Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Bir Tutam Mizah

image002 (5)AYIP … (x)

Gülerken düşündüren boyutu, evrensel olan Mizah’ ın; “Gerçek olayları yansıttığı” ve “Gerçek olayları yansıtması halinde; daha keyif verici olduğu” inancı yaygındır. Öyle anlatımlar vardır ki, anlatılan gerçek midir, kurgu mudur? Ayıt etmek zordur. Bu duygular ile birkaç satır.

(x) (Ayıp: Arapça. 1-Toplumun Ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış. 2-Kusur, eksiklik. 3-Utanç veren. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük. İstanbul 1992. Cilt I. Sa.113.)

  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Kolluk görevlisi, görev gereği, yaşamda vuku bulan, her türlü iyi veya tiksindirici olaylar ile karşılaşır. Olaylara karışan kişilerin veya üçüncü kişilerin, kolluk görevlileri hakkında iyi veya kötü çeşitli söylemleri, yakınmaları, dilekleri olur, olacaktır.

Budan dolayı, mesleğe yeni başlamayan her kolluk mensubuna; kıdemlisi geleneksel bir “Dileği, temenniyi” söylemesini hatırlatır. Bu, bir türlü şerbetlenmedir.“Her kim benim için ne diyor, ne diliyor ise; Allah ona bir fazlasını versin”.

Mağdur kişi, Küfür, Hakaret, Tecavüz v.b eylemlerde; kendisine sarf edilen “sözleri” söyler; yapılan davranışları tarif eder.

Bunların tutanağa yazılması gerekir. Yaşamın normal akışında, sokakta konuşulan, söylenen, duyulan “AYIP” olarak kabul edilmiş bazı kelimelerin, fiillerin, el ve vücut hareketlerinin yazıya dökülmesinde sıkıntı yaşanır.

Her kesin bildiği, bilmezlikten geldiği “Ayıp” sayılan hassas konular vardır. Bu konularda konuşulur, ama konuşulanlar “Yazı” ya dökülemez. Yazan hakkında pekiyi düşünülmez.

Tıp ilminde insan tedavisinde ayıp yoktur. Sosyal konularda, kolluk hizmetinde de ayıp olamaz.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Küçük çocuk annesine sorar. “Anne sen benim neyimsin?”

Annesi: “Annemin yavrucuğum.”

Küçük çocuk. “Anne ne demek, anne”.

Anne: “Seni, ben dünyaya getirdim.”

Çocuk: “Beni nasıl dünyaya getirdin, annem.”

Annede ses yok.

Çocuk: “Beni nasıl dünyaya getirdin annem. Babamın eve ekmek getirdiği gibi mi getirdin annem.”

Anne. “Ayıp şeyleri sorma. Çocuğum.”

Diyalog biter.

Akşam, eve baba gelir. Çocuk babasına sorar. “Baba, annem beni nasıl dünyaya getirdi, sen gördün mü?”

Baba bu soru karşısında şaşırır. Karısı ile bakışır, bir yanıt alamaz.

Baba. “Bunlar Ayıp şeyler, büyüyünce anlarsın.” Der.

Diyalog biter.

Çocuk Dünyaya nasıl getirildiğinin cevabını alamamıştır. Merakı devam eder.

Teyzesine, amcasına da sorar. Aldığı cevaplar farklıdır. Ya “Ayıptır” ya da “Leylek” getirmiştir. Çocuğun kafası karışmıştır. “Annesi, ayıp bir şey yapmıştır. Üzüntüye kapılır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Yerli ve yabancı Marjinal kişiler, görsel veya yazılı medyada sık sık yer almaktadır.

Ailesi ile birlikte bu kişileri izleyen çocuk,  annesinin babasının yüzünde gülücükler oluştuğunu görür; büyüklerinin “O” ndan hoşlandıklarını fark eder. Büyüklerine “O” kişi ile ilgili soru sorduğunda aldığı cevap genellikle “Senin aklın ermez. Ayıp” şeklindedir.

