Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

AVRUPA BİRLİĞİ YOLUNDA POLİSTE EĞİTİM SEFERBERLİĞİ

 

 (Geçen Sayıdan Devam)

 

Ö.Rıza GÖKÜŞ

1.Sınıf Emniyet Müdürü

Eğitim Daire Başkanı

 

2. POLİSTE YENİ HİZMET POLİTİKALARI

a)  Toplum Destekli Polislik Projesi

Suçla mücadelede dünyanın hiçbir ülkesinde polis teşkilatları tek başlarına tam olarak başarılı olamamışlardır ve olamayacaklardır da. Bu durum polis teşkilatının bir eksikliği değildir. Suç, toplumsal bir olaydır. Çözümü de yine toplumun içindedir ve toplumla beraberce bulunmalıdır. Suça karşı en başarılı mücadele, ancak, halkın aktif desteği ve kurumlar arası işbirliği ile yapılabilir.

Suç, sosyal bir olgudur ve her suçun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik problemlere kadar uzanan bir çok nedeni olabilmektedir. Bundan dolayı, sadece polisiye yöntemlerle suçları önlemeye çalışmak, istenen başarıyı getirmemektedir. Suçların kontrol edilmesinde ve önlenmesinde diğer sosyal kurumlarla işbirliği içerisinde olmaya ve halkın desteğinin kazanılmasına azami ihtiyaç vardır.

Hiç bir polis teşkilatı tek başına artan suçlarla mücadelede başarılı olamamıştır. Buna bir de teşkilat içinden ve dışından kaynaklanan problemler eklendiğinde, sorun daha da büyümektedir. Polis Teşkilatı her ne kadar bir takım teknik imkanlara sahip olsa da, suçluların sahip olduğu teknik imkanlar ile işlerindeki profesyonellik çoğu zaman polisi zor durumda bırakmaktadır. Bu durum, artan suçlarla mücadelede yeni çözüm yolları bulmayı zorunlu kılmaktadır. Bu çözüm yollarından biri ve en önemlisi de polisin halktan yardım almasıdır.

Batı’da polis, olayların ortalama olarak %90’ını ihbar ve diğer yollarla öğrenebilmektedir. Polisin bu ülkelerde kendisinin doğrudan doğruya tespit ettiği suçların oranı %10’u aşamamaktadır. Bu ülkelerde suçları ihbar oranı %90 seviyesindeyken, ülkemizde bu oran yapılan bir araştırmaya göre %39.1’dir.[1] Bu da polisin halktan yardım alma oranının çok düşük olduğunu ve olayları kendi yöntemleriyle çözmek zorunda kaldığını göstermektedir.

Yapılan istatistiksel çalışmalardan, polisin çoğu zaman olay meydana gelmeden önce haberinin olmadığı anlaşılmaktadır. Halkla yeterince samimi ve güvene dayalı ilişki kuramayan polis, suçun önlenmesi ve çözümü ile ilgili olarak yeterli ve güvenilir bilgi alamamaktadır.[2] Polisin çoğu zaman suç işlendikten sonra haberinin olması, halkla sıkı bir işbirliği kuramamasından ve destek alamamasından kaynaklanmaktadır. Halk ne zaman kendi problemleri ile polisin ciddi bir şekilde ilgilendiğine inanırsa, o zaman polisin kendilerinin bir parçası olduğunu kabul etmekte ve ona destek olmaktadır. Halkın polisten neler beklediğini bilmek ve bu istekler doğrultusunda halkla dostluklar kurmak polisin işini büyük oranda kolaylaştıracaktır.

Suç oranlarının anormal derecede artması, suçların önlenmesi ve işlenen suçların faillerinin bulunması doğrultusunda halktan hiç destek gelmemesi, polisin özgüven kaybına, içe kapanmasına ve tepkisel polisliğe yönelmesine neden olmaktadır. Bütün bunlardan dolayı polise halk desteğinin sağlanması polisin başarısı ve haliyle özgür toplumsal düzenin muhafazası açısından hayati önemi vardır. Zira hiçbir polis gücünün başarısı ve hiçbir özgürlükçü toplumsal düzenin muhafazası, sadece ve sadece zora dayanarak mümkün kılınamaz. Halkın ilgi, sevgi ve desteğinin olmadığı yerlerde polis başarısız olur.[3] Bu nedenle, polisin halkın desteğini alma konusunda özel çaba göstermesi gerekmektedir.

