Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

TRAFİK HUKUKU VE CEZA REJİMİNDE BİLİNÇLİ TAKSİR KAVRAMI

                         Baki ÖZER                                     Fatih VURSAVAŞ

                2.Sınıf Emniyet Müdürü                                     Komiser

               Trafik Araştırma Merkezi Müdürü           Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü 

IV. Bilinçli ve Bilinçsiz Taksir Kavramları

Bu açıklamalar taksirin bilinçsiz ve bilinçli taksir olmak üzere ikiye ayrılmakta olduğunu da gösterir. Ancak, kanunumuzda bu ayırımla ilgili bir özellik yoktur. Bir çok yeni Ceza Kanununda taksir tarifi içinde bilinçli ve bilinçsiz taksir şekilleri belirtilmektedir. Taksirin bilinçli veya bilinçsiz şekli, taksir bakımından temel bir ayırım değildir; birçok somut olayda bilinçsiz taksir bilinçli taksire oranla daha fazla cezalandırılması gereken bir taksir şekli olabilmektedir. Bilinçsiz taksirde failin neticeyi öngörmesi gerekirken bu neticeyi öngörmemiş olması yanında, bilinçli taksirde failin neticeyi öngörüp gerçekleşmesini istememiş, fakat gerçekleşmeme bakımından gerekeni, gerektiği şekilde ve kapsamda yapmamış olması taksirinin derecesini tayinde önemli olabileceği belirtilmektedir (Mayer,1923). Diğer ifade ile, fail neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmemesini isteyip bu yönde gayret göstermesi, bilinçsiz taksirden daha hafif bir taksir şekli olabileceği açıklanarak, bu ayırıma karşı olanlarda bulunmaktadır (Jescheck, 1988).

Bilinçsiz taksir (Unbewusste fahrlassigkeit-negligenta) ise, iradi hareketi yapan failin, hareketinden tipe uygun, hukuka aykırı bir suç tipinin gerçekleşebildiğini öngörmesi gerekirken, kendisinden beklenen özeni göstermeyerek bu neticenin meydana gelmesine sebebiyet vermiş olmasıdır (Bak. Önder, 301). 

Özellikle alkol alarak ve hız limitini aşarak ölümlü trafik kazalarına neden olması halini, Türk Ceza Sistemi içinde düzenlenen “taksirli suçlar” dan saymak, toplumun adalet duygularını incitmektedir. Alkol alan veya aşırı hız yapan kişi bilerek ve isteyerek adam öldürmeye veya yaralamaya sebebiyet vermek istemeyebilecektir. Ancak sürücüden, bu hareketiyle, olası bir ölümcül kazanın sonuçlarını kuvvetle öngörmesini beklemek de hayatın olağan akışına ve adil bir hukuk düzenin gereklerine daha uygun düşecektir. İşte bu noktada “bilinçli(öngörülü) taksir” müessesesinin Türk Ceza Kanunu’nda yer alması gereği gündeme gelmektedir. Bilinçli taksirde; sonuç fiilen öngörülmüş, ancak istenmemiş ve fakat failin hareketi sonucu meydana gelmiştir. Fail eylemin tehlikeli olabileceğini anlamakta ama tehlikenin derecesini anlayamamakta veya yeteneğine veya bilincine güvenerek hareket etmektedir. Yani düşünme ve öngörme varsa da isteme yoktur (TBMM Araştırma Komisyon Raporu, 2001). 

Bilinçli taksir; neticenin fiilen öngörülüp de istenmemesi hali şeklinde tarif edilebilir (Dönmezer, Erman;1976) Bilinçli (şuurlu) taksir  konusunda yazarlar arasında fikir ayrılığı vardır. Bir kısım yazarlar, failin neticeyi gerçekte öngörmüş olması halinde, taksirin söz konusu olmayacağını iddia ederler. Bunlara göre bir kimse neticenin gerçekleşmesini istememişse, onu öngörmüş sayılamaz; şu halde neticeyi öngörmüş olan bir kişi, zorunlu olarak onu istemiş olur. Bir defa netice öngörülmüşse, failin onu istememesi artık söz konusu olamayacağı  zira fail öngördüğü neticeyi gerçekten istememişse, bu neticeye sebebiyet veren hareketi yapmayacağı için, bilinçli taksir diye bir şey söz konusu olamaz ve bu durum belirli olmayan gayri muayyen kastın bir şekilden ibaret kalır. “Culpa lata dolo aequi paratur=ağır taksir kasta eşittir” (Dönmezer, Erman; 1976)

