Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                Kemalettin ERTAN

                                                                                                               Emekli Emniyet Müdürü

Saygı ve Sevgi-9

ATA’ya Saygı – VATAN’a Saygı

Bizlerden ayrılışının 64.Yılında Ata’mızı bir kez daha andık.

Ve yine O’nun Türk gençliğine emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 79.Kuruluş yılını kutladık.(2002)

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; tüm dünyanın yakından tanıdığı, devrimleri ile örnek aldığı, saygı duyduğu rakipsiz bir liderdir.

Atatürk’ün öldüğü yıl, ortaokul ikinci sınıf öğrencisi idim. Acı haber çabuk yayılmış, bütün Ülke yasa bürünmüştü.

O gün, yürekten ve hıçkırarak ağlayanlarla aynı duyguları paylaştım. Şu anda ise, Ata’mızla aynı zaman diliminde yaşamış olmanın mutluluğunu duyuyorum. Ve Sanki o günleri yeniden yaşıyor gibiyim.

Nadiren de olsa O’nu anlamak istemeyen ve hatta saldıranlara rastlıyor olsakta, önemli olan kişiliğine ve yaptıklarına bakarak O’nu anlayabilmektir.

Zaman nasılda çabuk geçiyor, ömürler bitiyor, iz bırakanlar tarihteki yerini alıyor. Hiç birimiz kalıcı değiliz zaten. Sırası gelen gidecek. Kalan ise, sadece anılardır. Doğrularımız, yanlışlarımız yanında Vatanımıza, milletimize, ailemize ve de insanlığa olan katkılarımız ölçüsünde hatırlanacağız.

Atatürk gibiler kolay yetişmiyor.

Türk tarihine bir bakın. Hun’lar, Göktürk’ler, Gazneliler, Selçuklular derken Osmanlı İmparatorluğu (1299-1922) ve son olarak ta Türkiye Cumhuriyeti Devleti. (1923)

Yükselme döneminde üç kıtada hükümran olan Osmanlı’nın duraklama ve gerileme dönemlerini üzülerek anıyoruz.

Gerileme devam ederken, yanlışı seçenler yüzünden, küçük bir parçası hariç topraklarımız işgalci devletler tarafından elimizden alınıp taksim edilmek istendi. ( 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi)

Ama, Mustafa Kemal ve arkadaşları, milletin de desteğini alarak milli mücadeleyi başlattılar. (1919)

Yokluklara güçlüklere rağmen, azim ve inançla sürdürülen savaşlar ve uluslar arası görüşmeler (24 Temmuz 1923 Lozan) sonunda, bugün üzerinde yaşadığımız ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. (29 Ekim 1923)

Bütün bu yazdıklarım, detaylı olarak tarih kitaplarında yer aldığı gibi, her yılın anma ve kutlama törenlerinde de iletişim araçları aracılığı ile yazılır, anlatılır, gösterilir. Ve anlaşılır ki;

Bu günlere kolay gelinmedi.

Herkes tarafından bilinmelidir ki:

Parolamız; Atamızın sözü olan “Yurtta sulh, Cihanda sulh” tur.

Ve; tüm toprakları şehit kanları ile sulanmış olan Vatanımızda hiç kimseye verilecek tek karış toprağımız olmadığı gibi,

Kimsenin tek karış toprağında da gözümüz yoktur.

Bakınız ünlü şairimiz Mehmet Akif “Çanakkale Şehitlerimiz” için ne demiş:

 

            “Ey bu topraklar için, toprağa düşmüş asker,

            Gökten ecdat inerek, öpse o pâk alnı değer.

            Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,

            Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

            Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitap,

            Seni ancak, ebediyetler eder istiab.

            “Bu taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına

            Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.

            Sonra gök kubbeyi alsamda rida namiyle,

            Kanayan lâhtine çeksem bütün ecramiyle.

            Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

            Yedi Kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan,

            Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına,

            Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

            Türbedarın diye tâ tecre kadar bekletsem

            Gündüzün tecriyel avizeni lebriz etsem,

            Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,

            Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana…”