Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

“10 KASIM’DA ATATÜRK’Ü ANMAK”

 

 

Kemal YAZICIOĞLU[*] 

 

Ulu Önder Atatürk’ü, her şeyimizi, hatta bu gün varoluşumuzu borçlu olduğumuz dahi Atatürk’ü, mazlum milletlerin kurtuluş sembolü, karanlıkları aydınlığa dönüştüren, kahramanlık simgesi Atatürk’ü kaybedişimizin üzerinden 66 yıl geçmiştir.

66 yıldan beri, her sonbaharda tabiatın solgun hüznü, milletimize, çaresiz bir özlemin derin  acısını da beraberinde getirmektedir. O aziz ve bir tek duyguda birleşmiş olarak milletçe yaşadığımız bu acı, sönmeyecek ateşiyle kalplerimizi tutuşturan Atatürk özlemidir.

Her an gözlerimiz, denizlerin hür coşkunluğunu, göklerin ilahi sükununu ilham gözlerini, insanlık sevgisinin nuru ile aydınlanmış yüzünü görmek; kulaklarımız o inanç ve azimle yüreklerimize güç veren sesini duymak ister.

Ölmez eserleri, yıkılmayan ilkeleri ve inkılaplarıyla hayat verdiği bu aziz vatan topraklarında gönüllerimizi dolduran tükenmez sevgiyle yaşarken O’nu arar ve O’nu anarız.

Ne yazık ki, fani hayattan ayrılarak sonsuzluğa eren O aziz varlığını görebilme mutluluğu ulaşılmaz bir hayaldir artık.

Daha bir çok 66 yıllar da böylece maziye akıp gidecektir. Ama O, destanlarla süslediği şanlı tarihimizin altın sayfalarında ve hayatını vakfettiği kahraman milletinin  kendisi için minnet ve vefa ile çarpan kalbinde, eşsiz dehasının yarattığı eserleri ile bağımsızlığımızın bayrağı, uygarlığımızın değişmez önderi olarak yaşayacaktır.

Yokluğunun şifasız acısı yılların ötesine uzayıp giderken bundan sonra en büyük tesellimiz , “Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek demek değildir. Benim düşünce ve duygularımı anlıyorsanız bu kafidir” sözlerinden aldığımız güçle, bizlere armağan ettiği özgür yurdumuzu, en değerli emaneti Cumhuriyeti, uygarlığımızın ışığı ilke ve inkılaplarını koruma ve yaşatma azmimiz olacaktır.

Geride bıraktığımız 20. yüzyıl, büyük bilimsel buluşların, köklü toplumsal değişimlerin yanında bütün insanlığın bilinçlenme, uyanış ve demokratikleşme çağı olarak değerlendirilebilir.

Hiç şüphe yok ki Yüce Atatürk, 20. yüzyılın bu büyük uyanışının öncülerindendir. Çağımızda birçok değerli düşünür, devlet adamı yetiştirmiştir. Ama, O’nun kadar çağını iyi sezen, ileriyi görebilen ve doğru yorumlayanı çok azdır.

Bir çağa damgasını vuran eşsiz insan, yalnız Türk Milletine değil, bağımsızlık ve uygarlık savaşı veren bütün mazlum toplumlara da düşünce ve eylemleriyle ışık tutmuş yollarını aydınlatmıştır.

Atatürk, sadece vatanın düşman işgalinden kurtarılmasına ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına önderlik etmekle kalmamıştır. O,yeniden hayat kazanan milletimize dünya üzerinde layık olduğu şekilde varolmasının yolunu da göstermiştir.

Atatürk, günümüzdekinden çok farklı dünya şartlarında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının kazanılmasını ve pekiştirilmesini temel amacı bilmiştir.

Zamanın karşıt ekonomi ve siyasi zihniyetleri arasında doğru ve gelişmeye açık olan hürriyetçi sistemi seçmiştir. “Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir” diyen Atatürk’ün, çağdaş toplum ve çağdaş devletin temeli olarak, Kurtuluş Savaşımızın dayanağı haline getirdiği milli egemenliğe verdiği önem bunun delilidir.

Büyük Atatürk, “Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kati manasıyla milli egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır” diyerek bu konudaki inancını çok güzel bir şekilde ifade etmiştir.

Atatürk, Türk Milletinin önüne, Cumhuriyet’in ilelebet bekası için bağlı kalması gereken ilkeler kadar, gerçekleştirmeye mecbur olduğu hedefleri de koymuştur.

Hayatı boyunca bu hedef doğrultusunda önemli mesafeler alınmasına öncülük eden Büyük Atatürk, hedefe ulaşılması için yapılması gerekenlerin ifasını tarif ederek tüm Cumhuriyet nesillerine de yol göstermiştir.

Atatürk, ancak çağdaş uygarlığın tüm kurum ve nimetlerine sahip olunduğu takdirde devletimizin bağımsız, milletimizin onurlu olarak ebediyen yaşayabileceğini görmüş ve göstermiştir.

Cumhuriyet nesilleri O’nun gösterdiği temel hedeflerden, O’nun milletimizce benimsenmesini sağladığı ilkelerinden sapmadan imar ve inşa edilmiş, mutlu, müreffeh, demokrat ve laik Büyük Türkiye idealini gerçekleştirmek için fedakarca gayret göstermişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin  81 yıllık gelişme ve çağdaşlaşma tarihi, bu ilke ve hedeflere bağlı kalınabildiği içindir ki, bir  başarı destanıdır.

Bugün kaydettiğimiz ilerlemelerle geldiğimiz seviyeye bakarak; milli iradenin hayata geçirilmesiyle sağlanan kalkınmışlık seviyesine bakarak Büyük Atatürk’ü şükran ve minnetle anıyoruz.

O’nu anmanın en güzel yolu, gösterdiği hedeflere her geçen gün biraz daha yaklaşmak, uygarlık yarışında daha ileri adımlar atmak ve laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni her bakımdan yükseltmek  ve yüceltmek, milletimizi mutlu etmektir.

Kahraman asker, büyük devlet adamı, Cumhuriyetimizin kurcusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ü saygı, şükran ve rahmetle anıyorum.

Aziz ruhu şad olsun!



[*] Ordu Valisi