“Eğitim Programlarının Geliştirilmesine İlişkin Bir Çalışma”
Dr.Fevzi ERDOĞAN
1.Sınıf Emniyet Müdürü
21.yüz yıl, dünyadaki büyük değişimlerin cereyan ettiği bir yüzyıldır. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte, adale gücü, zihin gücü ile yer değiştirmiştir.Bugün başarılı olmanın belirleyicisi bilgiyi depolamak değil,onu kullanma ve ondan yeni bilgi üretme kapasitesine sahip olmaktır.
Bilginin işlenebilmesi, bilgiyi, zenginlik yaratmada en etkin ve tükenmez bir kaynak olarak ortaya çıkartmıştır. Bunun bir sonucu olarak hız, katılımcılık, esneklik, yaratıcılık, iletişim, değişim, yeni yüzyılın yükselen kavramları olarak değer kazanmıştır.Bu kavramların her biri insanın daha çok yetki,daha fazla sorumluluk ve daha üstün akıl gücü kullanmasını işaret etmektedir. Geniş düşünce ufkuna sahip,bireysel yeteneklerini geliştirebilen, insiyatif kullanabilen,çok yönlü değişme hızına uyum sağlayabilen insan yeni dönemin hedeflediği insan modelini oluşturmaktadır.
Yeni dönemin gerekli kıldığı insan modeli yeni bir eğitim anlayışını da beraberinde getirmiştir.Bu nedenle klasik eğitim anlayışı, yerini öğrenmenin ön planda olduğu aktif eğitim anlayışına bırakmıştır.Eğitimin tanımından da çıkartılabileceği gibi eğitimde asıl olan davranış değişikliği sağlamaktır.Eğer,amaçlanan davranışlar için verilen eğitim sonucunda bireyde davranış değişikliği sağlanamamışsa eğitimin kalitesinden öte eğitimden bahsetmek olanaksızdır.
Günümüzde eğitimin geliştirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalarda temel hedef, eğitimi etkileyen bütün unsurları birlikte düşünmek ve hedeflenen amaçlara en rasyonel bir şekilde ulaşmaktır. Hiç şüphesiz eğitimi pekçok unsur etkilemektedir.Ancak bu unsurlardan;okul, öğretmen, öğrenci önemli unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Eğitim faaliyetlerinin geliştirilmesindeki çalışmalar çoğunlukla bu ana unsurlar merkezinde yoğunlaştırılmalıdır. Örneğin,mükemmel okullar inşa edilebilir.Okulları en modern araç gereç ve eğitim programları ile donatılabilir. Ancak yetişmiş öğretmen olmadan bu programların işe koyulması mümkün değildir.Keza isteksiz,motivasyonu düşük öğrencilerle de bu programlardan beklenilen fayda sağlanamaz.
Bir ülkenin eğitim programları, o ülkedeki eğitimin niteliği ile doğru orantılıdır.Eğitim politikaları eğitim programlarıyla uygulamaya dönüştürülebilir.Bu nedenle eğitim sisteminde ortaya çıkacak problemlerin çözümü,eğitim politikaları ile eğitim programlarının geliştirilmesine bağlıdır(Tertemiz,1997;185).
Eğitimin verimliliği,bireye kazandırılacak davranışların gerçekçi biçimde tespit edilmesine,bu değişikliklerin sağlanabilmesi için uygun eğitim ortamının düzenlenmesine,öğrenciye,belirlenen hedeflere ulaşmada sistematik rehberlik yapılmasına,hedeflere ne ölçüde varıldığının güvenli bir şekilde kontrol edilmesine bağlıdır(Sezgin;2000;3).
Beklentimiz ile ürünümüz birbiriyle örtüşüyorsa verimli bir eğitimden bahsedilebilir. Bu nedenle asıl olan eğitimde davranış değişikliğinin sağlanmasıdır.Bu nedenle bilgilerin öğrencilere yüklenmesi değil, bilgi üzerinde düşünebilme ve o bilgiden problem çözümünde yararlanabilme, davranışa dönüştürebilme yeteneğinin kazandırılmasıdır. Tüm bu saptamalar, eğitim kurumlarında hangi davranışların kazandırılması gerektiği ile bu davranışların kazandırma süreç ve tekniklerinin iyi yönetilmesini ortaya koymaktadır.
Eğitim,davranış geliştirme,yetenek geliştirme,bilgi-beceri ve tutum kazandırma sürecidir.Eğitim teknolojisi ise basit bir ifadeyle kazanılmış yeteneklerin işe koşulmasıyla öğrenme ya da eğitim süreçlerinin işlevsel olarak yapısallaştırılmasıdır.O halde eğitim teknolojileri eğitim programlarında amacın gerçekleştirilmesi yönünde ayrı bir önemi vardır.
