Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Ben Türk Polisiyim

 

              

 

M.Yavuz ELBİRLER

1.Sınıf Emniyet Müdürü

Polis Başmüfettişi

 

                                                        “Lügat, bir isim ver bana halimden;

                                                         Herkesin bildiği dilden bir isim.

                                                       Eski esvaplarım tutun elimden;

                                                      Aynalar söyleyin bana, ben kimim?”

                                                                                           N.F.KISAKÜREK

 

        

Türk Polisi; Pasifik’ten Atlantık’e, Kuzey Buz Denizi’nden Hint Okyanusu’na taşan ana karaya damgasını basmış, Kanunlara saygıyı milli bir gelenek haline getirmiş, tarihi gelişimi içerisinde zabıta kuruluşlarına özel bir önem vermiş, uygarlık ve yükselmenin, huzur ve güven ile mümkün olabileceğini, bütün milletlerden önce kavramış ve adına “TÜRK” denilen milletin mensubudur.

 

Milli şair Mehmet Akif Bey’in tarihe sığdaramadığı; O’nu “Ancak ebediyetlerin istiap” edebileceğini terennüm ettiği Türk’ün evladıdır.

 

Kendini Türk duyan, Türklüğe adayan ve Türkçe konuşan; Tarih boyunca var olan Türk Kültürünü, Binbeşyüz yıldır var olan Türk-İslam kültürünü; soyunun, medeniyetinin ve asaletinin temeli olduğunu kavramış ve bu sebeple, disiplini sevmiş, uyumsuzluğu, isyanı ve serkeşliği hoş görü ile karşılamamış Türk insanıdır.

 

Türk mensubuyeti cihetiyle; sözünde duran, yalan yere yemin etmeyen, mertliğe, açık yürekliliğe, açık sözlülüğe saygı duyan; onuruna düşkün bir insandır. Dolayısıyle davranışları ciddi, ağırbaşlı ve vakurdur. Onda edep ve haya duyguları mahviyet ve tevazu ile birleşmiştir. Cesaretinin hududu yoktur, ölüm karşısında bile metanetini kaybetmez.

 

Kudsi bir fazilet müessesesi olan aile ortamında; büyüğe saygı, küçüğe ilgi, sevgi ve şevkat göstererek büyümüştür.

 

Sosyal ilişkilerinde; terbiye, nezaket ve tevazu esastır. Az ve öz konuşur. Dalkavukluk, gurur ve kibiri hoş karşılamaz. Kin ve garez gütmez. İyiliksever, hoşgörülü ve alicenaptır. Din, mezhep, cins farkı gözetmez, davranış ve yaşayışında adil ve eşitlikçidir ve büyük önder Atatürk’ün buyurdukları gibi “Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti Zekidir

 

        

İşte, bu ülkenin toprakları üzerinde, şanlı bayrağı altında yaşıyan ve hatta bayrağını başının ve kalbinin üzerinde; Türklüğün`maalesef unutturulmak istenen, medeni vasfını oluşturan milli seciyesini, yıldızının üzerindeki çizgilerle belirleyerek taşıyan Türk Polisi; bu toplumun bir parçasıdır.

 

Bu toplum; Selçuklu, Osmanlı ve de Türkiye Cumhuriyetinin temelini, kanla, ilim ve irfanla, imanla atmış iken, üç Kıt’ada adaletle hükmetmiş, o muhteşem kuva-i milliye ruhu ile Anadolu’yu yedi düvele karşı korumuş ve kurtarmış iken, bütün vatan sathı kavgasız, korkusuz ve cennet gibi bir ülke haline gelmiş, göğüslere gurur, kalplere iman veren bir havayı teneffüs ederek muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için hızla ilerler iken…

 

Türkiye üzerinde çıkarları olan ve Türk Milletini kendi çıkarları karşısında engel olarak görerek bin yıldır yok etmek isteyen uzak-yakın, sözde dost, müttefik veya komşu veya değil, bir takım güçler ve onların satınaldığı, ferdi seciyeleri itibarıyle kararsız, tamirden daha çok tahribe açık, fırsat bulduklarında hemen tecavüze geçen, yetmediklerini anladıklarında sünepeleşen… kafaları günlük meselelerlemalemal alternatif düşünce üretme yerine bütün güçlerini tahrip ve tenkide hasretmiş, yıkmadan hoşlanan, beyinlerini, ruhlarını veya midelerini satmış insanlar var.

 

Ajan, Ajitatör, pravakatör, ismini ne koyarsak koyalım, bu kabil insanlar, içlerinde yer aldıkları legal, illegal örgütler ve medyavasıtasıyle, büyük ölçüde ve özellikle de, araştırmayan, okumayan, bilmeyen, kitleler üzerinde daha olumsuz tesisler icra etmekte ve her vesileyle saf yığınların ta benliklerine sokulup onları felç etmekte, çürütmekte ve bir kısım düşüncelerin kölesi haline getirmektedirler.

 

Onlar, dinden bahsederken, milli değerlerimiz üzerinde dururken, geçmişi konuşurken hep aşağılayıcı olur, nizama, bediiyyatımızasaldırır, san’at anlayışımızı yerden yere vururlar.

