Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Çalışma Yaşamında Bireysel Kalitenin Rolü ve Önemi


Nedim AKSU

Komiser

Bursa Polis Eğitim Merkezi

 

GİRİŞ

Günümüzün çağdaş yönetim yaklaşımlarında karşımıza çıkan yadsınamaz tek gerçek İNSAN gerçeğidir. Artık yönetim teorilerinin araştırma kapsamını insan davranışı oluşturmaktadır. İnsan: “(Genel olarak) usu olan canlı varlık; bir yandan canlı varlıklar, hayvanlar aleminin bir üyesi, türü, öte yandan onu aşan bir varlık,  dik yürüyen, ellerini kullanan, beyni özel bir biçimde gelişmiş olan, özelleşmiş organları olmayan, çevresini değiştirebilen,  dünyaya ve evrene açık olan, konuşan ve yaratıcı düşünme yeteneği olan, deneyim dünyasını aşabilen, kendisinin ve evrenin bilincine varmış olan, eylemlerinden sorumlu varlık” olarak tanımlanabilir. tanımdan da anlaşılacağı gibi örgüt içinde çalışan her bireyin öncelikle kendini gerçekleştirmesi ve insan olma özelliğinde kaynaklanan ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmektedir. Nitekim, örgüt içinde insan üretim girdiklerinden biri olarak ele alınabilir. Bu hali ile toprak ve sermaye ile birlikte düşünüldüğünde “insanlar bir nesne olarak görülebilir. Ancak insan bir nesneden daha fazla bir şeydir.”  O halde insanı bir nesneden ayıran; düşünmesi, algılanması, bir problem çözme ve kendini gerçekleştirme yönündeki faaliyetleridir. Bu bağlamda insanın işletmeler açısından önemi yukarıda da değinildiği gibi tartışmasız kabul edilen bir gerçektir. Zira ne ölçüde gelişmiş makineler olursa olsun, işe uygun nitelik ve motivasyona sahip insan olmaksızın örgütsel verimliliğe ulaşmak mümkün olmayacaktır. (ÖZGENER, 1994-29) Bu doğrultuda “işe uygun nitelikli” demekle o işin istediği standartlara uygun kaliteli insan kastedilmektedir. Unutulmamalıdır ki kaliteli mal ve hizmetler ancak kaliteli işgücüyle üretilebilir.

 1. YÖNETİM YAKLAŞIMLARINDA İNSAN

1. YÖNETİM YAKLAŞIMLARINDA İNSAN

Günümüz yönetim felsefesi ve uygulaması içinde önemli bir yeri olan insan faktörüne verilen önemin her devirde aynı olmadığı bilinmektedir. Bir zamanlar basit bir üretim girdisi olarak düşünülen, kendisine verilen işi yapmak zorunda olan ve bir makineye benzetilen insan, günümüzde kilit faktör olarak düşünülmektedir. (AYTAÇ,2001:77)

İnsanın bu konuma gelmesi birdenbire olmamıştır. Belli tarihsel süreçler geçilerek günümüze gelinmiştir. Bu bağlamda yönetim yaklaşımlarına değinmekte fayda vardır. Yönetim olayı çok eski olmakla birlikte yönetim biliminin gelişmesi yenidir. 18. yüzyıldan itibaren işletme yönetimi önemli aşamalar yapmıştır. (EFİL,1998:12) Bu aşamalara kısaca deyinmekte fayda vardır.

1.1.Bilimsel Yönetim Öncesi Dönem

Bilimsel Yönetim Öncesi Dönem, insanların birlikte çalışmaya başladıkları andan itibaren başlamış, 1880 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönem içinde ilişkiler tam anlamıyla katı bir sistem içinde yer almıştır. Çalışanlar kast sisteminin sosyal bir uygulaması içinde otokratik bir düzende yönetilmişlerdir. (DEMİR,1997:118)

1.2. Bilimsel Yönetim Dönemi

Bilimsel yönetim dönemi, yönetim olgusunun incelenmesinde bilimsel yöntemlerin uygulamaya konulması ile başlamıştır. Söz konusu uygulamanın başlangıcı 19.yy sonlarına rastlar. Bu dönemler şu başlıklarda toplanmaktadır:

Klasik Yönetim Düşüncesi (1880-1940)

Neo-Klasik Yönetim Düşüncesi (1940-1960)

Çağdaş Yönetim Düşüncesi (1960-1970)

Klasik yönetim düşüncesinde üç farklı akım karşımıza çıkmaktadır.

