Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

İNSAN HAKLARI BAĞLAMINDA POLİSTEKİ HAKLARIN(M)IZ

 

 

                                                                                                                          Mustafa ÖZKAVAK[*]

 

“Kişiye hukuk düzeni tarafından tanınmış yetki,

 şeklinde tanımlanan hak, adalete saygıyı temel alan bir ahlak ilkesidir. Adalet ise haklılık ve hakka uygunluk bir başka deyişle herkesin hakkını tanıma konusunda değişmez ve kesin istektir.”

 

Giriş

 

İnsan Hakları, hem anayasa hu­kuku hem de uluslar arası hukukun konusuna giren oldukça geniş kap­samlı bir kavramdır. Bir yandan in­sanların haklarının devlete karşı ko­runmasını, diğer yandan da insanın kişiliğini özgürce geliştirebilmesi için gerekli koşulların sağlanmasını ifade eder.

 

Tarihsel sürece bakıldığında, 1215 tarihinde İngiliz Kralı Jean Şans Terre tarafından imzalanan ve siyasal iktidarın yetkilerinin sınır­landırılmasını konu alan, Magna Carta Libertatum (İngiliz Büyük Şartı)’dan bu yana süren uzun mü­cadelelerden sonra insanlık, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nikabul etmiştir. Beyanname öncesine bakıldığında 1776 Virginia İnsan Hakları Beyannamesi, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakkı Beyanname­si, 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Hareketleri aynı yönde atıl­mış adımlardır.

Elli altı yıl önce Birleşmiş Millet­ler Genel Kurulu tarafından 10 Ara­lık 1948 tarihinde kabul edilen İn­san Hakları Evrensel Beyannamesi ile ilan edilen ve günümüzde artık bütün anayasalarda yer alan insan hakları ve temel özgürlükler insanlı­ğın en yüksek değerleri olarak kabul edilir. Bu beyannameye göre, tüm insanlar doğuştan hatta doğmadan önce , herhangi bir ayrım gözetil­meksizin eşit ve özgür bireyler ola­rak dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez ve evrensel nitelikte haklara sahiptir. İnsanlar dünyanın neresinde, hangi ülkesinde olursa olsun bu haklara sahiptirler.

 

Günümüzde ulaşılan çağdaş in­sanlık anlayışına göre, insan hakları kişilerin insan olmakla doğuştan sa­hip oldukları, siyasal iktidar karşı­sında cins, yaş, inanç, düşünce farkı gözetmeksizin sahip oldukları dev­redilmez haklar olarak tanımlan­maktadır.

Bir ülkede insan hakları alanın­daki gelişme, aynı zamanda ekono­mik, sosyal ve kültürel alandaki ge­lişmelerin de vazgeçilmez ön şartı­dır. Eğer insanlar yeterli ekonomik, sosyal, kültürel olanaklara sahip de­ğillerse insan haklarından tam ola­rak yararlanmalarıda mümkün de­ğildir. Öyleyse herkesin insan hak­larından yararlanabilmesi için yok­sulluğun ortadan kaldırılması, ceha­letin yok edilmesi ve çeşitli neden­lerle körüklenen şiddet eğiliminin kontrol altına alınması gerekmekte­dir. Ayrıca Devlet, insan hakları kavramının tam olarak gerçekleşe­bilmesi için, gerekli uygun ortamı yani gerekli Anayasal ortamı oluş­turmak zorundadır .Ancak, insan hakları alanında sadece devletin ça­lışmaları yetmez, aynı zamanda bi­reylere de önemli görevler düşmek-tedir.Çünkü herşey sonunda insana, insan davranışına bağlı olup, İnsan Hakları’na saygı, insanlar tarafın­dan gerçekleştirilecektir. Dolayısıy­la, insan hakları kavramının aradığı insan tipi sadece kendi haklarını başkalarının haklarının önünde gö­ren değil, kendi hakları kadar baş­ baş­kalarının da haklarını kullanmasına imkan veren ve üzerine düşen so­rumluluğu yerine getiren bir tiptir. Eğer insanlar bu bilinçle yetiştirilirse, insanların davranış biçimleri şe­kil bulacağından insan hakları ala­nındaki sorumluluk da kendini bulur ve sorunlar azalmaya başlar.