Günümüzde en iyi öğrenmenin yöntemi yaparak öğrenmedir diyebiliriz..Bu yargıyı Çin atasözü en güzel bir şekilde teyit etmektedir;“İşitirsem unuturum,görürsem hatırlarım,yaparsam öğrenirim,” Bu anlamda yaparak öğrenmeyi eğitim programları ile uyumlu hale getirmek gerekmektedir.
Yaparak öğrenmeyi mümkün kılan yeni değişim ve dinamiklerin eğitim programına uyarlanmasının başında eğitim teknolojilerinin kullanımı gelmektedir.Teorik bilgiler sınıf duvarlarını aşarak öğrenmeyi güdüleyen örnek olaylarla canlandırma,simülasyon,drama yöntemleri ile öğrenciler uygulama içerisine sokulmalıdır.Bunun içinde,tepegöz,slayt, televizyon,video,cd,dvd ve filim gibi teknolojiler eğitim programlarında kullanılmalıdır.
Eğitim teknolojilerinin eğitimde kullanılmasından pratik olarak neler bekleriz?
Öğrenilen bilgi ve becerilerin davranışa dönüştürülmesinde eğitim teknolojilerinin önemi yadsınamaz.Bunlardan birkaçı aşağıda belirtilmiştir;
1-Teknoloji kullanımlı bir eğitim ortamında,öğrenme süreci kısalmaktadır.Eski bir özdeyiş vardır; “bir resim kullan,binlerce sözcük tasarruf et”denilmektedir.Bu da yalın bir resmin anlatım zenginliğinin yanında ,slayt,film gibi birçok resimlerin kullanılmasının konunun anlaşılmasını çok daha kolay hale getirecektir.
2-Teknoloji kullanılan eğitim durumlarında öğrencilerin güdüleri ve ilgileri canlı tutulmaktadır.
3-Teknoloji ile gerçekçi yaşantılar sağlanabilmekte bu da davranışa dönüşümün motor gücünü oluşturmaktadır.
Kuşkusuz her teknolojinin uyardığı ya da harekete geçirdiği duyu organları farklıdır. kitap göze, radyo kulağa, televizyon ise hem göze hem de kulağa hitap etmektedir.Bu nedenle kullanılan teknolojinin gücü,uyarılan duyu organlarının öğrenme yaşantısındaki rolü, ile orantılı görülmektedir.
Günlük yaşamda öğrendiklerimizin;
%83’ü görme, %11’i işitme, % biri dokunma, %biri tadalma, %4’ü koklama suretiyle öğrenilmektedir. Cobun,(1968).
Öte yandan zaman sabit kalmak şartıyla;
Değişik duyu organları yolu ile öğrenilenlerin anımsanma düzeyleri farklıdır.Genel olarak;
Duyduklarımızın;%10’unu, işittiklerimizin %20’sini, gördüklerimizin %30’nu, hem görüp hem işittiklerimizin, %50’sini, söylediklerimizin %70 ini, hem söyleyip hem de yaptıklarımızın %90’ nını hatırlamaktayız.Kinder,(1973) .
Kullanılan her teknoloji öğrencide eşit düzeyde etki bırakmamaktadır. Onun için eğitimde kullanılacak araç ve gereçlerin kullanılması ve seçiminde duyarlı davranılması gerekmektedir.
Bu alanda yapılan araştırmalar sonunda aşağıdaki husus ortaya çıkmıştır;
“Eğitimde kullanılacak teknoloji seçimi,eğitimcilerin kendi sezgilerine dayalı olarak yapıldığında hata oranı artmakta ve eğitimden istenilen sonuç alınamamaktadır. Uzmanlarca hazırlanan teknolojilerden daha etkin sonuçlar alınmaktadır”.
