Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

ÇEVRE SORUNU ÜZERİNE..!

                       REMZİ KOÇÖZ

                    2.Sınıf Emniyet Müdürü

                 Erzurum Emniyet Müdür Yardımcısı

 

1972 yılı Stockholm’de Çevre Kavramı ortaya konuluyor. Daha sonraki yıllar evrim geçirerek günümüze, daha da ötesi gelecek için devam edecek süreç başlıyor.

           

Geçmişte tanımlanan, günümüzde, değer bulan gelecekte de önemini kaybetmeyecek; İnsanlık ve dünya var oldukça Çevre ve Çevre Sorunu sürekli gündemi oluşturacaktır.

           

Tarım toplumu çerçevesinde Çevrenin çok sorun yaşamadığı, Sanayi Toplumuna geçişle sorunlar ortaya çıkar. Bu sorun yıllarca görünmez olarak devam ederken insan ve toplum sağlığı üzerindeki tehlikeleri canlı olarak, yaşanarak görüldüğünde “zararın neresinden dönersek” diyerek Çevrenin önemini algılıyoruz.

           

Tabiki sanayileşmeyi gerçekleştiren ileri toplumlar, öncelikle kendi İnsanlarının ve Toplumlarının geleceğini düşünerek. eskiyen sanayi, sanayi atıklarını diğer gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelere transfer ediyor (ama borç-ama hibe- ama yardım adıyla). Kendi ülkelerinde oluşturacakları üretimi tamamen plan-proje şekline dönüştürmeye başlamışlar. Üretimin beyinsel- fikirsel bölümünü esas almaya dönüşmüşler.

           

Üretimin diğer aşamaları işgücü, hammadde, imalat, deneme ve ürün aşamalarını başka ülkelere kaydırmışlar. Böylece Çevre Sorununu Sanayi ve Teknolojinin getirmiş olduğu atıkları, zararları kendi yaşam çevrelerinden başka yerlere-uzaklara çevirmişlerdir.

           

Bu da Akıllı-Zeki insanların başkalarını yönetmesi, yönlendirmesi şekline uygun olur.

Bizim gibi ülkeler zaten yoğun sorunlarla baş ediyor: Ekonomik, Sosyal, Kültürel, Eğitim, İşsizlik, Sağlık, Trafik, Terör vb….

 

Bu sorunların yanında Çevre ikinci plana hatta daha gerilere atılıyor, hatta görünmüyor bile.

Neden mi? İnsan olarak, Toplum olarak kendimizi değer bulmuyoruz, önemsemiyoruz. Bir koşturmacadır gidiyor, kendi yaşadığımız yeri, mekanı ve önünü her gün süpürüp sorunu kendimiz den uzaklaştırıyoruz. Aslında sorunları süpürerek uzaklaşıyor, onlardan kaçıyoruz. Problemi çözmek yerine onun bir parçası olup, onunla birlikte yaşamaya devam ediyoruz.

 

Sokağa tükürüyoruz, çöp döküyoruz…. say say bitmez fakat bunların yapmış olduğu tahribat eğitim ve kültürümüzü kökleştirmememize dönüşüyor.  Bu da göçebe toplum yapısının yerleşik topluma ve kültüre dönüşemediğinin göstergesi oluyor.

 

Halen yurdumuzun Doğusundan-Kuzeyinden, Batıya-Güney bölgelerimize göç devam ediyor. Sürekli oynayan, gezen bir nüfus var ülkemizde.

 

Yüzyıllar öncesi Orta Asya’dan ayrılan Türkler dünyanın belirli bölgelerine dağılarak yeni yurtlar edinmişler, günümüz dünyasında Anadolu’yu yurt edinmeler 1000 yılı bulsa da yerleşik kültüre geçememişiz.

 

Atatürk Üniversitemizde Çevre Sorunları Araştırma Merkezimiz 1978 yılın da kurulmasına rağmen bu güne kadar toplum üzerinde etkili olamamış, Toplum kendi gelenek-görenekleri doğrultusunda, yeniliklere, değişikliklere, gelişmeye kapalı  yaşamaya devam ede gelmiştir. Bunun gibi diğer üniversitelerimizde de bu tür bilimsel çalışmalar yapılmasına rağmen  toplumla bütünleşme sağlanamamış, elde edilen değerler, bilgiler, kazanımlar toplum yaşamına yansıtılamamış, pratiğe dönüştürülememiş. Kısacası bireylerin özelinde tüm toplumu ve gelecekte bu topraklarda yaşayacak bizden sonraki nesilleri yakından ilgilendirmesine rağmen hayatın kendisine uygulanamamıştır.

 

Günümüzde Çevre Kanunu olmasına rağmen uygulanması işlerlik kazanmamış, tıpkı sigara yasağı ile ilgili kanun gibi, taşıt kanunu gibi…

 

Bu şunu gösteriyor, yapılan çalışma ve eğitim topluma- toplum yaşamına dönüşmüyor. Havada kalıyor.

 

Eğitim, topluma; Yasalar-Kurallar, İnsanların uygulamasına; Çalışmalar, Üretime dönüşmüyor.

 

Uygulanamayan, sonuç alınamayan eğitim, çalışmalar ve yasalar, Şu gerçeği bize gösteriyor:

 

Bizler toplum olarak kendi kendimizi kandırmaktan öte, bireysel hobilerimizi tatmin ötesinde bir adım ileriye gidemiyoruz. Tabi ki konuşma aşamasında herkes bir şeyler söylüyor. Söylerde… Konuşmayı, beyanat vermeyi çok seven bir toplumuz.

Konuşuyoruz ama kimse bir şey anlamıyor, almıyor..!/

Sonuç olarak, Toplumun tüm katmanları çevre sorununun çözümüne katılmadıkça;

Umudumuz bizden sonraki nesillerin bu konuda daha duyarlı olmaları, bizlerin gerçekleştiremediklerini gerçekleştirmeleri şeklinde olacaktır.   2002 / ERZURUM