Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

TASARRUF KİME?…

 

 

                                                                                             

           Ahmet GÜZEL

           Emlak Şube Müdürü

           İnşaat Emlak Daire Başkanlığı                                                                           

                                                                                                                                                

            Son yıllarda; Dünyamızın doğal dengesini bozan  iklim değişiklikleri, nüfus artışına paralel olarak doğal kaynakların azalması, gelişen teknolojinin beraberinde getirdiği istenmeyen  olumsuz gelişmeler nedeniyle birçok Ülkede olduğu gibi; Ülkemizde de ,içinde bulunulan ekonomik koşullar dolayısıyla tasarrufa yönelik tedbirler alınmakta, sivil toplum kuruluşları ve resmi kamu kurum ve kuruluşları yaptıkları yazılı ve sözlü açıklamalarda tasarrufun gereği ve önemi konusuna değinilmekte, yapılması gereken iş ve işlemler hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı bilgiler verilerek ilgililere de imza karşılığı tebligat yapılmaktadır.

            Hepimiz; evimizdeki eşyaların korunması, gıdaların yerli yerinde ihtiyaç çerçevesinde tüketilmesi, giyeceklerimizin itina ile temiz tutulması ve dikkatli kullanılması hususlarına özen gösterdiğimiz gibi; Mensubu bulunduğumuz veya Yöneticisi olduğumuz kooperatiflerimizde, ekmeğimizi kazandığımız işyerlerimizde, görev yaptığımız kamu kurum ve kuruluşlarımızda ortak toplum ve kamu mallarını ve kamu kaynaklarını en iyi şekilde kullanmak, sahip çıkmak ve en ekonomik biçimde değerlendirmek hem vatandaşlık borcumuz, hem de insan olmamızın gereği görülmelidir.

            Tasarruf anlayışı , bugün olduğu gibi; geçmişte de her bireyin, ailenin, topluluğun ve devletin başvurduğu en önemli dayanışma kaynağı olmuştur.İşçisi, köylüsü, memuru, amiri,er’den mareşale, bireyden Devlete kadar herkesin ve  her kesimin beraber katlandığı zorlukların aşılmasında, sıkıntıların paylaşılmasında ve refaha ulaşılmasında en önemli yol “tasarruf” uygulamalarının adil ve eşit gerçekleştirilmesidir.    

            “Tasarruf” deyince; öncelikle kamudaki devlet harcamalarının kısıtlanması, bu çerçevede yapılabilecekler, yasaklar, sınırlamalar ve kısıtlamalar gündeme gelmekte, bu konudaki Devletin en üst Makamlarından en alt birimlerine kadar yazılı ve sözlü ikazlar, uyarılar ve tebligatlar yapılmaktadır.

            Bu yazıda; tasarrufun nedeni, gerekliliği, yararları, etkinliği ve uygulamalarından çok tasarrufun kimler tarafından yapıldığı, hangi amaçla yapıldığı ve hangi kesimlerin bu uygulamalardan kar ve zarar gördüğüne ilişkin birkaç başlık altında değinilmeye çalışılacaktır.

            Kısacası; “tasarruf” kavramının muhatabı, mağdurları ve tasarruf emirlerine rağmen “bildiğini okuyan”uygulamalara değineceğiz.

            Hepimizin günlük yaşantımızda az çok karşılaştığımız, kendi aramızda, arkadaş  ve komşuluk sohbetlerinde dile getirdiğimiz, şikayet ettiğimiz, sessiz bir dille protesto ettiğimiz israf yanlışlığına dikkat çektiğimiz, hatalara isyan ettiğimiz, ama buna rağmen asırlardır hatalı, bencil ve keyfi israf anlayışını durduramadığımız bu olumsuz gerçeğin birçok  örneği  ayrı ayrı yazı konusu yapılabilir.

Bu yazımızda,özellikle “tasarruf” kavramına,yararlarına,toplumsal dayanışmaya katkılarına,buna karşılık asırlardır önlenemeyen,durdurulamayan ,kişilere bağlı farklı şekillerde yansımaları görülen Saltanat anlayışına da özel olarak değinmeye çalıştık.

