Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

NEDİR SEVMEK?

                                                        Nurdan ŞAHİN

                                                          Komiser Yrd.

                                                Ank.Çocuk Şube Müdürlüğü

 

            “Sevgi, kişinin maddeden arınarak saflaşmasının yaşama olan yansımasıdır”

            Sevgi,

            Sevgi madde dünyasının katı kuralları dışında kalan bir yaşam biçimi, bir duyuş mezhebidir. Sevgi kendi başına bir duyu, bir duygu göstergesi değildir. Eğer yalnız bu normlar içinde sunulursa, gerçek gücünden çok şey kaybeder. Bu durumda ona sevgi demek bile boşunadır.

            Bu duyguya ilgi ya da sempati demek daha doğru olur. Kuru kuruya sevgi olmaz. Sevgi her zaman şefkat ile kol kola gezer. Sevgiyi daha da yücelten şefkat duygusudur. Böylece daha kutsal bir duruma gelir. İnsanları sevgi içinde birbirlerine daha fazla yaklaştıran duygu; acıma, üzülme ve merhamet duyma duygusu değil; şefkat duygusudur.

            Acıma, kendi başına karşımızdakinin durumuna üzülme ve merhamet duymaktır. Merhamet ise, biraz da bir gün gelip, bizim de bu duruma düşebileceğimizin korkusudur. Oya, şefkatin kaynağında hep sevgi vardır. Tek başına seveni de sevileni de güçlü kılan bir duygu…

            Şefkati görmek için ne göze ne de ışığa gereksinim vardır. Gönül gözü ile bakmak, bakmasını bilmek yeterlidir.

            Sevgi, insanın içinden kendiliğinden doğup gelen bir duygu değil, bir hareket, bir kararlılık, bir eylem halidir.

            İnsan pürüzsüz bir sevgi ile bağlandığı kişinin, her zaman iyiliğini, güzelliğini, gelişmesini, yücelmesini, üstünlüğünü ister. Doğaldır ki, tüm bunların oluşması, bir çabayı, bir gayreti, bir emeği gerektirir.

            Bu çabaların içinde sevdiğimiz insanın, bizim istediğimiz gibi olması gibi egosal tavırlar ve davranışlar yoktur. Tam aksine kendi kişiliği içinde gelişmesi, kendini bulması ve kimliği ile buluşması isteği ön plandadır. Her zaman kendi içinde sonsuz bir özgürlüğü tadımsaması ve asla tutsaklık içinde olmaması gerektiği görüşü vardır. Sevgi, verirken zenginleşen, alırken zenginleştiren, çok özel bir duygudur. Sevgi; iki kişinin kendi başlarına, birbirlerine duydukları bir duyumsama olayı değildir. Zaten öyle olsaydı, bir bencillik görüntüsü olmaktan ileri gidemezdi.

            Sevgi insanın kişiliğinin oluşmasında, kişinin de çevresine toplumuna, milletine, dünyasına ve hatta evrenine doğru yönelişidir.

            Sevdiğimiz kişide, tüm insanları, tüm insanlığı, tüm dünyayı içimizde hissedebilmek, bunu büyük bir coşku ile haykırabilmek ve tüm bu duyguları bir yansımada yaşayabilmektir.

            Sevgi, insanın kendisini tamamlayabilmesi için gerekli olanları araması ve bulunca da var oluşunun en yüce tadına erebilmesidir.

            Gerçek sevgi öylesine çekici, öylesine önüne geçilemez bir çekim gücüne sahiptir ki, onu anlamamız ve davranmamızı engelleyen dünyevi koşullardan ve baskılardan sıyrılıp kurtulduğunuz anda, tüm yüceliği ve akışı ile onu bulacak ve sahipleneceksiniz. Sevginin yaşamda bir çok biçimleri ve görüntüleri vardır. Bunlar basit bir sempati gösterme, arkadaşlık, dostluk, iyi bir ilişki, her türlü düşünceden arınmış bir hizmet ve kendini bilinçli bir biçimde karşımızdakine sunma gibi çeşitli biçimlerde boy gösteren sonsuz hallerdir.

            Oysa sevgi, insan ruhunun onu yaratan güçle birlikte ve bir olduğunu anladığı zaman onu ifadelendirmek için gösterilen çabaların toplamıdır.

            İşte bu sevgi evrenin akışını bile yönlendirir. Bir insan bir kez sevgi yoluna baş koydu mu, yüreği de sevinçle, huzurla dolmaya başlar.

            Çünkü, işte ozaman, insan bu dünyaya geliş nedinini algılamış ve gereğini yerine getiriyor demektir.

            Ne zaman ki sevgi nefreti yener, şefkat zulmü kovar, merhamet acının yerini alır, hoşgörü tüm katılıklara savaş açarsa işte ozaman dünya tüm kötülüklerinden, pisliklerinden arınmış ve yaşanır duruma dönmüş demektir.