 *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Çocuk büyümüştür. Deli kanlı, ergen olmuştur, 18 yaşından da gün almıştır. Her türlü yasal haklara sahip olmuştur. Ayıp sayılan bilmediği soruların cevaplarını İnternetten vb. iletişim kaynaklarından çoktan öğrenmiştir. Öğrenmiştir de; uygulama nasıl olacaktır?

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

“Beyefendi, söz buraya nasıl geldi?”, “Şimdi bunların ne gereği var?”  Gibi sorular sorulmaya,  “Belden aşağı konuşmayalım, Ayıptır!… ” gibi ikazların yapıldığını duyar gibiyim.

Cinsellik ile ilgili konular ülkemizde hala tabudur.

Konu yeni değildir. İnsanlık var olduğundan beri devam etmektedir.

İnsanın biyolojik yapısına; Tanrı tarafından, soyunun devam etmesi için konulmuş bir özelliktir. Buluğ çağına eren, dünya üzerindeki her sağlıklı insan; a)Cinsiyeti (Dişi – Erkek), b)Irkı, c)Dini inanışı ne olur ise olsun bunu hisseder, bilir.

İnsandaki bu özelliğin “Yok sayılması”, “Önlenmesinin tartışması” mümkün değildir.

“İhtiyacın, diğer insanlara zarar vermeden giderilmesindeki yöntemler” tartışılabilir. 

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

12.12.2012 tarihli Hürriyet Gazetesinin “Ankara” ekinin 4. Sayfasında “Ender Baykuş” tarafından hazırlanan “Polis de Şikayetçi” başlıklı bir yazı yer almıştır.

Yazıdan alınan bölümler aynen aşağıdadır.

“Bentderesi Genelevi’ nin yıkım süreci halen devam ederken, bu bölgeye yakın olan alanlarda sokak ortasında fuhuş pazarlığı yapılması, vatandaşın tepkisini çekmeye devam ediyor.”

“Altındağ Denizciler Caddesinde 13 Otel, 1 Hamam ve 2 adet kıraathane bulunuyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Buro Amirliği tarafından geçtiğimiz sene Denizciler Caddesinde iki otele fuhuşa yer temin etmekten işlem yapıldı. Eş zamanlı yapılan insan ticareti operasyonu kapsamında bir otelin resepsiyon görevlisine fuhuşa aracılık yapmaktan dolayı işlem yapıldı.

2011 yılı içersinde Denizciler Caddesi ve civarında otostop yapmak suretiyle fuhuş amaçlı çevreye rahatsızlık veren 49 (Kırkdokuz) kadına Kabahatler Kanunu’nun 37. Maddesi gereğince idari para cezası verildi.

Bu yıl (2012) içersinde Denizciler Caddesi ve civarında otostop yapmak suretiyle fuhuş amaçlı çevreye rahatsızlık veren 27 (yirmi yedi) bayana Kabahatler Kanunu’ nun 37. Maddesi gereğince idari para cezası verildi.”

(Yazıda, pazarlık yapan kişilerin fotoğrafı da bulunmaktadır.)

Ankara’ nın Denizciler Caddesinin örnekleri, büyük ilimizde vardır. Bazı illerde “Çeşitleri” ne göre de mahaller mevcuttur. Bunları ilgili “Kamu oyu” bilir.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

19.12.2012 tarihli Hürriyet Gazetesinin “Ankara” ekinin 9. Sayfasında “Gamze Kolcu” tarafından hazırlanan “Korkunç İddia” başlıklı bir yazı yer almıştır.

Yazıdan alınan bölümler aynen aşağıdadır.

“Ensest ilişkinin yasalarda cinsel istismar olarak yer aldığını söyleyen Tüm Kadın Lobisi Derneği (TÜKAL) Başkanı Mualla Çelik Hıdıroğlu, “Ensest konusu herkesi korkutuyor. Ensest, yasalarda bile cinsel istismar başlığı altında genelleniyor ve kişiler istismar suçlarından yargılanıyor. Konuşmak bir yana bu olayları duymak bile insanları korkutuyor” dedi.