Bilinçli taksir ile bilinçsiz taksir arasındaki bir ayırımı da Vannini (1937) yapmış ve esasen gerçek taksirin, bilinçli taksir denilen hal olduğunu ifade etmiştir. Bu görüşe göre, bilinçsiz taksir hallerinde öngörülebileni öngörmemesi, süjenin dikkat mekanizması yönünden eksik ve dolayısıyla sosyal hayata uygun düşmeyen bir kişiliğe sahip bulunduğunu ortaya koymaktadır. Buna göre “bu durumlarda fert müşterek hayatın kurallarına uymaya davet edilebilir ve toplumu savunmak için gerekli olan polis tedbirlerine başvurulabilir” denilmektedir. Yukarıdaki görüşler doğrultusunda taksirle kastı ayırt eden ölçü, neticenin öngörülmüş olup olmaması değil, istenip istenmemesidir. Bu itibarla taksiri bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere ikiye ayırmak hatadır zira cezalandırılabilen taksirin tek şekli esasen bu bilinçli taksirdir denilmektedir. Görülüyor ki, her iki görüş de bilinçli taksir diye bir kavram tanımamak hususunda birleşmekte ise de, ayrıldıkları nokta, birincisinin sözü geçen kavramı kasta sokmasından, ikincisinin ise bu kavram dışında bir taksir müessesesinin varlığını esasen kabul etmemesinden ibarettir (Dönmezer, Erman;1976).

Taksirin hukuki esasını açıklarken öngörebilme teorisine karşı olanlar, kendi görüşlerinin bilinçli taksir müessesesinde bir dayanak bulduğuna inanmaktadırlar. Bu dayanağa göre, madem ki failin neticeyi öngörerek hareket etmesi mümkündür ve bu hal taksirin bir çeşidi olarak vasıflandırılmaktadır, şu halde neticenin öngörülmüş olup olmaması ve öncelikle öngörülür olup olmaması, taksir kavramına yabancıdır (Manzini, 1950). 

Buna karşılık öngörülebilme teorisinden yana olan yazarlar, bilinçli taksirin kabulünü, sözü geçen teoriye aykırı saymazlar: Bunlara göre, taksirin bulunması için neticenin öngörülebilir olması yeterlidir; failin bunun ötesine geçip neticeyi gerçekten öngörmüş olması, bu kavrama eklenen bir fazlalıktır (Battglini, 1949), fakat taksir kavramının özü bakımından, bulunması zorunlu olan bir unsur değildir (Pannain, 1954). Öngörülebilme ile öngörme arasında sadece bir derece farkı vardır (Maggiore, 1955). 

