Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

İÇ GÜVENLİK TEŞKİLATLARINDA YENİDEN YAPILANMA SORUNU*

                                                                                  (Geçen Sayıdan Devam)

 Halil YILMAZ**

 

“Polis, düşüncesizce manevralar ile kırılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıl(a)mayacak kadar değerli bir alettir”

Louis CASAMAYOR (Fransız Yargıç

ULUSAL İÇ GÜVENLİK ŞURASI

AB’ye giriş için işleyen bir piyasa ekonomisi yanında, AB içindeki rekabet ve piyasa güçleriyle baş etme kapasitesi yaratmak amacıyla bankacılık başta olmak üzere diğer ekonomik sektörler, bağımsız kurullar tarafından yönetilmeye başlanmıştır.

Aynı şekilde, siyasi ve sosyal konularla ilgili kurum ve kuruluşların, bunlar arasında Polis Teşkilatının da vizyonu, hedefleri, hizmet ilkeleri gibi temel konuları belirleyecek bir Ulusal İç Güvenlik Şurası oluşturulmalı, bu şurada Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma, Adalet, İçişleri, Maliye Bakanlıkları, Milli İstihbarat Teşkilatı, Devlet Planlama Teşkilatı, Yüksek Öğretim Kurulu, Jandarma Genel Komutanlığı, Devlet Personel Başkanlığı gibi kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere halkın temsilcileri yer alarak, nasıl bir güvenlik hizmeti isteniyorsa burada karara bağlanmalı, kişisel tercihler yerine mutabakat ilkeleri çerçevesinde karar mekanizması olmalıdır.

Halkın yönetime yeterli düzeyde katılmaması, aslında istikrarsızlığın sebeplerinden birisidir[1]. Polis teşkilatı ve hizmetleri ile ilgili tüm kesimlerin bu teşkilatın karar mekanizmasında yer alması durumunda; halkın ve kurumların beklentileri doğrultusunda gelecekte nasıl bir polis hizmeti yapılacağı belirlenebilecek, halkın rızası ile halk için polislik yapılabilecek, farklı toplum kesimleri ile birlikte ve onlarla işbirliği içinde çalışılabilecek[2], teşkilatın ihtiyaçları, yaşadığı zorluklar ilgili kurumlar ve halk tarafından daha iyi anlaşılabilecek ve bu sayede sorunlar çözümlenip teşkilatın istikrarı da sağlanabilecektir. Bu şekilde, Atatürk’ün Salih BOZOK’a yönelttiği “polis kanun adamıdır, mutlaka sayılmalıdır” ikazının gereği yapılabilecek; polis, yasaları uygulamaya çalışırken kendisine gösterilen etiketlerin ve gündelik siyasetin etkisinden kurtarılarak, polisin ve dolayısı ile Devletin etkinliği sağlanabilecektir.

ÖZEL DENETİM

Her kurumun olduğu gibi Türk Polis Teşkilatının da denetim mekanizmaları vardır: Yürüttüğü işlemler, konusuna göre, Polis Teftiş Kurulu, Mülkiye Teftiş Kurulu yanında Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Cumhuriyet  Başsavcılığı ve hatta AİÖK tarafından denetlenmektedir.

Bazı AB üyesi ülkelerde, kamu denetim mekanizmaların dışında bir denetim sistemi daha kurulmuş, akredite, yetki belgesi verilmiş halk temsilcilerine gözaltında bulunan şüphelilere uygulanan işlemleri, bunların durumlarını her zaman inceleme ve rapor düzenleme yetkisi tanınmıştır.

Ayrıca kamu görevlilerine yönelik şikayetler, halk temsilcilerinden oluşan bir kurul tarafından incelenmekte, şikayetin gerçek olup olmadığı saptanmaktadır. Kamu görevlisinin bir kusuru belirlendiğinde de bu kusura neden olan olgular araştırılmakta, örneğin eğitim eksikliği, sosyal bir sorun gibi göreve etki eden konuların iyileştirilmesi için teşkilat uyarılmakta, yöneticilere öneriler getirilmektedir.

Yönetilenlerin veya hizmet alanların denetim mekanizması içerisinde yer almaları durumunda faaliyetlerimizin hesabını vereceğimiz için halkın güveni kazanılabilecek, işbirliği imkanları artacak, uyuşmazlıklar barışçıl olarak çözümlenebilecek[3], halkın kendisini rahat ve güvende hissetmesinin sağlanması ile “dış müşteri memnuniyeti” mümkün olacak, Teşkilatın istikrara kavuşturulmasına da katkı sunabilecektir.

