Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Şiir Köşesi

Bu sayımızda, dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet’le ilgili Moskova’da kurulan vakıf ve şiiriyle iki üyemiz/meslektaşımızın şiirlerine yer verdik.

Vakfın Kurucu Başkanı:

Ali Galip Savaşır: 1974 Polis Koleji, 1978 Polis Enstitüsü’nden mezunu,

– Deik Türkiye-Rusya İş Konseyi Başkan Yardımcısı, Deik/Dtik Avrasya Komitesi Başkanı,

– Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı,

– AGS ve ISKRA (kıvılcım) şirketlerinin oğluyla beraber hissedarıyım.

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim…

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim…

3 Haziran 1963 sabahı Moskova’daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucunda ölen Nâzım  Hikmet’in mezarı Moskova’da ünlü Novodeviçi Mezarlığı’ndadır. Ölümünden yıllar sonra Rusya’da oluşan Türk Topluluğu; Ünlü Türk şairimiz Nâzım’ın anısını, Rus Türk İşadamları Birliği yaptığı etkinliklerle 1999 yılından itibaren kesintiler olsa da yaşatmaya çalışmıştır. 2009 yılında öncülüğümle kurulan Nâzım Hikmet’i Anma Komitesi 2019 yılına kadar bu görevi en iyi şekilde aralıksız sürdürmüştür.

Polis Koleji son sınıfta tanıştım Nâzım’la; kişiliğimin gelişmesinde, fikirlerimin oluşmasında en önemlisi mücadeleci ruhumda çok etkisi oldu.1998 Rusya ekonomik krizinde yaşadığımız tahsilat sorunları neticesi geldiğim ve kaldığım bu şehirde yaşam mücadelemde sığındığım, güç aldığım iki yerden biriydi Nâzım’ın mezarı.

Nâzım Hikmet’i Anma Etkinliklerindeki hizmetim, bana görevini yapmış insan huzuru vermekteydi. Eserleri, düşünceleri, mücadelesi ve yaşamıyla yolumuzu aydınlatan; bir ışık olan büyük Türk şairi Nâzım Hikmet Ran’ı yeni nesillere tanıtmak, anısını yaşatmak için faaliyetlerimizi komiteden ziyade onun adını taşıyan kurumsal bir vakıfla yürütmenin daha uygun olacağını öteden beri arkadaşlarımızla düşünmekteydik.

Bu amaçla Zülfü Livaneli ve Rutkay Aziz’in onursal öncülüğünde; Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, 29 Kasım 2019 tarihinde Rusya Federasyonu’nun başkenti Moskova’da Ali Galip Savaşır (Kurucu Başkan), Coşkun Yurt (Coral Travel), Batubay Özkan (April Finans Group), Dr.Daria Zihugulskaya (Moskova Devlet Üniversitesi) tarafından kurulmuştur.

Vakfımız;

– Rusya’da yaşayan Türk toplumu için ayrı bir yeri olan Nâzım Hikmet’in Türkiye ile Rusya arasında her zaman bir “Dostluk Köprüsü” olan rolünü hep taze ve canlı tutmak,

– Şairin özellikle Rusya’da yeni nesiller tarafından da tanınması, okunması, anlaşılması için etkinlikler düzenlemek,

– Rusya’daki Türk toplumunun ve Rus dostlarımızın  “Ortak Paydası” olarak Nâzım Hikmet adına Anma ve Kültür Etkinliklerinin bir kurumsal çatı altında toplanmasını sağlamak,

– Her yıl 3 Haziran olan şairin ölüm yıldönümünde Moskova’da yapılan anma etkinliklerini daha da zenginleştirmek,

– Bu anma etkinlikleri bir günle sınırlı olmaksızın, yıl içine yayılan ‘Kültür ve Sanat Etkinliklerine dönüştürerek, Türkiye ile Rusya arasında kültür-sanat faaliyetlerinin  artmasına katkıda bulunmak,

– Türkiye ve Rusya’dan aydınları, edebiyatçıları, sanatçıları değişik etkinliklerde buluşturarak Nâzım Hikmet’in eserleri ve sanatçı kişiliği üzerine araştırmaları teşvik etmek,