 

Polisteki Haklarınız

 

Bu bağlamda demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygıya her zaman önem veren bir devlet düzeninde, denge unsurlarından birisi olarak gördüğümüz  vatandaşlara bilinçli  bireyler olma yolunda,  polisteki haklarının neler olduğunun mutlaka  öğretilmesi gereklidir. İşte çağdaş bir devlet düzeni içerisinde hukuken bir sorunu olmayan, olan veya sorunu olduğu düşünülen bireylerin polis karşısında  bir taraf olduğunu yani hak ve söz sahibi olduğunu gösteren, bu nedenle  mutlaka hatırlatılması, kullandırılması ve uygulatılması  gereken, ancak  hatırlatılmadığı, kullandırılmadığı ve uygulatılmadığı  zaman insan hakları ihlaline yol açan  haklar şunlardır:

 

a)İnsanca Yaşama Hakkı:
Birey olarak siz, insanca yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahipsiniz. Size hiç kimse işkence ve eziyet yapamaz; insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamazsınız.

 

Bu husus genel olarak  anayasamızın 15. ve 17.  maddelerinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. ve 3.  maddelerinde teminat altına alınmıştır.

 

b)Hürriyet:
Birey olarak siz, kişi hürriyetine ve güvenliğine sahipsiniz. Bu hürriyet ve güvenliğiniz, kanunlarla belirlenen tutuklama, göz altına alma, ıslah evine gönderme ve resmi müessesede gözlem altına alınma hallerinin dışında hiçbir kişi veya kuram tarafından ihlal edilemez, kesintiye uğratılamaz. Yasa tarafından belirtilmeyen gerekçelere ve usullere dayanılarak özgürlüğünüz kısıtlanamaz. Bu en tabii hakkınız, bunu sağlamak da en önemli görevimizdir.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 19. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde teminat altına alınmıştır.

c)Tutuklanma Nedenini Öğrenme Hakkı:
Birey olarak siz, kanunlarla belirlenen usul ve esaslar doğrultusunda; tutuklanma sebebinin en kısa zamanda tarafınıza bildirilmesi, haklarınızın neler olduğunun anlatılması ve tutuklandığınızın yakınlarınıza bildirilmesi zorunludur. Yakalanmanız veya tutuklanmanız durumunda en kısa sürede hakim önüne çıkarılmanız, tutuklanmanız veya yakalanmanızda kanuna uygun olmayan bir unsurun varlığında hemen serbest bırakılmanızı sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahipsiniz.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 19. ve 22. maddelerinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde teminat altına alınmıştır.

d)Özel Hayatın Gizliliği:
Birey olarak siz, özel hayatınıza ve aile hayatınıza saygı gösterilmesini isteme hakkına sahipsiniz. Özel hayatınızın ve aile hayatınızın gizliliğine dokunulamaz. Kanunlarla belirlenen esaslara göre verilen arama kararları bu konuda bir istisnadır.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 20. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde teminat altına alınmıştır.

e)Konut Dokunulmazlığı:
Birey olarak sizin, konut dokunulmazlığı en tabii hakkınızdır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde usulüne göre verilen hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet Savcıları ve onların yardımcıları sıfatıyla emirlerini yerine getirmeye memur olan Güvenlik Güçleri dışında hiç kimse konutunuza giremez, arama yapamaz ve buralardaki eşyanıza el koyamaz.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 21. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde teminat altına alınmıştır.

f)Avukat İsteme Hakkı:

Birey olarak siz, herhangi bir suçlamayla yakalanmanız veya göz altına alınmanız durumunda; soruşturmanın her hal ve derecesinde bir veya birden fazla avukatın hukuki yardımından faydalanma hakkına sahipsiniz. Zabıta amir veya memurlarınca yapılan sorgu işleminde ancak bir avukat bulundurabilir, sonraki savunmalarda ise ancak üç avukat bulundurabilirsiniz. 

