Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

ÇOCUK SUÇLULUĞUNDA SUÇ VE SAPMA KAVRAMLARI *

 

 

 Mustafa SARPDAĞ **   

  

 

Suç nedir ? Suçun tanımlanmasında  hukuk ve kültürün rolü nedir ? Gelişim evrelerinin getirdiği zorluklara yakın çevrenin olumsuz etkileri katıldığında, çocukta bunlara tepki olarak çoğunlukla duygusal düzeyde bozukluklar görülebilir. Bu davranış bozuklukları psiko-pedagojik kaynaklı olabildiği gibi psikiyatrik de olabilmektedir.  Ceza  hukukunun  verdiği  tanıma  göre  suç,  yasanın  cezalandırdığı harekettir. Dönmezer suçu, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu  tarafından   kabul  edilen  ve  belirtilen  eylem”  şeklinde  tanımlamaktadır.*1

Toplumbilimcilere göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların ve bireyin içinde yaşadığı çevrenin olumsuz etkilerinin bir sonucudur.2 Hukuksal açıdan bakıldığında TCK yönünden suç, toplumsal, kültürel koşulların,  bireyin toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.3 Her suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün yadsınamaz gerçeklerdendir. 4

Günümüzde suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Çünkü suç işleyen insanlar sosyal koşullardan soyutlanamamaktadır. Bir fiilin suç niteliği taşıması için kanunilik unsuru, failin fiilinin kanunda tarif edilmiş  ve bir ceza yaptırımına bağlanmış bir fiil olmasıdır.  Maddi unsur, bir eylem ve bunun meydana getirdiği illiyet bağından ibarettir.

Toplumbilimcilere göre suçluluk, toplumda var olan temel kural ve değerleri çiğnemek, sosyal olmayan davranışlara yönelmektir. Örneğin, bir eylem hukuksal açıdan suç olmadığı halde toplumsal açıdan suç, sapma olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle hukuksal normların ihlal edilmesine suç derken, toplumsal normların ihlaline sapma denir. Psikologlar ise, suçlunun eylemi ile değil, kişiliği ile ilgilenmektedirler. Suçluluk kişiyle çevresi arasındaki etkileşimin sonucunda oluşmakta ve sosyal grup içindeki dayanışma bağlarını  zayıflatmaktadır.

Çocuk suçluluğu kavramı; çocuk suçluluğu, toplumsal ve kültürel koşulların bireyin içinde yaşadığı çevrenin`kötü etkilerinin de bir sonucu, hukukumuzda belirlenen çocukluk yaşlarında işlenen suç olarak tanımlanmaktadır. İşlenen bir suçun faili çocuk ise karşımıza çocuk suçluluğu kavramı çıkmaktadır.5 Çocuk suçluluğunu yetişkin suçluluğundan, ayıran en büyük özellik, ülkelerin yasalarına göre bir yaş sınırı belirlemesidir. Ülkemizin hukuk sisteminde ise, on sekiz yaşından küçük kişilerin bir hukuki normu ihlal etmesi olarak tanımlanmaktadır. Hukuksal açıdan  çocuk suçluluğu, ergin olmayan kişilerin kanunlara karşı çıkmaları veya suç teşkil eden bir eylemi işlemiş olmaları anlamına gelmektedir.6

Ceza hukuku açısından çocuk suçluluğu, yasanın cezalandırdığı fiiller olarak değerlendirilmesine karşın, sosyolojik olarak toplumun kabul etmiş olduğu  davranış kurallarından sapma, veya bu kurallara itaatsizlik olarak yorumlanabilmektedir. Beijing kurallarına göre de suçlu çocuk, yasaya aykırı davranışta bulunduğu tespit edilen çocuk veya genç insandır.7 Yavuzer’e  göre de çocuk suçluluğu; çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasanın yaptırımı gerekli kılacak şekle dönüşmesidir.8   

Buradan anlaşılmaktadır ki, hukukçular çocuk suçluluğuna salt suç ve ceza kavramları çerçevesinde değinmekte, psikologlar çocuk suçluluğu kavramına daha geniş bir açıdan bakarak, davranış bozukluğunun arkasında yatan psikolojik nedenlere önem vermekte, sosyologlar ise, sosyal ve ekonomik sebepler aramaktadırlar.