 

Kaldırılan Saltanatın Farklı Şekilde Yansımaları:

 

            Cumhuriyet döneminde önemli bir tarihi değişim olarak gördüğümüz Saltanatın kaldırılmasından (1922)  bugüne kadar nerede ise bir asır geçmekte olduğu halde; bir çok konuda Babadan -Oğula geçmese bile; “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözünden esinlenerek birbirinden gördüğü yanlış uygulamaları devam ettiren Kamu Görevlileri, yörelerinin ekonomik ve feodal güç sahipleri,politik ve ticari güç sahipleri ile “küçük balığı yutmayı” alışkanlık haline getiren, kendilerini “büyük balık” olarak gören kişiler, değişik görünüm ve uygulamalarla saltanatlarını başkalarını ezme, üzme,hakkını gaspetme  pahasına da olsa devam ettirmektedirler.

            Modern ve bilimsel çağımızın gelişen ve yenilenen eğitim ve öğretim sayesinde ufukları açılan toplumların geriye dönüşü düşünülemeyeceğinden, kaldırılan saltanatıngeri gelmesi mümkün değildir.

Ancak; kaldırılan saltanatı,farklı bir şekilde çağrıştıran yansımaları olarak yorumlayabileceğimiz, Makam Saltanatı, Araç Saltanatı, Maaş Saltanatı,Politik ve Ekonomik Güç Saltanatı, Organize Edilmiş Güç Saltanatı,Baskı, Korkutma, Yıldırma ve Kuşkulandırma Saltanatı, Açlık ve İşsizlik psikolojisi altında bırakılan insanlara Baskı ve Korku Saltanatı devam etmektedir.Bu saltanat örneklerine,Kamu ve özel kurumlarda,ailede,sokakta,mahallede,kentlerde,ülkelerde, kıtalarda ve hatta birarayagelen devletler ve milletler topluluğunda,değişik zamanlarda düzenlenen ulusal ve uluslararası  organizasyonlar ve koordinasyonal  oluşum ve topluluklarda   rastlamak mümkündür.

 

Makam Saltanatı  Kişilere Bağlı Olumsuzluklar:

 

            Kamu Kurumlarında ve Özel Şirketlerde çalışma düzeninin yürütülmesinde görevli personelin başında amir bulunmaktadır.Birimi, Şirketi iyiye götürmek, zarar etmesini önlemek, kara geçmesini sağlamak ve gelecek planlamaları yapmak; başta “amir”in görevi  olmakla birlikte bu konuda her personelin de sorumluluk ve katkı payı olacağı inkar edilemez bir gerçektir.

            Devlet geleneğimizde meşhur atasözümüzü hatırlarsak; “Bir mıh bir nalı,bir nal bir atı,bir at bir süvariyi, bir süvari bir orduyu, bir ordu bir devleti zarara sokabildiği gibi kurtarabilir de”. Yine, Ziya Paşanın “Değirmen taşını bir har ( eşek) da  olsa döndürür, döndürür amma mili kırar, çarkı bozar,harabeye döndürür.”vecizesini hatırlarsak; yerine göre bir tek çivinin bile (birimlerdeki personelin) öneminin büyük olduğu, amir  ve  memurların görevini layıkı ile yerine getirmesinin Devlet -Şirket açısından ne kadar hayati önem arzettiği görülmektedir.

            Elbette; bu kadar hayati önem taşıyan görevli insanların, araç- gereç ihtiyaçlarının karşılanması gereklidir.Önemli görevlerde bulunan devlet görevlilerinin ulaşım için araç, ikamet için konut ve çocuklarının geçimi için maaş endişesinden uzak olması gerekir.