– Bilimsel Yönetim Akımı : Yönetimin bilim olarak incelenmesine sistemli olarak bu yüzyılda başlanmıştır. Çoğunluğunu mühendislerin oluşturduğu Taylor, Gantt, Emerson, Gilbreth’ler, Barth ve arkadaşları, Amerika’da bu akımın temsilcisi olmuşlardır. (CAN,1999:32) Fakat bunlar içerisinde TAYLOR, araştırmalarıyla Klasik Yönetimin fikir babası olarak en ön sırada yerini almıştır.

– Yönetsel Kuram : Klasik yönetim düşüncesini oluşturan bilgi stokunun önemli bir bölümünü H.Fayol tarafından gerçekleştirilen Yönetsel Kuram sağlamıştır. Fayolun icelemesinin ağırlık noktasını yönetim fonksiyonları oluşturmaktadır. (EREN,1998:19)

– Bürokrasi Modeli : Bu modelin fikir babası Maximilian WEBER (1864-1920)’in geliştirdiği model, eşlevsel uzmanlaşmaya dayanan işbölümü, yetki, hiyerarşi, mevki yada posizyonların hak ve görevlerini saptayan kurallar istemi gibi özellikler taşımaktadır.

Neo-Klasik yönetim düşüncesi yada diğer adıyla beşeri ilişkiler yaklaşımı esas itibariyle klasik yönetim düşüncesinin kavram ve ilkelerine dayanmaktadır. Klasik ekolün eksikliklerini tamamlamak ve bu düşünce sisteminin aksayan yönlerine bir tepki olarak beşeri ilişkiler yaklaşımı insanı, üretimin ticari ve mekanik yönüyle ele alıp inceleme konusu yapar. (DEMİR,1997:136)

Çağdaş yönetim döneminde, yönetim araştırmalarına hız verilmiş ve birleştirici kuramlar ortaya koyma yolunda çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemdeki bilgi topluluğu, aslında klasik yaklaşımların makro, neo-klasik yaklaşımların mikro yaklaşımlarını bir bütün biçiminde entegre eden ve anlamlı sentezlere ulaşmayı amaçlayan çalışmalardır. (ALDEMİR,1977:42)

Klasik yaklaşım, örgütü, ancak biçimsel çatısıyla, neo-klasik yada beşeri ilişkiler yaklaşımının insan davranışları açısından ele alıp inceleme konusu yapmasına karşın, çağdaş yaklaşım (modern yönetim düşüncesi) örgütü o örgütün üyesi bireyleri, grupları ve örgütün bütün birimlerini, amaçları, davranışları ve örgütün tümüyle aralarındaki ilişkileri ve etkinlikleri bütünüyle bir sistem olarak görmüş ve inceleme konusu yapmıştır. (DEMİR, 1997-142)

Sonuç olarak, günümüzün çağdaş yönetim yaklaşımlarının odak noktasında insan yer almaktadır. Bu doğrultuda çalışma yaşamında da insan davranışlarına yönelik çalışmalar artmıştır. Artık çalışanlarda iç müşteri olarak görülmekte iç ve dış müşteri tatmini kavramları gündeme getirilerek örgütsel verimliliğin arttırılması hedeflenmektedir.

