Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

KONUĞUMUZ ATATÜRK VE ZİRAAT

 

Prof. Dr. İbrahim ATAKİŞİ[*] 

 

Ziraat tarihi insanlık tarihiyle özdeştir. Dünyada ilk medeniyeti kuran ve cihana yayan ise Türklerdir. Orta Asya’dan Avrupa’ya yapılan göçlerde yetiştirdiği bitki ve ehlileştirdiği hayvanları beraberinde götürerek ziraatın temelini atmışlardır. Bu gerçek, Dekandol, Wavilof, Jukofski ve Tumöfor gibi araştırıcılar tarafından bildirilmektedir. Orta Asya’dan. Akdeniz’e kadar geniş bölge Buğday, iki sıralı Arpa, Yulaf, Darı, Kaplıca, Adi Pancar, Yonca, Keten, Mercimek, Nohut, Bezelye, Turp, Soğan, Çayır tırfılı, Burçak, Acı Bakla, Pırasa, Safran, Çilek, Kiraz, Erik, Kayısı, Badem, Şeftali, Elma, Armut, Zeytin, incir ve Üzüm gibi bugün ekonomik ve tarımsal önemi çok yüksek olan tahıllar, sebze ve meyvenin anavatanı kabul edilmektedir.

Aynı şekilde atın ehlileştirilerek, insanlığın hizmetine verilmesi, tarımda, savaşta ve daha pek çok alanda, canlı makine olarak kullanılmasının onuru Türklere aittir. Büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanları da Türk Ziraat tarihinde önemli yer tutmaktadır. İnsanların yaşamında beslenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamada gösterdikleri başarı ve hizmetlerinden esinlenmemek mümkün değildir.

Türk Ziraat tarihinde esin kaynağı Cumhuriyet dönemimizde bugüne kadarki devrede en çarpıcı ve harikulade örneklerle doludur. Bizlere bu ilhamı veren, vatanımızı kurtaran, Cumhuriyetimizi kuran ve baş çiftçi kabul ettiğimiz büyük Atatürk’tür. Bir imparatorluğun çökmüş, yıkılmış, harabe halini almış durumundan bugüne gelişimizin temelleri büyük Atatürk tarafından atılmıştır Bu temelin taşları ise, Türk çiftçisi ve Ziraatımız için her biri ayrı bir ders konusu olabilecek vecize sözleridir. Bu vecizeler;

  • Milli ekonominin temeli ziraattir.
  • Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisadi zaferlere hazırlanalım.
  • Biz bu milleti bugünkü şeklinden daha yüksek mertebelere çıkarmakla mükellef adamlarız. Bu yükseliş yalnız meydan muhaberelerinde kazandığımız şereflerle olamaz. Bu buna kafi değil. Asıl yükseliş iktisat sahasında yükseliş olacak.
  •  Selametihakikyeye ermek istiyorsak çok kan dökerek kazandığımız muzafferiyetlerden sonra çok fedakarlık yaparak ziraat, ticaret, san’ at sahasında ehemliyetli adımlarla yürümeye bakalım.
  • Siyasi, askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iksadi muzafferiyetler ile tetviç edilmezse kazanılan zaferler payidar olamaz.
  • Eğer milletimizin ekseriyeti, azimesi çiftçi olmasaydı bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık. 1923
  • Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanmasından evvel iktisadiyatım düşünmüş olmasın.
  • Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç küflenmeye mahkum olur. Saban kullanan kol ise gün geçtikçe daha kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur. 1923
  • Çiftçi ve çoban bu millet için unsuru aslidir. 1923
  • Milletleri vatanlarında takarrür (yerleştirme) ettirmenin millete istikrar vermenin vasıtası sabandır.
  • Kılıç ile fütuhat yapanlar sabanla fütuhat yapanlara mağlup olmağa ve binnetice terki mevki etmeye mecburdurlar. 1923
  • Bence halk devri, iktisat devri mefhumu ile ifade olunur.

Memleketimizin bir ziraat memleketi olduğu göz önüne alınırsa, bizim başlıca kuvvet ve servet mesnedimizin toprak olduğu tezahür eder. Cesaretle söylemeliyiz ki:memleketimizin, ziraat sahada müstait (doğuştan kabiliyetli) olduğu inkişafi temin edecek ilmi ve ameli iktidarda sahibi salahiyet mütehassıslarımız azdır Binaenaleh , ziraii teşkilatımızın, ziraat mekteplerimizi, ziraii faaliyetlerimizi; fenni usuller dahilinde, esasında tanzim edecek tedbirleri hakiki erbabı delaletiyle ittihazda tereddüde mahal olmadığı kanaatindeyim. 1. M. 1926 Meclis açılış nutku;

Ziraatte hastalıklarla mücadele işine daha çok ehemniyet vermek lazımdır. 1 .XI. 1936 Meclis açılış nutku

Kılıç ve Saban: Bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup oldu.