KATMA BÜTÇE

Güvenlik hizmeti “personel-yoğun” sektör olarak algılanmasına rağmen aslında “ilim-cürüm savaşında” bilgisayar teknolojilerini kullanan, yasaların açıklarını istismar eden, bunu yapabilmek için de en iyi hukukçu, mali müşavir gibi uzmanlardan bile yararlanan, örgüt psikolojisi ve unsurlarını kullanan suçlular ve örgütlerle mücadelede “teknoloji-yoğun” hizmet üretilmeye çalışılmaktadır. Gerçekten çok pahalı olan bu hizmeti verebilmek amacıyla TPTGV kurulmuş, genel bütçe yetersiz olduğu için Vakıf yardımları ile atılım yapılmıştır. Bunun yanında, hemen her il ve ilçede kurulmuş olan dernek ve vakıflara yapılan yardımlar sayesindedir ki bugün EGM  taşra teşkilatı hizmet verebilmektedir.

Hiçbir kişi ve kurum güvenlik hizmeti almaktan sarfınazar edemeyeceği ve bu hizmetin standartlarını düşürmek söz konusu olamayacağından, örneği olan pek çok kurum gibi Polis Teşkilatı da katma bütçeli kuruluş haline getirilmeli, ürettiği mal ve hizmetlerden alınan vergi, resim ve harçların belli bir oranı Teşkilatın bütçesine aktarılarak kaynak yaratılmalıdır. Bu şekilde trafik, pasaport, ruhsat başta olmak üzere pek çok birimde elden ele dolaşan yardım makbuzlarının neden olduğu spekülasyonlar ve suiistimaller de ortadan kaldırılabilecektir.

DÖNER SERMAYE İŞLETMESİ

Polisin yaptığı işler analiz edildiğinde görülmektedir ki hemen her konuda polisin bir görevi bulunmaktadır. Gerek kişiler gerekse kurumlar pek çok işinin hal mercii olarak polisi görmektedir. Onlar inanmakta ve bilmektedirler ki polis, o konuyu bir şekilde halledecek, üstelik iş gördüren için bunun bir bedeli de yok.

Bu nedenle nimet-külfet denklemi yerine gelmeli, fedakarlık denkleştirilmelidir. Bunun için döner sermaye işletmesi kurularak, polise yaptırılacak genel güvenliğin sağlanmasıyla ilgili olmayan işlerde talepte bulunan bunun bedelini ödemelidir.

Bu işletme kapsamında örneğin silah ruhsatı düzenlenecek olanlara silah eğitimi (hukuk, silah mekaniği ve kullanımı) verilebilir, vatandaşlarımızın bilinçli ve eğitimli bir şekilde silah bulundurmaları ve taşımaları mümkün olabilir.

Polis tarafından üretilen hizmetlerden genel güvenlik dışında kalanların bedeli hizmet alana ödetilerek kamu maliyetinin azaltılması yanında, hizmet üretenlerin desteklenmesi ile de “iç müşteri memnuniyeti” sağlanabilir.

ÇALIŞMA KOŞULLARI[4]

Anayasamızın 128. maddesine göre kamu görevlilerinin … hakları, yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri yasa ile düzenlenir. Ülkemiz de imzaladığı ILO sözleşmelerine göre kamu veya özel sektörde çalışanlar için günlük çalışma süresi 8 saattir. 657 sayılı yasanın 99. ve takip eden maddelerinde, devlet memurlarının çalışma saat ve usulleri hükme bağlanmıştır. Buna göre; devlet memurlarının haftalık çalışma süresi, cumartesi ve pazar günleri tatil olmak üzere 40 saattir ki bu hüküm Sözleşmeye uygundur.

Kurumların ve görülen hizmetin özelliklerine göre günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışanların çalışma saat ve şekilleri, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın izni alındıktan sonra kurumlarınca farklı çalışma sürelerinin tespit olunabileceği belirtilmektedir[5].