Bilinçli taksir (bewusste Fahrlassigkeit-Luxuria-) denilen taksirin bu şeklinde fail, hareketinin tipe uygun hukuka aykırı bir neticeye sebep olabileceğini öngörmekte (tahmin etmekte), ancak neticenin gerçekleşmesini istemeyip, gerçekleşmeyeceğini ummakta, buna güvenmekte, bu güveninin kuvvetlenmesinde de çeşitli etkenler bulunabilmektedir. Mesela, talihine, bilgisine, tecrübesine güvenmek suretiyle, fail öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini ummaktır. Kısaca, fail neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine olan güveni, gerçekleşeceği düşüncesinden güçlüdür. Şu formül konuyu açıklayıcı niteliktedir; “eğer fail hareketinin tasavvur ettiği neticeyi meydana getirebileceği inancında olsa idi bu hareketi yapmayacaktı” diyebildiğimiz durumda, taksir bilinçlidir. Görülüyor ki, burada gerçekleşen netice failin istemediği ve düşüncesinden sapan bir neticedir. Kusur teorileri bakımından olaya bakarsak, bilinçli taksirde bilinçsiz taksire oranla failin düşüncesi ile netice arasında farklı bir ilişki vardır. Burada fail hareketinin hukuka aykırı bir netice meydana getirebileceğini düşünmekte ve fakat istememektedir; istememiş olmakla beraber yine de hareket ve netice arasında psikolojik bir bağ bilinçli taksirde kurulabilmektedir. Mesela, fail fırtınalı bir havada kayığının yolcuları ile birlikte denize dökülebileceğini öngörmekle beraber, talihine ve iyi bir denizci olmasına güvenerek böyle bir neticenin meydana gelmeyeceğini ummaktadır. Ancak, netice gerçekleşmektedir. Fail bu neticenin gerçekleşeceğini öngörmüş olduğu halde hareketi yapmaktan vazgeçecek idi ise taksir bilinçlidir (Frank’ın formülü). Taksiri tarif eden kanunlardan bazılarının bilinçli taksiri “..gerçekleştirmek istemese dahi, böyle bir neticenin gerçekleşebileceği ihtimaline rağmen hareket etmek” (Avusturya);”… veya öngördüğü halde neticenin meydana gelmeyeceğine güvenmek” (Yunan);”… fail neticenin meydana gelebileceğini öngördüğü halde gerçekleşemeyeceğini umar veya bu neticeye engel olabileceğini düşünürse…” “(Yugoslavya); “öngörülmüş olmakla beraber neticenin gerçekleşmesi istenmese dahi…” (İtalya) şeklinde tanımlamaktadırlar (Bak.Önder 303-304) 

Bilinçli taksir konusunda çeşitli ülkelerin mevzuatı farklı sistemler izlemiştir. Kanunumuz da dahil olmak üzere, bir çok kanunlarda, bilinçli taksir hususunda bir hüküm bulunmayıp, mesele doktrin ve içtihada bırakılmıştır. Buna karşılık, Bulgar (m. 4/3), Yunan (m.28) ve İtalyan Ceza Kanunu, “taksirli suçlarda neticeyi öngörerek hareket etmiş olma” yı genel bir ağırlatıcı sebep saymak şıkkını üstün tutmuş (m.61/3), 1932 Polonya kanunu ise 14. maddesinde bu hali kast ile aynı saymıştır (Dönmezer, Erman: 1976).

Gerçekten, neticeyi öngördüğü halde, sırf şansını veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz;neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla özellikle görevlidir(1930 İtalyan Ceza Kanunu hakkındaki Bakanlık Gerekçesi). Caddede büyük bir hızla arabasını süren şoför, kendi maharetine güvenerek, ani olarak önüne fırlayacak bir çocuğu ezmeyeceğini düşünürse ve fakat bir çocuk fırladıkça öngördüğü ve gerçekleşmesini istemediği bu neticeye engel olmamışsa, taksiri kabul edilmekle beraber, cezasını arttırmamak için de sebep yoktur (Reux, 1927).

Bundan başka, pozitif hukukumuz bakımından kanunumuzda neticenin öngörülmesinin ağırlatıcı bir sebep olduğu yolunda hüküm bulunmaması, hakimin bu hali kanuni bir ağırlatıcı sebep saymasına engel olur; ancak taksirin özel ağırlığını göz önünde tutan hakimin cezasının yukarı sınırına doğru çıkması mümkündür (Manzini, 1950).

