HEM SUÇLU HEM DE GÜÇLÜ
Kemal ÇELEBİ Emekli Emniyet Müdürü |
Ben 1960 yılının Eylül ayında Polis Koleji sınavlarına katılmak için ilçemden otobüse binip Ankara’ya geldiğimden beri, ilk yıllarda sık sık memleketime gidip gelmek, bilahere meslek hayatımda amatörce zevklerimi gidermek için, yakın yörelere gidip görmek, bilahere atandığım uzak illerden Ankara’ya gelip gitmek ve nihayet 15 yıllık müfettişlik görevim esnasında görev nedeniyle çok sık olarak otobüsle seyahat ettim. O kadar ki bazı yolları adeta ezberlediğim olmuştur. Ankara’dan ilçeme gider veya dönerken gözümü kapatır aracın hangi kasis ya da bozuk yolda seyrettiğini, hangi virajı döndüğünü anlar, yol kenarındaki direkleri yada kesik yol şeritlerini sayarak kaç km sürat yapıldığını bilirdim. Sürücüleri ikaz eder dikkatlerini çekerdim. Afallar kalırlardı.
Birçok kişide gözlemlemiştir. Otobüs seyahatlerinde insan oyalanmak isterse, kendisine oyalayıcı bir meşgale bulur, yeter ki dikkatini belli bir konuya teksif etsin. Ben daha çok, çok yüksek sesle devamlı konuşan kişilere, yanındakinden gazete, mecmua isteyen şahıslara, bebeklerine aşırı ihtimam gösterip çocukları huysuzlaştıran anne-babalara kafamı takar yolun nasıl bittiğini anlamazdım. Hele adam gazeteyi almış, daha okumadan yanındaki parazit kişi ister, uzun uzun okur ve çarşaf gibi dağınık iade edince çileden çıkardım. Bana ne ama yine de dayanamaz kafayı takardım. Dedim ya bu tür olaylar beni oyalardı. Tabi ki bu tür hadiseler ulusoy, varan gibi firmalarda olmaz, hani hasbelkader turizmler var ya oradan cereyan ederdi. Benim gibi çok seyahat eden insan elbetteki ucuz firmaları tercih edecektir.
Yolculuğunda bir tekniği vardır. Eğer ailece seyahat edeceksen kalite aramak gerekir, ancak yalnız seyahat ettiğimde kalite yerine ucuzluk arardım. Terminale gider peronlarda harekete hazır otobüslere yanaşır kaça götürdüklerini sorarsın, zaten boş gideceğinden 25 yerine 15 e rahat gidersin. Tabi bu taktik çok gezen kişilere mahsustur. Nadiren seyahat eden kişilerse paşa paşa seyahat edebilirler.
Bir de değinmeden geçemeyeceğim bir mesele var ki değme gitsin. Pasolu yolculuk, yazıhaneci şoföre yolcu listesini verirken, “….. numara yada numaralarda (çoğunlukla emniyet mensubu) filan oturuyor, paso gidiyorlar, ilgilenin, firma sahibinin misafirleridir.” Dediğinde şoförün suratı asılır, hoşnutsuzluğu adeta yüzünde okunur. Hele muavinle konuşmalarında başlarlar beleşçiler hakkında fısıldaşmaya. Bu hareket beni çok rencide eder, adeta utancımdan kahrolurum.
Seyahat esnasında kafayı takacak olay türleri çoktur. Saymakla bitmez. Takma kardeşim kafana, sen işine bak, çevreyle ilgilenme, diyenler olabilir ancak insan kendisini çevresinden soyutlayamıyor, yapabilse zaten mesele kalmıyor.
Her ne ise biz gelelim bahse konu meseleye….