– Türkiye’de uzun yıllara dayanan faaliyetlerin öncüsü olan Nâzım Hikmet Vakfı ile işbirliği içinde etkinlikler düzenlemek; vakfın hedeflerini toplumumuzun tüm üyeleri ve kurumlarıyla elbirliği içerisinde gerçek-leştirmek,

– Rusya Üniversitelerinde öğrenciler arası şiir, roman, resim, sunum yarışmaları düzenlemek,

– Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri ve yarışmalarda başarılı öğrencilere ülkemizi ve şairimizi daha iyi tanıtmak amacı ile “Nâzım Hikmet Gençlik Kampı” kuruluşunu sağlamak üzere çalışmalar yapmak,

– Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, bu hedefleri doğrultusunda; Başta T.C. Moskova Büyükelçiliği olmak üzere, Türkiye ve Rusya’nın devlet temsilcilikleri ve kuruluşları, iki ülkede ki sanat ve kültür dünyası, eğitim kurumları, Yunus Emre Enstitüsü, Nâzım Hikmet Kütüphanesi,Rusya ve Türkiye’deki Büyükşehir belediyeleri, Türk ve Rus Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği ve ortak çalışmalar yapmak amacındadır.

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

Tuncay Özkul: 1958 İzmir doğumlu, 1972-75 Polis Kolej, 1975-78 Enstitü, 1975-79 AÜ. SBF Mezunuyum. 1985 yılında Başkomiser rütbesinde istifa edip, özel sektörde yöneticilik yaptım, Sanyo, Samsung, Yamaha firmalarında üst düzey yönetici olarak görev yaptım. 20 yıldır kendi firmamı yönetiyorum, Çin’den müzik aletleri ithalatı yapıp toptan dağıtım yapıyorum. Evliyim bir oğlum var.

ENDİŞE

İki kaşın arasında derin çizgiler,

Omuzlar çökmüş feri sönmüş gözler,

Yüzlerde kaygı ve hüzün,

Sebebi, gelecek endişesi üzüntümüzün.

Kaygı, tasa, kuşku, korku, düşüncedir, endişe.

Olaylar değil, olayların olma ihtimalidir, endişe.

Kötü bir şey olacak kaygısı,

Sebebi bilinen, bilinmeyen gerginlik duygusudur endişe.

Hayatımızda değer verdiğimiz olguların yok olması korkusudur endişe.

İyi bir olay beklentimiz, umut,

Kötü bir olay beklentimizdir, endişe.

Yaşamın normal bir parçasıdır endişe.

Sorunlarla baş etmemizi,

Olaylara karşı hazırlıklı olmamızı,

Tehlike durumunda da hızlı ve doğru karar vermemizi sağlar, endişe.

İnsan yaşamında önemli bir vasıftır endişe.

Endişelenebilir, normal bir insan,

Bir işi yetiştirmek için, çocukları için, sınavlarda başarmak için,

ailesi için, geleceği için.

Çekiliyorsa kabuğuna,

Değer vermiyorsa hiçbir şeye,

Hiç yoksa ya da, çok az ise endişe,

Gücü dermanı kalmaz, hiçbir işe.

Çaba gayret yok olur çalışamaz,

Arzuladıklarına ulaşamaz,

Başarılı olamaz, gamsız insan.

Bir neden yok iken endişeleniyorsa, bir neden varsa da, aşırıysa;

Endişe denetlenemiyorsa,

Ustalık yetenek ortaya konamaz, dikkat ve başarı sağlanamaz,

Baş ağrısı, kalp çarpıntısı, nefes alamayış,

Bunalıma adım adım kayış,

Gece uykudan aniden uyanış, kaygısı bozuk insan.

Kalmadı ne sabır ne tahammül birbirimize,

Öfke şiddet doldu içimize.

Umut vermiyor son zamanlardaki gelişmeler,

Her geçen gün ters oranda artıyor endişeler.

Dinine göre düzenlemek istiyor

Yaşam tarzını, birileri,

Karşı çıkıyor bu yaşam tarzına, diğerleri!

Her geçen gün artıyor bu soğuk savaş,

Cepheler keskinleşiyor, keskinleştiriliyor,

Bu durum ülkesini sevenleri çok ama çok endişelendiriyor.

Bir zenginliktir değişik yaşam tarzı,

Çeşitliliğe saygı duymak gerek,

Yanlıştır baskıyla, zorla değiştirmek.

