Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞUŞTAN SUÇLU YOKTUR

 

 

 

Feyzullah ARSLAN

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı

 

Geleceğe güvenle bakmak istiyorsak,daha huzurlu ve mutlu olarak yaşamak istiyorsak,eğitimi oldukça önemsemek kaçınılmazdır.Eğitim her zaman mutluluğun,başarının,aileye ve ülkeye yararlı bir birey olmanın anahtarı olarak görülmüştür.Eğitim denilince,beşikten mezara kadar olan bir süreç akla gelir.İşte burada eğitimin başlangıcının insanın doğuşu ile eş zamanlı olduğu dolayısıyla ailede başladığı tartışılmaz bir gerçektir.

 

Eğitimin aile ortamında başladığını söylediğimizde huzurlu bir aile ortamında yetişmeyen veya aile ortamı yaşamayan, aile sıcaklığını görmeyen,anne baba sevgisi ve güvenini tatmayan,paylaşmayı bilmeyen çocukların,öncelikle kendilerine, daha sonraları da ailelerine,çevrelerine ve yaşadıkları topluma yararlı olmaları oldukça zor olmasının yanı sıra, tam tersine zararlı olmaları, kaçınılmaz bir sonuçtur.Konuyu biraz daha somutlaştıracak olursak, sokağa terk edilmiş veya aileleri tarafından gereken ilgi gösterilmeyen yada çocuk yaşta çalıştırılmaya ve aile geçimini sağlamaya zorlanan bu çocukların gelecekte potansiyel bir suçlu olarak karşımıza çıkmaları hiçte beklenmeyen şaşırtıcı bir durum değildir.

           

Bu istenmeyen gerçeği alana indirgeyip, Elazığ İl Merkezi’nde incelediğimizde Türkiye genelinde olduğundan, farklı bir durumla karşılaşmadığımız aşağıda verilen sayılarda da apaçık belli olmaktadır.Şöyle ki; Türk Polis Teşkilatı’nın 155.kuruluş yıldönümü olan ve Elazığ’da “Güvenlik ve Huzur Yılı” olarak kabul edilen 2000 yılında tüm suçlar %30 oranında azalma göstermesine rağmen, çocuklar tarafından işlenen suçlarda iyimser bir tablo görülmemektedir.Elazığ İli’nde işlenen hırsızlık ve diğer bazı mala ve cana karşı işlenen suçlar incelendiğinde, suç işleyenlerin %65.3’ünün 18 yaş ve altı, rüştünü kazanmamış çocuklar tarafından işlendiğini,hatta 20 çocuğun 6 ile 16 ayrı suça karıştığı, bunun dökümünün de aşağıda gösterildiği gibi olduğu anlaşılmaktadır.

           

a) 15-18 yaş arası 12 çocuğun 2000 yılı içerisinde, çeşitli tarihlerde 6 ila 17 arasında hırsızlık olayına karıştığı,

           

b) 15 yaşından küçük 15 çocuğun 2000 yılı içersinde, çeşitli tarihlerde 3 ila 7 arasında hırsızlık olayına karıştığı,

           

c) 10-15 yaş arası 6 çocuğun ise yine aynı dönemde, 2 ila 4 arasında hırsızlık olayına karıştığı belirlenmiştir.

           

d) Yine aynı dönemde Elazığ Emniyet Müdürlüğü ile Belediye Zabıta Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekipleri ile birlikte yapılan çalışmalarda 53 çocuğun aile ortamından uzak bir şekilde sokaklarda yaşadığı, dilencilik ve seyyar satıcılık (mendil,sakız v.b.) yaptığı tespit edilmiştir.

           

Tüm bu rakamlar, olaylar ve çocuklar incelendiğinde, ortaya oldukça üzücü olan sosyal devlet uygulama eksiklikleri ve sorumsuz aile örnekleri çıkmaktadır.Konuyu biraz daha açıklayacak olursak, C.M.U. Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümleri doğrultusunda belirli yaşa gelmemiş olan sanıkların tutuklanmaları istisnai bir durumdur.

