Pannonıa’da (Macaristan) Bağımsızlık Sorunu Roma İmparatorluğun’dan “Duvar”In Yıkılışına Kadar Olan Dönemde, Jeopolitiğin Değişmez Unsurları Açısından
(Geçen Sayıdan Devam)
A.Haluk TARHAN Emekli Emniyet Müdürü |
BAĞIMSIZLIK OLMAZ “UZLAŞMA” VERELİM
Alman Birliği gerçekleştiğinde, Almanların mukim olduğu halde bu birliğe katılmayanlar Avusturya , Lüksemburg ve Liechtestein’dı. Avusturya 1866 savaşında yenildikten sonra yüzünü büsbütün Balkanlar’a ve Tuna’ya çevirmis, imparatorluğunun iç sorunlarına dalmıştı. Bu sırada özellikle Macarlar, merkezi bir parlamentonun vereceği kararlara uymak istememekte direniyorlardı.İmparator Macaristan’ın isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. 8 Haziran 1867’de İmparator Peşte’de resmen Macar tacını giydi ve Avusturya-Macaristan uzlaşmasını ilan etti. Bu uzlaşmaya göre Avusturya imparatoru aynı zamanda Macaristan Kralıdır. Avusturya ve Macaristan, hükümdarın ortaklaşa oluşu ve bu iki devletin dışarıya karşı bir devlet gibi göründüğü “Gerçek birlik” kurdular. Dışarıya karşı birlik görünmenin bir sonucu olarak dışişleri,maliye ve ulusal savunma bakanlıkları ortaklaşaydı.1868 yılında Hırvatistan’a iç bakımından özerklik verilmesiyle Avusturya parçalanma yoluna girmişti(19).
Birinci Paylaşım Savaşı’nın ilk yıllarında iktidarda Tisza Hükümetini görüyoruz. Franz Josef’in ölmesiyle yeni imparator olan I.Karl’ın tahtı kabul etmesinde (Macaristan kralı IV.Karoly) gösterdiği başarıyı ,birlikte çalışmada gösteremedi. Yeni kralın seçim reformu yapılmasını ısrarla istemesi üzerine Tisza, Mayıs 1917’de başbakanlığı bıraktı. Kısa ömürlü azınlık hükümetleri dönemi siyasal istikrarsızlıklara neden oldu. Bu dönem değişik grupların muhalefetine tanık olundu. Ancak dikkati en çok çeken , Bağımsızlık Partisi içinde, başını Kont Mihaly Karolyi’nın çektiği grup oldu.Bu grubun programı şuydu: Avusturya’dan ayrılmak; İtilaf devletleriyle barış yapmak; azınlık milliyetlere ödün vermek.
Birinci Paylaşım Savaşı’nı İttifak Devletleri’nin kaybedeceğinin anlaşılması üzerine ülkede tansiyon yükseldi . Ekim 1918’de Karl sol eğilimli Ulusal Konsey’e dayalı bir hükümet kurmak üzere Mihaly Karolyi’yi Macar başbakanlığına atadı. Mütarekenin imzalanmasının ve Karl’ın “yönetimden çekildiğini” açıklamasının ardından Ulusal Konsey bağımsız bir cumhuriyet ilan ederek Karolyi’yi geçici cumhurbaşkanlığına getirdi. Ancak Sırp birlikleri güneyden, Rumenler doğudan,Çekler batıdan ülkenin üçte ikisini işgal etmeleriyle, siyasal karışıklıklar çıktı(20).
Birinci Paylaşım Savaşı’nın sonunda Macaristan’da bir ihtilal çıkmış, Bela Kun , Rus örneğine uyarak Macaristan’da komünist hükümet kurmuş,bundan ötürü de barış imza edilememişti.Sonunda 3 Ağustos 1919’da Romanya askerleri Budapeşte’ye girdiler, Bela Kun hükümetini düşürdüler. Bunun üzerine de Macaristan’la 4 Haziran 1920’de Trianon barış antlaşması imzalandı.Bu antlaşmaya göre:
1. Macaristan’ın yüzölçümü 282.870 Km²’den 92.833 Km²’ye ve nüfusu da 18.3 milyondan 8 milyona iniyordu.3.5 milyon Macar da yabancı boyunduruğu altına giriyor ve Macaristan’la konuları arasında çözülmesi olanaksız azınlık sorunlarının doğmasına yol açmış oluyordu. Macaristan’dan ayrılan topraklar, Çekoslovakya,Romanya ve Yugoslavya’ya veriliyordu;