Doğru değildir ben böyle yaşıyorum sen de böyle yaşayacaksın diye diretmek,

Siz bizim hayatımıza karışmıştınız şimdi sıra bizde demek.

Yaşam tarzına saygı duyulmadığında nasıl kızıyorsan,

Sen nasıl kendi hayatını değiştirmek istemiyorsan,

Başkalarının senin hayatını kontrol etmelerine karşıysan,

Elbette aynı beklentide olacaktır karşındaki insan.

Kaygılanıyoruz, tasalanıyoruz endişeleniyoruz.

Haklı mıyız endişelenmekte?

Hem de çok, bu gidişin sonu yok, insanları bölmek istiyorsan, kutsalına çomak sok.

Umut korku kaygı tasa endişe,

Nasıl son vereceğiz bu gidişe.

Umutlar tükenmedikçe endişe son bulmaz,

Umutlar tükendiğinde endişe zaten olmaz,

Düşünüp, ölçülü hareket edersek birliğimiz bozulmaz.

Bir kar tanesi ağacın dalını kırar mı ?

Kırar.

Dalın üstüne birikir karlar,

Dalın üstü karla dolar,

Bir kar tanesi daha gelir dala konar,

Koca dalı son bir kar tanesi kırar.

Son kar tanesi Sırplı bir genç idi,

Veliaht Ferdinand’ı öldüren,

Yüzyıl önce, birinci dünya savaşını başlatan.

Aslında devletlerarası bloklaşma, silahlanma arayışı, yeniden paylaşım yarışı,

Gelişen milliyetçilik akımlarıydı savaşı başlatan.

Herkesin inancı kendine karışmayın,

Toplumun dengelerini zorlamayın,

Dini konuları medyada kaşımayın,

İnanç ayrılığını kışkırtanları lütfen ama lütfen paylaşmayın.

Dalı kıran,

Son kar tanesi olmayın.

Saygılarımla

Tuncay Özkul

Özgeçmiş: 1956 yılında Ardahan’da doğdu. 1968’den buyan Ankara’da oturuyor. Ortaokul mezunu olarak polislik mesleğine başladı. Daha sonra açıktan liseyi okudu. Lise mezuniyetinden sonra 4 yıllık Polis Akademisini okudu. Akademi sonrasında çeşitli rütbelerde görev yaptı. 1. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Polis Başmüfettişliği görevinde bulundu. Evli ve 4 çocuk babası.

1956 yılında Ardahan Gürçayır köyünde doğdum.1964 yılında köyümde ilkokula başladım,1968 de Ardahan’dan  göç edince Ankara Gölbaşı Baldudak ilkokulunda bitirdim. İlkokulda okurken  bile fırında çıraklık yapıyordum. Yaz aylarında da fidan dikim veya tuğla ocaklarında çalışıyordum.

1969 yılında başladığım Gölbaşı Ortaokulunu 1972 de bitirdim Ortaokulda okurken de her tatilde Gölbaşı’nda yapılan Şimdiki Polis Akademisi inşaatında işçi ( bazen demirci, camcı, tesisatçı bazen de betoncu, duvarcı, sıvacı yanında )olarak çalıştım.1973’te hevesle (babamın da başarılı öğrenci olduğumdan  okumamı çok istediği için) kayıt olduğum  liseyi yoksulluk yüzünden okul ihtiyaçlarım alınamadığı için okuyamadım ve liseden terk suretiyle ayrıldım.