Bilinçli ve bilinçsiz taksirde ortak özellik olarak gerek bilinçli gerekse bilinçsiz taksirde, fail gerçekleşen neticeyi istememektedir; bilinçsiz taksirde öngörmesi gerekeni öngörmemekte, bilinçli taksirde ise, öngördüğü halde gerçekleşmesini istemeyip, bunun için gerekeni yapmaktadır (Bak.Önder 304). İşte bu ayırım, bilinçsiz taksirde “irade kusuru” olmadığı şeklindeki düşüncelerinin ortaya atılmasına sebep olmuştur. Buna karşı, bu fikirleri karşılamak üzere “failin hukuk düzeninin gereklerine göstermesi gereken özeni göstermemiş olması” normatif kusurunun esasını oluşturur (Mezger, 1950). Düzenli bir toplumda fail hareketinin insanlara veya eşyaya zarar verebileceğini düşünmesi gerekirken bu görevini yerine getirmemiş olması sebebiyle kusurludur (Rittler, 1954). Taksirli suçlarda sorumluluğun esası, failin yanılması değildir; aşağıda yanılma bahsi açıklanırken belirtileceği gibi, taksirde sorumluluk idrakteki kusurluluk değil, kişinin dikkatsiz, tedbirsiz hareket etmesi ve özen görevini yerine getirmemiş olması sebebiyle, somut olayda bunun doğru veya yanlış olduğunu incelenmemesi esasına dayanır. Taksiri tarif konusunda bazı formüllerin ileri sürülmekte olduğu da görülmektedir. Bir görüşe göre taksir failin hareketini uyması gereken asgari ölçüler içinde yönlendirememesidir. Özellikle bilinçli taksirde failin göstermesi gereken özene riayet etmemiş olduğu daha açık bir şekilde görülebilmektedir; zira fail hareketinin tipe uygun bir neticeye sebep olabileceğini öngörmüştür. Bilinçsiz taksirde de durumda bir fark yoktur. Gerçekten, biz fail bakımından “eğer iradesini görevlerini yerine getirir şekilde kullanmış olsa idi bu netice meydana gelmeyecekti” diyebildiğimiz durumda, failin taksirli hareket etmiş olduğunu da belirtmiş oluyoruz. Taksirli suçlarda daima olumsuz bir yön vardır; bu olumsuz yön beklenenin yerine getirilmemesidir (Germann, 1972). Taksirli suç failinde görevini yerine getirme duygusunun eksikliği yatar (Hippel, 1930). Taksirle meydana getirilen netice yalnız fiziki bir netice değildir; bu neticede failin karakter özelliklerini de görmek mümkündür (Bak. Önder 304). 

TBMM Araştırma Komisyon Raporuna (2001) göre, bilinçli taksir konusunda kanunumuzda bir hüküm yoktur. Kanunumuz sonucun fail bakımından öngörülmesini, taksirli suçlarda daha ağır sorumluluğu gerektiren bir hal olarak kabul etmemiştir. Bu durumda, hakimin, cezanın yukarı sınırına doğru çıkması gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak bu durumda “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” prensibine bir aykırılığın olup olmayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Anılan sorunun çözümünde, TCK’ nun cezaların arttırıp azaltılmasını düzenleyen 29’uncu maddesinin uygulanabileceği, yani cezanın alt sınırının aşılmasının, ceza tayininin belirtilen ilkeye aykırı düşmeyeceğini ileri sürenler varsa da, Türk Ceza Kanunu’ nda cezaların arttırılması konusu açıkça düzenlenmedikçe, o cezanın artırılması mümkün olamayacaktır. Buradan hareketle, Kanunda yer almayan bilinçli taksir halinde, işlenen bir suç nedeniyle de cezaların arttırılmasının hukuken geçerli olamayacağı şeklinde görüşler bulunmaktadır. Bu nedenle, öldürme ya da yaralama ile sonuçlanan trafik kazalarında bu suçlara ilişkin “kusur” düzenlemesini, işlenen eylemlerle, fiil ve sonuç arasında ortaya çıkan nedensellik değerine bağlı cezai yaptırımı, ceza hukukundaki klasik kusur teorisiyle açıklamanın hukukun genel ilkelerine de uygun düşmemesi, failin tehlikelilik haliyle orantılı, cezanın genel ve özel önleme fonksiyonlarını gerçekleştirilmesi ve bu suçlara karşı caydırıcılığın sağlanması amacıyla, çağdaş ceza kanunlarında kusurluluğun bir türünü oluşturan, taksirin daha da yoğunlaşmış şekli olan “bilinçli taksir” kavramının Türk Ceza Kanunu’nda yer alması sağlanmalı, bu bağlamda, (Özellikle alkollü araç kullanma ve hız limitini aşma halinde) trafik kazasında birden fazla ölüme ve yaralanmaya neden olunması halinde, bilinçli taksirin yoğunluğuna bağlı olarak, Türk Ceza Kanunu’nun 455 ve 459’uncu maddelerinde belirtilen yaptırımlar ağırlaştırılmalı, cezanın arttırılma nedenleri açıklıkla belirlenmeli, bilinçli taksir halinde kusura göre indirim yapılamayacağı TCK’ da yapılacak değişiklikle temin olunmalı, yürürlükteki hukuki düzen içinde, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun, cezaların paraya veya tedbire çevrilmesini veya ertelenmesini düzenleyen 4’üncü ve 6’ıncı maddelerinin uygulamasında, yukarıda belirtilen suçlar için verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya  veya tedbire çevrilmemesi ve tecil edilememesi yönünde hakime daha geniş takdir alanı tanınması ve hukuki istikrarın sağlanması bakımından anılan Kanunda değişiklikler yapılmalıdır. 