Polis, başarılı olabilmek için, halka yakınlaşmalı, onların istek ve beklentilerini dikkate almalı ve bunu asla otorite zaafı olarak görmemelidir. Çünkü polis halk dayanışmasının temelinde, ‘halkla dostluk kurma ve problemlere birlikte çözüm üretme’ yer almaktadır. Halkın suçun çözümüne katılması, bir konuda sınırlı sayıda kişinin düşünmesi yerine, binlerce kişinin düşünmesi ve değişik çözüm yolları bulunması anlamına da gelmektedir.

Halkın polis imajını belirlemeye yönelik yapılan bir araştırmaya göre, halkın polise destek vermeye istekli ve hazır olduğu görülmektedir. Buna rağmen, uygulamada polise yeterli halk desteğinin verildiğini söylemek zordur. Bunun sebeplerinden biri, halkın suçu önlemeyi, suçlularla mücadele etmeyi yalnız polisin görevi olarak kabul etmesi, diğeri, şüphelileri veya suçluları ihbar etmenin, sosyolojik olarak ayıplanan, kınanan bir davranış olarak görülmesidir. Amerika’da suç önleme grupları bu grupların faaliyet gösterdiği yerlerde polisin işini daha da kolaylaştırmaktadır. Sosyolojik bir tavrın bugünden yarına değişmesini sağlamak zor olmakla beraber, halka, ihbarın doğru ve hukuki bir kurum olduğu ısrarla anlatılmalıdır.[4] Ayrıca, ihbar sonucu aydınlatılan olaylar medya aracılığıyla halka duyurulması, bunun toplumsal huzurun tesis edilmesine sağlayacağı katkıların anlatılması gerekmektedir.

Polis halk işbirliği, siyasi, sosyal, kültürel faktörlere bağlıdır ve polisin halk tarafından meşru bir güç olarak kabul edilmesiyle doğru orantılıdır. Ne yazık ki Türkiye’de halk-polis işbirliği açısından önemli kültürel sorunlar vardır. ‘İşbirliği’, ‘ihbar’ ve ‘muhbir’ gibi kavramlar Türk toplumunda olumsuz bir anlamda kullanılmakta ve kınanması, karşı çıkılması, önlenmesi gereken davranış kodlarını ifade eder görünmektedir. Oysa, Japonya ve Almanya gibi polisin başarılı olduğunun kabul edildiği ülkelerde bu başarı büyük ölçüde halkın polisle işbirliği içinde olmasına, kanuna aykırı fiilleri ‘ihbar’ ederek ‘muhbirlik’ yapmasına dayanmaktadır. Halkın polisle işbirliği yapması, bir ölçüde de, kendi menfaatlerinin polis tarafından temsil edildiği ve korunduğuna inanmasına bağlıdır. Durum böyle değilse, halkın polisle işbirliği yapması zayıf bir ihtimaldir. Polisin başarılı olması, etkili olması, o bölgede yaşayan insanların polisle işbirliği yapmasına dayanır. Halktan bilgi gelmeksizin suçluları bulmak ve adalete teslim etmek oldukça zordur. Bunun için polisle halkın işbirliği yapması zorunludur.