2. Macaristan da Almanya ve Avusturya gibi onarım adı altında İtilaf Devletleri’ne tazminat vermeği kabul ediyordu;
3. Macaristan 35.000 kişilik ücretli bir ordudan başka asker bulundurmamayı kabul ediyordu.
St.Germain (Sen Jermen) ve Trianon antlaşmaları ile eski Avusturya Macaristan monarşisi parçalanmış, Viyana çevresinde büyük ve toplu bir ekonomik birlik sağlamış bulunan bu devletin yerine ekonomik bakımdan yaşamak olanakları bulunmayan veya pek sınırlı olan küçük devletler geçmiş ve bu devletleri ileride güçlenecek bir Almanya’nın veya Rusya’nın yutmasına yol açılmış oluyordu(21).
Macaristan 1920 yılında , tekrar Krallık rejimini ilan etti. Amiral Horthy Naib unvanını aldı. Kont Bethlen başbakan oldu ve 1931yılına kadar başbakanlıkta kaldı. Macaristan’ın bu durumu, İsviçre’de yaşamakta olan son Avusturya-Macaristan İmparatoru Karl’ı cesaretlendirdi ve Karl 1921 yılının Mart ve Ekim aylarında olmak üzere iki defa Macaristan Krallığına geçmek için teşebbüste bulundu. Fakat bu teşebbüsler Macar halkından destek görmediği için başarılı olamadı. Macaristan’da Horthy-Bethlenrejimi bir diktatörlük rejimi idi. 1932’de General Gömbös Macar başbakanı oldu. Gömbös zamanında Macaristan Faşist Partisi iç politika hayatına hakim oldu. Her iki memleketin de diktatörlük rejimine sahip bulunması ve her ikisinin de revizyonist olması İtalya ile Macaristan arasındaki münasebetlerin yakınlaşmasını kolaylaştırdı. Macaristan, Küçük Antant (Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya)’nın kendi etrafındaki çemberini kırmak için İtalya’ya dayandı. “Her iki milletin sayısız ortak menfaatler sahip olması dolayısıyla” İtalyan ve Macar hükümetleri 5 Nisan 1927’de bir dostluk antlaşması imzaladılar.1933’te Hitler’in Almanya’nın dizginlerini eline alması sonucu Avrupa’da Almanya üstünlük kazanınca ,Macaristan İtalya’dan fazla Almanya’ya dayanacaktır(22).
Başlangıçta savaşın dışında kalmaya çalisan Macaristan, SSCB’nin Besarabya’yı işgalinden(Haziran 1940) sonra Alman birliklerinin topraklarından geçirilmesine izin vererek Üçlü Pakt’a katıldı.Başbakan Laszlo Bardossy,Macarların yaşadığı Yugoslavya topraklarını işgal etmenin yanı sıra SSCB’ye yönelik Alman harekatına da birliklerle destek verince savaşa tam anlamıyla girmiş oldu.Horthy 1942’de yeni başbakan atadı.Macar kuvvetleri Ocak 1943’te Voronej’de ağır bir yenilgi aldı. Horthy, Alman işgali tehdidi karşısında, Alman işbirlikçisi bir hükümet kurulmasına razı oldu.Naziler solcuları ve Yahudileri hedef aldı.İlerleyen Sovyet Birlikleri Nisan 1945’te Alman işgaline son verdi.Macaristan 1947’de Paris’te imzaladığı barış antlaşmasıyla Çekoslovakya lehine bazı düzeltmelerle eski sınırlarına döndü. Ayrıca savaş tazminatı ödenmesini ve silahlı kuvvetlerin sınırlandırılmasını öngören antlaşmanın uygulanmasını denetleme görevi ülkedeki Sovyet işgal kuvvetlerine verildi(23).