7 gün 24 saat güvenlik hizmeti verilen Polis Teşkilatında, personelin çalışma saatleri 1995 yılına kadar düzenlenmemiştir. 19.10.1995 tarih ve 231771 sayılı Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin Çalışma Saatlerine İlişkin Esaslar konulu Bakanlık Genelgesinin 4. Maddesi ile; “… nöbet usulü ile çalışması zorunlu olan personelin çalışma saatleri, hizmetlerin gerekleri göz önünde bulundurularak olağanüstü durumlarda 12/12, diğer durumlarda 12/24 veya 12/36 esaslarından herhangi birine veya her birine göre Taşra Teşkilatında Mülki Amirin, Merkez Teşkilatında Genel Müdürün onayı ile düzenlenir” hükmü getirilmiştir.

Yasada düzenlenen “olağan koşullarda haftalık 40 saat” limitini aşan bu düzenlemeye göre 12/12 sistemi uygulanacaksa haftada 1 gün izin kullanılabilmekte, 12/24 sistemi uygulandığında ise haftada 1 gün izinden de mahrum kalınmaktadır.

Normal çalışma saatini aşan fazla mesai ve bunun karşılığı ödenecek ücretin nasıl tespit edileceği 657 sayılı yasanın 178. maddesi ile düzenlenmiştir: Fazla çalışma, sadece salgın hastalık ve tabii afetler gibi olağanüstü hallerde ve bu hallerin devamı süresince mümkündür. Bu durumda fazla çalışmanın süresi ve saat başına ödenecek ücret Bakanlar Kurulunca belirlenecektir[6].

Ayrıca yöneticiler, her olasılığı düşünerek terör, grev, kanunsuz gösteri, toplantı ve benzeri sebeplerle çalışma saatini onaylı olarak, 12/12 şeklinde uygulamaktadırlar. Ülkemiz koşullarında bu tür olaylar sık meydana geldiğinden, göreve geliş-gidiş, nöbet devri, takip edilen olayın sonuçlanması veya ikinci emir gerekçeleri ile, polisin çalışma saati 14 veya 16 saati bulmaktadır. Özellikle yönetici personelin çalışma saatleri en az 16 saate kadar yükselmektedir.

Yasaya göre kurumların, günlük çalışma süresinin dışında fazla çalışma ücreti vermeksizin personelini çalıştırabilmeleri mümkündür. Bu durumda ise her sekiz saat için bir gün izin verilmesi zorunludur. Ancak bu hüküm Polis Teşkilatında işletilmemektedir ki bu noktada da yasaya aykırılık bulunmaktadır.

Polis Teşkilatının çalışma sisteminin temeli vardiya biçimidir. Vardiya biçiminde çalışma koşullarının, insanın fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik durumunda olumsuz etkileri  bulunduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir. İnsan vücudu normal şartlarda belirli bir biyolojik çalışma saatine sahiptir. Gündüzleri çalışır, geceleri  dinlenir. Hizmet gereği polislik mesleğinde bu mümkün değildir. Bu nedenle, kişi üzerinde oluşması muhtemel “ruhsal bozukluk ve bilinçte negatif yansıma” sakıncalarının giderilebilmesi için çalışan kişiye yeterli oranda ve uygun mekanda  dinlenme  imkanı tanınmalıdır. 8 saati aşan mesai sürelerinden kaçınılması önerilmekte[7] ise de, Emniyet Teşkilatında çalışan personel, halen yeteri kadar dinlendiril(e)memektedir.

Toplumsal olaylarda polis, sabahın erken saatlerinde muhtemel geçiş güzergahlarında görevlendirilmekte, 12 veya 16 saat süresince olumsuz şartlarda ayakta dikilmektedirler. Bu süre zarfında fizyolojik ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan ve bedensel, ruhsal olarak yorulan Polis, en küçük toplumsal direnme karşısında esnek davranma kabiliyetini kaybetmekte ve istenmeyen olaylara sebebiyet verebilmektedirler.

Bazı illerimizde karakol amirleri sabah saat 08:30’da görev alıp ve en erken saat 24:00’te görevden ayrılmaktadırlar. Bir karakol amirinin, ertesi günü gündüz vatandaşla ilgileneceği en verimli saatlerde, yeteri kadar dinlenemediğinden bitkin bir durumda olduğu görülmektedir. Bu, polisin çalışma hayatı ile sosyal hayatının birbirine karıştığını göstermektedir.