Şu anki haliyle Avrupa’ya uyum sürecinde Türkiye’deki bir çok kurum içerisinde en fazla hazır durumda olan birim polis teşkilatıdır. Gerek teçhizat ve gerekse eğitim açısından Türk polisi bir çok kuruma göre hızla Avrupa düzeyine yaklaşmaktadır. Ancak, Türk polisinin Avrupalı meslektaşları ile arasındaki farkı kapatmasında yaşanılan sorun ‘teknolojik’ uyumdan daha çok, ‘yerellik’, ‘demokratikleşme’, ‘sivil katılım’ ve ‘sivil denetim’ gibi kavramlar bazında olmaktadır. Bu kavramların Türk polisinde henüz yeteri kadar işlendiği ve yerleştiği söylenemese de “Toplum Destekli Polislik Projesi” kapsamında sürdürülen çalışmalarla bu eksikliklerin en kısa sürede giderileceği düşünülmektedir.

Polisin tek başına bütün suçların önüne geçmesi imkansız olduğundan, suç ve suçlularla mücadelede polisin başarılı olabilmesi için halkın polise inanması ve güvenmesi ve çeşitli şekillerde destek vermesi şarttır. Polisin başarılı olduğu ülkelerde, halkın polisle işbirliği yapmaya hazır olmasının önemli payı vardır. Bu da yakın zamanda Emniyet Genel Müdürlüğünce başlatılmış olan “Toplum Destekli Polislik”uygulamalarının ne kadar gerekli ve ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir.

b)      Nezarethane İntiharlarının Kontrol Edilmesi ve Önlenmesi Temel Eğitim Programı

İnsanlık tarihi boyunca tüm toplumlarda görülen intihar olgusunun ekonomik, kültürel, toplumsal ve psikolojik yönleri bulunmaktadır. İntihara ilişkin farklı disiplinler farklı tanımlar geliştirilmekte birlikte, intihar genel olarak bireyin kendine yönelik bilinçli bir şiddetidir ve birey bu eylemi ile kendini ortadan kaldırmayı amaçlar. Sosyal, psikolojik, kültürel, yasal ve ekonomik faktörlerin etkisi ile başlayan intihar süreci bireyin psikolojik sorunları ile devam eder ve bireyi ölüme sürükler.

İntihar olgusunun gerçekleşmesinde üç etmenin rol oynadığı kabul edilmektedir:

1. İntihar kavramına karşı toplumun grup olarak geliştirmiş olduğu tutum.

2. Kişinin kendi dışından gelen zorlamalar,

3. Bu etmenlerin bireyin karakteri ve kişiliğiyle etkileşimi

İntihar oranı bir toplumdan diğerine değişmektedir. İntihar oranının bazı toplumlarda oldukça düşük olmasına karşılık, bu olgu bazı kültürlerde benimsenmekle kalmamış, belirli durumlar ortaya çıktığında girişilmesi zorunlu bir davranış biçimi olarak kabul edilmiştir. Günümüzde intihar günah ve suç olarak hatta bazı görüşlerde şiddet biçimi olarak değerlendirilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, tüm dünyada 2000 yılında yaklaşık bir milyon kişi intihardan ölmüştür. Bunun tüm dünyadaki ortalaması 100 000’de 16’dır. Bir başka deyişle her 40 saniyede 1 kişi intihar ederek ölürken her 3 saniyede 1 kişi de intihara teşebbüs etmektedir. Yine Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, son 45 yılda tüm dünyada intihar oranları %60 artmıştır. İntihar, günümüzde tüm ülkelerdeki ölümlerin ilk 10 nedeni arasında sayılırken; Amerika Birleşik Devletleri’nde 8. sırada yer almaktadır. Yine ABD’de 15-24 yaş arası ölümlerin üçüncü önemli nedeni intihardır. Dünyada ise beşinci sırada yer almaktadır. Bu eğilim, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde`benzerlik göstermektedir. Geleneksel olarak en yüksek oranlar hala yetişkin erkeklerde görülmekteyse de, 15-34 yaş arası gençlerde artış gösteren intihar oranları dikkat çekici bir problem haline gelmiştir. Avrupa ülkelerinde intihar görülme sıklığı 25/100 000 ile en yüksek oranda İskandinav (Baltık) ülkelerinde, en az 10/100 000 ile İspanya’da görülmektedir. İntihar olayları genellikle Avrupa’nın kuzeyinde daha yüksektir. Türkiye’de ise durum 3/100 000 gibi bir oranla birçok gelişmiş ülkeye göre çok daha iyi durumdadır.

