TRAFİKTE “SDK” FORMÜLÜ
Dr.Hasan YAĞAR
1.Sınıf Emniyet Müdürü
Polis Akademisi Trafik Hukuku
Öğretim Görevlisi
Trafik kazalarının ne denli bir afet haline dönüştüğü herkesin malumudur.
İstatiksel verilere baktığımızda, başta PKK, Hizbullah ve daha başka terör odaklarınca gerçekleştirilen can alma eylemlerinden daha fazla can kaybının trafik kazaları sebebiyle oluştuğu gözlenmektedir. Ancak, trafiğin aldığı canlarda kasıt değil ihmal söz konusu olduğu içindir ki mesele, kamu oyunda fazla tepki yaratmayabilmektedir. Oysa, can almanın kasıtlısı, kasıtsızı olmaz. Netice itibariyle kaybolan bir candır. Cezası farklı olsa bile, acı ve ızdırap bakımından hiç farkı olmaz. Kasıtlı öldürmelerde acı ve ızdıraba bir de hınç ve kin faktörü ilave olmaktadır. Son zamanlarda bilhassa İstanbul’un belirli semtlerinde bazı serkeş gençlerin herşeyi hiçe sayarak otomobilleriyle sebep oldukları ölümlere duyulan tepkinin de hınç ve kin dolu olduğunu, TV ekranlarına yansıyan görüntülerden net olarak görebiliyoruz. Kısacası, trafiğin can alma olayı da halk nazarında ciddi reaksiyon almaya başladı. Bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu, sevindirici bir olay. Çünkü Türkiye’mizde problemler maalesef gördüğü tepkiye göre çözüm kazanabilmektedir. Hele tepkinin derecesi biraz daha fazla ise o zaman hemen ve derhal çare bulunabilmektedir.
Trafik kazalarının azaltılması için, ilgililer Devlet adına ciddi önlemler alıyorlar. Almaya da devam etmekteler. Mesela, eskiden Emniyet Genel Müdürlüğünde sadece bir tane Trafik Dairesi Başkanlığı varken, şimdi üç daire başkanlığı ile bir Araştırma Merkezi Müdürlüğü olmak üzere, önlem almaya çalışan dört tane birim var. Bu birimlerin her biri kendi açılarından trafiği ele alarak çözüm üretmeye çalışmaktadır. Diğer taraftan yeni yeni Trafik Polis Okulları açılıyor vs. Yukarıda da değinildiği gibi bunlar, Devletin aldığı önlemler. Peki biz vatandaşların alacağı önlemler hiç yok mu?
Elbette var : Bunların başında sürücülerin alması gereken önlemler geliyor. Çünkü sürücüler, trafiğin yoğun ve örgün eğitimini almış bulunuyorlar. Bir de doğrudan, yani profesyonelce (meslekleri gereği) trafiğin içinde olmayan vatandaşlarımızın alması gereken önlemler var. Ancak bunlar en fazla, dikkatli olmak suretiyle trafiğe yardımcı olabilirler. Bu tür vatandaşlarımızdan daha fazla bir şey bekleyemeyiz. Ama, kendilerini yetiştirerek trafiğe çözüm katarlarsa hiç şüphesiz oldukça faydalı olacaktır. Buna sadece alkış, Elazığ deyişiyle ÇEPİK tutulur.
Peki profesyonelce, yani meslek gereği trafiğin içinde olan sürücüler ne yapmalılar? Ne yapabileceklerini, sürücülüğün kalitesiyle ilişkilendirerek konuyu ele alacak olursak, diyebiliriz ki; sürücünün kalitesi hiç şüphesiz bilginin derecesiyle ölçülür. Ancak, herhangi en bilgili bir sürücü, yukarıda yazımızın başlığında yer verdiğimiz “SDK” formülüne uymazsa bize göre bilgi derecesi 100 üzerinden 100 ve belge kıdemi ne kadar eski olursa olsun kazayı her hal ve şartta önleyebilen bir sürücü olamaz.
Peki nedir bu “SDK” formülü?
SDK: S– Sabır
D- Dikkat
E- Kural demektir.
1) SABIR
Bir sürücü mutlaka sabırlı olmalıdır. Sabırlı olmayan sürücü;
a) Kırmızı ışıkta geçer. b) Hatalı sollama yapar. c) Aşırı hız yapar. d) Geçiş önceliğine uymaz.
Bunlar, sabırsızlığın doğurduğu belli başlı olgulardır. Bunları çoğaltmak mümkün. Fakat buna gerek yok. Ancak şunu bilmeye gerek var: yukarıdaki yanlışlar, sonucu kesinlikle esef verici olan kazaları doğuran faktörlerdir. O halde, sürücünün bilgi ve kıdem derecesi ne olursa olsun sürücü mutlaka sabırlı olmalıdır.
2) DİKKAT
Diyoruz ki, bir sürücü sabırlı olmanın yanında bir de DİKKATLİ OLMALIDIR.