1976 yılına kadar başka bir şirketin meydan işçisi oldum sonra torna tesfiye derken  çok çalışıp  bonservisli iyi bir  kaynakçı oldum.1976 yılında askere gittim. Eğitim çavuşu olarak acemi birliğinde kaldım, evciydim evci çıktığımda bile götürü işlerde çalışıp harçlığımı çıkarıyordum.1977 yılında terhis oldum, yeni bir şirkette işe girdim galvaniz işlerinde çalışırken bir yandan da  devlet işi arıyordum, anarşi ortamı vardı kazandığım halde kimsem olmadığı için hiç bir kuruma giremedim, 05. 02.1979 tarihinde polis oldum kura ile Yozgat’a atandım orada çalışırken içimde bir ukde olan liseyi bitirme sınavlarına  dışarıdan katıldım ve bir sezonda Yozgat Lisesinden 1980 de mezun oldum, 1982 – 1986  evli ve 4 çocuk babası iken 4 yıllık Polis Akademisini bitirdim burada okurken de Briket ocaklarında çalıştım, sonra kura çekip İstanbul Üsküdar da görev yaptım, iki yıl sonra şark görevi için Muş iline gittim. Saddam zulmünden  ülkemize sığınan Peşmergelere 4 yıl hizmet ettim ve Birleşmiş Milletler temsilciliğinden üstün Hizmet Teşekkür belgesi aldım 2 yıl da Başkomiser iken Narkotik Şube Müdür vekilliği yaptım. 1993’te Şark görevinden Ankara’ya oradan da 1997 de Müdürlük rütbesine terfi edince Polis Akademisine atandım akademide Şube müdürü, Bölüm Başkanı, öğretim görevlisi ve Akademi Başkan Yardımcısı vekilliği görevlerinde bulundum. Akademinin inşasında de 14- 15 yaşlarında işçi olarak çalıştım, 26-30 yaşlarında öğrenci olarak okudum ve 41-51 yaşlarında idareci olarak görev yaptım. Gururluyum. 10 yıl sonra 2007 yılında 1.Sınıf Emniyet Müdürü olduktan sonra  7 yıl Polis Başmüfettişliği yaptım. 2014 yılında Bingöl İl Emniyet Müdürü olarak atandım. Bu görevde iken 09. 10. 2014 tarihinde Şehir Merkezinde esnaf ziyaretim sırasında uğradığım kalleş silahlı terör saldırısında iki şehit verdim, kendim de ağır yaralandım. 6 ay hastanelerde yatarken EGM. Araştırma Daire Başkanı oldum sonrasında hem vazife malulü ( Gazi )oldum hem de yaş haddinden emekli oldum, Birçok takdir, teşekkür, taltif ve katılım belgelerim mevcut.Şimdi Devlet Övünç Madalyalı Gaziyim , felçli olarak Ankara’da yaşıyorum. Özlemim Ardahan’ı da hiç unutamıyorum, arada bir olsa da gider gelirim.

Şiir yazıyorum.” Her Telden Şiir” adında bir şiir kitabım mevcut ) Ve bol bol okuyorum.

Evli ve 6 çocuk babasıyım

UMUDUM YOK ARTIK

Şükür etmemle birlikte halime,

Bu kez teşkilatım aldım elime,

Yazayım istedim birkaç kelime,

Neden vefasız oldu teşkilatım.

Saldırı Bingöl’de geldi başıma,

Şerefsiz terör çıkmıştı karşıma,

Taramıştı bakmadan gözyaşıma,

Neden aramaz, sormaz teşkilatım.

Oturduğum yerdi Başkent Ankara,

Olamaz benim gibi bahtı kara,

Rezil oldum yanımda komşulara,

Neden vefasız oldu teşkilatım.

Öttü kalleşçe terörün borusu,

Sorulmaz oldu nasılsın sorusu,

Böyle ümit etmemiştim doğrusu,

Neden aramaz, sormaz teşkilatım.

Beş yıla yakındır sürünüyorum,

Ara bir sahnede görünüyorum,

Her gün daha da güceniyorum,

Neden vefasız oldu teşkilatım.

Kırk yıl teşkilata hizmet verdim,

Kaderimdi oldu sıkıntı, derdim,

Bacaklarım yoksa aklım var dedim,

Neden aramaz, sormaz teşkilatım.

Tecrübe ile dolu idi mazi,

Hem şiir yazıyordum hem de yazı,

Hem engelli idim hem de gazi

Neden vefasız oldu teşkilatım.

Birlik ve beraberlik vardı bizde,

Selamlaşmak usuldü hepimizde,

Alil, acize yardım kaldı sözde,

Neden aramaz, sormaz teşkilatım.

Bazen ben arıyorum iş icabı

Kimse ilgilenip vermez cevabı

Unutmuş bazısı günah, sevabı

Neden vefasız oldu teşkilatım

Yetkililer üç maymunu oynadı,

Ne istediğimi kimse sormadı,

Ürker kimseyi yanında görmedi,

Neden aramaz, sormaz teşkilatım.

Atalay ÜRKER

Gazi Emekli 1.Sınıf Emniyet Müdürü