Hukuk Devleti ve Polis
Kemal YAZICIOĞLU
Ordu Valisi
Hukuk Devleti; insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyan, adil bir hukuk düzeni kuran ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasaya uyan devlettir.
Hukuk devleti anlayışı Fransız Devriminden sonra Kara Avrupa’sında gelişmeye başlamıştır. Ülkemizde bu kavramın gelişimi incelendiğinde; Tanzimat dönemini başlatan ” Gülhane Hattı Hümayunu”, “İshalat Fermanı” ve ” Fermanı Adalet” te devlet idaresinin hukuka bağlanma çabaları görülmektedir. Bu belgelerde; can güvenliğinin korunması, mal güvenliği, ırz ve namus gibi temel haklara saygı gösterileceği, askerlik ve vergi gibi kamusal yükümlülüklerin kanun ile belirleneceği, idarenin yargı yolu ile denetimi gibi hukuk devletinin temel kavramlarına rastlamaktayız. Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerinde de önemli adımlar atılmış, temel haklar Anayasa güvencesine alınmıştır.
Nihayet Cumhuriyet döneminde 1924 ve 1961 Anayasaları ile temel hakların Anayasa güvencesinde olması sağlanmış, kuvvetler ayrımı ilkesi benimsenmiş, çok partili demokratik rejime geçilerek Cumhuriyetin temel organlarının seçimle işbaşına gelmesi sağlanmıştır. 1982 Anayasasında da bu hususlardaki hassasiyet sürdürülmüştür.
Hukuk devleti, sadece hukuku koyan değil, aynı zamanda koyduğu hukuka uyan devlettir. Bu kavram yünetilenlere hukuk güvenliği sağlamaktadır. Vatandaşların kanunlarla getirilen bu güvenliği gündelik yaşamlarında hissetmelerinde Emniyet Teşkilatımızın önemli payı vardır. Her ne kadar insan hakları ihlalleri konusunda Emniyet Teşkilatımız zaman zaman (maksatlı ve taraflı olduğunu düşündüğümüz) bazı ithamlarla karşı karşıya kalsa da unutulmamalıdır ki hukuk devletinin varlığı ve korunmasında Emniyet Teşkilatımızın rolü büyüktür.
Hukuk devleti dendiğinde: kendisi hukuka uyan devlet anlaşılması gerektiği gibi aynı zamanda vatandaşlarına hukukunu söyleyen, güvence altına alan, temel hak ve hürriyetlerini gözeten devlet anlaşılmalıdır. Devlet bu koruma ve gözetme görevini güvenlik güçleri eliyle yerine getirmektedir. Her meslekte olduğu gibi Emniyet mensuplarımız arasında da yaptıkları görevin ve yaşadıkları olayların ağırlığından kaynaklanan, mürferit hadiselere neden olan arkadaşlarımız olabilir. Bunun tasvip edilmesi elbette mümkün değildir. Kamuoyunun üzerinde hassasiyetle durduğu insan hakları ihlallerinin en aza indirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.
Ancak yapılan bu çalışmalarda ve alınan olumlu sonuçlardan halkımızın haberdar edilmesi ve çok önemlidir.. Emniyet güçlerimiz kanunlar çerçevesinde, Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda hayatlarını ortaya koyarak görev yapmakta, vatandaşların mal, can ve namus güvenliğini, huzurunu sağlamaktadırlar. Buna rağmen belirli çevrelerin münferit olayları genelleştirerek Emniyet Teşkilatımızı yıpratmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bunlara verilecek en güzel cevap Türk Polisinin gerçek yüzünü onlara göstermek, her türlü zor durum ve koşulda görev yapan meslektaşlarımızın insan haklarının ihlalcisi değil, koruyucusu olduğunu milletimizin görmesine imkan sağlamaktır.
Emniyet teşkilatımının Ulusumuzun can, mal ve namus emniyeti ile ülke bütünlüğünü korumak gibi kutsal, şerefli ve önemli bir görevi vardır. Bu görev 157 yıldır büyük bir şevk ve azimle ifa edilmektedir.
Türk Polisi, kanunlarda belirtilen görevlerini Atatürk ilke ve inkilapları ile ve değişen dünyanın getirdiği standartlarla bütünleştirerek çağdaş bir görev anlayışı ile hizmetini ebediyen sürdürecektir.
Bu görev sürdürülürken başarının en büyük etkenlerinden birisi, yaşanan tecrübeler ve edinilen bilgi birikimleri olacaktır. Bu anlamda 2001 yılının Nisan ayında kurulan “Emekli Emniyet Müdürleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” bir boşluğu doldurmuş ve yayınlanan dergi ile de meslekteki arkadaşlarımız için önemli bir başvuru kaynağı kazandırmıştır.