Dikkatli olmayan sürücü: a) Dalgındır. b) Bu dalgınlık sebebiyle her an kaza riski ile yüz yüze gelebilir. c) Kazaya sebep olabilecek nitelikte bir yanlış davranışı ( bu yanlış davranış, yaya davranışı olabileceği gibi, sürücü davranışı da olabilir) dalgın (dikkatsiz) sürücü önceden sezerek algılamayacağı için, kendi kusuru olmadığı halde istemedik bir duruma düşebilir. Kısacası bunlar, dikkatsizliğin mutlaka doğurduğu ve sıklıkla görülebilen sonuçlardır. Ancak, dikkatsizliğin doğura bileceği daha başka sonuçlar da vardır. Önemli olan, bu sonuçları teker teker sıralamak değil, dikkatimizi zirvede tutarak, dikkatsizliğin sebep olması muhtemel sonuçlara maruz kalmamayı bilebilmektir. Şunu da ilave edelim ki, sadece sürücülükte değil, günlük hayatımızın her aşamasında da dikkatli olmanın hiç şüphesiz, sayılamaz derecede yararları vardır. Mesela, bir belediye otobüsünde cüzdanını kapkaçcıya kaptıran bay ve bayanların birer dikkatsiz ve dalgın insanlar olduğunu biliyoruz
1) KURAL
Kuralın eski adının ” kaide” olduğunu bizim kuşak bilir de, yeni nesil bunu hep kural olarak tanıya gelmiştir. Ancak bazı eski kanun ve yönetmeliklerde ” kural” sözcüğü yerine ” kaide” sözcüğü kullanıldığı için, ikisinin aynı şey olduğunu belirlemek için böyle bir açıklama yapma ihtiyacı duyduk.
Kural, herkesi bağlayıcı niteliği bulunan ve uymayanlara yaptırım olarak, ihlalinin karşılığında ceza bulunan yasal normlardır. Bu nitelik sebebiyledir ki; kurala uymak,SABIR ve DİKKAT ‘te olduğu gibi ihtiyari (isteğe bağlı) olmayıp, zorunluluk içermektedir. Herkes kurala uymak zorundadır. Ancak, bu uyum maalesef Türkiyemizde hep korkuya endekslidir. Cezadan ve polisten korkulduğu veya çekinildiği için kurala uymanın topluma hayır getirmediği ve getirmeyeceği doğaldır. Çünkü korkuya dayalı her iş ve eylem, korkunun kalktığı yerde ayyuka çıkar. Bu ise cinnete sebep olur. Bizim ” SDK” formulasyonunda, kural ile ilgili olarak ileri sürdüğümüz tez, şuurlu ( bilinçli) bir kuralcılıktır.
Bizim kuşaktakilerin çok iyi bildiği gibi rahmetlik Zeki MÜREN’ in sesiyle ” Sayın Sürücüler, trafik kuralları uzun araştırmalar sonucu ortaya konmuştur. Lütfen kurallara uyunuz!” spotu sık sık radyolarda verilirdi. Buradaki mesaj şuydu: Adına kural denen şeyler öyle sırf iş olsun diye ortaya konmuş şeyler değil uzun uzadıya araştırılarak en doğru ve dolayısıyla en faydalı bir davranış olarak belirlenmiştir. Bunun için kurala, yararına inanarak uyun. Eğer uyarsanız kazançlı; uymaz iseniz zararlı çıkarsınız demeye getirilmiştir.
Bu bakımdan sürücü, kurallara mutlaka faydasına inanarak uymalıdır. Bu bilinci hiçbir zaman kaybetmemelidir. Bu bilinçten uzak kaldığı zaman felakete davetiye çıkardığını mutlaka kabul etmelidir. Nitekim, büyük acılara sebep olan kazalardan sonra, şunların konuşulduğuna hep tanık olmuşuzdur:
” Vah vah! Rahmetlik hiç böyle yapmazdı ama, her nedense bu sefer hatalı sollamış. Lakin bu, en son sollaması oldu”. Veya , ” kırmızı ışıktan geçmiş” veya “aşırı hız yapmışta kaza yapmış”gibi sözleri hep duyarız da fakat yine ders almayız. İşte bunun içindir ki, kurallara sırf korktuğumuzdan dolayı uyduğumuz için bu sonuçlara tanık oluyoruz. Halbuki kuralların faydası ve gereğine inanarak uyacak olursak, inanın asla böyle şeylere tanık olmayız.
Unutmayalım ki; hiçbir zaman araçlar kendi kendilerine kaza yapmazlar. O masumları kazaya uğratanlar; arlanmaz ve uslanmaz biz insanlarız.
Bize göre, kazasız bir sürücülüğün yolu; Sabırlı, Dikkatli ve Kuralcı olmaktan geçer. Gerçekten “SDK” formülüne uyan sürücü hiçbir zaman kazaya karışmaz.
Bakınız SDK’nın bir de manevi boyutu var. Bu harflerin arasına ” A” harfi konduğunda insanları kaza ve beladan koruyucu niteliğine inanılan “SADAKA” kavramı ortaya çıkmaktadır. O halde “SDK” formülünün gereğini yapan her sürücü bir de o günkü sürücülük sadakasını da vermiş olmaktadır. SDK’ya inanmış tüm sürücü kardeşlerimize esenlik dolu günler diliyorum.