            Kendimizden başkaları ile duyarlı bir biçimde yaşamayı ve daha da ileri gidip, onları sevmeyi öğrenmek, bir düşünce beden işçisinin çalışmalarının zorluğu denli inanılmaz bir çabayı gerektirir.      

            Sevmek  İstiyorum.  Herkes istiyor ama seven ve sevilenlerin sayısı hiç de öyle demiyor.Nedir peki  SEVMEK?

            Sanat olduğunu söylüyor Ruhbilimciler.Önce kendimizi sevmekle başlamamız gerekiyor.Bunun ilk basamağı ise aynaya bakıp, kendimizle yüzleşmek. Sonra sevin sevebileceğiniz kadar.

            SEVGİ, Özel, güzel kelime. Güzelliklerin kelimelerde kaldığı çok şey var oysa. En güçlüsü olduğu halde en acı çektireni sevgi değil mi? Sevmeyi bilmek, sevgiyi sanat haline getirebilmek, birbirimizi sevebilmek.

            Ünlü bir düşünür,” Kim bir yaşamı kurtarırsa, bütün dünyayı kurtarmış, kim bir yaşamı yok ederse bütün yaşamı yok etmiş sayılır” diyor.

            Ruhbilimci Erich FROMM, sevmenin bir sanat olduğunu söyler. Sanatsa bilgi ve çaba gerektirir ona göre. Çoğu insan ise , sevgiyi , yaşanması rastlantılara kalmış, şans yardım ederse,”tutulacağı” hoş bir duygu sanır. Bakalım düşünür Paracelsus bu konuda neler söylemiş:”Hiçbir şey bilmeyen , hiçbir şeyi sevemez , hiçbir şey yapamayan , hiçbir şeyden anlamaz. Hiçbir şeyden anlamayan kişi değersizdir. Oysa anlayan hem sever, hem her şeye karşı uyanık olur, hem de görür. Bir şeyde ne kadar bilgi varsa, o kadar büyük sevgi vardır. Bütün meyvelerin böğürtlenlerle aynı anda olgunlaştığını sanan kişi,üzümleri hiç tanımıyor demektir ” der.

            Sevgi, insanın var olma sorununun çözüm yolu; yolu ama asıl sorun o yolun sıradan, basit olduğunu sanmakta yatıyor. Sevgi sanatsa, öğrenilmesi gereken bir şey demek ki. Öğretmen kim peki ? Anne-Baba mı ?, Eş mi ?, Sevgili ya da biz kendimiz mi.?  “ İnsan aklı her şeyin üstündeyse sevgiyi sanat haline getirmekte bize düşüyor ’’ diyor uzmanlar. Kendimizi anlamaya, dinlemeye, tanımaya, en önemlisi ne istediğimizi bilmeye çalışmalı buna gayret göstermeliyiz. Çoğumuz için bizi, sevmekten daha mutlu eden şey, taksitle ya da peşin beğendiğimiz bir şeyi satın almak… Peki o etki çekilince ne oluyor dersiniz. ? Tabii ki mutsuzluk başlıyor. Ve kısır döngü devam edip gidiyor. Çevrenize bir bakar mısınız lütfen,ne kadar çok yalnız ve mutsuz insan var değil mi? Mutluluğun kaynağına inip, sevmeyi beceremedikçe bu sayı da giderek artacak gibi gözüküyor. Yalnızlık huzursuzluk yaratıyor. Huzursuzluk ise insanı insanlardan, çevreden uzaklaştırıp kişiyi güçsüzleştiriyor. Güçlü ve huzurlu olmanın tek yolu ise sevmeyi bilmek, sevebilmek. Tabii bütün iş öncelikle kendini sevmekten, barışık olmaktan geçiyor. Aynaya bakabilmek, gerçeklerle yüzleşip, kusurları kabul edip, giderilebilecek olanları gidermek. Hepsini bir yana bırakın, daha basit bir formülle, işin özü aslında samimiyette saklı. Hem kendimize hem de karşımızdakine ne kadar samimi olursak o kadar kazançlı çıkarız. Sevgiyi bilmiyor olabiliriz, fiziksel kusurlarımız olabilir, kötü huylarımız ya da ters yanlarımızda. Yapmamız gereken tek şey doğruyu bütün içtenliğimizle önce kendimize söylemek; gülmek , olumlu düşünmek. Mısır’a Sultan değiliz belki ama, Somali’de bir dilim kuru ekmek bulmak için günlerce de beklemiyoruz. Sonra bir de dönün doğaya bakın; hayvanlar alemine onların sevgisini görün, nasıl paylaştıklarını. Yalnızlık bir tek ALLAH’A mahsussa eğer, sevmek için ne duruyorsunuz o halde. Hemen başlayın, en yakınınızdaki insandan, evde bekleyeninize; bekleyen, arayan soran kimse yoksa, sokaktaki çiçeğe uzanın, SEVGİ nankör değildir, size inanamayacağınız karşılıklar verir. SEVGİ KUTSALDIR; SEVGİ HERŞEYDİR sizi mutlu eder; yeter ki sevmesini bilin, SEVİYORUM SENİ deyin. Evet SEVİYORUM SENİ deyin. Demek ne kolay aslında, söylersiniz olur. Ama ya yapmazsanız ne olur? Söylemekle yapmak arasındaki farkta yatmıyor mu bütün hikaye. Kelimelerin büyüsünde, ağzımızdan çıkanların gerçekliğinde. Onları ne kadar duyarak söylediğimizde değil mi işin sırrı.