 

Hal böyle olunca, sanık durumunda polisçe yakalanıp mahkemeye sevk edilip,serbest bırakılan ve gideceği ya da onunla ilgilenecek bir ailesi olmayan, devlet tarafından da herhangi bir barınma ortamına kavuşturulmayan,yine suç işlemeye devam etmektedir.Bu olaylar her defasında daha büyük bir cesaret ve maharetle yapılmakta,geleceğe potansiyel bir suçlu yetiştirmektedir.Yine gerçek yaşamdan alınan bir örnekte ; yetiştirme yurduna akşam geç kaldığı için gitmekten korkan 12 yaşlarında iki çocuk, gece kalacakları sıcak bir yer arayıp bulamamışlar.Daha sonra cami tuvaletinde sabahlamayı denemişler ancak kış soğuğu nedeniyle daha fazla dayanamayıp gece saat 03.00’de sıcak bir yer ararken lokantada sıcak bir çorba içip, ısınmayı düşünürken bir dükkanın vitrin camını kırarak, içeriden para almayı ve bununla hem çorba içip, hem de lokantada ısınmayı düşünen çocuklar, parayı almışlar ancak lokantaya giderken ekip otosunu gördüklerinde telaşlanıp kaçmışlar.Ekip çocukları yakaladığında hırsızlık yaptıklarını anlayıp mahkemeye gönderir ancak çocuklar serbest kalırlar.Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.Kimileri mendil, sakız vb. satacak, kimileri de dilenerek ailesine katkıda bulunmayı amaçlayıp ancak bir süre sonra tinerci, şarapçı, esrarcı, hapçı vb. kötü alışkanlıklara muhatap olarak potansiyel suçlu olan bu çocukların ailesine, çevresine ve ülkesine zararı dokunmayacağını düşünmek bir hayal olsa gerektir.

           

Anayasamız ve diğer ilgili Kanunlar yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirildiğinde özellikle ailesi olmayan, aile yanında barınmayan veya ailesi tarafından ilgilenilmeyen çocuklar açısından toplum ve ilgili kurumların üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini söylemek mümkün müdür? İşte, burada evet demek imkansız olup, polisin doğrudan görevi olmamasına rağmen bu konuda oldukça zor görevler yükleyip haksızlık ve de insafsızlık ettiğimiz, çekemeyeceği ve çözemeyeceği bir görevi yüklediğimiz; yetkilileri hiç mi rahatsız etmiyor, çözüm üretmeye yöneltmiyor!

           

Konu ile ilişkili her kurum (SHÇEK, Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet Vakfı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları , Milli Eğitim Bakanlığı ve Müdürlükleri vb.) ve kuruluşlar ile bütün sivil toplum örgütleri üzerine düşeni yapma zamanı çoktan gelmiş vegeçmektedir. Artık insan haklarından söz ederek bir takım haksızlıkları gündeme getirerek kamu oyunda gündemde olmayı, pirim yapmayı amaçlayıp ancak bu konu ile hiç ilgilenmeyen kurum ve kuruluşların son kullanma tarihi bitmek üzeredir. Çocukların potansiyel suçluluktan kurtulması ve insanların bu çocuklardan dolayı birtakım haklarının kaybolması bir insan hakları ihlali değil midir ? Bugün bu basit gibi gözüken olaylara karışan çocukların gelecekte azılı birer soyguncu, katil, psikopat, kısacası topluma zararlı bir insan olacağını niçin görmezlikten geliyoruz ? Gerçek sorumlular hiç olmazsa Polis kadar çaba göstermelidirler.

           

Yarınlarımızdan mutlu ve umutlu olmak istiyorsak, suç ve suçlunun azalmasını istiyorsak, huzur, keder, tasa ve korku yaşamadan günün ve gecenin her saatinde sokakta korkusuzca, güven ve huzur içinde dolaşmak istiyorsak ; tinerci, hapçı, psikopat, hırsız ve yankesici çocuklar görmek istemiyorsak, bu günün küçüğünün yarının başarılı büyüğü olmasını istiyorsak, karınca kararınca herkes, kıssadan hisse çıkararak sorumluluklarını yerine getirmelidirler, diyor, çocuk suçluların olmadığı yarınlar diliyorum.