TÜKENMEYEN ÖZLEME BİR HAMLE:
1956 MACAR ULUSAL AYAKLANMASI
Ağustos 1949 seçimlerinden sonra yeni anayasa ile birlikte sosyalist yönetim start aldı. 1956 Macar Ulusal Ayaklanması’na kadar olan dönemde hızlı sanayileşme görülürken, tarımdabüyük güçlükler yaşandı. 5 Mart 1953 günü Stalin’in ölümü Sosyalist Blokta sarsıntıların başlangıcı oldu.1Haziran 1953’te Çekoslovakya’da Pilsen’dekiLenin fabrikalarında işçilerin hareketlenmesi sokağa taştı. Nisan 1954’ten sonra baskıcı yön
temlerle durum kontrol altına alındı.17 Haziran 1953’teki Doğu Berlin Ayaklanması’nın etkileri çok geçmeden Macaristan’da görüldü.Bazı fabrikalar Haziran sonlarında işçi hareketlerine sahne oldu. 28 Haziran 1956’da Polonya’da Poznan Ayaklanması Macaristan’da daha büyük yankı yaptı.Sovyetler Birliği’nce önü kesilmeye çalışılanGomulka’nın 20 Ekim 1956’da Polonya Komünist Partisi Genel Sekreteri olmayı başarması, Macar halkı üzerinde büyük bir moral etki yaptı.
22 Ekim Pazartesi günü öğleden önce üniversite öğrencileri, Sovyetler Birliği’nden daha bağımsız bir yönetim elde edebilmek için mücadele eden Polonya’yı desteklediklerini göstermek için Polonya Elçiliği önünde gösteri yapma kararı aldılar. Aynı gün yapılan gösteride ertesi gün Tuna’nın Doğu kıyısındaki Petöfi meydanında toplanma kararı aldılar. 23 Ekim Salı günü,25 bin kişilik gençlik kitlesi meydanda toplandı. Mitingi takiben kitle Tuna üzerindeki köprüden Budin tarafına yöneldi. Polonyalı General Jozef Bem’in heykeli önüne gelindiğinde gösterici sayısı 60 bin kişiye yükselmişti. Akşam karanlığı bastırmak üzereyken kalabalık 200 bin kişiyi bulmuştu. Göstericiler, başbakanlığı döneminde rejimi yumuşatan uygulamaları nedeniyle Imre Nagy’i görmek istiyorlardı.Gündüz mitingte kabul edilen 14 maddelik metni okutmak üzere radyoevine yürüyen gençlerin üzerine ateş açıldı.24 Ekim Çarşamba günü Imre Nagy tekrar başbakanlığa getirildi.Nagy radyodan yaptığı
konuşmada, göstericilerden saat 13:00’e kadar silahlarını teslim etmelerini ,Macaristan’ın özelliklerine göre bir sosyalizm kurulacağını söyledi. Ancak çatışmalar devam etti .25 Ekim Perşembe günü ,Budapeşte radyosu sık sık Parti Genel Sekreteri Erno Gerö’nün azledildiğini duyurdu. Sovyet tanklarının ateşiyle çok sayıda Macar hayatını kaybetti.26 Ekim Cuma günü, ayaklanma bütün Macaristan’a yayıldı, ordu birliklerinden de ayaklanmaya katılımlar gözlendi. 27 Ekim Cumartesi günü, Sovyet birliklerinin takviye edilmelerine rağmen, ayaklanma bastırılamamıştı. Budapeşte radyosu Imre Nagy başkanlığında Macar Ulusal Cephe hükümetinin kurulduğunu bildiriyordu. Halk direnmeye devam ediyordu.29 Ekim Pazartesi günü, Sovyet birlikleri çekilmeye razı olmuş gibi görünürken birdenbire karar değiştirerek yeniden harekata giriştiler. 30 Ekim Salı günü akşam saatlerinde Macar Hava Kuvvetleri bir bildiri ile ayaklanmayı desteklediğini açıklıyordu. 31 Ekim Perşembe,
Sovyet birliklerinin her tarafta tamamen çekilmekte olduğu görüldü. 31 Ekim’den 3 Kasım’a kadar Macaristan’da bir bahar havası yaşandı.2 Kasım’da Nagy, BirleşmişMilletler’e başvur
rarak 31 Ekim’de ilan ettiği Macaristan’ın tarafsızlığının garanti edilmesi talebinde bulundu.4 Kasım gün doğarken binlerle ifade edilen Sovyet tankı harekete geçti. Sonuç olarak Macar Ulusal Ayaklanması kanlı bir şekilde bastırıldı(24).