Esasen çocuklarda görülen suç niteliğindeki davranışların kaynağını, uyum sağlayamadığı çevre ve yetişkinler oluşturmaktadır. Çocuk suçluluğu sadece hukuksal bir problem değildir. Yeterince sosyal öz benliğe kavuşmamış çocuklarda görülen suç niteliğindeki davranışları, onun içinde bulunduğu olumsuz çevre koşullarından ve kritik gelişme dönemlerinden soyutlayarak salt suçlu gözüyle bakılmamalıdır. Çocuğun suç işlemesine, yetiştiği  aile yapısının tipi, oluşturulan kontrol mekanizmaları, çocuğun sosyal çevresi, içinde bulunduğu grubun normları ve değer yargıları etkili olmaktadır. Vurgulanması gereken çocuğun masum ya da suçlu olduğuna karar vermek değil, onun içinde bulunduğu psiko-sosyal ve ekonomik durumu anlamak ve analiz etmektir.9 Bu analiz sonunda olumsuz  bulguları ortadan kaldırmak, çocuğu tekrar topluma kazandırmak için hizmetlerde bütünlük sağlayan bir sistem meydana getirilmelidir. Bu sistem, çocuğun işlediği suçun adalete ulaşmasından itibaren psiko-sosyal değerlendirilmesi, yargılanması, hakkında uygulanacak ceza ya da güvenlik önlemine kadar tüm sistemin bir bütünlük içerisinde çocuğa  özgü bir statüde devam etmesi  gerekir.

Çocuk suçluluğu ile ilgili bilimsel araştırmalarda tanımlanmaksızın suç ve sapma kavramları kullanılmaktadır. Çocuklar tarafından işlenen suçlar gerek tür, gerekse neden açısından yetişkin suçlarından farklıdır. Özellikle ergenlik dönemi, çocuğun hızlı bir bedensel ve ruhsal gelişim dönemidir. Bu hızlı gelişmenin yarattığı dengesizliğin, bilgi ve deneyim eksikliği ile bir arada bulunması da gencin sosyal normlara uyum göstermesini büyük ölçüde zorlaştırır. Aynı zamanda çevresinden toplumsal kabul bekleyen çocuk, beğenmediği bazı toplum kurallarını yeniden düzenlemeyi düşünür. Bazı davranışlarının hiç kimseyi memnun etmediğini görür. Bunun, kendisinin kuralların nedenlerini kavrayamamasından, gerçeklerin çok yönlülüğünü algılayacak bilgi ve deneyimden yoksun olmasından kaynaklandığını kabul edemez. Çocuk suçluluğunu, yetişkinlik döneminde işlenen suçtan ayırt eden en önemli özellik, bu dönemin  geçiş evresi  olarak adlandırılan ergenlik dönemine rastlamasıdır.10

Ergenlik her gencin kimliğini yeniden oluşturmasının zorunlu olduğu bir dönemdir. Ergenlik dönemindeki gençler kimliklerini yeniden oluştururken, ailelerinden, okul ortamından ve arkadaşlarından etkilenmektedirler. Bu kurumlar ergenlik çağındaki gençlerin toplumsallaşmasında önemli roller oynarlar. Suç niteliğindeki davranışların, ergenlik dönemlerinde yoğunlaşmasının nedeni, artan yaş ile birlikte ebeveyn denetiminin giderek azalması, ergenin arkadaşlarıyla daha yakın bir ilişki içine girmesi ve arkadaşların ergenin yaşamında giderek daha fazla önem kazanmasıyla ilgili olabilmektedir. 11

