre alım yapılmaktadır. Bu nedenledir ki, yerli sanayinin korunmasının ancak, ithal ile yerli malın aynı şartları aynen yerine getiriyor olması halinde caiz olmasının doğru olacağı düşünülmelidir.