Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Emekliliğin Psiko-Sosyal Boyutu (3)

 image002

1.3.2.2. Zorunlu Emeklilik

Psikolojik açıdan henüz emekli olma düşüncesinde olmayan, çalışma istek ve gücünde olan ancak hastalık, ailevi nedenler, işyerinde emekliliğe zorlanma veya teşvik edilme gibi dıştan gelen nedenlerle emekli olmaya yönelen kişiler “zorunlu veya gönülsüz emekliler” biçiminde değerlendirilebilir. Gönülsüz emeklilik iki ayrı biçimde gerçekleşebilir. Birincisi yasal olarak belirlenen emeklilik yaşına gelindiğinde veya çalışma süresini tamamladığında çalışma istekliliğine sahip olduğu halde emekliye ayrılma; ikincisi hastalık, engellilik ve çalışma gücünün kaybı gibi kişinin kendisi ile ilgili nedenler veya bakıma muhtaç bir aile üyesi örneğin eşin hastalığı gibi kendisinden kaynaklanmayan ancak çalışmasını engelleyen durumlarla karşılaşması gibi nedenlerle emekli olma durumudur. İkinci grupta belirtilen nedenlerle emeklilik, büyük ölçüde genç yaşta veya erken emeklilik kavramları ile de örtüşmektedir.

Bireyleri emekliliğe zorlayan dolayısıyla gönülsüz biçimde emekli olmalarına neden olan koşullar aşağıdaki modelde görülmektedir. 

image004

Demografik özelliklerden cinsiyet faktörü evlilik durumu ile birlikte emeklilik kararında etkili olmaktadır. Evli olmayan erkekler evli olanlara göre iş yaşamından daha geç ayrılma eğilimi sergilemekte, evli kadınlarda ise emeklilik daha erken tercih edilmektedir. Bazı eşler ise eş zamanlı emekli olmayı tercih etmekte veya emeklilik kararlarını birlikte almaktadırlar. Eşin çalışmayı sürdürmesi, diğer eşin emekli olma isteğini azaltmakta, ya da emekli olan eş diğerinin de emeklilikle ilgili düşüncesini değiştirebilmektedir (Blau, 1998). 

Emeklilik öncesi gelir durumu çalışmayı sürdürüp sürdürmeme kararında etkili olabilecek bir başka değişkendir. Birçok kişi için doyurucu bir emeklilik geliri, emekliliği planlanandan önceki bir zamanda gerçekleştirmek için geçerli bir nedendir. İş nitelikleri ve ortamı ile ilgili özellikler de emekliliğe zorlayan ya da gönülsüz biçimde emekli olmaya neden olan itici nitelikte olabilir. İçsel motivasyon sağlayan özerklik, yönetime katılma, başarı, tanınma, ilerleme, takdir edilme gibi iş nitelikleri kişileri genellikle emekliliğe teşvik etmeyen, aksine yüksek iş doyumu nedeniyle iş yaşamının temel doyum alanı olarak terk edilmesini önleyen bir etki yaratabilecektir. Yorucu, yıpratıcı, güvencesiz, fiziksel ve psiko-sosyal risklerin güvenliği ve sağlığı tehdit edici boyutlarda olduğu işler ve iş ortamları ise bireyleri söz konusu ortamlardan uzaklaşmanın yolu olarak gönüllü biçimde emekli olmaya sevk eden özellikler taşır. On Avrupa ülkesini (Avusturya, Almanya, İsveç, Hollanda, İspanya, İtalya, Fransa, Danimarka, Yunanistan ve İsviçre) kapsayan ve 3520 erkek, 3316 kadın olmak üzere toplam 6836 kişi ile yapılan Sağlık, Yaşlanma ve Emeklilik Araştırması’nda kişileri erken emekliliğe sevk eden nedenlerin başında, işyerinde çaba-ödül dengesizliğinin bulunması, iş yükünün fazlalığına rağmen iş üzerinde yeterince özerkliğin bulunmaması gibi çalışma yaşamının kalitesini düşüren psiko-sosyal iş nitelikleri gelmektedir (Siegrist vd., 2006: 66).

