AİLE VE ÇOCUK -3-
(İki olay ve düşündürdükleri)
Hasan YILMAZ
4.Sınıf Emniyet Müdürü
Balıkesir-Çocuk Şube Müdürü
1.OLAY:
06.04.2001 tarihinde (R.İ.) isimli şahıs 10 yaşındaki (A.S.) isimli küçük kız çocuğuna tecavüz etmek ister, bunu başaramayınca da kız çocuğunun boğazını sıkmak suretiyle öldürür. Balıkesir İlinin bir İlçesinde gerçekleşen bu öldürme olayı sonrasında ayaklanma benzeri olaylar çıktı, olaylar günlerce sürdü, güvenlik kuvvetleri olarak olayları bastırmakta oldukça güçlük çektik. Bu olaylar sırasında yakılan, yakılmak istenen işyerleri ve fabrikalar oldu. Öldürme olayı sonrası fail tespit edilerek kısa bir sürede Doğu Anadolu bölgemizdeki bir ilimizde yakalandı. İlgili birimimizde sorgusu bittikten sonra, mahkemece şahıs tutuklandı. Mahkeme esnasında olayın nasıl olduğuna dair ifadesi tüyler ürpertici idi. Olayı anlatırken pişmanlık duyduğu için anlatmıyor, sadece olayın oluş şeklini, olayı gözünü kırpmadan nasıl işlediğini anlatmaktaydı;
“Bu çocuğun ailesi ile ailecek görüşüyorduk. Olay günü çocuğun yanında başka bir çocuk daha vardı. Ben diğer çocuğa para vererek bakkala gönderme bahanesiyle oradan uzaklaştırdım. Bu arada ben de çocuğa bir şeyler sorarak onu terkedilmiş bir durumdaki bir evin yanına getirdim. Bu sırada ona tecavüz etmek istedim. Çocuk bağırınca ağzını kapattım. Beni söylememesi için boğazını iple sıkmaya başladım. Önce onu öldürmemem için bana yalvardı. Amca n’olur yapma diye. Daha sonra ağzını kapattığım için ellerini havaya kaldırarak dua edermişçesine yapmamam için bana elleriyle yalvardı. Ben boğazını sıkmaya devam ettim. Elleri güçten takatten düşünce bana gözleriyle yalvarmaya başladı. Bir süre sonra gözleri de kapanınca öldüğünden emin oldum ve oradan hızla ayrılarak uzaklaştım. İzimi kaybettirmek için de İlçeden ayrılarak memleketime gittim”.
Bu cümleleri ifade ederken asla pişmanlık duymuyor ve sadece olayı anlatıyordu. Anlattıklarını yazan mahkeme katibi bayan duygulanarak ağlamaya başlar ve yazmaya devam edemez. Şahsı mahkemeye çıkaran 1.90 boyunda, 110 kg. ağırlığındaki polis memuru da gözyaşlarına engel olamaz ve ağlamaya başlar. Polis memuru ve mahkeme katibi bayanın durumu ile zannının anlattıkları Hakim Bey’i de aynı duygu yoğunluğuna sokar.
2.OLAY
Küçük oğlum Eşref Barış şiddetli bir gribal enfeksiyon geçiriyordu ve Doktorumuz Sevgili Sami DERİNYOL 10 adet penisilin iğne yapılmasını uygun görmüştü. İğnenin sonuncusunu yaptırmak üzere Devlet Hastanesi Acil Servisine eşimle birlikte gittik. Hasta hane görevlisi Polis Memurunun odasında bir küçük çocuk ve bir bayan çok üzgün, ağlamaklı olarak oturmakta idi. Burhan Erdayı İlköğretim Okulunda velilere yönelik “Aile İçi İletişim ve Çocuklarımızın Suç Ortamı İle Tanışması” konulu seminerim olduğu için Eşref Barış’ın iğnesi için acele ediyordum. Acil Servis önünde beklerken içeriden üstü örtülü olarak sedye üzerinde bir çocuk cenazesi çıkarıldı. İğneyi yaptırdıktan sonra görevli polis memurundan bu olayın ne olduğunu sordum. Oda çocuğun annesinin anlattığına göre “Kocasının cezaevinde olduğunu, Bigadiç İlçesine tanıdıklarını ziyarete gittiklerini, orada 4 yaşındaki kızının merdivenden düştüğünü söyledi. Bu günde çocuğu berbere götürüp tıraş ettirdiklerini, daha sonra banyo yaptığı sırada fenalaştığını ve hastaneye getirdiklerini söyler”.