Cumhuriyetle birlikte çiftçi, köylü ve Ziraatımız için böyle bir görüş, böyle düşünüş ve böyle bir duyuşla tarım reformuna başlandığı görülmektedir. başlangıçtaki durumun ne denli bozuk olduğunu, Atatürk’ün silah arkadaşı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün şu sözlerinde özetlemek mümkündür. “ilk Başbakan olduğum vakit elde bulunan bütçenin üçte birinden köylü veriyordu. Anadolu odasında kurulmuş bir köylü hükümeti olduğumuz için, öncelikle onun yükünü hafifletmeye cesaretle teşebbüs ettik.Aşar vergisinin kaldırılması, mali bünyede yapılmış büyük, korkunç bir ameliyattı. Mali nokta nazardan, tehlikeli bir imtihana maruz olan herhangi bir ancak idealist bir köylü aşıkı olmak hasletiyle bütçesinin asırlardan imiş üçte biri üzerinden böyle bir tecrübeye girişebilirdi”

Atamızın Ziraat konusunda söyledikleri hiçbir zaman sözde kalmamış, tarafından bizzat uygulamaya geçilmiştir. Bunun örnekleri ise, Atatürk orman çiftliğinin kuruluşu ve diğer çiftlikleri ile birlikte hazineye, Türk Tarımına bağış beIgesidir.

Atatürk 1925 yılında, tanınmış ziraatçilerden oluşan bir heyeti çağırarak onlara Ankara’nın yanı başında ağaçsız ve çorak bir alanda büyük bir çiftlik istediğini söylemiş ve böyle bir çiftlik için yer aramalarını emretmiştir. bulunan bir meslektaşımızın anılarından öğrendiğimize göre “Kıraç bir ortasında bir ortaçağ şehri Ankara çevresinde ağaç yok, su yok, yok. Böyle bir ortamda uygun yer nasıl bulunabilir? Yer ararken en az durulan yer bugünkü çiftlik arazisidir. Çünkü burası bakımsız, sarı ve bakarken insanı bedbin eden bir yerdir. içinden tren yolu geçen batak yerleri sıtma kaynağı olan, sazlık ve çoğunluğu kıraç ve fakir bir arazidir. Heyetin çalışmalarının sonuçları Ata’ya arzedilir. Atatürk, bugünkü çiftliğin yerini göstererek, “burayı gezdiniz mi?” der. Çiftlik kurmak için hiçbir özelliği olmayan bir yer cevabını alır. Atatürk “İşte istediğiniz yer böyle olmalıdır.Ankara’nın kenarında hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Buna biz ıslah etmez isek kim gelip ıslah edecektir’ der.

Görülüyor ki Atatürk’ün buradaki amacı, ziraatçilerden en iyi toprak değil, en kötü toprak raporunu almak ve uygun olmayan arazinin ıslah edilebileceğini ispat etmektir.A.O.Ç. nin bugünkü durumunu bilenler, ispatlanmış bu eserin güzelliğinden heyecan duymaktadırlar.

Atatürk’ün, o gün bugün ve bundan sonrada bizlere çok önemli kaynak olan zirai disiplinleri ilgilendiren ve gerçekten düşündüren “Direktif Nutku” vardır. 1.11.1937 tarihinde TBMM de verdiği nutuk Atatürk’ün direktif nutku vasiyet niteliğindedir. Bu nutuk şöyledir;

  • Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatte kalkınmağa büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır.

Fakat , bu hayati işi, isabetle amacına ulaştırmak için, ilk önce, ciddi etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir ziraat rejimi kurmak lazımdır. Bu siyaset ve rejimde önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:

Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir mahiyet alması… Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin memleket bölgelerinin nüfus kesafetine, toprak verim derecesine göre sınıflandırmak lazımdır. Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş vasıtalarını artırmak, yenileştirmek ve koruma tedbirleri, vakit geçirilmeden alınmalıdır. Herhalde, en küçük bir çiftçi ailesi, bir sahibi kılınmalıdır; bunda ideal olan öküz değil beygir olmalıdır. Öküz, ancak bazı şartların henüz temini güç bölgelerde hoş görülebilir. Köylüler için, umumiyetle pulluğu pratik ve faydalı bulurum. Traktörler, büyük çiftçilere tavsiye olunabilir. Köyde ve yakın köylerde müşterek harman makineleri kullandırmak, köylülerin ayrılamayacağı bir adet haline getirilmelidir.

Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, ziraat bölgelerine icap eder. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözler ile görebilecekleri çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern,pratik ziraat merkezleri kurmak gerekir.