Öğrencilere her konuyu değil öğrenmesi gereken ve uygulamada ona lazım olacak konuların seçilerek öğretilmesi etkin bir eğitim programı için önemli hususdur. Konuların ihtiyaca göre belirlenmesi önemli olduğu kadar bilgilerin öğrenciye aktarılması da o derece önemlidir.O halde eğitimde kullanılacak teknolojilerin seçimi ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir.Öğretilecek bilgiler hangi eğitim teknolojisi ile öğrencilere en iyi bir şekilde aktarılabilir?Hangi teknoloji bilgiyi davranışa dönüştürmede etkin rol oynar? Konulara göre ne tür bir film,örnek olay veya slayt kullanılmalıdır.?Öğrenciyi güdüleyen ve öğrenmeyi teşvik eden hangi eğitim teknolojisi kullanılmalıdır? Öğrenme ağırlıklı olarak konular hangi formatta yazılmalı ve nasıl bir yazım tekniği ile öğrencilere sunulmalıdır? Bu soruların cevapları ancak eğitim teknolojisi alanında uzman eğitimciler, gelişim ve program uzmanları tarafından verilebilir.O halda eğitimdeki evrensel yeni gelişim ve dinamiklerin eğitime yansıtılabilmesi ancak eğitim bilimi esasları çerçevesinde alanda uzmanlarla yapılacak işbirliği sonucunda oluşturulacak eğitim programları ile mümkündür. Eğitimdeki yeni dönüşümler ancak iyi organize edilmiş bir eğitim faaliyetleri ile anlamlandırılabilir.
Yetiştireceğimiz insandan beklendiklerimiz düne göre hayli değişmiştir.Beklentilere cevap verebilecek insanın yetiştirilebilmesi için,mevcut eğitim sisteminde gerekli değişikliklerin yapılması artık zorunluluk halini almıştır.
Klasik müfredat ve ölçme değerlendirme araçları,ezberleme,kelime hazinesi,genel anlayış,kalıp algılama gibi yetenekleri geliştirmeye yönelik olarak programlanmıştır.Ancak,kişisel yetenekler,sezgi,muhakeme ,yaratıcılık, duygusal zeka, iletişim becerileri gibi yetenekler ne klasik eğitim programlarda yer almakta ne de ölçme değerlendirme programlarına konu olmaktadırlar.Başka bir deyişle, klasik eğitim programları, öğrenmeyi ve düşünmeyi öğrenebilen öğrenciler yetiştirmede yetersiz kalmaktadır.
Sistemden beklentiler ile sistemin çıktıları arasındaki fark o sistemin verimliliğinin göstergesidir.Eğer yetiştirilen ürün istenilen kalitede değilse,üretim süreçlerine tekrar geri dönülerek gerekli düzeltme ve iyileştirme bütünlük anlayışı içerisinde yapılmalıdır.
Toplumsal yaşamın en önemli unsurlarından biri “güvenlik”tir. İnsan yaşamında hava ve su ne kadar önemli ise toplumsal yaşamında da “güvenlik” o derece önemlidir. Güvenliği sağlayan görevlilerin yetiştirilmeleri de o derecede önem kazanmaktadır. O halde huzur ve güvenin bekçileri olan polislerin hizmet öncesi eğitilmelerindeki etkinlik nedir? Eğitimdeki değişim ve gelişimler eğitim programlarına nasıl aktarılmalıdır ? Öğretilen bilgi ve becerilerin davranışa dönüşmede etkinlik nasıl sağlanmalıdır? Kısacası aktif öğrenmenin sağlanabilmesi için eğitim teknolojileri hizmet öncesi polis eğitim programlarında yeterince kullanılabiliyor mu?
Tüm bu sorulara cevap veren polis eğitiminin bilimsel ilkeler çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacıyla 1999 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanlığınca bir çalışma başlatılmıştır.O dönemde Eğitim Daire Başkanı olan makale yazarı çalışmaları yöneltmiştir.Yapılan çalışma bir bütünlük içerisinde üniversitelerle işbirliği içerisinde gerçekleştirilmiş ve safhaları aşağıda özetlenmiştir;
I-Polis Akademisinin “Polis Üniversitesine” dönüştürülmesi, polis okullarındaki eğitim süresi iki yıla çıkartılarak “Meslek Yüksek Okulu”haline getirilmesi,
II-PMYO’nın Eğitim Programlarının Yeniden Oluşturulması,
III-Modüler Eğitim Projesi ‘nın uygulamaya konulması.
I-Polis Üniversitesinin Kurulması;
Değişimlerin hızla devam ettiği günümüzde,polise kazandırılan bilgi ve becerilerde hem nitelik ve hem de nicelik olarak büyük değişiklikler meydana gelmiştir.Bu değişimleri yönetebilmek için polisin eğitiminde yeni bir yapılanmanın gerekli olduğu düşünülerek 1999 yılında çalışmalara başlanılmıştır.Çalışmalar sonucunda;4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununu 09.05.2001 tarihinde TBMMde kabul edilerek yasalaşmıştır.Bu yasa ile Polis Akademisi üniversiteye dönüştürülmüş ve polis okullarındaki 9 aylık eğitim süresi iki yıla çıkartılarak Polis Meslek Yüksek Okulu haline getirilmiştir.Söz konusu Yükseköğretim kanununun genel gerekçelerinden bir bölümü aşağıya alınmıştır;·
“Küreselleşen dünyamızda,enformasyon ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmeler,toplumları ve kurumları değişime zorlamakta,sosyo-kültürel yapımızda,suç ve suçluluk profilinde meydana değişmeler,polis eğitim sistemini de etkilemiştir.