Polisin izin ve mesai kavramları bütünleştirilmiştir. Polis istirahatlı dahi olsa, hatta yeni görevden ayrılmış dahi olsa, amir tarafından verilen emir gereği tekrar göreve dönmek zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla polis görevde iken, hangi saatte istirahata ayrılacağını net olarak bilememektedir. İkinci emir olasılığı, özel yaşama ilişkin program yapılmasına olanak tanımamaktadır. Programlı bir yaşamdan yoksun kalan polis, sürekli olarak görünmeyen bir “iş stresi”nin baskısı altındadır. Bu ise, kaçınılmaz olarak görevi yanında eşi ve çocukları ile olan ilişkisini ve aile içindeki güvenilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir[8].

1992-2001 yılları içinde 277 personelin intihar, şehitler hariç 377 personelin görev esnasında vefat, 1534 personelin görevin yarattığı meslek hastalıklarına bağlı olarak vefat, 522 personelin malul, 1336 personelin istifa, 1889 personelin müstafi, 728 personelin gerek sağlık ve gerekse adli cezalar nedeniyle işine son verilmesi ve 1576 personelin disiplin cezası sonucunda işine son verilmiş olması polisin içinde bulunduğu koşulların ağırlığını ve öngörülmezliğini kanıtlamaktadır.

Hafta sonu tatili olmayan, zorunlu haller dışında izin kullanmayan insanların işte başarılı olmalarını beklemek realiteye aykırıdır.

Günümüzde bir birey olarak polis, 7 gün 24 saat verilmesi gereken güvenlik hizmetini; kendilerine, ailelerine, çocuklarına haksızlık yaparak yerine getirmek zorunda bırakılmıştır. Polislerin kendileri, eşleri ve çocuklarına ait olması gereken zamanın da kullanılarak kurumsal bir hizmetin verilmesi ne yazık ki hakkaniyet değerini yaşatmak olmamaktadır. Bir birey olarak polisin kendisi ve sorumlulukları da mutlaka hesaba katılmalıdır. Hakkaniyet, diğer insanların olduğu kadar, İnsan Haklarını korumada birinci derecede sorumlu polisin de haklarının korunmasını içerir[9].

POLİSLERİN ÇALIŞMA KOŞULLARININ ANAYASADA VE ULUSLARARASI BELGELERDE GARANTİ EDİLEN HAKLARIN İHLALİNE YOL AÇIP AÇMADIĞI KONULU HUKUKİ MÜTALAA

Bir Polis Memurunun çalışma saatlerinin düzensiz olduğu ve bu durumun İnsan Hakları ihlaline yol açtığını ileri sürerek 08.02.2001 tarihinde bir dilekçe ile da özeİzmir İİHK’na başvurması ve Kurul tarafından 29.03.2001 tarihinde alınan kararla konu ile ilgili olarak bir rapor hazırlanmasının istenmesi üzerine Prof. Dr. Bahri ÖZTÜRK ve Yrd. Doç. Dr. Oğuz SANCAKTAR tarafından hazırlanan Polislerin Çalışma Koşullarının Anayasada ve Uluslararası Belgelerde Garanti Edilen Hakların İhlaline Yol Açıp Açmadığı konulu hukuki mütalaada özetle;

§         Kanun koyucunun çalışma saatlerinin düzenlenmesinde kurum yada hizmet özelliği dikkate alınarak farklı uygulamalarının olabileceğini ancak bunun ya kanun yada yönetmelik şeklindeki hukuki işlemlerle mümkün olabileceğini, ancak ETK, PVSK ve PVS Tüzüğü ve polisi ilgilendiren diğer mevzuatta konuya ilişkin bir düzenleme getirilemediği, daha ziyade genelge ile bazı esasların tespit edildiği, hukuki bakımdan genelgelerle müstakil olarak çalışma saatleri konusunda asli düzenleme getirilemeyeceği, dolayısıyla bu çerçevede normlar hiyerarşisi açısında hukuki bir sakatlığın dikkat çektiği,

§         DMK 101 nci maddesinde “Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet Memurlarının çalışma şekil ve saatleri Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının muvafakati alındıktan sonra kurumlarınca düzenlenir” hükmünü taşıdığından söz konusu belirleme yapılırken hem Başbakanlık hem de Devlet Personel Başkanlığının görüşünün alınmasının zorunlu ve bu usule uymamanın şekil ve usul unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu, ilgili idarenin söz konusu belirlemeyi yaparken ve takdir yetkisini kullanırken kamu yararı ve hizmet gereklerini dikkate almak zorunda olduğu ve keyfi hareket edemeyeceği,