Yine Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre polis intiharlarının genel nüfusa oranla 3 kat fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Ülkemizde ise bu durum ülke geneli ile paralellik göstermektedir. Ayrıca Türkiye’de nezarethanelerde intihar edenlerin oranı ise 1.97/100 000 ile ülke ortalamasının da altındadır. Bu oranın giderek daha da aşağılara düşmekte olduğu görülmektedir.

Bu çalışmaların bir program dahilinde yürütülebilmesi ve Uzman Danışman Melda TÜRKER’in[5] tecrübelerinden teşkilatımızın da yararlanabilmesi amacıyla 14 Ekim-02 Kasım  2002 tarihleri arasında Ankara’da “Nezarethane İntiharlarının Kontrol Edilmesi ve Önlenmesi Temel Eğitim Programı” düzenlenmiştir.

Programda “Nezarethanelerin İdari, Fiziki Standartları ve İntiharların Önlenmesi”, “İntiharların Önlenmesindeki Engeller”, “İntiharların Anlaşılması A) Model”, “İntiharların Anlaşılması B) Madde Bağımlılığı (Alkol ve Uyuşturucu)”, “İntihar Riski Taraması ve Değerlendirmesi”, “İntihar Riski Taşıyan Sanıkların Yatırılması”,“Nezarethane Mimarisi ve Mimarinin İntiharları Önlemede Etkinliği”, “Hukuki Sorumluluk İntiharların Önlenmesi Programlarında Olması Gerekenler”, “B-Ruh Hastalıklarının Nezarethanelerde İntihar Modeli Üzerinde Etkenliği”, “Psikolojik Otopsi ve Görevlilere Yardım”, “İntihara Müdahale ve İlk Yardım” konularında 3 günlük (18 saat) eğitim verilmiştir.

Programa Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı’ndan: Polis Akademisi Başkanlığı’ndan 2, Asayiş, Eğitim, Güvenlik, Kaçakçılık ve TEMÜH Daire Başkanlıklarından 3’er kişi olmak üzere 17 personel; özel statülü 11 ilden (Asayiş, Kaçakçılık ve Terörle Mücadele birimlerinde çalışan) 3’er personel ve kalan diğer 70 ilden de (Asayiş, Kaçakçılık ve Terörle Mücadele birimlerinde çalışan personelden birinde görevli olmak üzere) 1’er personelin katılımıyla toplam 120 personel katılmıştır.

Bu eğitim projesinin teşkilatımız personeli hakkında insan hakları ihlalleri konusunda gündeme getirilen iddialardan kaynaklanan sıkıntıların giderilebilmesi için insan hakları bilincinin teşkilat çapında bütün personele benimsetilmesi, 21.yüzyıl bilgi toplumu polisliğinin temel gereksinimleri arasında olduğu göz önüne alınarak, nezarethanelerle ilgili bu eğitim programının personelin eğitimine önemli katkı sağlayacağı ve ayrıca bu çalışmanın Avrupa Birliği’ne örnek olarak gönderilebilecek bir proje olduğu düşünülmektedir.

Değişik rütbelerde eğitim alan personelimiz 2003 yılında aldıkları bu eğitimi bağlı bulundukları İl Emniyet Müdürlüklerine taşıyarak söz konusu eğitimin geniş kitlelere yayılması hedeflenmektedir.

Ülkemizin kendi şartlarına en uygun nezarethane standartları ve uygulamalarının ortaya konulabilmesi amacıyla 2. bir proje düşünülmektedir. Bu proje içerisinde uygulamalı eğitimlerin nasıl yapılacağına dair broşür, video kaset ve CD hazırlanması gibi bir dizi eğitim materyali oluşturma faaliyetleri yer alacaktır. Bu tür çalışmalarla hem meslek mensupları hem de gözaltındaki kişilerin gelişmiş ülkelerin büyük bir çoğunluğundan daha düşük olan intihar oranlarının daha da aşağılara düşürülmesi planlanmaktadır.