Bir dostumu ziyaret maksadıyla günü birlik olarak 150 km lik mesafedeki bir ilçeye gitmek üzere otobüse bindim. (olay son bir ay içinde cereyan etmiştir.) Otobüs boş idi, 4 numarayı verdiler, misafir götürmek istediler %10 tenzilatlı bilet alabildim. Otobüs hareket etti, yol güzergahındaki ilk ilçede kontenjanlı yolcu alındı. Yanıma bir delikanlı geldi oturdu. Selam sabah yok, soğuk yapılı bir delikanlı idi.
Yolda okur oyalanırım diye gazete almış fakat otobana çıkınca okumaya niyetlenmiştim. Katlanmış önümde duruyordu. Otobana çıkınca gazeteyi açtım daha bir iki dakika geçmeden hostes ikram servisine başladı. Bende kahvemi rahat içeyim diye gazeteyi katladım, kahveden sonra okumaya devam edecektim. Yanımdaki delikanlı gazeteme elini uzattı ve alabilirmiyim diye sordu. Canım sıkıldı, ters ve soğuk suratla baktım ama nezaket gereği sadece gazeteyi verdim. “Tabi kardeşim, hayhay, elbette” gibi ifadeler kullanmadım. Delikanlı gazeteyi 5-10 dakika içinde iade etti. Bende çabuk okudun diye bir laf ettim. Cevaben “gazeteyi gönülsüz verdiniz onun için çabuk iade ettim.” Demez mi? Al başına belayı… “kulağım ağır duyuyor onun için öyle davranmışımdır, istersen biraz daha oku…” deyince gazeteyi tekrar aldı ve başladı okumaya, okudu, okudu, okudu, ne ilanları bıraktı ne magazin sayfasını, otobüs menzile ulaşacak hala okuyor adam.
Derken ineceğim yere 5 dakikalık mesafe kaldı, otobüs daha 50 km benden sonra devam edecek.. Delikanlıya döndüm, “Delikanlı ben 5 dakika sonra ineceğim, sen daha gideceksin, şu gazete okumana biraz ara ver ve beni dinle…” dedim. Gazete elinde yüzüme bakarak “tabi dinliyorum” dedi.
“Bak evladım, sana birkaç husus söyleyeceğim,aklından hiç çıkarma” dedim. Nereli olduğunu sordum, filan yerdenim deyince, “eh bende oralıyım hemşehriyiz” dedim. Mesleğini sordum aynı meslekten olduğunu söyleyince; eh aynı meslektenmişiz, dedim. Tahsilini sordum lise deyince; “eh bende yüksek öğrenim gördüm, ikimizde mürekkep yalamışız” dedim. Yaşını sordum, otuz dedi. “eh benimde altmış, yakınız” dedim. Ve ciddileşerek, “Bana bak ve beni iyi dinle kardeşim, yolculukta gazete niye alınır, alınır çünkü okunmak ve oyalanmak, vakit geçirmek için, gazeteyi ben aldım sen okudun, halende okuyorsun, okuyacaksın da, çünkü ben şimdi ineceğim, gazete senin olsun. Yalnız bundan sonra gazete isteyecek olursan; eğer adam suratını ekşitir ise o gazeteyi asla alma, adam gazeteyi okuyup tamamen bitirmeyince gazete isteme, ve de gazete okumayı seviyorsan çok ucuz olan bir gazete alarak otobüse bin, bu nasihatlerimi asla unutma, yol boyunca ben gazete okumadım ama, seni okurken izledim, kabahat ve suçluluktan öte, fevkalade normal bir iş yapıyormuşçasına pişkin halini seyrettim bazen öfke, bazen acıma duygularını taşıdım ve dolayısı ile bende yolun nasıl bittiğini anlamadım.”
Bu sözlerim üzerine delikanlı cevaben, “ bundan sonra böyle bir davranış mı, asla, tövbeler olsun, düşünemedim, mazur gördüğünüz ve nasihatleriniz için size müteşekkirim.” Dedi ve ısrarla elimi öperek tekrar tekrar özür beyanları karşısında çoktan affettim bile.