§         Çalışma saatlerinin düzenli olmasının İnsan Hakları açısından çok önemli olduğu ve tahammülü aşan bir şekilde çalıştırılmanın ciddi bir hak ihlalini ortaya çıkardığı,

§         Polisin çalışma koşullarına ilişkin mevcut düzenleme ve uygulamalarının Anayasanın, İHEB ve İHAS temel hükümlerine açıkça aykırı olduğu,

o        Anayasanın 49 ncu maddesinde “Devlet çalışanların hayatını geliştirmek için çalışanları korumak zorundadır”.

o        İHEB 22’nci maddesinde  “Her şahsın … adil ve elverişli çalışma şartlarına” hakkı vardır, 24’ncü maddesinde, “Her şahsın dinlenmeye …, bilhassa çalışma müddetinin makul surette tahdidine… hakkı vardır.

o        İHAS 4 ncü maddesinin “Hiç kimse mecburi çalışmaya tabi tutulamaz”

§         Anayasanın 59 nci maddesinin “Dinlenmek çalışanların hakkıdır.” hükmü gereğince mevcut çalışma koşullarının düzenli olarak dinlenme olanağını vermeyecek şekilde anayasaya aykırılık teşkil ettiği, burada sadece yorgun polisi değil, böyle bir polisin işi gereği muhatap olacağı vatandaşlara verebileceği zararın gözden uzak tutulmaması gerektiği,

belirtilmiştir.

İNSAN HAKLARINDAN SORUMLU DEVLET BAKANLIĞI

Aynı konuda İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı;

Emniyet mensuplarının çalışma saatlerinin düzenlenmesinde her ne kadar ülkemizin ekonomik koşulları, teşkilatın iş yükü, emniyet ve asayişe müessir olayların sayısı ve personel mevcudu gibi etkenler dikkate alınıyorsa da, Anayasamız ve Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümlerine uyulmasının, Anayasada ifade edilen hukuk devleti olmanın kaçınılmaz gereği olduğu,

Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken mevzuata uygun hareket etmelerinde ağır çalışma koşullarının olumsuz etkisi olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiği, İnsan Hakları alanında eğitim ve bilinçlendirmenin yanı sıra çalışma koşullarının iyileştirilmesinin İnsan Hakları ihlallerinin azalmasında önemli bir etken olacağı,

İnsan Hakları ihlallerine meydan vermemek için mevzuatın hukukun temel prensiplerine uygun bir şekilde yorumlanarak uygulanmasının ve ayrıca yöneticilerin takdir yetkilerini en isabetli ölçüler içerisinde özenle kullanmalarının önem taşıdığı,

hususlarını saptamıştır.

Güvenlik hizmeti kurumsal bir görevdir. Ancak bu hizmetin verilebilmesi için bir birey olan polisten fedakarlık istenmesi yerine kurumsal tedbirlerin alınması gerekir.

Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak polisin çalışma saatleri yeniden düzenlenmelidir.

Polisin çalışma koşullarına ilişkin düzenleme ve uygulamalar Anayasanın, İHEB ve AİHS hükümlerine uygun hale getirilerek, çalışma saati esasen haftada 40 saat olmalı, bunun üzerine çıkabilecek birkaç saat fazla mesainin de karşılığı verilmeli; personel, İİHK’na, bölge idare mahkemelerine ve hatta AİHM’ne müracaat etme zorunda bırakılmamalı, idare ile kamu görevlisi davalı duruma düşürülmemelidir.

ÜCRET[10]

Devletin asli görevi, bireylerin güvenliğini ve kamu düzenini sağlamaktır. Güvenlik hizmeti, diğer hizmetlerin ön koşuludur. Eğer bir ülkede güvenlik hizmeti temin edilememiş ise, o ülke için yatırım, kalkınma ve milli gelirin arttırılması gibi başka hizmetlerin yapılabilme şansı yoktur. Bu nedenledir ki, BM ve AK’nin kabul ettiği uluslararası bildirgelerle, polis teşkilatlarının maddi ve manevi yönden desteklenmesine özel bir önem verilmiştir. Avrupa ülkelerinde, “Güvenlik Mühendisliği” olarak da nitelendirilen polis, diğer memurlar gibi normal çalışma süresi kadar çalışmakta olmasına rağmen, en yüksek maaşı alan ve sosyal yaşamı en iyi durumda bulunan kamu görevlileri arasındadır.

AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTERLER MECLİSİNİN POLİS HAKKINDAKİ BİLDİRİYE İLİŞKİN KARARI

AK Parlamenterler Meclisinin polis hakkındaki bildiriye ilişkin 690 (1979) sayılı Kararı’nın 5. maddesinde; “Polisler, içinde görev yaptıkları toplumun maddi ve manevi aktif desteğinden yararlanmalıdır.” (B) Statüsünün 4. maddesinde; “Polisin, içinde görev yaptığı çevre, mesleki psikolojik ve maddi koşulları, birliği, tarafsızlığı ve onur’u koruyacak nitelikte olmalıdır.”, 5. maddesinde ise, “Polisler, adil bir ücret hakkına sahiptirler, bu ücretin tespitinde, tehlike ve sorumlulukların önemi, çalışma saatlerinin düzensizliği gibi özel faktörler dikkate alınmalıdır.” hükmünü içermektedir.

AVRUPA İŞKENCEYİ ÖNLEME KOMİTESİ RAPORU

AİÖK’nin raporunda[11]; Türk emniyet birimlerindeki görevlilerin oldukça gergin bir durum sergiledikleri bu durumun ise genelde psikolojik reaksiyonları ve orantısız davranışları doğurduğunun müşahede edildiği, birçok görevlinin uzun çalışma saatleri, maddi ve insani imkanların yetersizliği ve kötü çalışma koşulları nedeniyle stresli ortama maruz kaldıklarının tespit edildiği ve bu şekildeki bir atmosferin hata yapmaya ve uygunsuz kestirme yollara başvurmaya neden olduğu belirtilerek bu şartların düzeltilmesi için alınacak önlemlerden haberdar olmayı istemektedir.

ÖZTÜRK VE SANCAKTAR’IN HUKUKİ MÜTALAASI

ÖZTÜRK ve SANCAKTAR’ın hukuki mütalaasında; “Polisin maaş sorunun en az çalışma düzeni kadar önemli olduğu, Türk Polisine verilen maaşın batılı meslektaşları ile mukayesesinin dahi mümkün olmadığı, maaşlarının düşük olmasının sadece polisi değil suçlulukla mücadeleyi de olumsuz yönde etkilediği, örneğin trilyonla ifade edilen değerlere ulaşan uyuşturucu ticareti ile mücadele eden polise yoksulluk sınırında maaş verilmesinde yaratabileceği komplikasyonları tahmin etmenin zor olmadığı” belirtilmiştir.

Polisin içinde bulunduğu çalışma koşullarının, tutum ve davranışlarının insan hak ve özgürlüklerini doğrudan etkilediği bir gerçektir. Polise ne kadar iyi imkanlar tanınırsa, o oranda hoşgörülü ve İnsan Haklarına da saygılı olunur. Mevzuat düzenlemeleri ve personelin eğitimi mutlaka gerekli, fakat yeterli değildir. Polisin içinde bulunduğu çalışma ve maddi koşullar ihmal edilerek, sadece mevzuatın devreye konulması ile İnsan Hakları konusunda başarılı olunacağını beklemek iyimserlik olur.

Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak, yaptığı hizmetin niteliği ve üstlendikleri görev riski gereğince emniyet personelinin diğer devlet memurları ile kıyaslanamayacak önemde farklılıklara sahip olması nedeniyle özellikle insan hak ve özgürlüklerine saygılı olan ve bu amaçla gayret gösteren kişi ve kurumların, polisin maddi ve sosyal çalışma koşullarının düzeltilmesi için çaba harcaması gereklidir. İnsan Haklarına saygılı olması mutlak gerekli olan polislerin, onların eşlerinin ve çocuklarının da hakları olduğu göz ardı edilmemeli, yaptıkları işe, çalışma sürelerine ve şartlarına, aynı işi yapan diğer genel kolluk teşkilatlarının mensuplarına uygun ücret almaları sağlanmalıdır.

Bu noktada polisler, İnsan Haklarından ve hazineden sorumlu Devlet Bakanlıkları, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Personel Başkanlığı, Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ulusal basının desteğinin alınmasını, TBMM üyelerinin bilgilendirilmelerini; hazineden sorumlu Devlet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığının da sorunlarına çözüm getirmesini beklemektedir.