 

Her yerde ve her kesimin içine girerler. Fakir olup servet düşmanlığı yapar… Zengin olup, yığınları istismar eder… İşçi olup, işinden gelirinden şikayet eder… Öğretmen olup, yıkıcılığa, bölücülüğe, serseriliğe pirim verir… polis olup, Der’ler ve Bir’ler le polisi kamplaraayırmaya çalışır… makam sahibi olup, makamını şer güçlerin çıkarları adına kullanır… Güçlü olduğunda zalim kesilip, yığınları ezip geçer, hep kolay kazanma yollarını araştırır, kürke sarsak üşüyoruz, yelpaze sallasak yanıyoruz diye feryat ederler.   

Bu tip insanlar küçüktür; en hasis çıkarları için herkesin ayağını öper… Büyüktür; hiçbir düşünceye ve hiçbir kimseye saygı göstermez… Dindar görünür; saldırgan, mütecaviz ve lanetçidir, dini; siyasete de  alet eder, ticarete de… İlmiye sınıfına sızar, dini ilimlerle iştigali irtica sayar, müsbet ilimlerle meşguliyeti de küfür…

 

“Hizip” der “Mezhep” der, “Tarikat” der, “şucu” la “bucu” la toplumu kamplara ayırır, kin ve nefret fısıldar… medyaya sızar toplumu sun’i gündemlerle meşgul eder; show yapar ve kitleleri gerilimden gerilime sürükler.

 

İdareye, polise, Eğitime, Adliyeye sızar, dejenere eder, Adalet ruhunu yıkar, insanları birbirine düşman eder… Camiye ayağı düşse milleti sokağa döker, dini de diyaneti de cinayetlerine vesile yapar, etnik gruplar icad eder, halkı halklara ve sınıflara böler, isyan çıkarır, şekavet yapar, gayri meşru vurgunlarla hem kendine maddi kazanç temin eder ve hemde ekonomik hayata sekte vurmaya çalışır.

 

Netice de Türk vatanı, Nuhun gemisinden karışık, babil kulesinden gürültülü hale getirilmeye çalışılmaktadır.

 

Herhalde birileri bir miktar gaflete, delalet ve hıyanete düştü, ancak biz gaflete düşmeyiz ve birilerinin de gaflet, delalet ve hiyanetedüşmelerine müsaade edemeyiz.

 

Çünkü; Ulu önder Atatürk’ün “Türk Milletinin içtimai nizamını ihlale müteveccih didinmeler boğulmaya mahkumdur. Türk Milleti kendisinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen müfsid, sefil, vatansız ve milliyetsiz, beyinsizhezayanlardaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha gösterecek bir heyet değildir.” Sözleriyle;

 

“Türk Milletinin ebedi feyzinden, müesses ahlak telakkilerinden henüz nasibini almamış veya bu ilahi nimetten bir idraksizlik sonucu mahrum kalma talihsizliğine uğramış bu bedbaht yığınlar elbet bir gün gafletten uyanacak ve aziz milletimizin gösterdiği huzur verici hürriyet ve demokrasi yolunda ilerleyen, yarının en güçlü güven kaynağı, sırayı ve saygıyı bilen, milli ruhun temsilcisi Türk gençliğine katılacaklardır.” Sözlerini ve bu sözlerdeki manayı biliyor ve unutmuyoruz.

 

Değerli Meslektaşlarım,

 

Anayasamızın başlangıç hükümlerinin belirlediği bir ruh, bir gerçek vardır. Bu ruh ve gerçek; Türk milletinin bütün fertlerini kaderde, kıvançta, tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde milli şuur ve ülküler etrafında toplayan, milli birlik ve beraberlik içinde daima yücelmeyiamaçlıyan, Atatürk Milliyetçiliğinden hız ve İlham alan ve milli dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını teminat altına almayı mümkün kılacak, Demokratik ve Laik Hukuk Devletini, hukuki ve sosyal temelleriyle koruma ruhu ve gerçeğidir.

 

Resmi dili, bayrağı, sınırları ve hükümranlık hakları her türlü tartışmanın dışında olan Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes eşittir ve birinci sınıf vatandaştır. Temel insan hak ve özgürlüklerinin yasalar çerçevesinde korunması, Polisin asli görevidir.

 

Devletin birer yapı taşı olarak, görevimizin; halkın huzuru ve güvenliğini sağlamak olduğunu unutmamalı Hizmetinde olduğumuz halkımıza davranışlarımız daima saygılı ve müşfik olmalıdır. Bu yönde tüm iyi niyetimizi kullanarak en ileri hizmeti vermeye gayret eden yapınızı muhafaza etmeye mecburuz.

 

İçimizde; milli karakterimize aykırı davranan, yasaların suç saydığı fiilleri işleyen, şahsi çıkarlarını devlet ve milletin çıkarları üzerinde gören, kişileri barındıramayız, bu kabil kişileri bu güne kadar olduğu gibi, bu günden sonra da ortaya çıkarır ve layık oldukları yere göndeririz.

 

Atatürk’ün; “Polis ve Jandarma kuvvetleri vatandaşlara huzur ve sükun temin eden, Cumhuriyet’in kanunlarına ve medeniyet düşmanlarına karşı kullandığı bir kalkandır. Binaaneleyh cumhuriyetin kanunlarına, memleketin huzur ve asayişine gelebilecek ve vatandaşların hürriyetine tecavüz edebilecek her şeririn kafası behamahal bu kalkana çarpmalı ve parçalanmalıdır.” Sözleri rehberimiz olmaya devam edecektir.