            Bizim vurgulamak istediğimiz; önemli makamlarda görevli kişilerin makam aracını, görevi ile ilgili iş ve işlemlerin  dışında kullanmaması,kamu konutunu  ikamet dışında (misafirlerini ağırlamak, çocuklarına ve akrabalarına ikinci konut gibi kullandırmak)değerlendirmemesi,maaşı olduğu halde (maaşı yetersiz olsa bile) görevi sırasında kendisine gelen giden veya iş ilişkisi bulunan kişilerden haksız kazanç elde etmesinin önüne geçilmesidir.

            Makamların, Devletin ve Şirketin en iyi şekilde idaresinin yapılmasında. Otorite ve idare zaafı olmadan daha iyiye güzele ve doğruya götürülmesinde, çağın gereği ilerlemelere  paralel olarak  uluslararası platformda başarı sağlanmasında araç olarak kullanılması esas olmalıdır.

            Makamlarını; kişisel çıkara, eş-dost ve akrabaların ortak yararlanmalarına ve çıkar elde etmelerine araç edenler,bu doğrultuda Kamu aracını, görevini ve Makam gücünü (diğer insanların hakkı olan hizmetleri yapmak yerine)  kendi yakınlarına sunanlar “Makam Saltanatını” en iyi sembolize etmektedirler.

            İşin püf noktası, Devlete, Kamuya, Şirkete kazanç sağlayan, yücelten, yükselten, ilerleten, başarıya götüren hiçbir personel ve idareci halktan ve kamoyundan tepki çekmediği gibi her zaman takdir ve övgü almışlardır. Bundan sonra da bu böyle olacaktır.

            Makamını, makam gereği kendisine tahsis edilen personeli, aracı-gereci,konutu ve makamdan aldığı gücü, şahsi çıkarlarına, eş dost akrabalarına hizmette kullananlar, toplumun her kesiminden olduğu gibi menfaetlendirdiği kişi ve çevrelerden de zaman zaman tepki almaktadırlar.

 Aynı zamanda suç olan bu eylemlerinden dolayı eleştirilere hedef oldukları halde bu şekilde makamlarını istismar edenler, “yapanın yanına kar kalır” anlayışı içinde vurdumduymazlığa devam etmektedirler.Bunun önüne geçilmesi için; herkesin ve her kesimin titiz olması, hata yapanları ikaz etmesi “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”felsefesine inat gerekli ikazda , uyarıda ve ilgili mercilere şikayette bulunmakdan çekinmemesi gerekir.

 

Yetkililere Düşen Görevler:

 

            Devlet kuruluşlarında ve Özel Şirketlerde “tasarruf” uygulamalarının hedefe ulaşması için, kamu ve özel firmadaki başarıyı sağlayan Makam sahiplerinin araç gereç ve özlük haklarının insan haklarına uygun, yaşanılabilir bir hayat standardı düzeyine çıkarılması konusunda gerekli titizliğin  gösterilmesi, bu konuda yasal düzenlemeler ve mevzuat eksikliklerinin giderilmesi gerekir.

“Tasarruf” anlayışı sadece en alt birimlerde fotokopi çeken personelin uygulamalarına endekslenmemelidir. Her derecedeki görevlinin suyu, elektiriği, telefonu, aracı- gereci kullanan  ve kullandıranların; kendi malını koruduğu,sahip çıktığı ve yerli yerinde kullandığı gibi titizlik göstermeleri ve bu konuda toplumsal duyarlılık ve eylem birliği gerekir.

Özellikle,insana hizmeti esas alan Emniyet ve Sağlık hizmetlerinde tasarruf olmayacağı gerçeğini dikkate alarak kamu personeline sahıp çıkılmalı, ancak; Makam Saltanatı,Araç Saltanatı ve Maaş Saltanatına yol açacak yanlışlara dur denilmesi,kamu personeli arasında ücret dengesizliğine ve kamu imkanlarının kişisel çıkarlara alet edilmesine fırsat verilmemelidir.

Tek cümle ile hiçbir şekilde  ayırımcılığa ve haksızlığa yolaçacak Saltanata dönülmemelidir.    Saltanata dönmek isteyenlere ilgililerce gerekli tedbirler alınarak fırsat verilmemelidir.