Kapalı kapılar arkasında yaşandığı için ensest ile ilgili sağlıklı bir araştırma yapılmadığının altını çizen Hıdıroğlu şunları söyledi: “Ensest ile ilgili derneğimize ulaşan çok acı vakalar var. Yaşananları bilen herkes sustuğu için veri almak mümkün değil. En son İstanbul’ da lise öğrencileri arasında bir araştırma yapılmış. Öğrencilerin yüzde 10.7’ sinin yani her yüz öğrenciden 11’ inin cinsel istismara uğradığı saptanmış. Cinsel istismara maruz kalanların da yüzde 4,5’ inin ensesntilişkiye uğradığı tahmin ediliyor. Bu veri, her 10 kişiden ikisinin ensest ilişkiye maruz kaldığını gösteriyor. İstismar ve ensest denilen suçların yüzde 75’i yakın akrabalar tarafından işleniyor. Bunlar tamamen tahmini rakamlar. Bildiğimiz tek şey ensestin ülkemizde çok yaygın olduğu. Gerçek rakamlar ortaya çıkarsa ülke olarak travmayaşarız.”

Yazıda daha uzundu; ancak, yukarıdaki alıntılar yapılmıştır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

1980 li yıllarda Samsun ilinde görev yaparken; 1970 li yıllarda “İl merkezinde” kalan bir “Genelevin” kapatıldığını, yıkıldığını söylenmişti. Yenisinin yapılması için planlanan şehir dışındaki semt sakinlerinin; “Biz kendimize Kerhaneci” dedirtmeyiz anlayışı ile bu konuya karşı çıktıklarından, 1984 yılına kadar yenisi yapılamamış idi.

Samsun ili o tarihlerde yabancı gemilere açık limanı, Askeri birlikleri, Üniversitesi gibi genç nüfusun yaşadığı, çevre ilçelerindeki sosyal ve ekonomik yaşamı iyi olan, “Karadeniz bölgesinin İstanbul’ u” olan bir kentimizdi.

Kapatılma olayından sonra, Samsun il merkezinde;

a)Cinsel suç sayısı yönünden, -aile fertlerine karşı olumsuz fiiller, -Bireysel veya organize para karşılığı fuhuş, -Erkek çocuklara yönelik suçlarda v.d. suçlarda;

b)Cinsel yollar ile bulaşan ve hiçbir kabahati olmayan eşlere bulaştırılan cinsel (zührevi) hastalıklarda da artış olmuştur. Konu hakkında o tarihlerde hazırlanan raporlar ve bilgiler arşivlerde vardır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Yerine konulacak daha iyisi yapılmadan, mevcudu ortadan kaldırmak, birçok olumsuzluk yaratır.

Günümüz Türkiye’ sinde, genç nüfus artmaktadır. Evlenme yaşı; kente göç, tahsil, yaşam seviyesinden beklentilerin yükselmesi, askerlik, işsizlik gibi sosyal, kültürel ve ekonomik nedenler v.b. olgular sebebiyle ileri yaşlara gitmektedir. Ama insanların Biyolojik yapılarındaki “O dürtü” vardır. Bu ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmektedir.

Bu ihtiyaçlarının giderilmesi için “Devlet” bir takım tedbirler alacaktır. Almak zorundadır.

Devletimizin de bu konuda aldığı mevzuata dayalı tedbirler vardır.

…… Fuhuş ile mücadele …. Beyaz Kadın Ticareti…. Zührevi hastalıklar ile mücadele v.b. Ancak, hızla değişen teknoloji ve toplumsal yapıya, mevcut mevzuatın yeterli olmadığı yenilenmesinin gerektiği bilinmektedir.

Ülkemizde Metropoliten kent sayısı artmıştır. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kent nüfusları; bazı Avrupa ülke nüfuslarından fazladır. Büyükşehir özelliğini taşıyan şehir sayısı artmıştır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

AYIP olarak tanımlanan KONU bir SEKTÖRDÜR. Konu, sektör olarak kabul edilmediği takdirde “Merdiven altı”, “İşporta”, “Kayıt Dışı” gibi konular aynen yaşanmaktadır.

Bu sektörün yasal kurallar içinde, a)İnsan sağlığına uygun şartlar altında; b)Kontrol edilen, c)Gönüllülük prensibinin esas olduğu patron, çalışan, müşteri ve yan hizmetler ile günümüzde en kısa zamanda radikal biçimde ele alınması gereklidir.