SONUÇ

Kurum ve kuruluşların ürettiği ürün ve hizmetlerin kalitesi sahip olduğu insan gücünün niteliği ile doğru orantılıdır. Kurumlar personelini ne kadar eğitir, geliştirir ve yeni bilgi, beceri ve davranışlarla donatırsa birey o denli verimli ve başarılı olur. Özellikle toplumla yakın ilişki içerisinde bulunan kişi ve kurumlar için bu daha da önem arz etmektedir. Günümüzde çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış, kendisini ve çevresini sürekli geliştirebilen, olgu ve olayları çok yönlü değerlendirebilen ve sürekli eğitimi bir yaşam biçimi haline getirebilen bireylerin yetiştirilmesi son derece önemli hale gelmiştir.

Poliste değişim ve gelişimin sağlanmasında kuşkusuz en önemli rol eğitime düşmektedir. Polisin hem hizmet öncesi eğitim ve hem de hizmet içi eğitim yoluyla nitelikli bir biçimde yetiştirilmesi, kendisinden beklenen tutum ve davranışları uluslararası standartlara uygun olarak gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Bu da polisin “iş kazası” yapma ihtimalinin azalması ve vatandaşın mağduriyetinin de en asgari düzeye indirilmesi anlamına gelecektir. Böylece polis görevini daha etkili ve nitelikli bir şekilde gerçekleştirecek ve iş kazalarından dolayı ortaya çıkabilecek çeşitli mağduriyetlerle karşı karşıya kalmayacaktır.

Bugünün ve yarının ihtiyaçlarına cevap verebilecek nicelikte ve nitelikte insan gücünün yetiştirilmesi toplumsal gelişme ve ilerlemenin sağlanabilmesi açısından son derece önemli ve gerekli hale gelmiştir. Özellikle toplumla yakın ilişki ve etkileşim içerisinde bulunan kişi ve kurumlar için bu daha da önem arz etmektedir. Toplumsal yaşamdaki değişimler, toplumla yakın bir ilişki içerisinde bulunan ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu olan polisin rolünün de önemli ölçüde değişmesine neden olmuştur. Bu rollerin gerçekleştirilmesinde polisin sahip olduğu bilgi, beceri ve davranışlar, hem toplumla kurulacak olan etkileşimin düzeyini belirleyecek, hem de hatalı uygulamaların önlenmesini sağlayacaktır.

Polislik mesleği doğası gereği zor bir meslektir. Bu zor işin istenen seviyede yapılması ise nitelikli insanlarla mümkündür. İnsanların niteliğinin geliştirilmesinde eğitimin ve eğitimde devamlılığın önemli bir rolü vardır.

Polis Teşkilatı 158 yıldır Türk halkının güvenliğini sağlamak için büyük bir özveri ile görev yapmaktadır. Polisimizin bu görevleri yerine getirirken bazı yetersizliklerinin olduğu ve bu yetersizlikler nedeniyle zaman zaman kamuoyunda eleştirilen davranışlar sergilediği bilinmektedir. Toplumun bu konudaki duyarlılığını önemseyen Teşkilatımız, polisin geneline maledilen bu tür bireysel hataların ortadan kaldırılarak hizmetin daha etkin ve verimli hale getirilebilmesi için, yoğun bir hizmetiçi eğitim faaliyeti içerisine girmiştir. Teşkilatımız adına gurur verici gelişmelere yol açan polisin her kademedeki eğitimlerine, eğitimde süreklilik esas olduğundan aralıksız devam edilmektedir.

Bilindiği üzere eğitim, çağı yakalama ve geleceğe hazırlanma yarışıdır. Türk polisinin bu yarışta; sosyal ve kültürel şartlara uyum sağlayabilen, halkla iyi ilişkiler kurabilen, kendini sürekli geliştirerek sorunlarını akılcı bir biçimde çözebilen, disiplinli, çalışkan, insan haklarına saygılı, hukuk kurallarına göre hareket eden bireyler olmaları son derece önemlidir. Bu beklentilerin gerçekleşebilmesine ve polisimizin hizmet kalitesinin artırılmasına, yürütülen eğitim faaliyetlerinin önemli katkısının olacağı muhakkaktır.