Ayrıca, ölümlü ve yaralamalı trafik kazasına ilişkin taksirli suçların mükerrerleri hakkında  daha ağır müeyyideler uygulanmalı, TCK’ nun 455 ve 459’uncu maddelerinin son fıkrasındaki kusur indiriminden yararlanamayacakları veya belirli bir kusur oranının üstündeki hallerde mükerrerler hakkında 647 sayılı Kanunun 4 ve 6’ıncı maddelerinin uygulanamayacağı hükmü getirilmelidir. Trafik kazalarının ülkemizde önde gelen ve sonuçları ölümcül olan nedenleri arasında bulunan “hız kurallarını ihlal etme”, “alkollü araç kullanma” ve “sürücü belgesiz araç kullanma”, Karayolları Trafik Kanunu’nda sürücünün asli kusurları arasında sayılmamaktadır. Yaşamsal öneme sahip bu ihlallerin, 2918 sayılı Kanunun 84’üncü maddesinde yapılacak değişiklikle “sürücü asli kusurları” na dahil edilmesi sağlanmalıdır. Ölümlü ya da yaralamalı trafik kazasına sebep olmayan, sadece mevzuatta öngörüldüğü şekilde 3. kez alkollü araç kullanma halinde verilen 1 aydan 2 aya kadar hapis cezası para cezasına çevrilmemeli, tecil edilmemelidir. Alkollü araç kullanma konusunda, mevzuatımızın diğer Avrupa ülkelerine nazaran en önemli eksikliği, promil üstü alkol alarak araç kullanma ihlallerini cezalandırmadakademelendirmemiş olması, aracın trafikten men edilmesi cezasının ön görülmemesi ve bir kez ve daha fazla alkollü araç kullanılması halinde belirlenmiş tek bir para cezasının uygulanmasıdır (TBMM Araştırma Komisyon Raporu, 2001)

KAYNAKÇA

1930 İtalyan Ceza Kanunu Hakkındaki Bakanlık Gerekçesi, I. 88, 110 (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Avrupa Ulaştırma Güvenlik Konseyi (AUGK) Trafik Düzenlemeleri İle İlgili Kanun Uygulaması Çalışma Grubu Raporu, “Trafik Güvenliği Hakkında Derlemeler ve Trafik Kültürü II” (2001). (Çev. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü) Ankara: Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Yayınları. 

Battaglini (1949) “Diritto Penale, Padova”. (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Bottomore, T. (1984) “Toplum Bilim” (Çev. Ünsal Oskay) İstanbul: Beta Bas. Yay. Dağ. (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü) 

Dönmezer, S. (1982) “Sosyoloji” Ankara: Savaş Yayınları

Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul 

Erdem, Y. (1996) “Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları”. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü) 

Erol, H. (2000) “İçtihatlı Türk Ceza Kanunu” (2. Baskı). Ankara: Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi. 

Gallo, D. (1964). “Enciclopedia del Diritto”, XIII. S. 750. (Akt. Toroslu, N. (2001)”Ceza Hukuku” Ankara, 5. Baskı Savaş Yayınevi

Germann, O.A. (1972). “Schweizerisches Strafgesetzbuch”, 9.Aufl. Zürich (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.)

Hagenzieker M.P.(1991) “The Effect of Enforcement and Rewards on Safety-Belt Use”: A Field Study in Netherlands, Proceedings of the International Road Safety Symposium, SWOV Institute for RoadSafety Research Leidchendam, Netherland. “Trafik Denetimine Bilimsel Yaklaşım” (1999). (Çev. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü) Ankara: Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Yayınları. 

Hippel,R.(1930) “Deutsches Strafrecht”, Berlin (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.) 