Güvenlik hizmetlerinde etkinliğin,profesyonelleşmenin ve yüksek kalitede hizmet sunmanın ancak eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ile gerçekleştirilebileceği bilinen bir gerçektir.
Polisin modern dünyadaki yeni fonksiyonları değişmektedir.Polis artık hukukçuluğu yanında sosyologdur.Polislik “güvenlik mühendisliği” haline gelmiştir.
Polis okullarının öğretim programları üzerinde yapılan detaylı incelemeler ve bilimsel araştırmalarda 9 ay süreli polis okullarındaki eğitimin teori ağırlıklı olduğu,öğretilen bilgilerin davranışa dönüştürülemediği,ideal bir eğitimde olması gereken bilgi,teknik,taktik ve davranış boyutlarından polis okullarındaki eğitimlerde sadece bilgi ve teknik boyutlarının mevcut olduğu,uygulama yeteneği kazandırmaya yönelik taktik ve davranış boyutlarının ise bulunmadığı tespit edilmiştir.
Belirtilen sorunların ortadan kaldırılması ve istenilen nitelikte personelin yetiştirilebilmesi için çağdaş bir polis eğitim sisteminin kurulması hedeflenmiştir.Bu amaçla ilk olarak 9 aylık mesleki temel eğitim veren Polis Okullarının Polis Akademisine bağlı 2 yıllık önlisans programı uygulayan Polis Yüksekokulları haline getirilmesi,böylece eğitim süresince daha fazla uygulama ve staj yapılmasına imkan sağlaması,daha kaliteli öğretim kadrolarının temin edilmesi bir zaruret halini almıştır.
Türk toplumuna ve Polis Teşkilatının ihtiyaç ve beklentilerine yanıt verebilecek nitelikte polislerin yetiştirilmesi ve onların insan haklarına saygılı ancak devlet otoritesini de zaafa uğratmayacak bir yapıda eğitilmeleri için eğitim hizmetlerinin gelişen bilim ve teknolojiye paralel olarak yapılandırılması ve bu çerçevede polis okullarının Polis Akademisine bağlı Polis Yüksek Okulları haline getirilmesi gerekmektedir”
Yeni kanun ile polis akademisi üniversiteye dönüştürülmüş ancak tarihden gelen ismi aynen muhafaza etmiştir.Polis Akademisi bünyesinde Güvenlik Bilimleri Fakültesi,Lisansüstü çalışmalar yapan enstitüler oluşturulmuştur.20 polis meslek yüksek okulu da Akademiye bağlanmıştır.
II-Polis Meslek Yüksek Okulları Eğitim Programlarının Yeniden Oluşturulması;
Meydana gelen değişimleri yakalayabilmek ve bu değişimler çerçevesinde polisin yetiştirilebilmesi için çağdaş eğitim programlarına ihtiyaç hasıl olmuştur.Bu amaçla polislerimize hangi bilgiler öncelikle verilmesi gerekmektedir.Bu amaçla üniversiteler ile işbirliği yapılarak bir çalışma gerçekleştirilmiştir.Bu çalışmada amaç polis okullarında öğrencilere verilmesi gereken bilgilerin neler olduğunun konu bazında belirlemektir. Yapılan çalışma üç aşamadan oluşmuştur;
I- Polis Teşkilatında Meslek Standartlarının Belirlenmesi ,
2-Nasıl bir polis yetiştirilmelidir ? sorusunun cevaplandırılması,
3-Kuramsal Bilgilerin Derlenmesi,
Bu çalışmalar aşağıda kısaca açıklanmıştır;
1- Meslek Standartlarının Belirlenmesi;
Şüphesiz, rasyonel eğitim programları eğitim ihtiyacına göre yapılan programlardır.Mesleğin yapılmasında gerekli olan bilgi,beceri, tutum ve davranışların neler olduğunu ortaya koyamadan,ihtiyacın hangi bilgi , beceri , tutum ve davranışların eksikliğinden kaynaklandığını saptamadan yapılan eğitim programları eğitimden beklenilen yararın sağlanması oldukca zordur. Bu nedenle polis mesleğinin yapılmasında gerekli olan bilgi,beceri ve tutum ve davranışların neler olduğunun ortaya konulması için meslek analizlerinin yapılmasına karar verilmiştir.