SONUÇ

Teşkilatımızın şu an içinde bulunduğu sorunlar bir kriz veya bir dönüşüm sancısı olabilir. Bunun çözümü için (1) bir yeniden yapılanma komisyonu kurulmasını, (2) sözcüyü belirlemeyi, (3) Teşkilatımızın hangi alanlarda hasar gördüğünü tespit etmeyi, (3) hasar alanlarının iyileştirilmesini, (4) doğru ve açık iletişim yapmayı, (5) itibar iletişimine yönelmeyi öneriyorum.

Yapılması gereken, katılımcı bir yaklaşımla; (1) CEO’nun başkanlığında, (2) yönetim danışmanı, (3) insan kaynakları danışmanı, (4) finans danışmanı, (5) hukuk danışmanı, (6) iletişim danışmanı, (7) endüstri mühendisliği danışmanı gibi ihtiyaç duyulacak danışmanlardan oluşacak bir ekiple “kriz içinde yönetim” yaklaşımını sergilemek ve çıkış yolları için model ve senaryolar geliştirmektir, kendimizi bilgi toplumu gereklerine göre formüle ederek fırsatlar doğurabilmektir.

Bilgi toplumunun üç temel iletişim üslûbunu anlamalıyız: Açıklık, şeffaflık ve katılımcılık… Tabii ki bunu yaratıcılık, tutarlılık ve süreklilik ile destekleyerek. Sonra? Gelsin fırsatlar, yükselsin itibarımız…[12]

Ülkemizde daha iyi bir yönetim (Better governance), Kopenhag ve Maastrischt Ölçütleri olan demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, İnsan Haklarını ve azınlıkların korunması ve saygı görmesini teminat altına alabilmek için, Polis Teşkilatı yönetici ve mensupları, ilgili kamu kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, TBMM üyeleri, kısaca AB sevdalısı herkes, el ele vererek Polis Teşkilatının sorunlarını temelden çözmelidirler.

Bunları yapalım ki, polisin saygın bir kimlik kazanmasının, yaşam ve çalışma koşullarının düzeltilmesinin sadece polisin yararına değil, aynı zamanda İnsan Hakları ihlalleri ile mücadelenin de en gerçekçi yolu[13] olduğunu Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi raporu veya AİHM kararlarından öğrenmeyelim, bilakis AB’ye girebilelim.

KAYNAKÇA

AİÖK Raporu (02-14 Eylül 2001 Tarihinde Türkiye’ye Yapılan Ziyaret Çerçevesinde Emniyet Birimlerinde Yapmış Oldukları Geziler Sonrasında Düzenledikleri Rapor)

AKDENİZ Mehmet, Polisin Çalışma Saatleri ve Etkileri, Yayınlanmamış Makale

AKDENİZ Mehmet, İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitiminde Polis, Yüksek Lisans Tezi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi, 2000

AKYOL Taha, 11.12.2003 tarihli Milliyet Gazetesi

CÜCELOĞLU Doğan, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı, Remzi Kitapevi, 21. Basım

CÜCELOĞLU Doğan, İçimizdeki Biz, Sistem Yayınları

DALDA Yusuf Vehbi (1.Sınıf Emniyet Müdürü, APK Uzmanı) Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Projesi Işığında: Polisin Konumu, Çağın Polisi Dergisi,Sayı 25 

DEMİREL Süleyman, 21. Yüzyıl Türkiye’sinin Stratejik Hedefleri, Stratejik Analiz (Avrasya Bir Vakfı Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Aylık Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi), Sayı 27

DÖNMEZER Sulhi, Ord. Prof. Dr., Mala Karşı İşlenen Suçlarla Mücadele Semineri (EGM Asayiş Dairesi Başkanlığı), 24.05.2000, Çırağan Sarayı/İstanbul

FERHUGEN Vünther, AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri, 26.9.2002 Tarihli Basın Haberi

Kopenhag AB Zirvesi Başkanlık Sonuçları, T.C. Dışişleri Bakanlığı-ARUD

NİTAS Koraltay (Vali), Yirmi Birinci Yüzyılda Yönetim, Ankara 2003, İçişleri Bakanlığı – Türk İdari Araştırmalar Vakfı

ÖNDER Şükrü (AKP Yalova Milletvekili), Başbakan’a sunulan Polis  Raporu: Polisin Morali bozuk, 09.12.2003 Zaman Gazetesi