Homel, R. (1993) “Drink-Driving Law Enforcement And The Legal Blood Alcohol Limit In New South Wales” Accidental Analysis and Prevention Vol:26, No:2, ss: 147-155 (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Ankara:Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü) 

IRTAD (Uluslar arası Karayolu Trafik Kazaları İstatistikleri) Verileri (1999). 

Jescheck, H.H.(1988) “Lehrbuck des Strafrechts”, Berlin. (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.) 

Maggiore (1955) “Diritto Penale”, Bologna (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Manzini. (1950) “Trattato di Diritto Penale Italiano”, Torino (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Maurack, R.(1965) “Deutsches, All.Teil 3 Aufl. Karsruhe” (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.) 

Mayer,M.E. (1923) “Der Allgemeine Teil Des Dest Schenstrafrechts”, Heidberg (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.) 

Mezger, E. (1950) “Moderne Wege der Strafgrechtsdogmatik”, München (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.)

Ocak, S.(1991) “Trafik Kazaları ve Şoförlerin İlk Yardım Konusundaki Bilgi Düzeylerinin Saptanması” (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara: G. Ü. Kazaları Araştırma ve Önleme Enstitüsü.

Önder, A. “Ceza Hukuku Genel Hükümler” Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.

Özüm, K. ve Kunter, H. (1981) “Trafik”. Ankara: M.E.B. Yayını 

Pannain (1954) “Manuale di Diritto Penale”, Padova. (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Pazarlı, O. (1982)  “Sosyoloji” İstanbul: Remzi Kitabevi (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü) 

Rittler, T (1954). “Lehrbuck des Osterreichischen Strafrechts”, All. Teil. 2. Aufl. Wien (Akt. Önder, A. Ceza Hukuku Genel Hükümler Cilt II-III. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş.) 

Ross, Laurence H.; GONZALES Philip (1988) “Effect of Licence Revocation on Drunk Driving Offender” Accidental Analysis and Prevention Vol:20, No:5, ss: 379-391 (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü) 

Roux. (1927) “Precis de Droit Criminal”, Paris. (Akt. Dönmezer,S. ve Erman, S.(1976) “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”, Cilt:1 (6.Baskı). İstanbul). 

Sönmez, K. (1999). “Ağır Vasıta Sürücülerinin Yaşam Koşulları ve Trafik Kazaları” (1.Baskı). Ankara: EGM Trafik Araştırma Merkezi Yayınları 

SWEROAD Ulusal Trafik Güvenliği Programı (2001). Ankara 

TBMM Araştırma Komisyonu Trafik Raporu (2001). Ankara

Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü (2001)“Trafik Kazaları ve Sosyo-Ekonomik Kayıplar-2000” . Ankara: Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Yayınları. 

Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü (1999)“Trafik Denetimine Bilimsel Yaklaşım” . Ankara: Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Yayınları. 

Trafik İstatistik Yıllığı (2001), Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı (Elektronik ortamda veri kayıtları) 

Türk Ceza Kanunu, Cezaların İnfazı Hakkında Kanun, ve Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (2000) [İnternet]

Mevcut olduğu adres:

http://www.Homm.gov.tr./sirayi/donem21/yil01/ss629m.htm[07.Şubat.2002 

Vannini (1947) “Manuale di Diritto Penale”, par.gen., Firenze.(Akt. Toroslu, N.(1976) Suçların Tasnifi Sorunu Ve Taksirli Suçlar İle Kabahatler Konusunda Bazı Eğilimler, Değişen Toplum ve Ceza Hukuku Karşısında Türk Ceza Kanununun 50 Yılı ve Geleceği Sempozyumu, 22-26 Mart 1976 İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, Sermet Matbaası) 

Wıllıams, A. F.; Lund, Adrian K. (1987) “The Effect of New York’s Seat Belt Use Low On Tenage Drivers” Accidental Analysis and Prevention Vol:19, No:2, ss: 73-80 (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü)

Wıllıams, A. F.; Wells J. K.;Lund,Adrian K. (1989) “Observed Use of Automatic Seat Belts In 1987 Cars” Accidental Analysis and Prevention Vol:21, No:5, ss: 427-433 (Akt. Erdem, Y. (1996) Sosyolojik Açıdan Trafik, Trafik Sisteminin İşleyişi ve Trafik Kazaları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Bölümü)