Hangi makam veya kişi tarafından yapılırsa yapılsın soruşturmanın her safhasında avukatınızın sizinle görüşmesi, ifade alma ve sorgu müddetince yanınızda bulunup, hukuki yardımda bulunması engellenemez veya kısıtlanamaz. Maddi yetersizliklerden dolayı avukat seçebilecek durumda olmamızın halinde ise ‘Barolar Birliği’ tarafından görevlendirilecek bir avukatın hukuki yardımından ücretsiz faydalanabilirsiniz.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 36. ve 40. maddelerinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135. ve 136. maddelerinde  ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesinde teminat altına alınmıştır.

g)Delil Toplatma Hakkı:
Birey olarak siz, ifadenizin alınması veya sorgunuz sırasında üzerinizde yoğunlaşan şüpheden kurtulmak gayesiyle belirteceğiniz konularda somut delillerin toplanmasını talep edebileceğinizin ve aleyhinize olan şüpheleri ortadan kaldıracak somut delilleri ileri sürme hakkınızın olduğunun da hatırlatılması zorunludur.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 36. ve 40. maddelerinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135. maddesinde  ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesinde teminat altına alınmıştır.

h)Geçersiz İfade:
Birey olarak sizin, herhangi bir nedenle alınan ifadenizin özgür iradenizle alınmış ve aynı doğrultuda kayıtlara geçirilmiş olması zorunludur. İradenizi baskı altına alma, kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, araçlar vasıtasıyla cebir ve şiddet uygulama gibi iradeyi bozan, istenmeyenleri söylemek zorunda bıraktıran bedeni veya ruhi zorlama ile kanunlara aykırı herhangi bir eylem yapılamaz. Kanuna aykırı menfaat vaat edilemez. Bu tür yasak yöntemlerle elde edilen ifadeleriniz rızanız olsa da delil olarak değerlendirilemez.

Bu husus genel olarak  anayasamızın 38. maddesinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135. maddesinde  ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. maddesinde teminat altına alınmıştır.

ı)Susma Hakkı:
Birey olarak size, Zabıta amir ve memurları ile C. Savcısı tarafından ifade alınma ve hakim tarafından sorguya çekilmede; ne ile suçlandığınızın açıkça belirtilmesi, isnat edilen suçlamayla ilgili olarak açılamada bulunmamızın (yani susmanızın) kanuni haklarınızdan olduğunun hatırlatılması da zorunludur.

 

Bu husus Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135. maddesinde teminat altına alınmıştır.

Sonuç

 

Bu hususlara dikkat edilerek insan hakları eğitimi verilmiş olan  polisler, davranış tarzlarını artık insan haklarının gerçekleşmesine engel olacak şekilde değil insan haklarının teminatı olacak şekilde sergilemek durumundadırlar. Bu ortamın gerçekleşmesi ise, ancak içinden çıktığı toplumun refah ve huzuru için elinden geleni yapan ve kendisini denetime devamlı açık tutan, yetki, görev ve sorumluluk bilinci içinde  tarafsız kalarak keyfi davranmamaya özen gösteren ve olayların önlenmesi için sosyal haklarından fergat ederek, geceli gündüzlü çalışan polisin;  art niyetli olmayan, işbirliği içinde kamu düzeninin korunması amacını güden, kurallara elinden geldiğince uymaya çalışan ve kendisine verilmiş hakları toplumsal uzlaşma çerçevesi içinde kullanmasını bilen  bilinçli bir vatandaş topluluğu tarafından desteklenmesi ile olacaktır.  

 

Çünkü kullanılması ve kullandırılması bir ahlak olan temel hak ve hürriyetler, anayasamızda da belirtildiği üzere kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı olan ödev ve sorumluluklarını da ihtiva etmektedir. 

 



[*] Komiser (Öğretim Görevlisi) , Aksaray Polis Meslek Yüksekokulu