Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

EMPATİ VE TV

A.Tekin AKIN

     1.Sınıf Emniyet Müdürü

 Samsun İl Emniyet Müdürü

Televizyon dizilerindeki mesaj nerelere gidiyor? BİLGİ TOPLUMU’nda mesajı gönderen kim?

Yanlışlıkla,  kimlere olumsuz mesaj veriliyor?

Empatik ilişki, 21.yüzyılda gerek kamuda, gerekse özel sektörde giderek ağırlıklı olarak yerini alan bir iletişim tekniği olmaktadır. Çünkü BİLGİ, artık kimin elinde ise güç kaynağı ve sürekli yönetim kaynağı olmaya devam etmektedir. O halde bilginin iyi ve kötü kullanımı konusunda biz, bu dünyayı gelecek nesillere taşırken torunlarımıza de devrederken öyle bir denetim altına almalıyız ki özellikle TV. dizilerindeki aksiyon filmleri bizi nereye götürmektedir? Sorusunun cevabını, sokak aralarında gecenin geç saatlerinde aramayalım.

Bilginin yeryüzünde hatta gökyüzünde yeri neresidir? Sorusunu ünlü ABD’li kadın şair Emily Dickinson şöyle ifade ediyor.

            Gökten daha geniştir insanın beyni,

            Koyunuz yan yana ikisini

            Kolayca alacaktır içine

            Biri ötekini, hem de sizi

            Denizden daha derindir, insanın beyni,

            Tutunuz mavisini mavisine,

            Süngerler gibi biri

            Çekecektir içine ötekini.

İşte BİLGİ ile insan, çevre ile yönetim arasındaki ilişki böylesine derindir.

Son aylarda ulusal TV lerde, dizi filmlerimizde; sokaklarda başlayıp belli bir hiyerarşik bütünlük içinde kademe kademe yükselen ve en tepede son derece etkili bir konseye dönüşen çok güçlü bir mafya örgütü ile o örgütle mücadele eden iyilerin savaşını anlatılmaktadır. Sokak hareketlerindeki mafya tipi çatışmalar, artık empatik ilişki sonucu evdeki aile bireylerinin ertesi gün ve haftalardaki alışılmış yaşamındaki yerini alan motivatör olmaktadır. Biz, yöneticilerin dolayısı ile suç ile mücadele edenlerin paradigması artık net bir şekilde resmi ağız olarak ifade edilmelidir. TV.ler her ne kadar RTÜK ve izleyici aleminin denetiminde ise de reyting uğruna yapılan bu tür diziler ailelerde  yeni rol üstlenen bireyleri olumsuz etkilemektedir.

Halktan çok yoğun bir ilgi göreceğine ilişkin magazinlerdeki eleştirilerin sonucunda çıkan sonuç, bence yer altı dünyasının acımasız hesaplaşmaların gözler önüne sermek şeklinde ifade edilebilir. Onların birer ibret tablosu olduğu gerçeği artık yüksek sesle konuşulmalıdır.

Yerli dizilerde izlenme oranı en yüksek Kurtlar Vadisi, Deli Yürek, Yılan Hikayesi, Asmalı Konak, Zerda gibi dizi filmlerdir. Miroğlu %18, Memoli %25, Kadir İnanır %28, Yavuz Bingöl %28 oran ile en çok özdeşlik konuları dizi tiplemesi olmuştur.

Dayak yiyen, kavgaya karışan, gaspa uğrayan ve sokak çetelerinden zarar gören öğrenciler, Tv dizisindeki mafya tiplemelerinden ve bunlara karşı çıkan yasal olmayan kişileri kendilerine örnek almaktadır. Model olarak onları taklit etme ötesi bu noktada giderek ağırlıklı olarak artmaktadır.

Metropol ve mega kentlerin yanında Büyükşehir statüsündeki illerimizde ağırlıklı olarak kent merkezinde ve kent çevresi diye nitelenen gecekondu kuşağında yaşayanların, davranış biçimlerinde; artık TV programındaki filmlerinden sonra büyük değişiklikler olmaya başlamıştır. Bu tür filmleri izleyen gençlerde pozitif transfer yoluyla (taklit) aynı eylem ve söylemi yapmaya başlamıştır. Yasadışı örgüt ve gruplar için bu tür gençler artık bir aday konumuna gelmiştir.

            Her 4 orta dereceli öğrenciden birinin TV bağımlısı olduğu ülkemizde;

            -Anne baba eğitimli ise öğrenciler daha çok TV izliyor.

            -TV deki bu tür dizileri izleyen her 3 öğrenciden 2 si filmdeki tip ile arasında empatik ilişki kuruyor.

            -Orta dereceli lise gençliğinin;

            %20 si televole türü magazin, dizi, tartışma, belgesel, çizgi film,

            %20 si ise yerli film, yerli dizi,

            %40 ı ise yabancı film, müzik-eğlence, spor, komedi, korku filmleri, haber programını izlemektedir.

            Aynalı Tahir, Üvey Baba benzeri filmlerinin izlenme oranı oldukça düşüktür.

Daha önce en az l kere kavgaya karışmış, en az bir kere dayak yemiş, bir kez gaspa uğramış veya okullarının yakın çevresinde sokak çetelerinin olduğunu bildiren ve bu durumdan şikayetçi olan lise gençliği TV deki tiplemeleri daha çok oranda kendisine model aldığı yapılan anket çalışmalarında görülmektedir.

Polisiye-macera türü dizi ve filmleri sık izleyen, fantezi (arabesk) türü müzik dinleyen öğrencilerde daha fazla model alma eğilimi bulunduğu keza sosyolog ve psikologlar tarafından ifade edilmektedir.

Kent çevresindeki lise gençliği, TV deki tiplemeleri model alma oranı oldukça fazladır. Çok çocuklu ebeveynlerin eğilim ve gelir düzeyi düşük çocukları hafif uzun sakallı, sert bakışlı, yürüyüşlerindeki değişiklikle de fark edilmekte ve günlük yaşantısını da etkilemektedir.

Liseli gençler xxxxxx düzeyde TV izleme davranışında bulunsalar da yarıdan çoğu dizi ve filmlerdeki tiplemelerden en az birini kendisine model almaktadır. Dizi ve filmlerdeki tiplemeleri gerek fiziki görünüm gerekse kişilik özellikleri açısından toptan olumlayıcı veya toptan olumlayıcı veya toptan yadsıyıcı tutum göstermektedir.

TV.nin, sadece RTÜK tarafından denetlendiği şeklindeki otokontrol sisteminin yetersizliği açıkça bellidir. Biz ebeveyn olarak, eğitimciler, yasa uygulayıcıları ve denetleyiciler, giderek kontrol dışı kalan bu tür empatik mesaj veren yayınların artık ülke geçmişi ve geleceği açısından da hepimiz tarafından büyüteç altını alınmalıdır.

Yorgun ve yaşlı dünyaya veda etmeden, toplumsal duyarlılığın insan olmanın ön şartı noktasından hareketle,

Bilgi toplumunda yaşamak, Havuç’un telefondan vazgeçip araba istemesi gibi doğal karşılanmalı mı?

Şimdi onu düşünmenin zamanı….