1956 Macar Ulusal Ayaklanmasının konumuzla ilgili yönüne yani jeopolitiğin değişmez unsurları açısından değerlendirilmesi ileride yapılacaktır.Şimdi bununla ilgili askeri olguları alt alta sıralıyoruz:
23 Ekim 1956 tarihine kadar Macaristan’da,Sovyet lojistik noktaları dışında Sovyet birlikleri doğudan batıya doğru üç ayrı bölgede tertiplendiğini görüyoruz. Birinci bölge Budapeşte’nin doğusunda:Kecskemet, Cegled, Füzesabony, Szolnok’u içine alan bölge; ikincisi Budapeşte’nin batısında Györ ve Lepseny’i içine alan bölge; üçüncüsü ise Avusturya sınırında Szombathely ve Sarvar’ı içine alan bölgelerdir.Bunlar ,iki mekanize tümen ; bir tank tümeni ayrıca Macaristan’da değişik havaalanlarına yerleştirilmiş bir hava indirme tümenidir. Bu birliklerin toplam mevcudu 50 bin kadardır. Macar ordusunun 1950’lerin ilk yarısında tümen sayısı 15’ten,mevcudu ise 200 binden fazladır. Budapeşte’nin doğusu ve batısında bulunan Sovyet birlikleri 23 Ekim akşam üzeri başkente doğru harekete geçirildi. Ayaklanmanın 28 Ekim’e kadar devam eden bölümünde mevcut Sovyet birlikleri başarı sağlayamadılar.
24 Ekim 1956-1Kasım 1956 periyodunda Orman Karpatları’nı aşan bir düzine Sovyet tümeni takviye olarak Macacaristan’a intikal ettirilmiştir.28 Ekim’den itibaren Sovyet birlikleri 4 Kasım’a kadar Macaristan’ın Güney-Batı ve Batısı dahil yayılarak tertiplendiler. 29 Ekim’de Romanya -Macaristan sınırını üç noktadan geçen Sovyet birlikleri Macar topraklarına girdiler-muharip Sovyet birliklerinin mevcudu 200 bini bulmuştu.29 Ekim’den itibaren Macar ordu birliklerinin kayda değer bir bölümü ayaklanmaya destek veriyordu .4 Kasım Sovyet askeri harekatında , Macar Ordusunun muharip birlikleri General Maleter komutasında Sovyet işgaline karşı savaşmışlardır. Sovyet birliklerinin 4 Kasım’da başlayan ikinci harekatı 10 Kasım’da Sovyetler Birliği adına sonuca ulaşmıştı. Kasım ortalarına kadar devam eden nadir lokal direnmelerin sonuca etkisi olmayacaktır.
JANOS KADAR:
YENİ BİR DÖNEME KADAR
4 Kasım 1956’da Sovyet askerlerinin kontrol ettiği Szolnok’ta, Sovyetler Birliği’nin desteklediği Janos Kadar yeni bir hükümet kurdu. Kadar dönemine, ekonomik açıdan NEM olarak adlandırılan ekonomik reform hareketi damgasını vurmuştur. Bu hareket Macaristan Komünist Partisi (Macaristan Sosyalist İşçi Partisi-MSzMP) içinde ideolojik tartışmalar başlatmıştır.1972 – 1978 döneminin ekonomik göstergeleri oldukça kötü olması nedeniyle, 1972 yılında fiilen durdurulan NEM reformları 1978 yılında yeniden uygulamaya konmak zorunda kalındı.1982 yılında Macaristan Uluslararası Para Fonu (IMF)’ye üye oldu. Bilindiği
üzere IMF’nin bastığı yerde ot bitmeyeceğinden Macar halkının ekonomik sıkıntıları daha da arttı. 1975 yılından itibaren ekonomik açıdan dışa açılma politikasına yönelindi. Bunun doğal sonucu COMECON’la ilişkiler geriledi. Moskova bu tutuma karşı net bir tavır almadı. Ekonomik sorunların daha da ağırlaşması Kadar döneminin bitişinin belirleyici faktörü oldu.19 Mayıs1988 tarihinde Kadar Parti Genel Sekreterliği görevinden istifa etti. Reformcuların Parti’deki ağırlığı arttı. Parti Merkez Komitesi 13-14 Temmuz1988 tarihinde yaptığı toplantıda sosyalist ekonomiden Pazar ekonomisine geçiş için karar aldı.1956 Macar Ulusal Ayaklanması liderleri Imre Nagy ve General PalMaleter ve ayaklanmada yaşamlarını kaybedenler için 16 Haziran 1989 tarihinde “resmi” cenaze töreni düzenlendi.23 Ekim 1989 tarihinde Macaristan’ın resmi adı, “Macaristan Cumhuriyeti” olarak ilan edildi.