Çocuğun ölmesi üzerine Asayiş Şube Müdürlüğü Ağır Suçlar Büro Amirliği konu ile ilgili araştırmalarını derinleştirir ve olayın doğrusu şöyledir; “Bayanın kocası cezaevinde yatmaktadır, cezaevinde beraber kaldığı arkadaşı (N) tahliye olur ve arkadaşının evine zaman zaman gelir. Daha sonra (N)’nin bayanla ilişkisi olur ve sürekli eve gelip gider. Olay günü kadın 4 yaşındaki kızını berbere götürerek saçını üç numara tıraş ettirir. Tıraş sonrası da çocuğuna banyo yaptırmak ister. Banyo esnasında çocuk korkar ve ağlamaya başlar. Bu esnada evde bulunan babasının cezaevi arkadaşı! (N) banyoya gelerek, çocuğun kolundan tutar ve ne bağırıyorsun? diyerek, çocuğun kafasını banyonun duvarlarına çarparak evden ayrılır”.
Çocuğun fenalaşması sonrası onu alır hastaneye getirirler. Olay sonrası çocuğun annesi olayın gerçekleşme şeklini ısrarla anlatmaz. Uzman arkadaşlarımız olayı derinlemesine incelemeleri üzerine olay aydınlatılabildi.
Nasıl bir annelik duygusudur ki, çocuğunun kolundan tutarak duvarlara çarpıp ölümüne sebep olan şahsı gizleyerek katili korumakta ve şahsın İlimizden firar etmesini sağlamakta. Annelik duygusu çocuğu sadece dünyaya getirmek midir? Nasıl bir dost anlayışıdır ki, Cezaevindeki kader arkadaşının eşine böyle bir duyguyla yaklaşmaktadır, kocasının arkadaşı ile nasıl böyle bir ilişki kurulmaktadır, anlamak mümkün değil. Veya birinci olaydaki gibi nasıl bir aile dostluğudur ki, aile dostunun kızını dışarıda gördüğünde çocuğa sapıkça yaklaşılabilmektedir.
Nasıl çocuk yetiştiriyoruz, nasıl bir sevgi veriyoruz, nasıl bir dostluk anlayışıdır? Tüm yorumu size bırakıyorum…
Bir düşünürün dediği gibi;
Hani dostlar vardır;
Bunaldığınızda yanınızda hissettiğiniz ve kimi zamanda bulduğunuz.
Hani dostlar vardır;
İki eli kanda olsa bile ihtiyaç duyduğumuz da koşarak gelen.
Hani dostlar vardır;
Kederinizi kederi bilen.
Hani dostlar vardır;
Üzemezsiniz, kıramazsınız, kıyamazsınız.
Hani dostlar vardır;
Fikre ihtiyaç duyduğunuzda sizi sizden fazla düşünüp akıl verir.
Hani dostlar vardır;
Beraber olduğunuzda kederiniz bitiverir.
Hani dostlar vardır;
Doğduğuna şükrettiğiniz.
Farkında mısınız, bazı duygularımızı galiba kaybetmeye başladık. Çocuklarımıza bazı duygularımızı vermediğimiz için, çocuklarımızda böyle duygular görülmemektedir. Hatırlarsanız AİLE VE ÇOCUK -1- isimli yazımda şöyle bir cümlemiz vardı;
“Çocuklar bilgisayar gibidir, ne yüklerseniz çıktı olarak onu alırsınız”. Evet Sevgili Okurlar, girdiyi değiştirmediğimiz sürece çıktıyı değiştirmemiz mümkün olamayacaktır.
Sevgiyle kalın.