Bugün  devlet idaresinde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü ziraat sanayi kurumlarının bir kısmı; ziraat hayat ve faaliyetinin bütün sahalarında her türlü teknik ve tecrübelerini ikmal etmiş olarak bulundukları bölgelerde en faydalı ziraat usul ve yapmağa hazır bulunmaktadırlar. Bu, Vekalet için, büyük kolaylıklar temin edecektir.Ancak, gerek mevcut olan ve gerek bütün memleket ziraat bölgeleri için yeniden kurulacak ziraat merkezlerinin, sekteye uğramadan tam verimli faaliyetlerini; şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarını idare ve inkişafını temin edebilmeleri için bütün bu kurumlar birleştirilerek bir işletme kurumu teşkil olunmalıdır.

Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı türlü iptidai maddelerin temin ve harici ticaretimizin esasını teşkil eden çeşitli mahsullerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, istihsal masraflarını azaltmak, düşmanlar için uğraşmak gereken teknik ve kanuni her tedbir vakit geçirilmeden alınmalıdır.

Orman  servetimizin korunması lüzumunu ayrıca işaret etmek isterim. Ancak, bunda mühim olan, koruma esaslarını, memleketin türlü ağaç ihtiyaçlarını devamlı olarak karşılaması icap eden ormanlarımızı muvazeneli ve teknik bir surette işleterek istifade etmek esas ile makul bir suretIe telif etmek mecburiyeti vardır.

Takdir edileceği üzere, memlekette topraksız çiftçi bırakılmaması ve bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiç bir sebep ve suretle bölünemez bir mahiyet alması ilkelerini uygulayabilseydik, tarımda en büyük reform olurdu görüşündeyim.

            Atatürk büyük emek ve maddi katkılarıyla sahip olduğu çiftlik ve diğer mülklerini devlete hediye etmiştir. Zirai öğretim üretim ve görerek eğitimin temeli olan örnek çiftlikler, meslektaşlarımızın ve çiftçilerimizin en büyük yol gösterici ve ışığı olmuştur. Böyle yüce düşünceyle kurulan ve çok fazla sayıda amacı olan bu çiftlikleri, Türk Ziraat camiasına bağışlayan lider Atatürk’ün yaptıklarına başka dünya liderlerinde rastlamak mümkün olmamıştır. Biz Ziraatçılar bu nedenle de Atatürk’ümüzü bir başka seviyoruz. İşte çiftlik ve diğer varlıkların bağışı için 11.06.1937 tarihinde Başbakanlığa verdiği bilgi dolu, örnek dolu ve her zaman kulağa küpe olacak dilekçesi. 11.05.1938 Çarşamba günü saat:11’de Atatürk Orman Çiftliği Marmara köşkünde imzalanmıştır. Bu tarihi belgeyi hep beraber okuyalım ve hiç aklımızdan çıkarmayalım.

T.C.RİYASETİ

BAŞVEKALETE

Malum olduğu üzere, ziraat ve ziraai ihtisas sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadı ile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında mütaaddit çiftlikler tesis etmiştim.

On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerin; bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseler; ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde, bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı mahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temaslarda bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar, ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline getirmişlerdir. Çiftliklerin, yerine göre araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.

Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin diğer mıntıkalarında da mümasilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olunan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle, tasarruflum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücmel olarak gösteren bir liste ilişiktir.

Muktazi kanuni muamelenin yapılmasını dilerim.

II-VI-1937.

                                                                               Kemal ATATÜRK

 

Şükran ile

Heyeti vekileye arz edilmiştir.

Maliyeye

                                                        İsmet İNÖNÜ

                                                            23.6.37

 

Atatürk döneminde yaşayan hocalarımız, meslektaşlarımız ve çiftçilerimiz, ondan aldıkları ilhamla çaba, gayret ve özverili emekleriyle artan nüfusumuzun, insanlarımızın beslenme, giyinme ve barınması için gerçekten var gücüyle çalışmışlardır. Bitkisel Üretim, Hayvansal Üretim ve bunların değerlendirilmesinde çok önemli aşamalar yapıldığını kabul etmeliyiz. Bugün tarıma dayalı tekstil, yağ, şeker, tütün ve unlu ürünler endüstrisi ile gurur duymaktayız. İlk şeker fabrikası 1926 ve ilk tekstil fabrikası 1935 yılında çalışmaya başlamıştır. Bu gelişmeyi, 78 yaşındaki Cumhuriyetimizin fakülte öğrenimi dahil 46 yılını tamamlayan bende içinde bulundum. Eğer bilgilerimizi ve deneyimlerimizi öğrencilerimize ve çiftçilerimize aktarabilirsek, onlardan olumlu cevabını alır ve memnuniyet duyarız.

 

                                                                           

 

 

 

 

 



[*] Emekli Öğretim Üyesi