2. BİREYSEL KALİTE VE BOYUTLARI

Son yıllarda iş yaşamının nasıl daha nitelikle bir hale getiriebileceği, sorunu, endüstrileşmiş ülkelerin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelere, yaşam kalitesinin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmayı gerektirmiş, yaşam kalitesinin arttırılması ise ekonomik ve teknolojik iyileşmelerin yeterli olmadığı düşüncesiyle örgüt düzeyinde, o örgüt içerisinde çalışan insanların niteliğine yönelinmiştir. İş yerlerindeki insanların niteliği üzerine yönelinmesi ise, iş yaşamını yeniden tasarımlamak için artmakta olan bir ilgiyi de beraberinde getirmiştir. Örgüt düzeyinde yapılan çalışmalar; hem örgütün verimliliğini arttırabilmeyi hem de örgütte çalışan bireylerin niteliğinin yükseltilebilmesini amaç edinmiştir.

Çalışma yaşamında değişimin hızını yakalamak, çağa ayak uydurmak, büyük bir çabayı beraberinde getirmektedir. Artık yönetim faaliyetlerinin tüm alanlarında sadece kalite söz sahibidir. Kalite çağı ise, kaliteli mal ve hizmet üretimi için öncelikle kaliteli işgücünü gerektirmektedir. (AYTAÇ,2001:82) ISO kalite sözlüğünde Toplam Kalite Yönetimi “Bir kuruş içinde kaliteyi odak alan, kuruluş bütün üyelerinin katılımına dayanan, müşteri memnuniyeti yoluyla uzun vadeli başarıyı amaçlayan ve kuruluşun bütün üyelerine ve topluma yarar sağlayan yönetim yaklaşımıdır” şeklinde tanımlanmıştır. (ÖZVEREN,2000:6) Tanımda görüldüğü üzere kaliteli kuruluşlar ancak ve ancak kaliteli bireyler oluşabilir.

Günümüzün rekabet ortamında rekabetle baş edebilmek için bireysel kalite ve profesynellik düzeyi ön plana çıkmaktadır. Bireysel kalite, örgütsel kaliteyi oluşturur varsayımı ile, insan kalitesi irdelenmeye başlanmıştır. İnsana yatırım yapmanın aslında sanıldığı kadar maliyetli olmadığı, kalitenin arttırılması için temel sorumluluk olduğu vurgulanmıştır. İnsan odaklı yönetim anlayışına göre de kalitenin temel unsuru insan faktörü ve her türlü kalitenin temelini ise kişisel kalite oluşturmaktadır. Yüksek kalitedeki takımlar, yüksek talitede mal ve hizmet üretmekte, bu alanlarda yaratılan kalite, kalitenin bir kurum kültürü haline gelmesini sağlamaktadır. (AYTAÇ,2001:82)

Bireysel kalitenin bu denli önemli hale gelmesi, onun kavramsal olarak boyutlarını belirtme gereğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda bireysel kalitenin başlıca boyutlarını incelemekte fayda vardır.

– Zeki ve Akıllı Olmak: İnsanlar arasında zeka yönüden farklılıklar söz konusudur. Bireysel Kalitede temel amaç insanların zekalarında en etkin şekilde yararlanmak ve insanların daha akıllıca kararlar almalarına yardımcı olmaktır,

– Çalışkanlık : Bireysel Kalitede temel amaç insanları daha fazla çalışmaya özendirecek ortam ve imkanlar yaratmaktır.

– İşe Bağlılık: İşe bağlılıkta amaç, insanları işlerine daha fazla bağlı kılmaya özendirecek önlemler almaktır.

– Dürüstlük ve Güvenilirlik: Kaliteli insan dürüst ve güvenilir bir insandır ve bu unsur çok önemlidir.

– İletişim Gücü : Bireysel Kalitenin temel unsurlarından biridir. Bireysel ve örgütsel iletişimin etkin ve verimli biçimde işlemesi çok önemlidir

– Organizasyona ve Müşteriye Saygı : Bireyler, organizasyonun varlık nedeninin müşteriye hizmet olduğu düşüncesine gönülden inanmalı ve müşteriye saygı ve nezaket kuralları çerçevesinde davranmalıdır.

– Yenilik ve Yaratıcılık: Bireysel kalitede amaç insan potansiyelinin yenilik ve yaratıcılık gücünü ortaya çıkarmaktır.