Günümüz çağdaş ve demokratik yönetimlerinde, “en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır” anlayışıyla hareket edilerek, eski yönetimlerin “önce iş” anlayışının yerini, “önce insan” anlayışı almıştır. Bu anlayış, çalışan bireylerin istek ve ihtiyaçlarının dikkate alınması anlamına gelmektedir. İnsana yapılan yatırım ve ona verilen değer arttıkça, gerek mal ve gerekse hizmet üretimindeki başarısı da kendiliğinden artmaktadır. Sürekli yenilik arayışı içinde olan Emniyet Teşkilatının da bu gerçeği göz ardı etmesi düşünülemezdi. Bunun için, ihtiyaca yönelik sürekli eğitimin, gelişmede devamlılığı sağlamanın ön şartı olduğu bilinerek eğitim faaliyetlerine devam edilmektedir.

Polisin, toplumun desteğini ve yardımını alması için, halka verdiği hizmetlerin kalitesini artırması ve bunu yaparken de toplumla uyumlu ilişkiler geliştirmesi gerekmektedir. Şüphesiz ki bu durumun gerçekleşmesinde, eğitimlere süreklilik kazandırılmasının önemli katkıları olacaktır.

Yirmi birinci yüzyıl polisi toplumun içinde ve halkla işbirliği içinde çalışarak hem kendine hem çevresine güven veren bir özelliğe sahip olmalıdır. Amacı, yalnızca suç ve suça ilişkin unsurlarla mücadele etmek değil, aynı zamanda iyi bir rehber ve danışman rolünü de yerine getirmek olmalıdır. Polisin geleceğin beklentilerine cevap verebilmesi ve sorunları çözebilmesi için aşağıda belirtilen niteliklere sahip olması gerekir.

1-  Sağlam ve dengeli bir kişilik özelliği.

2-  Nitelikli bir eğitim programından yetişme

3-  Yüksek motivasyon düzeyine sahip olma.

4-  Mesleğini severek ve benimseyerek yapma.

5-  Her durumda kendisinden beklenen davranışları gerçekleştirme.

6-  İletişim ve etkileşim yeteneğine sahip olma.

7-  Eğitimde devamlılığı sağlama.

Polisin görevini başarıyla yerine getirebilmesi, büyük ölçüde yukarıda belirtilen niteliklere sahip olması ile sağlanacaktır. Ayrıca polis, tutum ve davranışları ile çevresine ve topluma model olmalıdır. Her durumda herkese eşit ve anlayışlı davranarak kendisini topluma kabul ettirmelidir. Yasa ve kanunların kendisine tanıdığı yetkileri yerinde ve zamanında kullanmalı, hiçbir durumda bunların dışına çıkmamalıdır. Davranışları daima olumluya yönelik olmalıdır.

Günümüz şartları polisin rollerinin sürekli değişmesine ve gelişmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle polis, kendisine verilen her türlü rolü başarıyla gerçekleştirebilecek niteliklere sahip olmalıdır. Ancak böylelikle Türk Polisinin bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verebilmesi ve sorunlarına çözüm getirebilmesi mümkün olabilir. Bu da ancak polisin nitelikli yetiştirilmesi ve meslek içerisinde sürekli geliştirilmesi ile sağlanır.

Emniyet Teşkilatının yoğun bir şekilde yürüttüğü hizmetiçi eğitim faaliyetleri ile amacı; tüm Teşkilat personelini, bilgili, kültürlü, evrensel değerlere göre hareket eden, insan haklarını koruyan, insan ve toplum psikolojisini bilen, sorunların çözümü için iletişim kanallarını sürekli açık bulunduran, vizyonunu sürekli geliştirme gayreti gösteren bir konuma getirmektir.

KAYNAKÇA

Akalın, M. “Toplum Polisliği”, Türk İdare Dergisi, s.221.