Meslek analizlerinin yapılmasına geçmeden önce “Meslek Analizi Nedir ?” sorusunu tanımlamakta yarar görülmektedir;
Meslek Standartı;bir mesleğin başarılı bir şekilde icra edilebilmesi için,kişinin sahip olması gereken bilgi,beceri,tutum ve davranışlar ile yapması gereken görev ve işlemlerin neler olduğunun belirlenmesidir. Söz konusu meslek analiz çalışmalarının nasıl yapılabileceği konusunda saha araştırmaları sonucunda; Dünya Bankasınca yürütülen bir proje kapsamında,değişik mesleklerin analizlerini yapan “Meslek Standartları Komisyonu Araştırma ve Teknik Hizmetler Birimi” ile gerekli koordinasyon sağlanmıştır.
İlk aşamada anılan komisyon üyeleri ile oluşturulan bir çalışma grubu tarafından polis örgütüne ait meslek branşlarının özellikleri üzerinde çalışılmıştır.Çalışma sonunda;polis meslek branşları; Asayiş Polisi, Çevik Kuvvet Polisi, Eğitim Polisi, Genel Hizmet Polisi, Güvenlik Polisi, Mali Polis, Narkotik polisi , Olay Yeri İnceleme Polisi, Organize Suçlarla Mücadele Polisi, Terörle Mücadele Polisi,Trafik Polisi,Bomba Uzmanı Polisi,İstihbarat Polisi ve Özel harekat Polisi olmak üzere toplam 14 branş tespit edilmiştir.
Tespit edilen bu branşlardan ilk altısı anılan meslek komisyonu ve uzman ARC firması ile diğerleri uzman polis görevlilerimiz tarafından hazırlanmıştır.
Meslek Standartı Çalışmaları Nasıl yapılmıştır?
Bir mesleği en iyi anlatan hiç şüphesiz o meslekte çalışanlardır.Bu nedenle ilgili branşlarda çalışan uzman personel Emniyet genel Müdürlüğüne çağrılarak uzmanlar eşliğinde en az 10-20 arasında meslekte çalışan uzman personelden oluşan çalışma grubunca üç günlük bir çalışma yapılmıştır. Meslekte çalışanların seçimi yapılacak meslek standartlarının da kalitesini ortaya koymaktadır.Uzmanlar seçilirken aşağıdaki özellikle göz önünde tutulmuştur;
1-İlgilinin branşta bizzat çalışıyor olması,
2-Alanda tecrübe sahibi olması,
3-Alanla ilgili bilgi ve becerilere sahip olması,
4-Alanla ilgili bilgi ve becerileri ifade edebilme ve iletişim becerisine sahip olması,
5-Meslekle ilgili her türlü gelişme hakkında bilgi sahibi olması,
6-Mesleğin çeşitli birimlerine yayılarak personelin davet edilmesi,
Çalışma gruplarınca derlenen bilgiler alanda yayınlanmış bilimsel yapıtlar ile ilgili kanun,tüzük ve yönetmeliklerle desteklenerek; her branş da çalışan polisin bilmesi gereken bilgi ve beceriler tespit edilmiştir. Belirlenen bilgi ve beceriler;
1-Temel ve Mesleki bilgi ve beceriler,
2-Kişisel beceriler,
3-İletişim becerileri.
4-Özel görev bilgi ve beceriler olarak sınıflandırılmıştır.
Çalışma sonuçları meslek standartları formatına geçirilerek alanda uzman kuruluşlara (Aynı işi yapan birimler,Üniversiteler,Bakanlıklar,İlgili Devlet kuruluşları,Sivil Toplum Örgütleri) gönderilerek görüş alınmış ve alınan görüşler sonucunda uzmanlar tekrar üzerinde çalışarak meslek analizlerine son şekli verilmiştir.
Türk Standartlar Enstitüsü ile hazırlanan bir proje çerçevesinde analizleri yapılmış 12 branşın meslek standartları TSE formatına uyarlanabilmesi amacıyla, TSE ile oluşturulan çalışma gruplarınca altı aylık ortak bir çalışma daha yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda TSE formatında meslek standartları hazırlanmıştır.TSE nin Teknik Genel Kurulunun 28.06.2001 tarihinde yapılan toplantısında kabul edilerek Türk Ulusal Standart haline getirilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü bu çalışma ile Türkiye deki kamu kurum ve kuruluşları arasında ilk meslek standartlarını hazırlayan kurum olma özelliğine sahip olmuştur.
Meslek standartları, eğitim programlarının temelini oluşturmasında, mesleğin ihtiyaçlarına göre eğitim verilmesinde ve performans değerlendirilmesi ile sistem ve süreç analizlerinde kullanılması planlanmıştır.
Sürecek….