Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞRU DİYE BİLDİKLERİMİZİ SORGULADIK MI ?

  

             Metin Murat ARSLAN

               Emniyet Amiri

                    Sosyolog

 

                Bireyin iç  ve  dış dünyasını algılayıp,yorumlamasında etkili olan tüm faktörlere paradigma yani algı düzeneği denilmektedir. Bizim iç ve  dış  dünyamızı  algılamamız,yorumlamamız ve bilmemizin  altında yatan ve bize göre doğru diye  ifade edebileceğimiz bilgilerin oluşumuna  neden olan,farkına varmadan  taktığımız bir gözlüktür  paradigma.[1]Bir davranış,tutum veya fikrin dış görünüş itibariyle doğru  görünmekte  ise  de,özünde iç  dünyasında yanlış olabilir veya  dış  görünüşte yanlış görünen  özde doğru  olabilir. Akla yakınlaştırmak için örnek vermek gerekirse;bir binayı dönmekte olan bir grup çocuklara binayı döndükten sonra bir kedi yavrusunu göreceklerini o  zavallı kediye bir  şeyler vermelerini ,onu sevmeleri öğütlense o grup çocuklar bu  bilgiler doğrultusunda  belirtilen tarzda davranacaktır. Başka bir grup çocuklara da binayı  döndüklerinde gördükleri kedi yavrusunun kuduz olabileceği  bu nedenle uzak durmaları gerektiği  bildirilse bu diğer grup çocuklarda kediden uzaklaşmaya çalışacaklardır. Yani kediyi seven çocuklar diğer çocukların uzaklaşmalarını garipseyecek,duygusuz olduklarına hükmedecek;ama  diğer  çocuklarda birinci grupta ki çocukların akıllarından zoru olduğunu,her an kuduz riski altında bulunduklarına hükmedecektir. Sonuçta ikisi de  kendi edindikleri ve doğru kabul ettikleri bilgi  nedeniyle davranışlarını haklı ve  fikirlerini doğru göreceklerdir. [2]İşte bunun gibi  bizlerinde  davranış ve fikirlerimizin  dışta doğru  özde yanlış veya dışta yanlış özde doğru  olabilmeleri  söz konusudur. Bu  durumu fark edebilmemiz için kendi  özümüzü  yani iç dünyamızı dinlemek;kendi  muhasebemizi (otokritiğimizi) yaparak olay ve  durumlara kuşbakışı  bakabilmek ile  olabilecektir.

                Yunus Emre “İlim ,ilim  bilmektir,

                                        İlim kendin bilmektir,

                                        Sen kendini bilmezsen,

                                        Bu nice  okumaktır.”              

  derken,bu gün modern psikolojide insanın kendi dışına çıkıp kendini hayal etmesini,hangi ruh  hali içinde olduğunu, zihninin nasıl çalıştığını,kendinin  bilincinde  olmayı,kendini gözlemlemeye bağlamaktadır. Davranışlarımız  önce zihinde yaratılır. Daha sonra faaliyet olarak kendini ortaya  koyar. Zihinde yaratma birinci  adımı,faaliyete dökme ikinci  adımı oluşturur. Kendini gözlemleyen,yaptığı veya yapacağı  davranış ve tutumlarını,fikirlerini  kritiğe  tabi tutarak kendi iradesiyle istediği davranışı ve  fikri seçmesini gerektirir. Daha  sonra faaliyet olarak ortaya koyar. Şayet istenmeyen  sonuç olursa veya dışarıdan eleştiri alırsa  yine kritiğe koyar ve özgür iradesiyle tercihte bulunur. Böylece  her davranış ve fikrin en  olgununu yakalayabilir. Bizim kültürün ifadesiyle  insan-ı kamil,D.CÜCELOĞLU’nun ifadesiyle “Savaşçı”  olma yolunda adım atar. Hayatta sayılamayacak kadar bireysel ve  toplumsal olarak hatalarımız var ki,sonuç itibariyle kural tanımayan (Anomi) toplumuna doğru ne yazık ki yol alıyoruz. Çözüm,bireysel olarak oto kritiğimizi ve  bireylerin topyekün aynı  kritiğe kendilerini tabi tutmasıyla ;yani toplumsal kritikle evrensel ve doğal temel ilkelere sahip   olan  insan  olma ,bu yöndeki gayretlerle olabilir. Nedir  insanı psikolojik yönde geliştiren,mutlu  kılan,evrensel  ve doğal temel ilkeler dediğimiz de ;bunların hakkaniyet,kişisel bütünlük,tutarlılık,dürüstlük,insanlık onuru,hizmet,üstün kalite,gelişim,potansiyel ilkelerinin olduğunu görebiliriz.

               

                Yıllardan beri bize öğretilen örf ve  ananeye  göre;yolda giden bir çiftin erkeğinin önde bayanın arkada olması gerektiği,büyüklerin yanında çocukların sevilmeyeceği,büyüklerin her dediğinin doğru  olduğu,itaat  edilmesi ve eleştirilmemesi gerektiği gibi hususların dışta doğru özde yanlış olduğunu yeni yeni fark ediyoruz. Bunun yanı sıra  yukarıda  saydığımız temel ilkelerin tarihsel süreç içerisinde kendi  kültürümüzün  öz değerleri olduğunu Yılmaz Öztuna’nın Büyük Türkiye Tarihi’nde fark ediyoruz;fakat günümüzün pragmatist (menfaatçi) dünyasında olumsuz yönde değişim göstererek toplumsal  yozlaşmaya gittiğimiz,bu nedenledir ki “Devletin malı deniz,yemeyen domuz” ,”Bana dokunmayan yılan,bin yıl yaşasın.” ,”Gemisini kurtaran kaptan”,”Hep ban,hep bana Ya  Rabbena”,deyimleri  türetilmiş ve hayatımızın ayrılmaz ilkeleri ve değerleri haline  gelerek dışta doğru gibi  ama özde yanlış olduğu pek fark  edilmemiştir. İşte bu nedenledir ki,artık kendimizi temel ilkeler çerçevesinde  kritiğe tabi  tutarak doğru veya yanlış bildiklerimizi sorgulamamamız  gerektiğinin zamanı geldi de  geçmek üzeredir. Lütfen bu kıymetli treni  kaçırmayalım!

 

 

 

 

 

 

               

 

 



[1] Doğan CÜCELOĞLU,”İyi Düşün Doğru Karar Ver”,Sistem Yay.,s.72,

[2] a.g.e.,s.73.