Özel yaşamdan veya çalışma yaşamından kaynaklanan nedenler dışında, ülkemizde uygulaması bulunan yaş haddinden emeklilik, kadrosuzluk nedeniyle emeklilik ve res’en emeklilik yasaların zorunlu kıldığı emeklilik türleri olup gönülsüz emeklilik kapsamında değerlendirilebilir. Yaş haddinden emeklilik belirli yaşa gelindiğinde bireyin emekli olma zorunluluğunun doğmasıdır. Dolayısıyla belirlenen emeklilik yaşına gelen bir kamu görevlisi çalışma yaşamını sürdürmek istese bile yaş haddinden dolayı emekli edileceğinden gönülsüz bir emeklilik söz konusu olacaktır. Ancak bu gönülsüzlüğün istisnai bir durum olacağı düşünülebilir. Çünkü yaşlanmış ve artık çalışma yaşamından çekilerek dinlenme ihtiyacı içerisinde olma daha beklenebilir bir durumdur.

Re’sen emeklilik de benzer bir gönülsüzlük durumudur. Re’sen emeklilik belirli bir süre sigortalı olan ve henüz belirlenen yaş haddine ulaşmamış olan kişinin kendi isteği dışında ilgili idarenin kararı ile emekli edilmesi halidir (Arıcı, 1994: 10). Çünkü kişilerin kendi istekleri ile değil çalıştıkları kurumun tek taraflı isteği ile emekli edilmeleri söz konusudur. Res’en emeklilikle, kişinin psikolojik olarak gönüllü şekilde emekliliğe yönelmesinin aynı zamanlarda gerçekleşmesi durumunda bu uygulama gönüllü emeklilik olarak nitelendirilebilecektir. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasası’nda tanımlanmış olup, ülkemizde kamu iktisadi teşebbüslerinde istihdamın azaltılması, işsizliğin azaltılmasına bir çare olarak belirli bir kıdeme ulaşmış olanların emekli edilerek gençler için iş imkânlarının yaratılması gibi gerekçelerle re’ sen emeklilik uygulamasına başvurulmuştur (Arıcı, 1994: 11). 5510 Sayılı Yasa’ da da, subay, astsubay, askeri memurlar, uzman jandarma ve erbaşlar ahlak noktasından hükümle veya yetersizlik ya da disiplin sebeplerinden dolayı sicilleri üzerinde veyahut askeri mahkemelerce verilecek kararlar üzerine kurumlarınca emekliye sevk edilenlere, belirli bir yaş ve prim ödeme gün sayısının tamamlanması halinde yaşlılık aylı ğı bağlanarak emekli edilmeleri biçimindeki düzenlemeyle re’sen emekliliğe yer verilmiştir. 

Bir taraftan kolaylaştırılmış emeklilik olarak da değerlendirilen kadrosuzluk nedeniyle emeklilik ve malullük nedeniyle emeklilik psikolojik açıdan gönüllü olmayan emeklilik kapsamında da değerlendirilebilir. Kadrosuzluk nedeniyle emeklilik, 5510 Sayılı Yasa’nın 44. maddesi 6. fıkrasında düzenlenmiş olup, özel kanunları gereğince kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe sevk edilenlere yaş koşulu aranmaksızın prim ödeme gün sayısı 9000 gün olması halinde yaşlılık aylığı bağlanır denilmiştir. 

İşin kaybedilmesi veya işten çıkarılma, işverenin değişmesi, işyerinin devredilmesi gibi nedenler, yeniden iş aramanın getireceği zorluklar ve işyerlerinin emeklilik teşvikleri ile birlikte emekliliğin “zorunlu bir tercih” biçiminde, bireylerin kendi insiyatifleri dışında ve gönülsüz biçimde gerçekleşmesine neden olabilir. Bu durum aslında emeklilik yaşına gelen ve ilgili koşullara sahip kişiler için işsizliğin karşısında bir alternatif karar niteliği taşımaktadır. 