ÖZTÜRK Bahri Prof. Dr. ve SANCAKTAR Oğuz Yrd. Doç. Dr., Polislerin Çalışma Koşullarının Anayasada ve Uluslararası Belgelerde Garanti Edilen Hakların İhlaline Yol Açıp Açmadığı konulu hukuki mütalaa, İzmir İl İnsan Hakları Kurulu 2001

POLAT Özgüner (Emekli Emniyet Müdürü), Sağlığımız ve Maaşlarımız, Çağın Polisi dergisi, yıl 2, sayı 23, sayfa 2

Saydam Ali, Her krizden fırsat çıkmaz!!! (Marketing  Türkiye, 1 Mayıs 2001)

YACTH Diana, Avukat, İngiltere/Londra New Scotland Yard Danışmanı, Terörle Mücadele Polisliği Semineri, EGM – The British Counsil İşbirliği, 21-24 Mart 1999 Bilkent Hotel – Ankara

YILMAZ Halil, Aynasızdan Polise yol haritası, Atlas Yayıncılık, Ankara 2003

YILMAZ Halil, Polis, Anarşi İle Zulüm Arasında Denge, IPA Türkiye Aktüel Dergisi, IPA (Uluslararası Polis Birliği) Türkiye Yayın Organı, Sayı 2

YILMAZ Halil, AB Üyeliğine Polis Teşkilatının Etkisi, Polis Dergisi Sayı 32

YILMAZ Halil, Polis Reformu Olmadan Asla!, Çağın Polisi Dergisi Sayı 14

ZENGİN Selçuk, Polis Teşkilatının Çalışma Şartlarının Ergonomik Açıdan İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Aralık 1997

TRT, 13.12.2003 tarihindeki “Susma, Konuş” programı

Jean-Marc Ancian, Balland, La police des Polices, 1988

 



* Bu yazıda ifade ettiğimiz görüşlerimiz Polis Dergisinin 32. sayısında ve AYNASIZDAN POLİSE yol haritası (Atlas Yayıncılık Ankara 2003) kitabımızda ÜLKEMİZİN AB ÜYELİĞİNE POLİS TEŞKİLATININ ETKİSİ, Çağın Polisi dergisinin 14. sayısında POLİS REFORMU OLMADAN ASLA başlıkları ile yayınlanmıştır.

** İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı

[1] DEMİREL, a.g.e.

[2] YACTH Diana, Avukat, İngiltere/Londra New Scotland Yard danışmanı, TERÖRLE MÜCADELE POLİSLİĞİ SEMİNERİ, EGM – The British Counsil işbirliği, 21-24 Mart 1999 Bilkent Hotel – Ankara

[3] YACTH, a.g.s.

[4] AKDENİZ Mehmet (EGM Personel Dairesi Başkanlığı Emniyet Amiri), POLİSİN ÇALIŞMA SAATLERİ VE ETKİLERİ, yayınlanmamış makale

[5] Kanımca Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın izni ile kurumlarca yapılacak farklı çalışma sürelerinin tespiti, haftalık 40 saatlik limit içinde yapılabilecektir.

[6] Kasım 2002 itibariyle özlük hakları açısından aynı düzenlemeye tabi diğer Devlet Memurlarına göre iki mislinden fazla çalışan polise ödenen fazla mesai ücreti 115 bin TL’dir.

[7] ZENGİN Selçuk, POLİS TEŞKİLATININ ÇALIŞMA ŞARTLARININ ERGONOMİK AÇIDAN İNCELENMESİ, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Aralık 1997, s. 29

[8] AKDENİZ Mehmet, İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ EĞİTİMİNDE POLİS, Yüksek Lisans Tezi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi, 2000

[9] Ayrıntılı bilgi için bakınız: CÜCELOĞLU Doğan, ANLAMLI VE COŞKULU BİR YAŞAM İÇİN SAVAŞÇI, sh: 130-131, 21. Basım, Remzi Kitapevi

[10] AKDENİZ, a.g.e.

[11] AİÖK üyelerince 02-14 Eylül 2001 tarihinde Türkiye’ye yapılan ziyaret çerçevesinde emniyet birimlerinde yapmış oldukları geziler sonrasında düzenledikleri rapor

[12] Bu fikir bende Sayın Ali Saydam’ın HER KRİZDEN FIRSAT ÇIKMAZ!!! (Marketing  Türkiye, 1 Mayıs 2001) makalesini okuduktan sonra olgunlaşmıştır.

[13] ÖZTÜRK ve SANCAKTAR, a.g.e.