Bahar, H. İ. (1998) Poliste Demokrasi ve İnsan Hakları, Türk Demokrasi Vakfı Yayını, Ankara.

Cerrah, İ. (1999) “Pasifikteki Kuzenlerimiz”, Avrasya Dosyası, Yaz 1999, Cilt:5, Sayı 2.

Cerrah, İ. ve Semiz, E. (1999) 21. Yüzyılda Polis: Temel Sorunlar-Çağdaş Yaklaşımlar, (İkinci Baskı) Sibel Matbaası, Ankara.

Cerrah, İ. ve Semiz, E. (2001) Siç ve Polislik, Güner Matbaacılık, Ankara.

Dönmezer, S. ve Yenisey, F. “Ceza Adalet Sisteminde Jandarma ve Polisin Rolü ve Etkinliği”, Polis Bilimleri Dergisi, Sayı 1, 1998.

Fındıklı, R. (1995) “Güvenlik Hizmetlerinin Etkinliği Açısından polis Halk İlişkilerinin Anlam ve Önemi”, Polis Halkla İlişkiler Sempozyumu, Ankara.

Fındıklı, R. (2000) “Polis Mesleğinin Özellikleri ve Mesleki Kimlik Olgusu”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt.2, Sayı 5-6.

Gökçe, E. (1997) “Eğitim Programlarının Geliştirilmesinde Öğretmenin Rolü” Uluslararası Dünya Öğretmen Eğitimi Konferansı. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınevi. Ankara.

Gökçe, E. (2000) “Emniyet Teşkilatında Hizmetiçi Eğitim Programlarının Hazırlanması ve Geliştirilmesi”. 21. Yüzyılda Polisin Eğitimi Sempozyumu, 25-27 Ekim 2000. Ankara.

Gökçe, E. Semiz, E. (2001) “Polislikte İş Kazaları”, Suç ve Polislik, (İ. Cerrah ve E. Semiz) Güner Matbaacılık, Ankara.

“Halkın Polis İmajı ve Polis-Halk Bütünleşmesinin Dinamikleri Araştırması”, (1995) Polis Dergisi 4. Sayısının Eki, APK Daire Başkanlığı,

Semiz, E. (2000) “Polis-Halk Yakınlaşması”. Yirmibirinci Yüzyılda Polis: Temel Sorunlar–Çağdaş Yaklaşımlar, (İ. Cerrah ve E. Semiz) İkinci Baskı, Sibel Matbaası, Ankara.

Taymaz, H. (1992) Hizmetiçi Eğitim. A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını. A.Ü. Basımevi. Ankara.

TDK. (1998) Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, No: 549. Ankara

Varış, F. ve Diğerleri (1994) Eğitim Bilimine Giriş. Atlas Kitabevi. Ankara.

Varış, F. (1997) Eğitimde Program Geliştirme Teori ve Teknikler. 7.Baskı. Alkım Yayıncılık. Ankara.

 

 

 

 



[1]Dönmezer, S. Yenisey, F. Ceza Adalet Sisteminde Jandarma ve Polisin Rolü ve Etkinliği, Polis Bilimleri Dergisi, Sayı 1, 1998.

[2]Akalın, M. Toplum Polisliği, Türk İdare Dergisi, s.221.

[3]Polis Dergisi 4. Sayısının Eki, Halkın Polis İmajı ve Polis-Halk Bütünleşmesinin Dinamikleri Araştırması, 1995.

[4]Polis Dergisi 4. Sayısűnın Eki, Aynı.

[5]Amerika Birleşik Devletleri Ohio Eyaleti Cezaevleri Bakanlığı’nda; cezaevleri, tutukevleri ve nezarethanelerde suçluların intiharlarının önlenmesi ve kontrolü amacıyla çalışmalar yapan ve bu kapsamda güvenlik kuvvetleriyle ilgili cezaevleri ve nezarethanelerin iyileştirilmesine yönelik eğitim programları hazırlayan uzman kişi.