Malullük ise bireylerin zorunlu olarak emekli edilmelerini gerektiren özel bir durumdur. Çalışanın hastalık, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle çalışma gücünü tamamen veya belirli oranda kaybetmesi sonucunda zorunlu olarak çalışma hayatından uzaklaşmasını ifade etmektedir. Fiziksel ve zihinsel açıdan düşük düzeyde özrü bulunan engelli kişiler kendilerine uygun işlerde çalışmaya devam edebilmekte, ancak çalışma gücü kaybı daha yüksek olanlar malulen emeklilik yoluyla çalışma yaşamından ayrılmaktadırlar. Sürekli işgöremezlik yaratan bu durum bireyin arzu etmediği olumsuz bir olaydır. Kişi kendi isteği ile değil ancak içinde bulunduğu elverişsiz sağlık durumu nedeniyle çalışma yaşamından çekilmek zorunda kaldığından psikolojik anlamda gönülsüz/zorunlu bir emeklilikten söz edilebilir. Burada emeklilik yaşlılık riski nedeniyle değil iş göremez durumda olmaktan kaynaklanmaktadır. 

1.3. Çalışma Durumuna Göre

Emeklilik geleneksel olarak çalışılmayan ve bireylerin ekonomik bir faaliyet içinde olmadıkları bir süreç olarak algılanmaktadır. Oysa günümüzde emeklilikte çalışma olgusu oldukça yaygındır. Bu durumun ekonomik nedenleri olabileceği gibi, bireylerin çalışma yaşamına özgü avantajları sürdürme isteği gibi psikolojik nedenleri de olabilir. Hangi nedenle olursa olsun emeklinin çalışması karşımıza kısmi emeklilik ve tam zamanlı emeklilik şeklinde iki ayrı biçim çıkarmaktadır. Kısmi çalışma, emeklilik penceresinden “kısmi emeklilik” kavramı ile ifade edilirken, çalışmanın tamamen bırakılması, çalışma yaşamının sona erdirilmiş olması tam zamanlı emeklilik kavramı ile karşılanmıştır. 

1.3.1.1. Kısmi Emeklilik

Son yıllarda emekliliğin anlamı değişime uğramıştır, emeklilik artık ücretli çalışma olgusundan tamamen ayrılma ve uzaklaşma anlamına gelmemektedir. Yaşlı bireyler çalışma güç ve isteğini yitirmemiş olabilmekte ve çalışma yaşamından tam zamanlı olarak ayrılmayı düşünmeyebilmektedir. Kadınlar, gençler, engelliler ve yaşlılar gibi farklı kesimlerin tercih edebileceği kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, iş paylaşımı, tele-çalışma işgücü piyasasında sunulan esnek istihdam biçimlerindendir. Yaşlı çalışanlar açısından düşünüldüğünde söz konusu esnek istihdam biçimleri, ekonomik, psikolojik ve sosyal yönden henüz çalışma yaşamından tamamen çekilmeye hazır hissetmeyen kişilerin tercih edebileceği olanaklar sunmaktadır. Emeklilik yaşamı birden bire aktif çalışma yaşamının sona ererek, çalışma ile elde edilen gelir, sosyal ilişkiler, çalışmadan duyulan tatminden yoksun kalma sonucunu doğurduğunda kişinin hem kendisi hem de yakın çevresi için dezavantajlı bir hal almaktadır. Bu nedenle emekliliğe kademeli bir geçiş olanağı sunan kısmi süreli çalışma tercih edildiğinde, emeklilik de kısmi süreli olarak başlayan bir süreç halini almaktadır. Kuşkusuz bir işin tüm sorunluluklarının paylaşılarak iki veya daha fazla kişi tarafından yapılmasına ve aynı zamanda ücret, sosyal yardım ve izinlerin de paylaşımına dayanan iş paylaşımı kısmi emekliliğe olanak sağlayacak bir esnek istihdam biçimidir.