DÜNYADA MEKAN
Yaşanılan yeri (mekan)düşünmeden ,yaşanılan yerin özelliklerini ve etkilerini dikkate almadan, kısaca coğrafyayı göz ardı ederek üretilecek düşüncelerin ve uygulamaların eksiklikleri olacağını kabul etmemiz gerekir.Mekan,politika ve stratejinin vazgeçilmez üç dayanağından -güç,mekan,zaman-birisidir. Jeopolitik düzeyde ise mekan coğrafyadır(25).
Son yüzyıllarda, özellikle savaşlardan sonra,sınırlarında en çok değişiklik meydana gelen ,bazen kendiliğinden, bazen de zorlanarak,halkı en çok yer değiştirmiş olan bölge Orta Avrupa’dır. Etnik grupların bu tür yer değiştirmelerinin en geniş çaplısı ise, İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra meydana gelmiştir. Orta Avrupa deyiminin bazen siyasi anlamda bir kavram olarak düşünülmesinin başlıca sebepleri budur.Coğrafi anlamda ise, Avrupa kıtasının bir kısım topraklarını batı, güney, doğu ve kuzey bölgelerine bağlamak imkanı yoktur veya hiç değilse güçtür. Bu durumda ortaya , kıtanın iç kesiminde bir “ara” bölge almak mecburiyeti çıkıyor. Öyle bir ara bölge ki,batı,kuzey ve güneyde yarımada ve adalardan
oluşmuş bir Avrupa’yı, Doğu’da ,boyutları,karasal iklimi ve tarihi bağlantıları ile az çok Asya’nın özelliklerini yansıtan bir Avrupa’dan ayırmış olsun.İşte kısaca “OrtaAvrupa” burasıdır. Ara bölge niteliği,Kuzey ve Baltık denizlerini Akdeniz dünyasına, Batı Avrupa’yı Doğu Avrupa’ya birleştirmesinden, aynı zamanda gerek doğal ve gerekse beşeri bakımdan tipik bir “geçiş” alanı olmasındandır.Orta Avrupa, yüzyıllar boyunca bir çok halkların bir yöneliş ve yığılma alanı olmasıdır. Fakat asıl ilginç olay,bu yığılmalara karşılık, nüfusun zaman zaman kıtanın öteki bölgelerine de taşmış olmasıdır.Yüzyıllar boyunca süregelen bu iki yönlü nüfus hareketleri, Orta Avrupa siyasi tarihinin karışıklığını ortaya koyar. En önemli etnik gruplar Cermenler’le Batı Slavlar’ı (Polonyalı’lar, Çek ve Slovaklar), Macarlar, Romenler ve öteki küçük gruplardır. Fakat siyasi tarihinin en önemli konusu Slav ve Cermen ilişkileri olmuştur:Bu iki grup yüzyıllardan beri burada da karşı karşıya gelmişler,zaman zaman birbirine karışmışlar veya birbirine zıt gruplar halinde yaşamağa, doğu Batlık kıyılarında olduğu gibi , bölge sınırları dışına taşarak birbiriyle rekabete devam etmişlerdir. Macarca ile bazı yörelerde az sayıda insan tarafından konuşulan Fransızca ve İtalyanca dışında, Orta Avrupa’da egemen olan iki dil Almanca ve Slav dilleridir(26).