“Hayata bakışı – Morel Anlayışı” bu sektörde çalışan kişinin kendisine özgü olabilir. “Çalışmak isteyen kişiyi, istediği işi yapmaması için, makul ölçüler dışında ikna etmeye çalışmak” bir çözüm olamamaktadır. Kişi İlegal olarak icra -i sanat yapmaktadır. “Yasal Namus Bekçiliği” nin bir sınırı olmalıdır.

-Patron: İşe para yatıran, yer sağlayan kişidir. Ekonomik kırız yaşayan; günümüz AB üyesi bir devlette, bu patronlardan birisi Futbol takımının sahibeliğini yüklenmiştir.

Patronların Kazançlarından, devlet payını almaktadır.

-Mekan: Her işletmenin kendisine uygun yerde konuşlanması gerekir. Günümüzde, günlük yaşamda, şehir merkezlerinde, Apartman Dairelerinde “İcrai sanat edildiği” basında sık sık yer almaktadır. Bu tip yerlere mahsus semtler oluşturulmalıdır.

Bu işlere uygun yer tanımlanmalı, nerede olacağı belirlenmelidir. Bu yapılmadığı takdirde; Masaj salonu, Sauna, Güzellik salonu, Otel v.b. isim altına gizleneceklerdir.

Kahvehane açmak isteyen kişi, bir yer gösterir. Gösterdiği yer, kahvehane olmaya uygun değil ise; kişi birkaç arkadaşı ile “Dernek” kurabilir ve gösterdiği yerde “Dernek Lokali” açabilir. Ama gerçekte açılan yer Dernek Lokali değildir.

İnsanSektörde çalışanların, Sosyal Güvenlik Kurum kayıtları yapılır. Çalışmaları sırasında vücut ve ruh sağlıkları, ileri yaşlarda emeklikleri garanti altına alınır.

Sermaye olmak isteyenler ile ilgili mevzuat vardır. Günümüzde, yerli ve yabancı ülkelerden getirilen insanların, yaşadıkları vahşet basında görülmektedir.

Kim ne iş için gelmiş ise; ne işte çalışmak istiyor ise  “O” işte çalışmalıdır. Bunun kuralları vardır. Bu kurallar açıkça uygulanmalıdır.

Sermaye, “İnsan (Beyaz kadın) kaçakçılığı”, “Kıymetli maden – Silah (Patlayıcı madde) – Uyuşturucu madde kaçakçılığı” üçgeninde özel bir yere sahiptir. Bu konu önlenebilir.

-Aracı: Aracı, sermayenin sırtından kazanır. Bunlar için, sermayenin hiçbir kıymeti yoktur, sermayeyi kolaylıkla harcar. Herhangi bir kayıtları yoktur. Olmalıdır.

-Müşteri: Her ticari emtianın, bir müşterisi vardır. Rağbet; malın cinsinin, miktarının artmasına veya yok olmasına etkendir.

“Yahu kardeşim, bu kadar “Şu”, bu kadar “Bu” neden, nereden ortaya çıkıyor?” sorusunun cevabı: “Şu” veya “Bu” ve “Benzerleri” talep edilmektedir. Talep edildikleri için ortaya çıkmaktadırlar. Talep yok ise arz da yoktur. Talep ve arz esastır.

-Yan sanayi: Günümüzde; şehirlerin kalabalık semtlerinde, İnternet Sitelerinde “Fantezi Ürünler” satan ticarethaneler, artık ayıp sayılmamaktadır. Sayıları giderek artmaktadır.

Özellik arz eden koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmeti. Bu sektörde yer rol alan kişiler için, bu konuya özel, bulaşıcı hastalık kapma, taşıma ve yayma olasılığı kaçınılmazdır. Bunların önlenmesi için; işin başında tedbir alınması gerektiğini yasalarımız öngörmektedir. Ancak yasalar, kayıtlı olanların kontrollerine imkân tanımaktadır. Kayıt dışı olanlara güç yetmemektedir.

-Ekonomik kural: Talep olmadan arz olmaz, arz olmadan talep olmaz. Arz ve talep her iki tarafa ve iki tarafı bir araya getirene manevi ve maddi kar sağlar, itibar kazandırır.