Kısmi süreli çalışma, normal günlük, haftalık veya aylık iş süreçlerinden daha kısa süreyi kapsayan çalışmadır (Eser, 1997: 38). Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ)’nün 1994 tarihli ve 175 Sayılı Kısmi Süreli Çalışmaya İlişkin Sözleşmesi’nde kısmi süreli çalışan işçi, “karşılaştırılabilir tam süreli çalışanlara göre normal çalışma saatlerinden daha kısa süre çalışan kişi” olarak tanımlanmıştır. Kısmi süreli çalışmanın unsurları, normal çalışma süresinden kısa olması, iş sözleşmesine dayanması ve gönüllü bir çalışma olmasıdır (4857 SK, Md. 13). Kısmi süreli çalışmanın bu isteğe bağlı niteliği nedeniyle işverenin çalışanlarını kısmi süreli çalışmaya zorlaması mümkün değildir. Kısmi süreli çalışmayı; aile sorumluluğunu üstlenmiş olanlar, yaşlılar, engelliler, öğrenciler gibi belli kategorideki işçiler özel yaşamını dilediği gibi düzenleme imkanı verdiğinden dolayı tercih etmektedirler (Bacak ve Şahin, 2006: 33-334). Yaşlı çalışanlar açısından çalışma yaşamından ayrılmaya hazırlık olanağı sağlayan kısmi süreli çalışma, isteğe bağlı olarak gerçekleştirildiğinde varsayılan yararları sağlayacaktır. Yaşlı çalışanların önemli bir kısmının emekli olmadan önce kısmi zamanlı işlerde çalıştıkları ve emekli aylığı almaya başladıktan sonra da söz konusu çalışma biçimlerini sürdürdükleri görülmektedir (Başterzi, 2006: 128). 

“Köprü istihdam” kavramı emekliliğe geçiş aşamasında veya emeklilikten sonra bireylerin kısmi süreli biçimde, haftalık çalışma saatlerinden daha kısa çalışmalarını ifade etmektedir. Köprü istihdam daha çok kariyer mesleklerde gerçekleştirilebilmekte ve söz konusu işlere “köprü işler” (bridge jobs) denilmektedir (Ruhm, 1994). Yani kişi aynı mesleği aynı işveren veya farklı işveren için yeni çalışma biçimlerinden biriyle sürdürebilmektedir. “Köprü işler” genellikle kişilerin tam süreli çalışarak geçirdikleri dönem ile tam zamanlı emeklilik dönemi arasındaki süreçte yeni yaşam biçimlerine hazırlanma olanağı sağlamaktadır (Başterzi, 2006: 128-129). Bu durum çalışana tam süreli çalışmadan uzaklaşarak emekliliğe hazırlanmasını veya alışmasını da sağlamaktadır. Köprü istihdam ikinci kariyer olarak da tanımlanmaktadır (Stein, 2000). Köprü işlerle yapılan emekliliğe aşamalı geçiş, çalışanların boş zamanlarının miktarını artırarak yeni uğraşlar ve faaliyetler geliştirmelerine ve aşamalı olarak gelirlerinde meydana gelecek azalmayla yüzleşmelerine de olanak tanır (Başterzi, 2006: 129). 

1.3.3.2. Tam Zamanlı Emeklilik

Emekliliği tanımlarken bireyin, çalışma yaşamından çekilmesi, kendisine daha önce sarf etmiş olduğu emeğin ödüllendirilmesi anlamını taşıyan sürekli bir gelir bağlanması ve onun “emekli” bir kişi olarak yaşamının geri kalan kısmını çalışmak sorunda kalmaksızın geçirmesinden söz edilmiştir. Emeklilik esasen çalışılmayan bir yaşam dönemidir. Bu nedenle aslında “tam zamanlı emeklilik” kavramı, “emeklilik” kavramının içeriğini oluşturur. 

Yaşlılık nedeniyle istihdamdan çekilen kişinin aktif çalışma yaşamı sona ermiş, emeklilik yaşantısı başlamıştır. Yaşamının geri kalan kısmını çalışarak değil sosyal faaliyetler, hobiler, seyahat ve ev /bahçe işleri ile geçiren kişilerin emekliliği tam zamanlı olarak yaşadığı görülmektedir. Ekonomik bir faaliyet yerine, söz konusu yaşam alanlarına yönelen bireylerin emekliliğe “dinlenme” anlamını yüklediği düşünülebilir. Emekliliğe olumlu anlamlar yükleyenlerin tam zamanlı emeklilikle çalışma yaşamı dışında kalmayı tercih etmesi beklenen bir sonuçtur. Nitekim özgürlük duygusu ve kendini memnun edebilme fırsatı, daha çok boş zaman aktiviteleri ve hobilerle geçirilecek zaman, dinlenme, rahatlama ve yaşamdan zevk alma zamanı gibi emekliliğe yüklenen anlamlar tam zamanlı emeklilik ile elde edilebilecek doyumlardır (Markides ve Cooper, 1 1987).