Macaristan bir Orta Avrupa ülkesidir.Yüzey şekilleri bakımından Macaristan hemen her tarafında sadelik ve birlik gösterir.Batı ve Kuzeyde bazı tepeler hariç , tamamen bir ova memleketidir.İklim ve bitki örtüsü bakımından da her tarafta büyük bir benzerlik göze çarpar.En büyük kısmını geniş bir ova kaplar.Bu ovaya Macar Ovası denir.Macar Ovasını kuzeydoğuda Karpat dağları yayının iç kısımları, batıda Alpler, doğuda Transilvanya ve güneyde Dinar Alpleri çevirir. Doğuda Karpatlardan çikarakgüneye doğru yönelen Tisza, güneyde Drava, ortada ovanın ana nehri olan Tuna akarlar. Ovanın her tarafı son derece düzdür.Tuna, bu ovalarda 900Km’lik çigiri boyunca ancak 21 metrelik bir iniş yapar.Anlaşılacağı üzere bu az bir eğimdir(27).
Macaristan’ın bu yeknesak görünüşüne rağmen, çeşitli tepeleri ve orta yükseklikte dağları da vardır.Doğu Alpleri ile“Macar Sırtı”nın veya Yukarı Macaristan’ın kütleleri arasında batıdan gelirken ilk girilen bölge olan Kisalföld veya Küçük Ova, Raba ırmağının havzasına tekabül eder. Macar Sırtı, güneybatıdan kuzeydoğuya doğru kesiksiz bir yükseltiler çizgisidir. Balkony tepeleri(712m.), Matra dağları(1015m.)en önemlileridir. Hepsi sık ormanlarla kaplıdır. Transtuna(Tunaötesi)bölgesi, Buda Peşte’ninkuzeyinde Vac’tan başlar, güneyde sınıra kadar devam eder. Güneyde , sık ormanlarla örtülü Mecsek dağları (682m.), ayrıca Balaton gölü ve ırmak boyunca uzanan ovayı (Mezeföld) içine alır. Büyük Ova (Nagyaföld), Tuna’nın doğusunda uzanır. Aslında, birbirinden çok farklı iki bütüne ayrılır.
Tuna ile Tisza arasında “Tuna-Tisza”; Tisza’nın doğusunda, “Transtisza” (Tiszaötesi) isimleri verilen bölgelerdir. Transtisza bölgesi, eskiden bir balçık ovası iken tarla haline getirilmiştir.Terimin iktisadi anlamıyla burası ‘alföld’dür(28).
PANNONIA’NIN TARİHİ BOYUNCA,
BAĞIMSIZLIK SORUNU OLMUŞTUR
Topladığımız olguları bağımsızlık kavramı çerçevesinde değerlendirdiğimizde Pannonia’da böyle bir sorunun olduğunu ileri sürebiliyoruz.Olgularımız bu coğrafyada yaşayan insanların bağımsızlıkları için sürekli bir mücadele verdiklerini göstermektedir.O zaman sorunun kaynağının öznel olmadığını düşünebiliriz. Pannonia’nın tarihinde Ural dağlarının güney ucuyla,Hazar Denizi’nin kuzey kıyıları arasında kalan düz kara köprüsüönemlidir. Asya steplerinin sakinleri bu koridoru kullanarak Pannonia’ya dalgalar halinde ulaşmışlardır.
Siyasi Coğrafyada, yer şekillerine göre, devlet şekillerinin tasnifi yapılmaktadır. Prof. Dr. Süha Göney, Macaristan örneğinde “Havza Devlet” için şu bilgileri verir(29): Morfolojik anlamda havzalar;etrafı dağlarla çevrilmiş alçak sahalardır. Dolayısıyla fiziki çöküntünün tabanı ile bu sahayı çevreleyen yamaçlar ekonomik bakımdan birbirini tamamlamaktadır. Böylece dağlık saha ile ovalık saha, doğal bakımdan olduğu kadar ekonomik bakımdan da birbirini tamamlar ve bu itibarla bir devleti barınmasına tutunmasına olanak sağlayabilmektedir. Havza tabanını çevreleyen dağlardan aşağıya doğru inen vadiler, doğal yollar demektir. Bu yollar, ekonomik birliği kuvvetlendirici,sağlamlaştırıcı rol oynamaktadır. Çünkü ovada yerleşenler, bu havza tabanını çevreleyen dağlarla yakından ilgilenirler. Havza tabanlarında yaşayan insanların en büyük emelleri, havzayı çeviren yamaçları tutmak olmuştur. Macaristan’ın ilk yerleşim yeri Macar ovasıdır. Bu tarihten sonra Macaristan’ın en büyük emeli, Macar ovalarını çevreleyen dağları ele geçirmek ve havzayı bütünüyle egemenliğine almak şeklinde özetlenebilir.Macaristan Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra 1920 yılında Trianon Antlaşması sonucunda,ovalarını çevreleyen dağlardan uzaklaştırıldı. Bu tarihten sonra Macaristan’ın bütün gayreti,eski doğal sınırlarını elde etmek olmuştur. Bu yüzden Macaristan İkinci Paylaşım Savaşı’na girdi ve bu ülkenin ilk hedefi Slovakya, Transilvanya ve bir kısım Alpleri ele geçirmekti.Fakat savaştan yenik çıkınca, tekrar Macar ovalarına sokuldu.