Hırsızlık yapan bir çocuk, yiyecek ya da para çalarken yalnızca fizyolojik gereksinmelerini gidermek için değil, belki de sevgi eksikliğini gidermek üzere bu yola başvurmaktadır. Çocuklukta kırıklık, genellikle kendi içinde bir öfke biçiminde görülür. Bunu yaratan çoğunlukla anne-babadır. Çocuk, kendisine bakan, bir takım fizyolojik gereksinmelerini gideren annesinden sevgi aramaktadır. Bu sevgiyi bulamayan çocuk için, doğrudan saldırganlık yasaklanmıştır. Böylece kızma, öfke gibi duygular içe itilmektedir. Bunlar bilinç dışına ait ifade edilemeyen kavramlardır. Kırıklıklar aşırı derecede artarsa, birey nörotik bir yapıya bürünür ve hedefini aile dışında arar. İşte bu iç çatışmanın çeşitli ifade yolları vardır. Bunlardan biri de suçtur.12

İnsan, dıştan gelen uyarımlara tepkide bulunan, onlara yanıt veren bir varlıktır. İşte insanın davranışları tüm bu yanıtların toplamıdır. Bu evrelerden herhangi birinde görülen aksaklık ya da bozukluk, normal tavır ve hareketten sapmayı belirtir.13 Sapkın davranışları erkek ve kız ergenler açısından irdelediğimizde; kızların fedakarlık, bağımlılık, koruyuculuk formasyonu içinde ve ebeveynleri tarafından daha çok denetlenerek yetiştirilmesi, sapmadan daha uzak kalmasına, erkeklerin ise; bağımsız, rekabetçi, girişimci ve risk almaya eğilimli olarak yetiştirilmeleri, daha kolay sapmaya sürüklenmesine neden olmaktadır. Bu durum kız ve erkeklerin farklı toplumsallaştırılmasından kaynaklanabilmektedir.14

Genellikle çocuklar tarafından işlenen suçların, büyük bir kısmının çocuk öğesinin ağırlıklı olması ve bu nedenle suç olarak değerlendirilmesi yerine, çocuğa sabıka vermeyecek ve suçlu şartlandırılmasını oluşturmayacak yaramazlık olarak kabulünün gerektiği anlaşılmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi suç;  eylemin yasal tanımlaması olarak adlandırılırken, sapma ise; eylemin sosyolojik tanımlanmasıdır. Sapma, toplumdan topluma değişir. Suç ise toplumdaki resmi hukuk kuralları tarafından belirlenir. Bazen toplumda bir eylem suç olarak değerlendirilirken sapma olarak değerlendirilmez. Örneğin, kırmızı ışıkta geçmek, hukuk kurallarında suç olmasına rağmen, toplumda sapma olarak değerlendirilebilir. Hız sınırını aşmak, trafik kurallarına göre suç oluşuna rağmen, toplumda iyi bir sürücü olduğunu düşünebilirler. Bir eylemin suç olarak tanımlanması politik bir karar ile, aynı eylemin sapma olarak değerlendirilmesi toplumsal kültürle ilgilidir.

Sapma, toplumların sosyo kültürel yapısı ile ilgili olmasına rağmen suç, toplumların formel hukuk kuralları ile ilgilidir. Hukuk kurallarının ihlal edilmesi sonucu resmi sosyal kontrol kuralları harekete geçerken, sapma sonrası sadece toplumsal tepkiler ortaya çıkar.  Kişisel alanı aşıp kamusal alana giren ve yasak olan kural ya da yasaları çiğneyen, buna bağlı olarak meşru cezaların ya da yaptırımların uygulandığı ve kamusal bir otoritenin müdahalesini gerektiren fiiller suç sayılmaktadır. Suçun suç olarak ortaya çıkması için, idari bir sistem yada uygulayıcı kuruluş tarafından fark edilmesi ve müdahale edilip işlem yapılması gerekir.15