– Kararlılık : İnsan, işini yaparken yeterli ölçüde esneklik yeteneğine de sahip olmalıdır.

– Hoşgörü : İnsan kalitesinin en önemli boyurtlarından biri hoşgörüdür. Hoşgörü demek,hataları görmezlikten gelmek, yapılan yanlışlara gözyummak demek değildir. İnsanları iyiniyetle yapabilecekleri hata ve yanlışlar olabilir. Bu durumlarda hoşgörülü olmak gereklidir.

– Sorumluluk : Sorumluluk ahlakı ya da ödev ahlakı, insan kalitesinin temel unsunlarından birisidir.

– Temizlik : İnsanın kendi ve çevresinin temizliğine önem vermesi gerekir.

– Planlı ve Sistematik olmak : İnsanın planlı ve sistematik olması bireysel kalite açısından son derece önemlidir.

– Dinamik Olmak : İnsanın hızlı iş yapabilme yeteneğine sahip olması gereklidir.

– Sabırlı Olmak : Sabır, başarının temel taşlarından biridir ve bireysel kalite açısından son derece önemlidir.

 SONUÇ

Yukarıda insan kalitesinin temel unsurları belirtilmiş bulunulmaktadır. Bu özelliklerin bir kısmı doğuştan bir kısmı da sonradan, bulundukları çevre ile olan etkileşim yoluyla kazandıkları özelliklerdir. Unutulmamalıdır ki bireysel kalite doğuştan kazanılan bir özellik değildir. İnsanın doğuştan bir takım özelliklere (Zeka vb.) sahip olduğu doğrudur. Her insanın farklı özellikleri vardır. Bununla beraber bilinmesi gerekli diğer bir özellikle insanın devamlı öğrenen bir canlı olduğudur. Latince’de insan “Homo Sapiens (Düşünen Hayvan)” olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla insan zamanla öğrenmektedir.

Bireysel Kalitede üzerinde durulması gereken konulardan biride “Çalışkanlık” olmalıdır. Bireysel kalite ancak istemli ve kurallı bir çalışmayla arttırılabilir. Günümüzde işletmeler bu amaçla çeşitli eğitim faaliyetleri düzenleyerek çalışanlarının  kalitelerini yükseltmeyi hedeflerken aynı zamanda örgütsel verimliliklerini de arttırmaktadırlar.

Sonuç olarak bireysel kaliteyi arttırmada en önemli görev yine kişinin kendisine düşmektedir. Kişiler kendileri için hedeflerini belirlemeli ve hedeflerine ulaşmak için sistemli bir şekilde çalışmalıdırlar.

 

 

KAYNAKÇA

ALDEMİR, Ceyhun;Örgüt Kuramı, Ege Üniversitesi İ.İ.B.F.İzmir, 1997

AYTAÇ, Serpil, “ Yönetim Yaklaşımlarında Paradigma Değişimi”, Bilgi ve Toplum Dergisi, Sayı:3,2001

CAN, Halil; Organisazyon ve Yönetim, Siyasal kitapevi, 5. Baskı, Ankara, 1999

DEMİR, Hulusi ve diğerleri; İşletme Ekonomisi ve Yönetim, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. 5. Basım, İstanbul, 1997

EFİL, İsmail; İşletmelerde Yönetim ve Organisazon, VİPAŞ A.Ş 5. Baskı, Ceylan Matbaacılık, Ekim, 1998

EREN, Erol; Yönetim ve Organisazyon, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. 4. Baskı istanbul, 1998

ÖZGENER, Şevki; “Öğrenen Organisazyon Anlayışının Gerçek Yönetim uygulamalarına Yansıtılması”. Verimlilik Dergisi, MPM Yayınları, 1994

ÖZEVREN,Mina; Toplam Kalite Yönetimi (Temel Kavramlar ve Ulgulamalar),

Alfa Basım Yayım Dağıtım A.Ş. İstanbul, 2000

“2000’li Yıllarda Yeni Yönetim teknikleri: İnsan Mühendisliği” TÜGİAD Araştırma Raporu.