Macaristan havzayı çevreleyen dağları kontrol edememesinin dezavantajını 1956 Macar Ulusal Ayaklanması’nda da yaşadı. 24 Ekim-1 Kasım gibi bir periyot da bir düzineden fazla Sovyet tümeni Orman Karpatları ve Transilvanya’dan Macaristan’a intikal etmişlerdi. Havzayı çevreleyen Karpatlar Macaristan’ın kontrolünde olup da Macar Ordusu “Ulusal Ayaklanma”nın ilk anlarında ulusalcılara destek verseydi Sovyet Ordusu bir tatbikat havasında Macaristan’a girebilir miydi? Kazanılacak olan bu süre, Macarlar lehine başka gelişmelere yol açmaz mıydı?
Kadir Mısırlıoğlu Macar İhtilali isimli kitabında “Macar İsyanının Askeri Dersleri” başlığıyla yaptığı değerlendirmede:
“Bu müsait imkanlar da şunlardan ibaret bulunuyordu…Macaristan’ın geopolitik durumu. Bu geopolitik durumdan maksat şu ki,Macaristan-Sovyetler Birliği ortaklı hududu pek uzun olmayan ve oldukça mahdut muvasala yollarına malik çetin dağlık araziden ibaret olduğu için Sovyet takviye kuvvetlerinin süratle getirilmesine engel olduğunu (30) belirtmekte ise de biz bu değerlendirmeye katılmıyoruz. O zaman ki Sovyetler Birliği sınırları içinde olan,dolayısıyla Sovyetlerin kontrolü altındaki OrmanKarpatları’nın geciktirici etkisi, birliklerin düz arazideki yollarda ilerlemesiyle, dağlık arazideki yollarda ilerlemesi arasındaki zaman farkıdır.Bunun Macaristan’ın jeopolitiği açısından kayda değer avantaj olmadığı açıktır.
Jeopolitiğin değişmez unsurları arasında sayılan saha,devletin yeryüzündeki yüzölçümü-egemen olduğu alandır. Devletin sahası çevre sahaları etkilemesi açısından değer taşır. Saha ülkenin dış güvenliği açısından stratejik önemdedir.Toprak büyüklüğü ülkenin işgalini zorlaştıran bir faktördür. Saha nükleer çağda, geçen yüzyılın ilk yarısına oranla dış güvenlik açısından genel bir fonksiyona gerilemiş olmasına rağmen, Emekli General Suat İlhan’ın ifadesiyle her durumda saha bir kuvvettir. Orta büyüklükte alana sahip devletler, alana bağlı olarak büyüklük sınıflandırılmasında “Mezotop devletler” olarak adlandırılır. Alan genişlikleri 40 bin ila 800 bin Km²’dir. Macaristan 93.030 Km²’lik alanıyla bu bölümdeki devletler arasındadır. Ancak bölümün alt sınırına yakın bir yüzölçümüne sahiptir.
Dağ sıraları gibi savunmayı kolaylaştırdığı düşüncesiyle akarsuların da sınır tespitinde güven veren doğal engeller olarak kullanılmasına eskiden beri çok rastlanmıştır. Özellikle
Avrupa’da bir zamanlar farklı etnik toplulukları ve kültürler ayıran ırmaklar daha sonra siyasal sınırların tespitinde çok kullanılmıştır (31). Slovakya -Macaristan sınırı Tuna ırmağıyla, Macaristan -Hırvatistan sınırı ise Tuna’nın kolu Drava ile çizilmiştir.