SEVİYORUM SENİ, SENİ SEVİYORUM…  İnsanlık varolduğundan beri ağzımızda dolanıp duruyor. Sevmek için yaşıyor, varlığını duymak için çırpınıp duruyoruz bir ömür. Kimilerine nasip oluyor, kimileri bir çiçeği bile sevemeden tükenip gidiyor.

            Sevmek karşımızdaki insanda kendimizi görme isteği aslında. Ve bütün iş de bizde yatıyor bu noktada. Sevgiyi bulmak için önce kendimizi bulmakla başlamalıyız işe. Kendini ve Sevgiyi yakalayamayanların arayışları bitmez, eksik kalır bir yanları. Hırçınlaşanlar, içine kapananlar, hayata küsenler. Eksikliğinin ne olduğunun farkına varmadan huzursuzluk içinde kıvrananlar, gece gezmeleri, alış-verişle yapılan tatminler, işler, güçler. Arkadaşlarla takılmalar, güzelleşmek için verilen çabalar. Nafiledir bunlar, gönül seveceği eşini bekler. Günler, geceler paylaşmanın özlemiyle dolar, dokunacak bir el, temas edecek bir çift göz arar. Bitmez arayışlar. Sonra yine aynı girdap başlar. SENİ SEVİYORUM diyebilmek için çırpınır durursunuz birine. Karşınızdakinde kendinizi görmek için bakarsınız sağa sola.

            Peki gerçekten kendinizi görmüş müsünüzdür. Ya da çözmüş olabilir misiniz ne istediğinizi? AŞK mı, PARA mı?, BAŞARI mı?, ÇOCUK mu?, AİLE, GÜVENCE, SOSYAL STATÜ mü? nedir aradığınız tam olarak. Hepsi bir arada olmaz çünkü.Ve vermek  için hazır mısınız sevginizi, kendinizi.

Farkında mısınız? Acılarınızı sever, hepsinden bir hikaye çıkarır mısınız? Böyledir böyleyse vardır bir hikmeti der, şikayet etmeden ne olduğunu anlamaya çalışır mısınız hayatta. Allah istemeden tek yaprağın kıpırdamadığını, bilir misiniz imtihandan geçtiğimizi. Ve bütün gerçeğin samimiyette yatıp, iyilikle yürüdüğünü. Güvenip, bütün sırrımızı açacağımız tek gerçeğin ALLAH olduğunu. Onun yarattığı her şeyin kıymetini bilip, güzelliklerin farkına varır mısınız? Ve konuşur musunuz onunla?  Gerçekten sevmeyi ve birine  SENİ SEVİYORUM demeyi istediğinizi söyler misiniz  yürekten YARADAN’A.

Paylaşmanın tadı duruyorsa hala içinizde, birinin gözlerinin bilinç altında erimişseniz, öyle sıradan bir kelime gibi durmuyorsa hayatınızda sevgi sözcüğü, gider zaten mesaj gereken yere. Beklemek lazım sadece. Bir düşünün bakalım sevgiye dair  ne örnekleriniz var, neler biriktirmişsiniz içinizde. En son, içten duyarak neye ya da kime SENİ SEVİYORUM dediniz. Var mı örneğiniz? Ben söyleyeyim: Tükettim geçtim bütün yalan yanlarımı. Şimdi gerçeğim, şimdi hiç olmadığım kadar samimiyim. Sevgim öyle büyük ki. Sevmekten önce sevgi olduğumu anladım. Öğrendim sevme sanatını. Her şeyi sevmeyi öğrendim. Saygı duymayı da Bir den geldik;  Bire döneceğiz demeyi de…

 

                                                                       SİZİ SEVİYORUM.

                                                                        SAYGILARIMLA…

 

 

 

                                                                                

                                                                         

                                                                                        

         à           

  

            

                                                                              

   

 

 

                                                                                                      .