Bir toplumun suç olarak tanımladığı hareketler, toplumsal kurgulara bağlıdır ve oldukça görelidir. Ahlakla ilgili düşünceler ve dinsel inancın yanı sıra, suçun kökenlerine ilişkin birbiriyle çatışan bilimsel iddialar, suçun tanımını ve genel kabul gören nedenini etkileyebilmektedir. Sapkınlığın özü konusunda belli bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, sapkınlık fenomenini karakterize etmeye katkıda bulunan ve birbiriyle ilintili iki özellikten söz edilebilmektedir. Bu özelliklerden birincisi, sapkınlığı bir norm ihlali kalıbı olarak görmekte ve daha sonra, dinsel normların suçluları, sağlık normlarının hastalığa, kültürel normların eksantrikliğe, vb. yol açması türünden bir normlar yelpazesi saptanmaktadır. Örneğin, bu doğrultuda, sınıfsal davranışların normatif beklentilerinin çiğnendiği sınıfsal sapkınlıktan ya da bir grup arkadaş arasında beliren normların ihlal edildiği durumsal sapkınlıktan bahsedebilir.16

                                         İkinci bir özellik ise sapkınlığı, belli zamanlarda  belli davranış kalıplarına yapıştırılan ve daha sonra değer kaybedecek, gözden düşmüş ve genellikle dışlanmış bir etiketle bir damga kurgusu olarak öne çıkarmaktadır. Biz ise burada sapkınlığı, esas olarak damga etiketlerinin kurgulanışı, uygulaması ve etkisiyle ele alırsak, insanlar sırf çok konuştukları için arkadaşlarını sapkın ilan edebilecekleri gibi, suçlulular da kendi değerlerini paylaşanların gözünde birer kahraman konumunda görünebilirler.17

Dönmezer, sapıcı hareketin asıl nedenini; kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde, kişiliğe ait sübjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı fiilen yaratan şartlarda aranması gerektiğini belirtmektedir.18 Sapkınlık, ister gelenek-norm ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun, durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. 

 



* “Polisin Çocuk Suçluluğu ile Mücadelesinin Yasal ve Yönetsel Çerçevesi”2004 isimli tezden faydalanılmıştır.

** 4. Sınıf Emniyet Müdürü, Ankara-Gölbaşı İlçe Emniyet Müdür Vekili

1 Sulhi Dönmezer, Kriminoloji, Gözden Geçirilmiş 8. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 1994, s. 48.

2 Muzaffer  Sencer, Yakup Sencer, Toplumsal Araştırmalarda Yöntembilim TODAİE Yayını, Ankara 1974.

3 Hasan Bıyıklı, “Çocuk Suçluluğu Nedenleri”, Adalet Dergisi Kasım 1972.

4 Veli Devecioğlu, Çocuk Suçluluğunda Türkiye Toplumsal Gelişim Sürecinde Çocuk Suçları Sempozyumu,

  Akbank Yayını, Nisan 1979  İstanbul.

5 Haluk Yavuzer, Psiko Sosyal Açıdan Çocuk Suçluluğu, İÜEF Yayınları No:2798,  İstanbul 1981, s. 5.

6 Atilla Özsever,  “Türkiye’de Çocuk Suçluluğu”, Adalet Dergisi, Sayı: 3–4, Ankara 1979, s. 243.

7 Havana Kuralları, md. 2.2. c.

8Haluk Yavuzer, Psiko Sosyal Açıdan Çocuk Suçluluğu, Remzi Kitabevi, İstanbul 1981, s. 5.

9 Sevda Uluğtekin, Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları, Ankara 1996, s. 6.

10 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 33.

11 İpek Delikara, “Ergenlerin Akran İlişkileri İle Suç Kabul Edilen Davranışlar Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”,

    1.Ulusal Çocuk ve Suç: Nedenler ve Önleme Çalışmaları Sempozyumu, Ank. 2002, s. 147.

12 H. Jones, Crime In a Changing Society, (Ak.Haluk Yavuzer), Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 182.

13 A.k.,  s. 181.

14 İpek Delikara, a.g.m., s.152, 153.

15 John J. Macionis, Sociology, New Jersey, Prentice Hall 2001, s. 191.

16 A.k., s. 192.

17 A.k., s. 206.

18 Sulhi Dönmezer, Kriminoloji, İÜHF  Yayınları No: 444,  İstanbul 1975, s. 356.