M.Schwind’in belirttiği gibi konum, bir yerin doğal olanaklarını ve kültürel özelliklerinin tümünü ifade eder. Ülkelerin denizlerden uzak kalmaları, konumları açısından büyük önem taşır.Devletin politikasına etkisi çok büyüktür. Tarihte bir çok
olayın nedeni,denizlere çıkış yolu olmayan devletlerin bu yolu aramalarıdır.Macaristan da Avrupa’da kıta içinde kalmış devletlerden birisidir. Ayrıca komşulara göre konum açısından
İkinci Paylaşım Savaşı öncesi iki büyük komşusu arasında kalarak tampon devlet durumuna düşmüştür.
Devletlerin çok sayıda komşusu olması dış politikada çoğu zaman çok sorunla karşılaşmalarına neden olabilmektedir.Macaristan komşu sayısı çok olan devletler kategorisindedir. Bu Macaristan’ın dış politikasında sıkıntılara yol açmıştır.
Macaristan tarihinde “Soğuk Savaş” sonrasında yeni bir dönem açıldığı muhakkak. Bu dönemin nasıl şekillenmeye başladığını görmeye başladık. Yazımızın zaman açısından sınırını aşmamaya özen göstererek yakın geçmişte yapılan bir değerlendirmeyle, tarihsel meselelerin en azından bir kısmının önümüzdeki döneme miras olarak kaldığını anlıyoruz.
Marisol Touraine, Altüst Olan Dünya-21.Yüzyılın Jeopolitiği isimli çalışmasında(32): “Macar yöneticiler devamlı olarak 15 milyon Macara atıfta bulunmakta, böyleceVoyvodin
(Sırbistan), Transilvanya(Romanya), Slovakya ve Ukrayna’da yaşayan 4’5 milyonu da Macaristan’dakilerle bütünleştirmektedir.1991’de,Rusya ile,azınlıkların ‘toprak temeline dayalı özerkliğinden yana bir anlaşma da imzalamışlardır. Bir ‘büyük Macaristan’ fikri, Macar siyasal söyleminden eksik değildir.”
Touraine , bu değerlendirmesini ulusal azınlıkların coğrafyasından kaynaklanan gerilimler için yapmıştır.Biz biliyoruz ki tarih insanlarda ve toplumda mekan duygusuya
ratır. Bir toprak kaybından sonra mekan duygusu siyasi bir fikir olarak işlenmekte ve tarihi hak isteklerinin doğmasına sebep olmaktadır.Tarihi hak istekleri coğrafi bütünlüğü de
sağlayacak yapıda ise tarihi hak, coğrafi hak olarak da desteklenmektedir (33). Dolayısıyla şunu rahatlıkla ileri sürebiliriz:
“Büyük Macaristan”fikri doğal olarak Macarlar açısından, jeopolitik gerekliliklerin bir sonucu olarak her dönemde karşımıza çıkacaktır.Bir şartla “olmak” iradesi devam ettiği sürece.
DİPNOTLAR
(19):Coşkun Üçok ,Siyasal Tarih(1789-1960),Ankara 1978,s.138-139.
(20):AnaBritannica,C.21,s.215.
(21):Üçok.A.g.e.,s.231-232.
(22):Fahir Armaoğlu,20. Yüzyıl Siyasi Tarihi(Cilt I:1914-1980),Ankara 1993,s.180.
23):AnaBritannica,C.21,s.216.
24):Mısırlıoğlu,A.g.e.,s.76-140.
(25):İlhan,A.g.e.,s.XII.
(26):Sırrı Erinç-Sami Öngör,Ülkeler Coğrafyası,İstanbul 1997,s.91-95.
(27):Rauf Seymen,Ülkeler Coğrafyası,İstanbul,s.70.
(28):Meydan Larousse,C. ,s.152.
(29):Süha Göney,Siyasi Coğrafya,C.II,İstanbul 1993,s.115-116
(30):Mısırlıoğlu,A.g.e.,s.232.
(31):Kamil Günel,Coğrafyanın Siyasal Gücü,İstanbul 1994,s.85.
(32):Marisol Touraine,Altüst Olan Dünya(21.Yüzyılın Jeopolitiği),Ankara 1997,s.67.
(33):İlhan,A.g.e.,s.107.