-Yasal Düzeleme: Konu ile ilgili yasal düzenleme üç ayrı alanda olmalıdır.

a)Düzenleyici, koruyucu mevzuat. Güncelleşmesi, gerçeklere cevap verebilir duruma getirilmesi gerekir.

b)Suç sayılan fiillere verilen cezalar. 2012 Türkiye’ sinde “Cinsel Suçlara” verilen cezalar arttırılmıştır. Ancak, olaylar devam etmektedir. Bu tip olaylardaki, suçu oluşturan davranışların, hazırlayıcı unsurların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirler alınmadıkça, suçlar devam edecektir.

c)Kayıt dışılığın önlenmesi. Kişi güvencesi gerçekleşir. Kayıt altına alınan sektörden Gelir vergisi, KDV, ÖTV v.d. alınması bu hizmetin iyileştirilmesinde katkı sağlayacaktır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Meslek Taassubu:

Meslek. 1.Yol. 2.Gidiş, Tarz, usul tertip. 3.Her adamın dünyada yaşamak ve geçinmek için tuttuğu iş, tabi olduğu tarz, yol. (Büyük Türk Sözlüğü. Hayat yayınları. İstanbul. S.847.).

Taassup (Taassub). 1.Birine taraftarlık ve gayretkeşlik etme. 2.Kendi din ve milliyetini son derece üstün tutma. (Büyük Türk Sözlüğü. Hayat yayınları. İstanbul. S.1116.).

Mesleğe özgü yazılı ve yazısız disiplin kuralları, Meslek Taassubu; bir okulun mezunu olma, bir siyasi görüşü benimse, bir gruba v.b. yapıya ait olma gibi; geçmişten gelen özellikler, bilgiler, deneyimler, baskılar; “Görev yapanları” meslek yaşamında sınırlamakta; hatta korkutmaktadır.

Kış mevsiminde İl veya İlçe dışına atanma, ev taşıma, eşin işini, çocukların okullarını değiştirme riski bile “Psikolojik travma” yaratabilmektedir.

Görev sırasında geçmişe bağlı kalarak esneklik ve yaratıcılıkları körelmiş siyasilerin, yöneticilerin, günümüz yaşantısına uygun, radikal çözümler üretmeleri mümkün olamamaktadır.

Özel Sektörde “Geçmişin yükünden kurtulup, geleceğe yönelme tekniği olan “Geştalt Psikolojisi” nin bu konuda yöneticilere yardımcı olduğu” söylenmektedir.

Normal insanlar için “Ayıp” olan bu konuya; Topluma yön veren “Yasama” görevlilerinin (siyasilerin); mevzuatı uygulayan, eksiklikleri bilen “Asayiş ve Belediye Görevlilerinin” duyarsız kalmaları mümkün değildir. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak doğru değildir.

Konunun ulusal ve uluslar arası boyutu vardır. Konu tüm detaylarıyla; açıklıkla ortaya konulmalı, tüm tarafların (Patron, Mekân, Sermaye, Aracı, Müşteri, Kontrol edebilen – Yönetebilen İdare v.d. ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde; yasal zeminlerde yeniden yapılanması gerekmektedir.

Ayıp olarak tanımlanan, kontrol edilemeyen bu sektör; Toplumun geleceğini olumsuz etkileyen bir “İç Tehdit” niteliğindedir.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Tıp fakültesinde, Anatomi dersinde, hoca öğrencilere sorar. “İnsan vücudunda, kendisinin misli kadar, en fazla büyüyen organ hangi organdır?”

Talebeler arasında gülüşmeler olur. Hoca, bir kız öğrenciyi ayağa kaldırır. Söyle bakalım nedir? Öğrenci hık mık eder. Cevap veremez.

Hoca. Aklınızdan neler geçtiğini tahmin ediyorum. Ama değil. Sorunun cevabı GÖZ BEBEĞİ.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *

Herkes Dünyayı değiştirmeyi düşünür, ama kimse kendini değiştirmeyi düşünemez.                      

Lev Tolstoy

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *   

Mizahsız kalmamanız dileği ile… Sevgi ve Saygılar.